Tasarrufun İptali Davası - Para Dışında Değerlerle Yapılan Borç Ödemeleri
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi
Esas No : 2020/1263
Karar No : 2021/2091
Karar Tarihi : 2021-03-02





Özet:

Dava İİK'nın 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İİK’nın 280.maddesine göre, mal varlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastı ile yaptığı işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesi gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir. Dava konusu olayda üçüncü kişinin eşi borçlunun çalıştığı işyerinde 10.08.2013 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu ölmüş, ölen işçinin yakınları tarafından işveren aleyhine 290.000,00 TL'lık maddi ve manevi tazminat davası açmıştır. Yargılama devam ederken 09.09.2013 tarihinde taraflar arasında sulh ve ibra sözleşmesi imzalanmış, sözleşmenin 2.fıkrasında ölen işçinin eş ve çocuklarına herbiri 125.000,00 TL değerinde iki adet taşınmaz verileceği kararlaştırılmış, bu sözleşme gereği 11.09.2013 tarihinde, dava konusu taşınmazlar davalı eş ...’ya devredilmiş, 18.09.2013 tarihinde de davadan feragat edilmiştir. Bu olaylar silsilesi içinde, davalı üçüncü kişi ...’nın borçlunun alacaklılardan mal kaçırma amacını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun kabulü, somut olay döngüsü içinde mümkün görülmemiştir.

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hüküm davalılar ... ve ... vekillerince temyiz edilmiş, davalı ... vekilince de duruşma talep edilmiş olmakla duruşma için tayin edilen 02.03.2021 Salı günü davacı vekili Av. ... ile davalı ... vekili Av. ... geldiler. Diğer davalılar tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf vekilleri dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davalı borçlular ... ve ... Gemi Deri Dönüşüm Ltd. Şti. hakkında takip yaptıklarını, takibin semeresiz kaldığını, borçluların mal kaçırma amacı ile dava konusu taşınmazlarını diğer davalı üçüncü kişilere devrettiklerini belirterek bu tasarrufların iptalini talep ettikleri Aliağa 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/379 Esas sayılı dosyasından, davalı ... aleyhine açılan dava tefrik edilmiştir.

Davalı ... vekili, satışın gerçek bir satış olduğunu, müvekkilinin eşinin davalı firmada çalışırken 10/08/2013 tarihinde iş kazası sonucunda yaşamını yitirdiğini, bu nedenle Aliağa İş Mahkemesinde maddi ve manevi tazminat davası açıldığını, davalılardan ... ve borçlu şirket ile müvekkili arasında sulh ve ibra sözleşmesi yapılarak, her biri 125.000,00'er TL olmak üzere toplamda 250.000,00 TL değerindeki iki adet taşınmazın devri karşılığında sulh ve ibra yapıldığını, tüm bu anlatılanların İş Mahkemesi dosyası ve Karşıyaka 2.Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/219 Esas sayılı dosyası ile sabit olduğunu, devrin 11/09/2013 tarihinde olduğunu, bu tarih itibariyle şirketin durumunun oldukça iyi olduğunu, borcun doğum tarihinin 2014 olduğunu bu bakımdan dava şartının da bulunmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.

Davalı borçlular vekili, borcun tasarruf tarihinden sonra doğduğunu, satışın ivazlı olarak yapıldığını belirtmişlerdir.

Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda müteveffa ...'nın davalı şirkette çalışırken geçirmiş olduğu iş kazası neticesinde yaşamını yitirdiği, davalılardan ...'nun Karşıyaka 2.Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/219 Esas sayılı dosyasıyla yargılandığı, kaza sebebiyle müteveffanın eşi, çocukları, anne, baba ve kardeşleri yararına fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydıyla 290.000,00 TL maddi ve manevi tazminat istemi ile Aliağa İş Mahkemesinin 2013/37 Esas 2013/1 Karar sayılı dosyasıyla dava açıldığı, taraflar arasında davaya konu taşınmazların devri karşılığında sulh ve ibra sözleşmesi imzalanması üzerine tazminat davasından feragat edildiği, keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda tespit edildiği üzere devir tarihi itibariyle davaya konu taşınmazın değerinin toplam 240.000,00 TL olduğu, bu haliyle taşınmazların devrinin ivazsız olduğundan ve mal kaçırmak amacıyla yapıldığından söz edilemeyeceği kanaatine varıldığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.

İstinaf mahkemesi, tasarruf tarihi öncesi, davalı-3. kişi ...'nın eşi ...'nın, davalı-borçlu ...'nun temsilcisi olduğu şirket bünyesinde işçi olarak çalışıyor olması nedeniyle, davalıların birbirlerini tasarruf tarihi öncesi tanıdığı, ayrıca aynı gün, aynı akit tablosu ile birden fazla taşınmazın, borçlu tarafından aynı şahısa devredildiği bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğu davalı-3. kişinin, davalı-borçlunun durumunu ve amacını bildiğine karine teşkil ettiği, dolayısıyla, İİK'nun 280. maddesinde vücut bulan emare olgusunun gerçekleştiğinin anlaşıldığı, bu nedenlerle; ilk derece mahkemesince davanın, İİK'nın 279/I-2 ve 280. maddeleri uyarıca kabulü yerine reddine karar verilmesinin doğru olmadığı, ayrıca davalı ... Demir Çelik Nak. Taah. San. ve Tic.

Ltd. Şti tarafından yapılan bir tasarruf olmadığından, bu şirkete husumet yöneltilemeyeceği, davalı şirket hakkındaki davanın husumet yokluğundan reddi yerine; diğer davalı ile birlikte hakkındaki davanın reddi yönünde karar verilmiş olması doğru olmadığından bahisle, davacı banka vekilinin istinaf talebinin kabulü ile, HMK.nun 353/1-b-2 gereğince yeniden hüküm oluşturulmuş karar davalılar ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava İİK'nın 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir.

Dosyadaki yazılara,toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere, 14.10.2014 tarihli haczin İİK'nun 105. madde kapsamında aciz belgesi niteliğinde olmasına, borç kaynağının bankaca verilen kredilerin teminatı olmasına ve kredi ilişkisinin 2010 yılından itibaren devam ettiğinin anlaşılmasına göre davalı ... ve ... vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazların reddi gerekmiştir.

İİK'nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.

Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278. maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280. maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.

Somut olayda, mahkemece İİK’nun 277 ve dvamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davası, tefrikle mahkemenin 2016/33 Esasına kaydedilmiştir. Borçlu adresinde yapılan hacze ilişkin 14.10.2014 tarihli haciz tutanağı İİK’nun 105. madde kapsamında aciz belgesi niteliğinde olduğu, borçlu taşınmazlarının borcu karşılamaya yeterli olmadığı, borcun 2010 yılında başlayan kredi ilişkisinden doğduğu, iptali istenilen tasarrufların bu tarihten sonra 11.09.2013 tarihinde yapıldığı ve davanın 5 yıllık sürede açıldığı anlaşılmıştır.

Bölge mahkemesince, tasarrufun alacağa karşılık gerçekleştiği ve üçüncü kişinin borçlunun mal durumunu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olması nedeni ile davanın kabulü gerektiğine karar verilmiş ise de varılan sonuç doğru bulunmamıştır.

İİK’nın 279/I-2. maddesine göre para veya mutad ödeme vasıtalarından garı suretle yapılan ödemelerin batıl olması için tasarrufun İİK’nın 279/I. maddesi gereğince tasarrufun haciz veya acizden itibaren geriye doğru 1 yıl içinde yapılması gerekir. Somut olayda aciz belgesi niteliğindeki haciz tutanağı 14.10.2014 tarihi olup iptali istenilen tasarruf 11.09.2013 tarihinde gerçekleştiğinden 1 yıllık süre geçmiştir. Bu nedenle kabul gerekçesi için bu maddenin uygulama imkanı bulunmamaktadır.

İİK’nın 280.maddesine gelince, mal varlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastı ile yaptığı işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesi gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir. Dava konusu olayda üçüncü kişinin eşi borçlunun çalıştığı işyerinde 10.08.2013 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu ölmüş, ölen işçinin yakınları tarafından işveren aleyhine Aliağa İş Mahkemesinin 2013/37 Esas 2013/1 Karar sayılı dosyasından 290.000,00 TL'lık maddi ve manevi tazminat davası açmıştır. İş Kazası ile igili olarak Ağır Ceza da yapılan yargılamada işveren kusurlu bulunmuştur.Yargılama devam ederken 09.09.2013 tarihinde taraflar arasında sulh ve ibra sözleşmesi imzalanmış, sözleşmenin 2.fıkrasında ölen işçinin eş ve çocuklarına herbiri 125.000,00 TL değerinde iki adet taşınmaz verileceği kararlaştırılmış, bu sözleşme gereği 11.09.2013 tarihinde, dava konusu taşınmazlar davalı eş ...’ya devredilmiş, 18.09.2013 tarihinde de davadan feragat edilmiştir. Bu olaylar silsilesi içinde, davalı üçüncü kişi ...’nın borçlunun alacaklılardan mal kaçırma amacını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun kabulü, somut olay döngüsü içinde mümkün görülmemiştir.

Bu nedenlerle, davacının davasının reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanna nedenlerle davalılar ... ve ... vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HMK’nın 371.maddesi gereğince BOZULMASINA, kararın bir örneğinin ilk derece mahkemesine, dosyanın HMK’nın 373/2.maddesi gereğince ... Bölge Mahkemesi 5.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 3.050,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalı ...'ya verilmesine, duruşmada vekille temsil olunmayan davalı ... yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılar ... ve ...'ya geri verilmesine 02/03/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.