Özet:
- Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfeti davacı tarafa aittir. Somut olayda, taraflara oturumda tanık isimlerini bildirmek üzere kesin süre verilmiş ancak davacı tanık bildirilmemiştir. Bu durumda yapılan işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiasının kanıtlandığından bahsedilemez. Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda dava değeri, çekişme konusu taşınmazların tümünün değeri üzerinden davayı açan mirasçı ya da mirasçıların payına isabet eden değerdir. Bu durumda her bir davalıya temlik edilen taşınmazların ayrı ayrı davacının miras payı oranındaki değerleri üzerinden vekalet ücreti, harç ve yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekmektedir.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası ...'in, ...1. Noterliği'nin 17.12.2003 tarih ve 33657 yevmiye nolu vasiyetnamesi ile 304 ada 3 parseldeki 22 nolu bağımsız bölümü kendisinden olan torunu ...'e, 3211 ada 1 parseldeki 6 nolu bağımsız bölümü oğlu ...'den olan torunu ...'e vasiyet ettiğini, 23.09.2011 tarihinde ise 304 ada 3 parseldeki 22 nolu bağımsız bölümü ...'in annesi olan gelini davalı ... ... 'na, 3211 ada 1 parseldeki 6 nolu bağımsız bölümü ...'in annesi olan gelini davalı ...'e satış suretiyle temlik ettiğini, vasiyetname düzenlendikten sonra taşınmazların satış işlemine konu yapılmasının işlemin muvazaalı olduğunu gösterdiğini, temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
Davalı ..., eski eşi davacı ile 1996 yılında boşandıktan sonra bir daha evlenmediğini, hayatını davacı ile müşterek kızları olan ...'ya adadığını, davacının kızı ile hiç ilgilenmediğini, ...'nın tüm eğitim masraflarının mirasbırakan tarafından karşılandığını, mirasbırakanın gelecek garantisi sağlamak üzere de dava konusu 304 ada 3 parseldeki 22 nolu bağımsız bölümü kızı ...'ya vasiyet ettiğini, ancak ...'nın çok genç olması, hayat tecrübesinin bulunmaması gibi nedenlerle taşınmazı ileride ...'ya aktarılmak üzere gelini olan kendisine devrettiğini, mirasbırakanın mal kaçırma kastının bulunmadığını ancak buna rağmen davayı kabul ettiğini belirtmiş, ön inceleme duruşmasında amaç taşınmazın torun ...'e devredilmesi ise davayı bu şekilde kabul ettiğini beyan etmiştir.
Davalı ..., mirasbırakanın torunu ...'e vasiyet ettiği 3211 ada 1 parseldeki 6 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetini torunun yaşının küçük olduğunu düşünerek ölümünden sonra torunu için tasarruf etmesi için gelini olan kendisine sattığını, işlemin gerçek olduğunu, mirasbırakanın vasiyetten dönmeyip aksine vasiyetnameyi pekiştirdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1922 doğumlu mirasbırakan ...’in 14.03.2014 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak davacı oğlu İbrahim ile dava dışı oğlu ...’i bıraktığı, mirasbırakanın 23.09.2011 tarih ve 26938 yevmiye nolu akitle 3211 ada 1 parseldeki 6 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetini oğlu ...’in eşi olan davalı ...’ye, 304 ada 3 parseldeki 22 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetini davacı oğlu İbrahim’in boşandığı 2. eşi olan davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Ayrıca, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190. maddesi ile TMK'nun 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Bir başka ifade ile temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfeti davacı tarafa aittir.
Somut olayda, taraflara 21.01.2015 tarihli oturumda tanık isimlerini bildirmek üzere kesin süre verilmiş ancak davacı tanık bildirilmemiştir. Bu durumda yapılan işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiasının kanıtlandığından bahsedilemez.
Öte yandan, davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı gibi 3211 ada 1 parseldeki 6 nolu bağımsız bölüm yönünden tapu iptali ve tescil isteği davalı ...’ye, 304 ada 3 parseldeki 22 nolu bağımsız bölüm yönünden tapu iptal ve tescil isteği davalı ...’e yöneltilmiştir.
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda dava değeri, çekişme konusu taşınmazların tümünün değeri üzerinden davayı açan mirasçı ya da mirasçıların payına isabet eden değerdir.
Bu durumda her bir davalıya temlik edilen taşınmazların ayrı ayrı davacının miras payı oranındaki değerleri üzerinden vekalet ücreti, harç ve yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekmektedir.
Hâl böyle olunca, temyiz eden davalı ... yönünden davanın reddedilmesi Neşe’ye temlik edilen taşınmazın değeri gözetilmek suretiyle ayrı vekalet ücreti, harç ve yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Davalı ... vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
kaynak:(www.corpus.com.tr)