Davacı vekili; müvekkilinin desteğinin yolcu olarak bulunduğu aracın tek taraflı kazasında desteğin öldüğünü, davalıların zarara neden olan aracın işleteni, sürücüsü ve trafik sigortacısı olduğunu açıklayıp asıl davada 10.000,00 TL maddi tazminatın, birleştirilen davada 50.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini artırmıştır.
Davalı ... Şahinbudak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ..., desteğin araçta hatır için taşındığını ileri sürerek belirlenecek tazminattan indirim yapılması gerektiğini savunmuştur.
Davalı ...Ş., davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan delillere göre; asıl davanın kısmen kabulü ile 59.872,80-TL maddi tazminatın, birleştirilen davanın kısmen kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davalılardan Allianz Sigorta A.Ş.'nin asıl davada davalı olarak yer almadığı halde karar başlığında asıl dava davalısı olarak yer almasının yerinde düzeltilebilir maddi hata olmasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazası nedeniyle maddi – manevi tazminat istemine ilişkindir.
Hatır taşımaları, bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi taşımalarda 818 sayılı BK'nun 43. (6098 sayılı TBK'nun 51.)maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hatır taşımasından ya da kullanmadan söz edebilmek için yaralanan ya da ölen karşılıksız taşınmış olmalıdır. Taşınan veya kullananın yararının söz konusu olduğu durumda hatır taşıması ilişkisi gündeme geleceğinden, işletenin sorumluluğu genel hükümlere göre değerlendirilecek ve tazminattan indirim yapılacaktır. Bu bakımdan, hatır taşıma ilişkisinin değerlendirilmesinde taşıma ya da kullanmanın kimin çıkar ve yararına olduğunun saptanması önemlidir. Yarar ekonomik olabileceği gibi, ortak toplumsal değerleri de ilgilendirebilir. Ancak taşıma ve kullanmada işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin bir çıkarı veya yararının bulunması halinde hatır taşımasından söz edilemeyecektir.
Hatır taşımasının olduğu durumlarda, bu sebeple tazminattan yapılacak indirimden, sadece hatır taşımasını yapan araç ilgililerinin ve sigortacısının yararlanacağı; hatır taşıması nedeniyle tazminattan indirim yapılabilmesi için, davalı tarafın bu yönde savunma getirmesi gerektiği ve kazaya karışan diğer araç ilgilileri yönünden bu indirimin uygulanmasının mümkün olmadığı da dikkate alınmalıdır.
Somut olayda mahkemece, davacının murisinin davalıların sorumluluğunda olan araçta yolcu olarak bulunduğu ve hatır için taşındığı kabul edilerek %20 oranında indirim yapılmak suretiyle tazminata hükmedilmesi yerinde olmakla birlikte söz konusu indirimden yararlanma hakkı olan ve bu yönde savunma yapan davalı ... dışındaki, hatır indirimi savunmasında bulunmaya diğer davalılar yararına da hatır indirimi yapılmış olması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
3-Borçlar Kanunu'nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacıca göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında,
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K'nun 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, takdir olunan manevi tazminatın oldukça düşük olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
4-Davacı vekili, defin işlemleri için cenazenin naklinin gerektiğini, cenazenin nakli ve defni için oldukça fazla masraf yaptığını iddia ederek defin gideri talebinde bulunmuş, mahkemece alınan bilirkişi raporunda cenazenin nakli ve defini için 2.000,00 TL masrafın uygun olduğu belirtilmiş olup mahkemece gerekçesi açıklanmaksızın defin gideri talebinin kısmen kabulü ile 1.000,00 TL'nin tahsiline karar verilmiştir. Cenazenin nakli ve defini için bilirkişi tarafından tespit edilen 2.000,00 TL'nin dosya kapsamına uygun olduğu gözetilerek bu yöndeki talebin kabulüne karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
5-Mahkemece maddi tazminata ilişkin asıl davada davanın kısmen kabulüne karar verilerek 59.872,80-TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş olmasına rağmen asıl davanın vekalet ücretine hükmedildiği hüküm kısmının 3 numaralı bendinde “A.A.Ü.T uyarınca 6.886,01-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine” şeklinde karar verilmiştir. Davanın kabul edilen 59.872,80-TL’lik kısmı üzerinden davacı lehine hükmedilmesi gereken vekalet ücreti hatalı olarak davalılar lehine hükmedilmiştir. Davanın kabul edilen kısmı yönünden davacı yararına vekalet ücreti takdiri gerekirken davalılar yararına karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, 2, 3, 4 ve 5 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 09/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.