Özet:
- Sanığın değişen suç vasfı itibariyle mahkumiyetine karar verilen sair tehdit suçunun şikayete tabi olup uzlaştırma kapsamında bulunduğunun anlaşılması karşısında, somut dosya kapsamına göre, karar tarihi itibariyle yürürlükte 5271 sayılı Kanun’un 254. maddesindeki, "Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre, mahkeme tarafından yapılır" hükmüne nazaran, öncelikle uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesi gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre,
Sanığın değişen suç vasfı itibariyle mahkumiyetine karar verilen sair tehdit suçunun şikayete tabi olup uzlaştırma kapsamında bulunduğunun anlaşılması karşısında, somut dosya kapsamına göre, karar tarihi itibariyle yürürlükte 5271 sayılı Kanun’un 254. maddesindeki, "Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre, mahkeme tarafından yapılır" hükmüne nazaran, öncelikle uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesi gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesinde,
Kabule göre de,
Dosya kapsamına göre, 5237 sayılı Kanun'un 58/1. maddesinde yer alan, "Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi hâlinde, tekerrür hükümleri uygulanır." şeklindeki düzenlemeye nazaran, tekerrüre esas kabul edilen Kuşadası Asliye Ceza Mahkemesinin 16/05/2002 tarihli ve 2001/943 esas, 2002/473 sayılı kararının, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 08/07/2008 tarihli ve 2008/873 esas, 2008/15845 karar sayılı ilâmı ile bozulmasını müteakip, sanığın üzerine atılı suçtan açılan kamu davasının düşürülmesine ilişkin Kuşadası 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 01/10/2009 tarihli ve 2008/672 esas, 2009/555 sayılı kararının Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 16/04/2012 tarihli ve 2012/7868 esas, 2012/8920 karar sayılı ilâmı onanmak suretiyle kesinleştiğinin anlaşılması karşısında, şartları oluşmadığı hâlde sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Sair tehdit suçundan sanık ...'nin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-2. cümle ve 43/1. maddeleri gereğince 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının aynı Kanun'un 58. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine dair, Kuşadası 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 26/02/2009 tarihli ve 2008/413 esas, 2009/149 sayılı kararının, sanığın değişen suç vasfı itibariyle mahkumiyetine karar verilen sair tehdit suçunun şikayete tabi olup uzlaştırma kapsamında bulunduğunun anlaşılması karşısında, somut dosya kapsamına göre,
karar tarihi itibariyle yürürlükte 5271 sayılı Kanun’un 254. maddesindeki, "Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre, mahkeme tarafından yapılır" hükmüne nazaran, öncelikle uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesi gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesinde, kabule göre de, 5237 sayılı Kanun'un 58/1. maddesinde yer alan, "Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi hâlinde, tekerrür hükümleri uygulanır." şeklindeki düzenlemeye nazaran, tekerrüre esas kabul edilen Kuşadası Asliye Ceza Mahkemesinin 16/05/2002 tarihli ve 2001/943 esas, 2002/473 sayılı kararının, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 08/07/2008 tarihli ve 2008/873 esas, 2008/15845 karar sayılı ilâmı ile bozulmasını müteakip, sanığın üzerine atılı suçtan açılan kamu davasının düşürülmesine ilişkin Kuşadası 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 01/10/2009 tarihli ve 2008/672 esas, 2009/555 sayılı kararının Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 16/04/2012 tarihli ve 2012/7868 esas, 2012/8920 karar sayılı ilâmı onanmak suretiyle kesinleştiğinin anlaşılması karşısında, şartları oluşmadığı hâlde sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
5237 sayılı TCK'nın 106/1. maddesinin ikinci cümlesi kapsamındaki sair tehdit suçundan verilen hapis cezası infaz edilen sanık ... hakkında, uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasının gerekip gerekmediğinin ve aynı Kanun'un 58. maddesinin uygulanmasının hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Ceza Genel Kurulu'nun 29/05/2018 tarihli ve 2017/15-496 esas, 2018/246 sayılı kararında belirtildiği üzere; uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak, devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur. 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin sekizinci fıkrasında, "Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir" hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK'nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise, uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir. 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun'un ikinci maddesiyle, 5237 sayılı TCK'nın 73. maddesinin başlığında yer alan “uzlaşma” ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin sekizinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK'nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir. CMK'nın 5560 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinin üçüncü fıkrası; "(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez." biçimdeyken 09/07/2009 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanun'un sekizinci maddesiyle anılan fıkraya "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz" cümlesi eklenmiştir. 02/12/2016 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesi ile yapılan değişiklikle madde başlığı "Uzlaştırma" olarak değiştirilmiş ve 6763 sayılı Kanun ile uzlaştırma kapsamındaki suçların sayıları artırılmış, TCK'nın 106. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen tehdit, aynı Kanun'un 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık ve 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamına alınmış, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlama kaldırılmıştır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar yönünden ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamına dahil edilmiştir. Uzlaştırma kurumu, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabilecek, bu uygulama sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacak, 5237 sayılı Kanun'un 7/2. maddesindeki düzenleme de nazara alınarak kesinleşen ve infaz edilmekte olan hükümlerde de uygulanabilecek ve bu husus infaz aşamasında gözetilebilecektir. Yerine getirilen hükümler yönünden ise, uzlaştırma sanığın hukuki yararının bulunması koşuluyla uygulanabilecektir.
Uzlaştırma, 6763 sayılı Kanun'la değişik CMK'nın 253. maddesinde ayrıntılarıyla düzenlenmiş, mahkeme tarafından uzlaştırmaya ilişkin anılan Kanunun 254. maddesinde" (1)Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir. (2)Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır. " denilmiştir.
Uzlaştırmanın asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem olduğu, kovuşturma aşamasında uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasının ise istisnai olarak Cumhuriyet savcısı tarafından uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30/10/2007 tarihli ve 2007/4-200 esas, 2007/219 sayılı ilâmında belirtildiği üzere, uzlaştırma kurumu her ne kadar 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 253 ve 254. maddelerinde hüküm altına alınarak usul hukuku kurumu olarak düzenlenmiş ise de, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabileceği, bu uygulamanın sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacağı, 5237 sayılı Kanun'un 7/2. maddesindeki "Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur."şeklinde düzenleme karşısında, kesinleşen hükümlerde de uzlaşma hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 06/12/2016 tarihli, 2014/13-194 esas ve 2016/466 karar sayılı ilamında açıklandığı üzere, 5237 sayılı TCK'nın ''zaman bakımından uygulama'' başlığını taşıyan 7. maddesinin 2. fıkrasındaki ''suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanunun uygulanıp, infaz olunacağına''na dair düzenleme ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun ''Mahkûmiyet hükmünün yorumunda ve çektirilecek cezanın hesabında duraksama başlığını'' taşıyan 98/1. maddesinde ''Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir.'' amir hükmü uyarınca, bu hususun infaz aşamasında gözetilmesi olanaklı kabul edilmiştir.
12.2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK'nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaştırma hükümleri yeniden düzenlenmiş, aynı maddenin birinci fıkrasının (b) bendine mevcut (2) ve (3) numaralı alt bentlerden sonra gelmek üzere (3), (5) ve (6) numaralı alt bentler eklenmiştir. Bu bentlere göre, tehdit (madde 106, birinci fıkra), hırsızlık(madde 141), dolandırıcılık (madde 157) suçları uzlaşma kapsamına alınmıştır.
Aynı maddenin üçüncü fıkrasında yer alan "etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile" ibaresi madde metninden çıkarılmış, aynı fıkranın ikinci cümlesinde yer alan "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması halinde uzlaştırma hükümleri uygulanmaz"şeklindeki düzenlemede bir değişiklik yapılmamıştır.
6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34 ve 35 inci maddeleriyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 253 ve 254. maddelerinde yapılan değişiklik çerçevesinde sanığa yükletilen TCK'nın 106/1-1. cümlesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alındığında şüphe bulunmamaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 tarihli, 2008/11-250 esas ve 2009/13 karar sayılı ilamında; "5728 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesi hükmü, Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairelerin istikrar kazanmış kararları ile kurumun karma niteliği nazara alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun kesinleşmiş infaz edilmekte olan ve hukuki yararı bulunması koşuluyla infaz edilmiş hükümlere de uygulanabileceği" belirtilmiştir.
CMK'nın 254. maddesi "(Değişik: 6/12/2006-5560/25 md.) (1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir. (2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır.""(Değişik: 6/12/2006-5560/25 md.) (1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir. (2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine
getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır." şeklindedir.
5237 sayılı TCK'nın “suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular” başlıklı 58. maddesinde;
"(1)Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.
(2)Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı;
a)Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl,
b)Beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl,
Geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz.
(3)Tekerrür halinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adlî para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur.
(4)Kasıtlı suçlarla taksirli suçlar ve sırf askerî suçlarla diğer suçlar arasında tekerrür hükümleri uygulanmaz. Kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, dolandırıcılık, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ile parada veya kıymetli damgada sahtecilik suçları hariç olmak üzere; yabancı ülke mahkemelerinden verilen hükümler tekerrüre esas olmaz.
(5)Fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanmaz.
(6)Tekerrür halinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır.
(7)Mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir.
(8)Mükerrirlerin mahkûm olduğu cezanın infazı ile denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması, kanunda gösterilen şekilde yapılır.
(9)Mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında da uygulanmasına hükmedilir. ” hükmüne yer verilmiştir.
İncelenen dosyada;
Sanığın kardeşi Memiş'in, katılan ...'in şikayeti üzerine adliyeye getirilmesi üzerine, sanığın, adliye kapısının önünde iken katılanlara hitaben "buraya giriş var ama çıkış yok" diyerek tehditte bulunduğu iddiasıyla, TCK'nın 106/1, 53. maddeleri uyarınca iki kez cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı, yargılama sırasında sanığa, TCK'nın 43, 58. maddelerinin uygulanma ihtimaline binaen sanığa ek savunma hakkı tanındığı, yapılan kovuşturma neticesinde sanığın, Kuşadası 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 26/02/2009 tarihli ve 2008/413 esas, 2009/149 sayılı kararıyla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-2. cümle ve 43/1. maddeleri gereğince 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının aynı Kanun'un 58. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine hükmedildiği ve 13.10.2009 tarihinde cezasının infaz edildiği, kovuşturma aşamasında katılanlar ve sanık arasında uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmediği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Sanığa isnat olunan ve TCK'nın 106/1. maddesinin ikinci cümlesinde düzenlenen sair tehdit suçu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun'un 253/1-a maddesi uyarınca uzlaştırma kapsamındadır. Çözülmesi gereken sorunlardan ilki, sanığa yükletilen ve uzlaştırma kapsamında bulunan ancak uzlaştırma işlemi yapılmayan suça ilişkin cezanın infaz edilmesi durumunda, uzlaştırma yapılmasının mümkün olup olmadığı, ikincisi ise, suç ve hüküm tarihlerinde uzlaşma kapsamında bulunmayan TCK'nın 106/1. maddesinin ilk cümlesi kapsamındaki tehdit suçundan kamu davası açıldıktan sonra, uzlaştırma kapsamında olan sair tehdit suçundan yargılamaya devam edilirken nasıl bir yol izleneceğidir.
Ayrıntıları yukarıda hukuksal değerlendirme kısmında açıklandığı üzere; uzlaştırma kurumu, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle, 5237 sayılı Kanun'un 7/2. maddesindeki düzenleme de nazara alınarak kesinleşen ve infaz edilmekte olan hükümlerde de uygulanabilecek ve bu husus infaz aşamasında gözetilebilecektir. Yerine getirilen hükümler yönünden ise sanığın hukuki yararının bulunması koşuluyla uygulanabilecektir.
Sanık hakkında, Söke 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 27.04.2017 tarihli, 2016/177 esas, 2017/107 sayılı kararıyla yağma suçundan verilen hapis cezasına ilişkin ilamda, ikinci kez tekerrür hükümlerinin uygulandığı ve tekerrüre esas alınan ilamlardan birisinin de, incelemeye konu Mahkeme kararı olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda, sair tehdit suçu yönünden, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemlerinin uygulanmasında sanığın hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekmektedir.
Yine, CMK'nın 254. maddesindeki "Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir." hükmü uyarınca, Mahkemece, uzlaşma kapsamında bulunan sair tehdit suçundan, taraflara uzlaştırma işlemlerinin yapılması zorunludur.
Ayrıca, sanık hakkında TCK'nın 58. maddesinin uygulanmasına esas alınan, Kuşadası Asliye Ceza Mahkemesi'nin, 16.05.2002 tarihli, 2001/943 esas, 2002/473 sayılı kararıyla, tehdit suçundan verilen hapis cezasına ilişkin ilamın, Dairemizin 08.07.2008 tarihli, 2008/15845 sayılı kararıyla bozulduğu, bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, kamu davasının düşürülmesine hükmedildiği ve bu kararın da Dairemizce onanarak kesinleştiğinin anlaşılması karşısında, şartları oluşmadığı halde, sanık hakkında TCK'nın 58. maddesinin uygulanmasına dair kurulan, Kuşadası 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 26/02/2009 tarihli ve 2008/413 esas, 2009/149 sayılı kararında isabet bulunmadığı tespit edilmiştir.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, Kuşadası 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 26/02/2009 tarihli ve 2008/413 esas, 2009/149 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK'nın 309/4-b maddesi gereğince mahallinde Mahkemesince yerine getirilmesine, 08/01/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
kaynak:(www.corpus.com.tr)