Talebimiz Gibi Karar Verilsin Beyanına Rağmen Talep Artırım İçin Süre Verilmelidir
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi
Esas No : 2023/4109
Karar No : 2023/4448
Karar Tarihi : 2023-03-27





Özet:

Somut uyuşmazlıkta; dava belirsiz alacak davası türünde açılmış olup Mahkemece davacının bilirkişiden ek rapor alınması talebi 24.09.2020 tarihli celsede reddedildikten sonra davacıya diyecekleri sorulmuştur. Davacının "talebimiz gibi karar verilsin" şeklindeki beyanı nedeniyle davacıya talep artırım dilekçesi sunması için süre verilmeden dava dilekçesindeki talep miktarının kabulüne karar verilmiş ise de, mahkemece, belirsiz alacak davasına konu edilen alacaklar bakımından ek dava açılamayacağı da dikkate alınmak suretiyle, davacıya 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca talebini tam ve kesin olarak belirlemesi için süre verilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı ve davalı vekilileri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince 24.01.2023 tarihli ek karar ile miktar itibarıyla kararın kesin olduğu gerekçesiyle temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.
Ek karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
Dosya içeriğine göre Bölge Adliye Mahkemesince temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş ise de dosyada talep konusu bir kısım alacaklar bakımından hesaplama yapılmadığı anlaşıldığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen miktar itibarıyla kesinlik sınırına bakılmaksızın temyizinin olanaklı bulunduğu kabul edilmelidir. Bu durumda temyiz dilekçesinin reddine ilişkin ek kararın hatalı olduğu anlaşılmakla; 24.01.2023 tarihli ek kararın bozularak ortadan kaldırılması gerekir.
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, ek kararın kaldırılmasına karar verildikten sonra; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 20.09.2007 tarihinde Konur Sağlık Hizmetleri AŞ’de sekreter olarak çalışmaya başladığını, aynı Şirkette hasta danışmanı olarak çalışmaya devam ettiğini, davalının ....09.2017 tarihinde işyerini kapatacağını ve ihbar sürelerinin işlemeye başladığını içeren bir duyuru yaptığını, ihbar süresinin sona ermesi üzerine davacının çalışmasının 01.11.2017 tarihinde işveren tarafından sona erdirildiğini, davacıya ihbar süresi kullandırılırken bu süre içinde işyerinin Burfiz AŞ'ye (Burtom Şirketi) devredildiğini, davacının ücreti 2011 – 2012 yılına kadar net ücretten ödeniyor iken daha sonra ücretlerin brüt rakam üzerinden ödenmeye başlandığını, davacının ücretinden vergi dilimine girdiği gerekçesi ile sürekli kesintiler yapıldığını, bu sebeple aldığı ücretin sürekli değiştiğini, ücretlerin eksik yatırılması nedeniyle alacak talep ettiklerini, davalının eşit davranma ilkesine aykırı davrandığını, , İstanbuldaki Acıbadem hastanelerinde kasayı ayrı bir personelin tuttuğunu, davalının kasayı tutan personeline ücretine ilaveten her ay en az 150,00 TL ek ödeme yaptığını, ancak davacıya hiçbir ödeme yapılmadığını, bu nedenle davacının ücretine kasa tazminatı olarak adlandırılan ücret dâhil edilerek şimdiye kadar ödenmeyen kasa tutma ücretlerinin tahsilini talep ettiklerini, aynı işi yapmalarına rağmen ...'daki çalışanlara daha yüksek ücret ve imkânlar verilirken ...'daki çalışanlara aynı şekilde ücret ve imkânların verilmediğini, bu nedenle dört aylık ücreti tutarındaki ayrımcılık tazminatının ve o güne kadar ödenmeyen ve eksik ödenen ücret farklarının ödenmesini talep ettiklerini, yıllık izin ücretlerinin ve kıdem tazminatının da eksik ödendiğini ileri sürerek kıdem tazminatı, kasa tazminatı, fazla çalışma ücreti, ... bayram ve genel tatil ücreti, ayrımcılık tazminatı, eksik ücret alacağı, servis ücreti, asgari geçim indirimi alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'i ileri sürdüklerini, davacının 29.07.2002 tarihinden işten ayrıldığı tarihe kadar davalı Şirket bünyesinde hasta hizmetleri sorumlusu olarak çalıştığını, davalı Şirketin işletmesi Konur Tıp Merkezinin kısa bir süre önce Burtom Şirketine devredildiğini, davacının da aralarında olduğu bir kısım personelin Burtom bünyesinde ya da şirketin başka merkezlerinde çalışmaya devam edeceklerini müvekkiline bildirmediklerini, bu nedenle de davacının bu yöndeki tutumunun çalışmak istemediği olarak değerlendirildiğini ve ... sözleşmesinin feshedildiğini, bu kapsamda davacının işe başladığı 05.09.2013 tarihinden işten ayrıldığı 01.11.2017 tarihine kadar olan sürede hesap edilen kıdem tazminatı ve varsa diğer özlük haklarının kendisine ödendiğini, davacının davalı hastaneden başkaca bir hak ve alacağının bulunmadığını, davacının fazla çalışmasının bulunmadığını, ücretine fazla çalışma alacağının dâhil olduğunu, davalı hastanede ... bayram genel tatil günlerinde acil dışında hiçbir personelin çalışmadığını, davacının yıllık izinlerini kullandığını, davacının hesaplanan 158,5 günlük yıllık izin ücretinin son bordrosunda 30.542,95-TL olarak davacıya ödendiğini, davacının tüm bordrolarında asgari geçim indiriminin görüldüğünü, davalının ... veya başka illerdeki hastanelerinde kasa tutan personeline kasa tazminatı ödenip ödenmediği hususunun davayla ilgisinin olmadığını, hastanelerin yönetimlerinin ve idari sorumluluğunun farklı kişiler üzerinde olduğunu, her hastanenin kendine ... koşullara bağlı olarak değişen işyeri uygulamalarının mevcut olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının 20.09.2007-01.11.2017 tarihleri arasında en son davalının devraldığı işyerinde toplam 9 yıl 7 ay 12 gün çalıştığı, aylık brüt ücretinin 1.777,50 TL olup tanık beyanlarıyla doğrulanan yemek sosyal hakkının eklenmesiyle giydirilmiş brüt ücretinin ise 1.998,50 TL olduğu, ... sözleşmesinin davalı tarafça, haklı bir neden olmaksızın feshedildiği hususunda bir ihtilaf bulunmadığı, Kasım 2017 dönem bordrosunda tahakkuku yapılan 19.328,54-TL brüt kıdem tazminatının dava tarihinden önce davacının banka hesabına ödendiği, bu bağlamda davacının kıdem tazminatı alacağı bulunmadığı, bordroların tetkikinde davacının ücretlerinin 2013 yılına kadar net tutarlar üzerinden, sonrasında ise brüt tutarlar üzerinden tahakkuk edildiği, fakat tüm dönemlerde ücrette herhangi bir düşüş yaşanmadığı, hâl böyle olunca ücretlerin eksik ödendiği iddiasının yerinde olmadığı, belirsiz süreli ... sözleşmesinde davacıya servis hizmeti verileceği veya servis ücreti ödeneceğine ilişkin madde yer almadığı, bununla birlikte davacıya kasa tazminatı ödeneceğine dair bir delil de sunulmadığı anlaşılmakla ispatlanamayan servis ücreti ve kasa tazminatı taleplerinin reddi gerektiği, dinlenilen tanık beyanlarında davacının çalışma şekline ve sürelerine ilişkin somut beyanlar bulunmadığı, bu sebeple tanık beyanlarına itibar olunmadığı bununla birlikte dosya kapsamına davalı tarafça sunulan kart okuma sistemine ilişkin kayıtlar incelendiğinde davacının muhtelif tarihlerde fazla çalışmaları tespit edildiği, her ne kadar 21.10.2014 imza tarihli ... sözleşmesinde davacının fazla çalışma ücretinin ücretinin içerisinde olduğu belirtilmiş ise de davacının sözleşme tarihindeki aylık brüt ücretinin 2016 sonrası dönemde asgari ücret üzerinden olduğu nazara alındığında davacının fazla çalışma ücretinin aylık ücretine dâhil olduğuna yönelik sözleşme hükmünün geçerli olmadığı, 2013/Temmuz ayı dönemi dışlanmak suretiyle kart okuma sistemine ilişkin kayıtlara göre davacının muhtelif tarihlerde toplam 92‬ saat fazla mesai çalışma gerçekleştirdiği ve itibar olunan 09.07.2020 tarihli bilirkişi raporuna göre hesaplanan 956,03-TL brüt fazla çalışma ücreti alacağı bulunduğu, fazla çalışma ücreti talebi açısından taleple bağlı kalınarak istek gibi hüküm tesis edildiği, hesaplamanın yazılı kayıtlara istinaden yapılması nedeniyle indirim uygulanmadığı, davacı tanıklarının davacının ... bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını beyan etmeleri nedeniyle 09.07.2020 tarihli bilirkişi raporunda davacının ücretli izinli olduğu dönem dışlanarak tanık beyanlarına göre hesaplanan miktardan %30 oranında indirim uygulanması ile davacının 1.647,85 TL brüt ... bayram genel tatil ücreti bulunduğu ancak taleple bağlı kalınarak istek gibi hüküm tesis edildiği, ayrımcılık yapıldığını ispata yarar delil ve tanık beyanı bulunmadığı, ayrımcılık tazminatına hükmedilmesini gerektirecek şekilde cinsiyet, dil, ırk, sosyal düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplerden kaynaklı ayrımcılık yapıldığı iddia ve ispat edilemediği gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; 6100 Sayılı Kanun'un 107 nci maddesi gereğince hâkimin taraflara süre vermesi gerektiğini, ücretin eksik ödendiğini ve fazla çalışma alacağının eksik hesaplandığını, Mahkemenin yıllık izin konusunda açılmış bir davanın olmadığı yönündeki kabulünün doğru olmadığını, dava dilekçesinde yıllık izin konusunda beyanda ve talepte bulunulduğunu, bu kalemler içinde bir eksiklik olması nedeniyle harcın tamamlandığını ancak bu eksikliğin yıllık izin harcının yatırılmamış olması şeklinde yorumlamamak gerektiğini, mahkemenin ... bayram ve genel tatil alacağında ilâmın gerekçesinde" fazla mesai" alacağı ifadesini kullandığını, hükmün bu kısmının düzeltilmesi gerektiğini, ... bayram genel tatil alacağında indirim oranının fahiş tutulduğunu, ayrımcılık tazminatının reddi gerekçesinin mevcut olmadığını, 09.07.2020 tarihli bilirkişi raporuna yaptıkları itirazlarını tekrar ettiklerini, Acıbadem grubundaki kasa tutanlara kasa tazminatı ödenirken davacıya ödenmemesinin kabul edilemeyeceğini, asgari geçi indirimi, servis ücreti ve kasa tazminatı, eksik ücret alacağı talepleri konusunda yeterli ve geçerli hiçbir açıklama yapılmadan reddin doğru olmadığını, asgari geçim indirimi yatırılırken davacının üç çocuk annesi olduğunun nazara alınıp alınmadığının belirtilmediğini, servis ücreti hesaplamasının yapılmadığını, hizmete ilişkin tüm alacaklarının hüküm altına alınması gerektiğini belirterek Mahkeme kararının kaldırılarak yeniden yargılama yapıla itirazları ve talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; davacının tüm ücretleri banka kanalı ile ödendiğini, davacının da bu ödemeleri herhangi bir ihtirazı kayıt koymaksızın kabul ettiğini, aksini ispatlayan herhangi bir delil bulunmadığını, davacının fazla çalışması bulunmadığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmede fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dâhil olduğunun belirtildiğini, bu sebeple yıllık 270 saat fazla çalışmanın fazla çalışma hesaplamasından düşülmesi gerektiğini, müvekkiline karşı açılmış alacak davaları bulunan davacı tanıklarının beyanlarının hükme esas alınamayacğını, davacının ... bayram ve genel tatil günlerinde çalışması olmadığını, çalışma bulunan günlerde ise ücretinin banka hesabına ödenerek bordroya yansıtıldığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ... bayram ve genel tatil alacağının hesaplanmasında bordrolarda tahakkuk bulunan ayların dışlanmadığını, ayrıca fazla çalışma ücreti hesabında dosyada bulunan işyerine giriş çıkış kayıtları dikkate alınmışken ... bayram genel tatil günlerinde çalışıp çalışılmadığının tespitinin tanık beyanlarına göre yapılmasının hukuken kabul edilemez olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacıya belirsiz alacak davası nedeniyle harç tamamlama hususunda resen süre verilmesinin gerekmediği, davacının ücretlerinde düşüş değil her yıl artış olduğu görülmekle, davacının eksik ücret ödeme iddiası ile asgari geçim indirimi ve ücret alacağı talebinin yerinde olmadığı, taraflar arasında imzalanan ... sözleşmesinde davacıya servis hizmeti verileceği veya servis ücreti ödeneceğine ilişkin madde yer almadığı, davacıya kasa tazminatı ödeneceğine dair herhangi bir delil de sunulmadığı, yıllık izin alacağı yönünden usulüne uygun olarak açılmış bir davanın bulunmadığı, davacının ayrımcılık tazminatına hak kazandığını ispat edemediği, tanıkların davacının çalışma şekline ve sürelerine ilişkin somut açıklamalarda bulunmadıkları, dosyaya davalı işverence sunulan kart okuma sistemine ilişkin kayıtlarda davacının çeşitli tarihlerde fazla çalışmaları bulunduğu, her ne kadar taraflar arasında imzalanan ... sözleşmesinde fazla çalışmanın ücretinin içerisinde olduğu belirtilmiş ise de yıllık 270 saatlik fazla çalışmanın ücrete dâhil olduğuna ilişkini hükmün davacının aylık ücret miktarı ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde geçerli olmadığı, 2013/Temmuz ayı dönemi dışlanmak suretiyle kart okuma sistemine ilişkin kayıtlara göre davacının toplam 92‬ saat fazla çalışması bulunduğu ve 956,03-TL brüt fazla çalışma ücreti alacağı hesaplandığı, hesaplamanın yazılı kayıtlara dayalı olarak yapılması nedeni ile indirim yapılmaması gerektiği, davacının ... bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığı tanıklarca beyan edildiğinden bu alacaklara indirim uygulanması gerektiği, davacı tanıklarının dava konusu dönemlerde davacı ile birlikte aynı ortamda çalışmış olmaları dolayısıyla çalışma koşullarını ve fesih şeklini bilmeleri, beyanlarının dosya kapsamı ile desteklenmesi karşısında Mahkemece beyanlarına itibar edilmesinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçeleriyle tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, belirsiz alacak davasında davacıya talebini tam ve kesin olarak belirlemesi için süre verilmesi gerekip gerekmediği ile davacının ayrımcılık tazminatı ve kasa tazminatı, eksik ücret alacağı, servis ücreti, asgari geçim indirimi ve fazla çalışma ücretine hak kazanıp kazanmadığı noktalarındadır.
İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
6100 sayılı Kanun'un "Belirsiz alacak davası" kenar başlıklı 107 nci maddesi şu şekildedir:
"(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
(2) (Değişik:22/7/2020-7251/7 md.) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.
(3) (Mülga:22/7/2020-7251/7 md.)"
6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesini değiştiren 22.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un (7251 sayılı Kanun) 7 nci maddesinin gerekçesinin ilgili kısmı şu şekildedir:
"...
Uygulamada sorun yaşanan ve doktrinde de tartışılan konu, alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu “an”ın tespitine yöneliktir, ikinci fıkrada yapılan değişiklikle, bu “an”ın, bir başka ifadeyle alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün hale geldiğinin tespiti mahkemece yapılacaktır. Hâkim, alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenmesinin “mümkün olduğu anda” talebini tam ve kesin olarak belirlemesi için davacıya iki haftalık kesin süre verecektir. Bu süre verme işlemi tahkikat aşaması sona ermeden yapılacaktır. Bu hüküm bölge adliye mahkemesince tahkikat yapıldığı hallerde de uygulanabilecektir. İsviçre hukukunda da kabul edilen genel görüş, hâkimin davacıya talebini belirlemesi için süre vermesi gerektiği yönündedir. Ayrıca 107 nci maddenin ikinci fıkrasında yer alan ve davacının, davanın başında belirtmiş olduğu talebini “artırabileceğine” ilişkin hüküm, yapılan diğer değişikliğin zorunlu sonucu olarak davacının talebini tam ve kesin olarak “belirleyebileceği” şeklinde değiştirilmektedir. Aynı fıkraya eklenen son bir cümleyle, hâkim tarafından verilen kesin süreye rağmen alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenmemesi durumunda davanın talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanacağı açıkça hükme bağlanmaktadır.
..."
4857 sayılı Kanun'un 5, 32, 41 ve 63 üncü maddeleri.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun mülga 32 nci maddesi.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 15.12.2021 tarihli ve 2021/12403 Esas, 2021/16585 Karar sayılı; 02.03.2022 tarihli, 2022/1941 Esas, 2022/2780 Karar sayılı kararı.
Değerlendirme
Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin aşağıda yer alan paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Kararın İlgili Hukuk bölümünün (2) numaralı paragrafında da belirtildiği gibi belirsiz alacak davasında davacıya, alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilme hakkı tanınmaktadır.
7251 sayılı Kanun'la 107 nci maddenin ikinci fıkrası yeniden düzenlenerek hâkim tarafından davacıya tahkikat sona ermeden talebini tam ve kesin olarak belirleyebilmesi için iki haftalık kesin süre verilmesi öngörülmüştür. Bu Kanun ile maddede yapılan değişiklikler Dairemizce, şartları mevcut olan belirsiz alacak davasında yapılan yargılama ile alacağın belirli hâle gelmesi durumunda hâkimin geçici talep sonucunu kesin talep sonucuna dönüştürmesi için alacaklıya süre vermesi gerektiği yönünde değerlendirilmiştir (9. HD, 2021/12403 E., 2021/16585 K.; 2022/1941 E., 2022/2780 K.). Ayrıca Kanun'un gerekçesinde de bu sürenin, alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olduğu anda hâkim tarafından verilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Bu sebeple, belirsiz alacak davasının şartlarını taşıyan bir davada Kanun'da belirtilen an hâkim tarafından resen gözetilmeli ve davacıya resen kesin süre verilmelidir. Davacının verilen süreye rağmen geçici talep sonucunu kesin talep sonucuna dönüştürmemesi durumunda davanın, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanacağı 107 nci maddenin ikinci fıkrasının son cümlesinde düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta; dava belirsiz alacak davası türünde açılmış olup Mahkemece davacının bilirkişiden ek rapor alınması talebi 24.09.2020 tarihli celsede reddedildikten sonra davacıya diyecekleri sorulmuştur. Davacının "talebimiz gibi karar verilsin" şeklindeki beyanı nedeniyle davacıya talep artırım dilekçesi sunması için süre verilmeden dava dilekçesindeki talep miktarının kabulüne karar verilmiş ise de İlk Derece Mahkemesi kararı, ilâmın İlgili Hukuk bölümünün (2) ve (3) numaralı paragraflarında belirtilen kanun hükmü ve gerekçesi karşısında yerinde değildir. Aynı şekilde Bölge Adliye Mahkemesince harç tamamlama hususunda süre verilmesinin resen göz önünde bulundurulacak hususlardan olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddedilmesi de ilgili Kanun hükmüne aykırıdır.
Mahkemece, belirsiz alacak davasına konu edilen alacaklar bakımından ek dava açılamayacağı da dikkate alınmak suretiyle, davacıya 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca talebini tam ve kesin olarak belirlemesi için süre verilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Davacı dava dilekçesinde 2013 yılından itibaren ücretinin brüt miktardan ödenmesi nedeniyle ücretinin eksik ödendiğini ileri sürmüş, davalı da 2013 Ocak ayından itibaren net miktardan değil brüt miktardan ücret ödemesi yapıldığını ancak davacının eline geçen miktarın her yıl aynı oranda arttığını savunmuştur.
Mahkemece davacının ücret farkı talebi, ele geçen ücretin her yıl arttığı gerekçesi ile reddedilmiştir. Dosya kapsamındaki ücret bordrolarına göre davacıya 2013 yılında brüt 1.118,00 TL, 2014' te 1.150,00 TL ve 1.230,00 TL, 2015'te 1.341,00 TL, 2016 yılında 1.647,00 TL, 2017 yılında ise 1.777,50 TL ücret ödenmiş ise de bu ödemelerin içinde asgari geçim indirimi ödemelerinin de bulunduğu anlaşılmaktadır. Bordrolara göre ödenen miktarlar incelendiğinde, davacıya ya asgari ücretin altında ücret ödenmiş ya da asgari geçim indirimi ödemesi yapılmamış olmaktadır. Örneğin, 2015 yılının 12. ayında davacıya brüt 1.341,00 TL ödenmiş olup asgari geçim indirimi dâhil net ele geçen miktar 991,81 TL’dir. Oysa anılan dönem asgari geçim indirimi 90,11 TL'dir. Asgari geçim indirimi hariç davacıya 901,70 TL ödeme yapılmış ise de aynı dönemdeki net asgari ücret 1.000,54 TL'dir. Yine 2016 yılının tamamında davacıya 1.300,99 TL ödendiği, bu ödemenin içinde 123,53 TL asgari geçim indirimi olduğu anlaşılmaktadır. Ancak 2016 yılı net asgari ücreti zaten 1.300,99 TL’dir.
Açıklanan sebeplerle davacının eksik ödeme iddiası ile ilgili olarak bordrolar detaylı şekilde incelenip değerlendirildikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması yerinde değildir. Mahkemece davacının dava konusu dönemdeki ücret bordroları üzerinde inceleme yapılması için bilirkişiden ek rapor alınarak davacının eline geçen ücret ile eline geçmesi gereken ücret arasında fark bulunup bulunmadığı, asgari geçim indirimi ödemelerinin yapılıp yapılmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekmekte olup kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Bölge Adliye Mahkemesince verilen 24.01.2023 tarihli ek kararın BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.