Tatil İçin Gidilen Yerde Havaalanında Bagajın Hemen Teslim Edilmemesinden Dolayı Manevi Tazminat Hakkı Doğar Mı?
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 2017/138
Karar No : 2020/844
Karar Tarihi : 2020-11-04





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mah.sıfatıyla)

Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Malatya 3. Asliye Hukuk Mahkemesince (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

Davacı vekili 12.09.2012 tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin tatil yapmak amacıyla ailesiyle birlikte 26.08.2012 tarihinde davalıya ait uçak ile Malatya'dan İstanbul aktarmalı olarak Antalya'ya ulaştığını, bu seyahat esnasında üç adet valiz ve bir adet çocuk arabasını davalıya teslim ettiğini, ancak uçuş sonrası Antalya'ya indiklerinde valizlerin bulunamadığını ve müvekkiline teslim edilmediğini, bunun üzerine kayıp bürosuyla irtibata geçildiğini ve üç saat sonra valizlerinden iki tanesi ile çocuk arabasının diğer uçakla geldiğini, ancak müvekkilinin kendisine ve eşine ait şahsi eşyalarının bulunduğu valizin gelmediğini ve nerede olduğunun bilinmediğini, müvekkilinin şahsi eşyalarının kaybolması nedeniyle tatilden amaçladığı verimi alamadığını, kaybolan valizin ancak üç gün sonra müvekkiline teslim edildiğini, valizi teslim almak için müvekkilinin gece saat 03.00’te özel araç tutarak havaalanına gitmek zorunda kaldığını, müvekkilinin özel eşyaları olmadığı için otel faaliyetlerine katılamadığını, bu olay nedeniyle büyük sıkıntı yaşadığını ileri sürerek havaalanı gidiş geliş yol gideri olarak 630,00TL maddi tazminat ile 5.000,00TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

Davalı vekili 05.11.2012 tarihli cevap dilekçesinde; müvekkilinin sorumluluğunun sınırlı olduğunu, davacının manevi tazminat talebinin yerinde olmadığını, ayrıca talep edilen manevi tazminatın fahiş olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkeme Kararı:

Malatya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 10.09.2013 tarihli ve 2012/423 E., 2013/459 K. sayılı kararı ile; davacının bagajın geç teslimi sebebiyle havaalanına gidiş geliş için ödenen araç ücretine ilişkin maddi zararını ispatladığı, davacının bagajın geç teslimi sebebiyle üç gün boyunca planladıkları etkinliklere katılamadığı, bagajın geç teslim edilmesi ve gece yarısı havaalanına gidiş gelişler sebebiyle üzüntü, elem ve sıkıntı çektiği, özel eşyaları bulunmadığı için otel dışına çıkıp vakit geçiremediği, bu nedenlerle manevi tazminatın koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 630,00TL maddi tazminat ile 2.500,00TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 15.04.2014 tarihli ve 2013/18250 E., 2014/7418 K. sayılı kararı ile; “…1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

Dava, havayolu ile taşımaya dayalı yolcu bagajının gecikmeli tesliminden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda yazılı gerekçeyle maddi tazminat talebinin kabulüne, manevi tazminat talebinin ise kısmen kabulü ile 2.500 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Ancak, dava ve karar tarihinde yürürlükte olan 6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun 56. maddesinde gösterilen koşulların somut olayda oluştuğundan söz edilemez. Şöyle ki, öncelikle, her sözleşmeye aykırılık tek başına manevi tazminatı gerektirmez. Manevi tazminata hükmedilebilmesi için TBK’nin 56. maddesindeki koşulların da mevcut olması gerekir. Somut olayda, tazminat koşullarının mevcut olmadığı gözden kaçırılarak, manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü doğru görülmemiş, hüküm davalı yararına bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

Malatya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 13.11.2014 tarihli ve 2014/1472 E., 2014/1529 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; havayolu ile yolcu taşıma sözleşmesi kapsamında bagajın geç teslim edilmesi nedeniyle davacı yararına manevi tazminat koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

Dava, havayolu ile yolcu taşıma sözleşmesinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Bilindiği gibi, borçlunun ifa etmekle yükümlü olduğu borcunu yerine getirememesi durumunda borca aykırılık meydana gelmektedir. Borca aykırı davranan kişi, bu davranışı ile neden olduğu zararı tazmin etmekle yükümlü olup, işbu yükümlülük neticesinde doğan sorumluluğa, borca aykırı davranıştan doğan sorumluluk denilmektedir. Sorumluluk bu anlamıyla tazminat borcunun kaynağıdır (Oğuzman, M. Kemal/Öz, Turgut: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 2006, s. 14).

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (6098 sayılı TBK) borca aykırılıktan doğan sorumluluk nedeniyle manevi tazminat ödeneceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Sözleşmeye aykırılık tek başına manevi tazminat gerektirmez ise de, özel hâl ve şartlarda davacının kişilik haklarının zedelenmesi durumunda haksız fiilin neticelerini doğurmakta ve manevi tazminat gerektirmektedir. Gerçekten de 6098 sayılı TBK’nin 114/2 maddesi gereğince haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hâllerine de uygulanır. Borca aykırı herhangi bir davranışın, alacaklının kişilik haklarının zedelenmesine neden olması mümkündür. Borcun zamanında veya hiç yerine getirilmemesi nedeniyle meydana gelen olaylarda duyulan acı, üzüntü ile borca aykırı davranışta bulunan borçlunun eylemi arasındaki nedensellik bağının nasıl kurulacağı önem taşımaktadır. Zira kural olarak bir para borcunun ödenmemesi alacaklının kişilik hakkını ihlal etmemekte ise de bunun neticesinde gelişen olaylar bu hakkı ihlal edebileceğinden nedensellik bağı burada kurulabilmektedir.

Bu genel açıklamalardan sonra taşıyıcının, havayolu ile yolcu taşıma sözleşmelerinde hukuki sorumluluğunun açıklığa kavuşturulmasında yarar vardır.

Somut olayda davacının bagajı Malatya’dan İstanbul aktarmalı Antalya’ya yapılan seyahat sırasında kaybolduğu için 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu (TSHK) uygulanacaktır. 2920 sayılı TSHK’nin 106. maddesi gereğince, bu Kanun’da hüküm bulunmayan hâllerde uluslararası anlaşma hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Bu durumda davalı taşıyıcının sorumluluğunun sınırlandırılması hususu 2920 sayılı TSHK’da düzenlenmediği için 26.08.2012 tarihli dava konusu taşımaya ülkemiz tarafından 28.05.1999 tarihinde imzalanan ve 26.03.2011 tarihinde yürürlüğe giren Hava Yoluyla Uluslararası Taşımacılığa İlişkin Belirli Kuralların Birleştirilmesine Dair Sözleşme (Montreal Konvansiyonu) hükümleri uygulanacaktır.

Bununla birlikte gerek 2920 sayılı TSHK’de gerekse Montreal Konvansiyonu’nda bagajda gecikme durumunda uğranılan zararlardan taşıyıcının kural olarak sorumlu olduğu belirtilmiş olsa da, uğranıldığı iddia olunan zararın (hasarın) manevi zararları da kapsadığı noktasında açık bir hüküm bulunmamaktadır. O hâlde 6098 sayılı TBK’de de borca aykırılıktan doğan sorumluluk nedeniyle manevi tazminat ödeneceğine dair bir hüküm olmaması nedeniyle 6098 sayılı TBK’nin 114/2 maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 58. maddesinin olaya uygulanması gerekecektir.

6098 sayılı TBK’nin 58. maddesi ile ilgili açıklamalarda bulunmadan önce 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 24. maddesine değinmekte yarar vardır. Bu maddede; “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.” hükmü yer almaktadır.

6098 sayılı TBK’nin “Kişilik Hakkının Zedelenmesi” başlıklı 58. maddesinde ise; “Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.

TMK’nin 24. maddesi ve 6098 sayılı TBK’nin 58. maddesi ile koruma altına alınan kişilik hakları, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru, sır alanı, mesleki itibarı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir. Görüldüğü üzere, 6098 sayılı TBK’nin 58. maddesi gereğince kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir.

Burada kural olarak doğrudan doğruya zarar görme koşulu aranmaktadır. Ancak kişilik değerlerinin kapsam ve çerçevesi, yerleşik değer yargılarına ve yaşam deneyimine bağlı olarak belirlenmelidir. 6098 sayılı TBK’nin 58. maddesi genel bir düzenleme olup, öngördüğü koşullar gerçekleştiğinde, ruhsal uyum dengesi sarsılanın, kişilik değerlerine saldırı nedeniyle manevi tazminat isteyebilmesi olanağı vardır.

Manevi tazminat isteminin temelinde, davalının haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere haksız eylemin unsurları hukuka aykırı fiil, kusur, zarar ve fiil ile zarar arasında illiyet bağı bulunmasıdır. Öte yandan, kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir ise de, hâkimin özel hâlleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı, adalete uygun olmalıdır. Hâkim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumları da dikkate almalıdır.

Yapılan tüm açıklamalardan sonra somut uyuşmazlığa gelindiğinde; davacının Alanya’da tatil yapmak amacıyla ailesiyle birlikte davalı şirkete ait uçakla Malatya’dan İstanbul aktarmalı Antalya’ya uçtuğu, Malatya’da verdiği bagajların Antalya’da kendisine teslim edilmediği, bagajların İstanbul’da unutulduğunun ve bir sonraki uçakla kendilerine teslim edileceğinin bildirildiği, davacı ve ailesinin üç saat havaalanında bekledikleri ve sonunda bagajların bir kısmının teslim edildiği, ancak davacı ve eşinin bilgisayar ve kişisel eşyalarının bulunduğu bagajın teslim edilmediği, bagajın üç gün sonra davacı havaalanına çağrılarak gece saat 03.00’te teslim edildiği, bu süre zarfında davacının davalı şirkete ulaşıp bagajının akıbetini öğrenmek için tatilinin önemli bir kısmında emek ve mesai harcadığı anlaşılmaktadır.

Davacının dinlenme, eğlenme ve tatil amacıyla gittiği Alanya’da ilk günden itibaren üzerindeki elbiseyle kaldığı ve otelin etkinliklerine katılamadığı, ayrıca bagajın teslim edilmemesi ve ne zaman teslim edileceğinin belirsizliği nedeniyle eş ve çocuklarıyla huzurlu vakit geçiremediği, bagajının hemen gönderileceğinin belirtilmesine rağmen üç gün sonra davacının havaalanına çağrılarak gece saat 03.00’te teslim edildiği, davacının bagajını teslim almak için gece vakti Alanya’dan Antalya’ya gitmek zorunda kaldığı, tüm bu hususlar nedeniyle davacının huzur içinde tatil yapmaktan çok bagajına ulaşabilme çabasıyla ve giderek artan stres içinde tatilinin yarısının geçtiği açıktır.

Bu nedenle bu tür gezilerden beklenen amaç ve yukarıda bahsedilen hususlar dikkate alındığında davacının tatili boyunca yaşadığı çöküntünün elem ve ızdıraba dönüştüğünün ve davacının kişilik haklarını zedelenmesi nedeniyle 6098 sayılı TBK’nin 58. maddesinde belirtilen manevi tazminat koşullarının gerçekleştiğinin kabulü gerekmektedir.

Hâl böyle olunca, davalının eyleminin davacının kişilik haklarını zedelediğini ve 6098 sayılı TBK’nin 58. maddesinde belirtilen manevi tazminat koşullarının gerçekleştiğini kabul eden ve 2.500,00TL manevi tazminatı hakkaniyete uygun gören direnme kararı yerindedir.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; her sözleşmeye aykırılığın tek başına manevi tazminatı gerektirmeyeceği, somut olayda 6098 sayılı Kanun’un 58. maddesinde belirtilen koşulların oluşmadığı, bu nedenle manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi ve direnme kararının Özel Dairenin bozma kararında gösterilen nedenlerle bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

Tüm bu nedenlerle mahkemece yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Aşağıda dökümü yazılı (159,80TL) harcın temyiz edenden alınmasına,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-1 maddesi gereğince miktar itibari ile karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 04.11.2020 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.