Özet:
- Dava, 2330 sayılı Kanun'a dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir.
- Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 50. ve 51. maddelerinde düzenlenmiş bulunan teselsül kuralları, birden çok kişinin birlikte bir zarara yol açması ve aynı zarardan dolayı sorumlu olmaları durumuna ilişkin olup zarara yol açanlar ile zarar gören arasındaki ilişkinin düzenlenmesine yöneliktir.
- Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur.
- Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur.
- Diğer bir deyişle; olay nedeniyle dava dışı polis memuruna nakdi tazminat ödeyen davacı idare, kusuru oranında sorumlulara rücu edebilir.
- Rücuda teselsül olmayacağından, davalının olayın meydana gelmesinde eşit oranda kusurlu olduğu ve davaya konu tazminattan mütesaviyen sorumlu tutulması gerektiği nazara alınmaksızın mahkemece takdir edilen zararın tamamından müteselsilen sorumlu tutulması usul ve yasaya uygun düşmemiştir.
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve ... aleyhine 13/07/2015 gününde verilen dilekçe ile rücuen tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 06/04/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı ... vasisi vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı ... vasisinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davalı ... vasisinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
a- Dava, 2330 sayılı Kanun'a dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı ...’in vasisi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; olay tarihinde davalıların eylemi nedeniyle dava dışı polis memurunun 45 gün iş ve gücünden kalacak şekilde yaralandığını, yaralanan polis memuruna Emniyet Genel Müdürlüğü Nakdi Tazminat Komisyonu tarafından tazminat ödenmesine karar verilerek ödeme yapıldığını, davalıların ceza yargılamasında da mahkum olduklarını belirterek meydana gelen Hazine zararının davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalı ...’in vasisi vekili davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Diğer davalı ...’e usulünce tebligat yapılmış, ancak anılan davalı cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece; olay tarihinde görevini yapmakta olan dava dışı polis memurunun davalılar tarafından eylem ve fikir birliği içerisinde silahla yaralandığı sabit görülmüş, davalıların bu haksız eylemi sonucunda oluşan kamu zararının tazmini için davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamından; dava konusu olay nedeniyle yapılan ceza yargılamasında davalılar ... ve ...’in dava dışı polis memurunu yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle hayati tehlike geçirecek ve organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olacak şekilde yaralamak suretiyle öldürmeye teşebbüs etmek suçundan ayrı ayrı 18 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiği, bahsi geçen suç kapsamında verilen kararın Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 22/09/2014 tarihli kararı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır.
Dava konusu tazminat miktarının belirlendiği İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü Nakdi Tazminat Komisyonu’nun 07/11/2012 günlü ve 2012/0877 sayılı kararından, zararın karar tarihindeki en yüksek devlet memuru brüt aylığının (ek gösterge dahil) yüz katı üzerinden, yaralanma derecesine göre hesaplandığı ve buna göre ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Oysa zarar, haksız eylemin meydana geldiği 08/11/2009 tarihinde gerçekleşmiştir. Davalı ...’in sorumluluğu da bu tarihte başladığından tazminatın, haksız eylem tarihindeki veriler esas alınarak belirlenmesi gerekir. Olay tarihinden sonra alınmış komisyon karar tarihindeki kıstaslara göre belirlenen tazminatın rücuen tahsiline karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle, kararın bozulması gerekmiştir.
b-Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 50. ve 51. maddelerinde düzenlenmiş bulunan teselsül kuralları, birden çok kişinin birlikte bir zarara yol açması ve aynı zarardan dolayı sorumlu olmaları durumuna ilişkin olup zarara yol açanlar ile zarar gören arasındaki ilişkinin düzenlenmesine yöneliktir.
Eldeki dava, rücuen tazminat istemine ilişkin olup, tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur. Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur. Diğer bir deyişle; olay nedeniyle dava dışı polis memuruna nakdi tazminat ödeyen davacı idare, kusuru oranında sorumlulara rücu edebilir.
Şu durumda, rücuda teselsül olmayacağından, davalı ...’in olayın meydana gelmesinde eşit oranda kusurlu olduğu ve davaya konu tazminattan mütesaviyen sorumlu tutulması gerektiği nazara alınmaksızın mahkemece takdir edilen zararın tamamından müteselsilen sorumlu tutulması usul ve yasaya uygun düşmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda (2-a) ve (2-b) numaralı bentlerde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, davalı ... vasisi vekilinin diğer temyiz itirazlarının (1) numaralı bentte gösterilen nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 14/01/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.
(www.corpus.com.tr)