"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki ilk derece mahkemesinde görülen tasarrufun iptali davasında verilen davanın reddine ilişkin hüküm hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelenmesi sonucunda; istinaf isteminin kabulüne ilişkin kararın, süresi içinde davalı ... vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili; Davalı ...’a elden 84.000,00 TL borç para verdiğini, alacağını garanti altına almak için de karşılığında 17/12/2015 düzenleme tarihli, 17/02/2016 vade tarihli, 40.000,00 TL bedelli ve 17/12/2015 düzenleme tarihli, 17/03/2016 vade tarihli, 44.000,00 TL bedelli iki adet bono aldığını, davalının müvekkili adına düzenlenen çek ve senetleri ödeyemeyecek hale geldiğini, bu nedenle iki adet bononun ... 13. İcra Müdürlüğünün 2016/7368 sayılı dosyası ile takibe konulduğunu, icra dosyasından yapılan hacizde haczi kabil mal bulunamadığını, ancak davalının dava konusu taşınmazlarını yakın akrabası olan diğer davalı ...’a tapuda değerinin altında bedel göstererek ve satış bedelini almadan hileli olarak devrettiğini belirterek bu taşınmazlar üzerindeki tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı iptali ile ... 13. İcra Müdürlüğünün 2016/7368 sayılı dosyasındaki alacakları ile sınırlı olarak takip hakkı ve satış yetkisi tanınmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı ...; taşınmazları üzerinde 7.500,00 TL hacizli olarak komşusunun getirdiği ... isimli şahsa 109.000,00 TL nakit ve 80.000,00 TL değerinde bir araç ile takas yolu ile devrettiğini, hileli satış yapmadığını beyanla, davanın reddini savunmuştur.
Davalı ...; davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, bedel arasında pek fahiş bir fark bulunmadığı, yine davacı tarafından taşınmazları satın alan ...'ın ...'ın akrabası olduğunun ispatlanamadığı, davalı ... taşınmazları davacıdan mal kaçırmak amacı ile satmış olduğu kabul edilse bile diğer davalı ... ile aralarındaki satışın gerçek bir satış olduğu ve davalı ...'ın davalı ...'ın taşınmazları alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla yaptığını bildiği veya bilebilecek durumda olduğunun ispatlanamadığı anlaşıldığından davacının davasının reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11/01/2018 gün ve 2016/368 esas, 2018/11 sayılı kararının, HMK'nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca düzeltilmesine, esasa ilişkin yeni hüküm tesisine, davanın kabulü ile dava konusu ... İli, ... İlçesi, Alaybey Mahallesi, 475 ada, 5 parsel üzerinde bulunan, zemin kat, 1 nolu "iş yeri" vasfındaki ve zemin kat, 2 nolu "iş yeri-asma katlı" vasfındaki bağımsız bölümlerin, davalı-borçlu ... tarafından davalı-3. kişi ...'a satışı ile ilgili tasarrufun, davacı yönünden iptali ile, İİK'nın 283/1 maddesi uyarınca, dava konusu taşınmazlar üzerinde, ... 13. İcra Müdürlüğünün 2016/7368 sayılı takip dosyasındaki alacak ve ferileri ile sınırlı kalmak kaydı ile, davacıya cebri icra yetkisi tanınmasına, karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı ... vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava İİK 277 ve devamı maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması, bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması, Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığının incelenmesi, satılan taşınmaz üzerinde, ipotek ve haciz kayıtları varsa, alıcı taşınmazı bu kayıtlarla yükümlü olarak satın almış olacağından, satışın bunların tamamı üzerinden yapıldığının kabulü, bu nedenle oransızlığın belirlenmesinde tapu kaydındaki ipotek ve haciz miktarının da göz önünde tutulması, aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılması gerekmektedir. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmeli, öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
Somut uyuşmazlıkta; Bölge Adliye Mahkemesince, devir tarihi itibariyle 240.000,00 TL tutarında bulunan iki bağımsız bölümün, resmi senetlerde gösterilen toplam 103.000,00 TL satış bedeli ile gerçekleştirilen devir nedeniyle misli fark bulunması nedeniyle, İİK'nın 278/3-2. maddesi uyarınca; aynı gün, aynı resmi senetle birden fazla bağımsız bölümün, davalı-3. kişi ...'a satışının gerçekleştirilmiş olgusu gözetildiğinde davalı 3. kişi ...'ın, İİK'nın 280. maddesine göre, davalı-borçlu ...'ın mali durumunu ve alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastıyla hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğunu gösterdiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Dava konusu taşınmazlardan 1 numaralı bağımsız bölümün 25/05/2016 tarihinde davalı borçlu ... tarafından davalı 3.kişi ...’a üzerinde 17/05/2013 tarihli 125.000,00 TL bedelli ... Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi lehine ipotekli olarak ve ... İcra Müdürlüğü’nün 2016/4961 sayılı dosyası üzerinden ihtiyati hacizle birlikte 9.000,00 TL bedelle devredildiği, yine dava konusu taşınmazlardan 2 numaralı bağımsız bölümün 25/05/2016 tarihinde davalı borçlu ... tarafından davalı 3. kişi ...’a üzerinde 11/10/2010 tarihli 80.000,00 TL bedelli ve 29/06/2011 tarihli 60.000,00 TL bedelli ... Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi lehine ipotekli olarak ve ... İcra Müdürlüğü’nün 2016/4961 sayılı dosyası üzerinden ihtiyati hacizle birlikte 94.000,00 TL bedelle devredildiği, mahkemece yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna göre iki taşınmazın satış tarihindeki gerçek değerinin toplam 240.000,00 TL olduğu, buna göre taşınmazın 25/05/2016 tarihinde davalı 3. kişi ...’a satış tarihinde tapu kayıtlarında ipotek yüklü olarak devredildiği, ipotek bedeli göz önüne alındığında bedel farkının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan; İİK.nun 280. maddesine göre kötü niyeti kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta olup, aynı gün aynı resmi senetle birden fazla bağımsız bölümün, davalı 3. kişi ...’a satılmış olması tek başına davalılar arasında kötü niyeti göstermeyeceğinden, bundan başka davalılar arasında akrabalık bağı, iş ortaklığı, arkadaşlık gibi kötü niyeti gösterir bir durum da kanıtlanamadığından istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere bölge adliye mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesinin kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesine göre dosyanın kararı veren ... Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 07/12/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.