Özet:
- Somut olayda, dava dilekçesi içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden yanlar arasındaki uyuşmazlığın hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkin olduğu açıktır.
- Hâl böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde iddia ve savunma doğrultusunda, taraflar arasındaki boşanma dava dosyasının getirtilerek öncelikle hak düşürücü süre yönünden değerlendirme yapılması, davanın süresinde açıldığının saptanması halinde ise aldatma iddiası bakımından araştırma ve inceleme yapılması, tarafların bildirdikleri delillerin eksiksiz toplanması, tanıkların bu hususta tekrar dinlenilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
Davacı, malik olduğu ... parsel sayılı taşınmazı eşi olan davalıya ölünceye kadar kendisine bakılması taahhüdü ile devrettiğini, davalının kendisini aldatması nedeniyle boşandıklarını, bakma taahhüdünün ve müşterek birliğin ortadan kalktığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, süresinde davaya cevap vermemiş, aşamada ibraz ettiği dilekçe ile taşınmazı satın aldığını, davacı ile arasında ölünceye kadar bakma akdi bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ...’ın kayden malik olduğu ... parsel sayılı taşınmazı 10.10.2008 tarihinde eşi olan davalı ...’a satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; aldatma, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, aldatma da ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 sayılı Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, aldatma her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Somut olayda, dava dilekçesi içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden yanlar arasındaki uyuşmazlığın hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkin olduğu açıktır.
Hâl böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde iddia ve savunma doğrultusunda, taraflar arasındaki boşanma dava dosyasının getirtilerek öncelikle hak düşürücü süre yönünden değerlendirme yapılması, davanın süresinde açıldığının saptanması halinde ise aldatma iddiası bakımından araştırma ve inceleme yapılması, tarafların bildirdikleri delillerin eksiksiz toplanması, tanıkların bu hususta tekrar dinlenilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacı vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.01.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
(www.corpus.com.tr)