
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1946 E., 2023/1626 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : KDZ.Ereğli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/293 E., 2022/138 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; 1970’li yılların başında E. ... Köyü ihtiyar meclisi tarafından su ihtiyacının giderilmesi amacıyla ... Köy hudutları içindeki su kaynağından müvekkili olan köye su getirmek için gerekli tesisin kurulması ve boru hattının döşenmesi için para toplanmasına karar verildiği, bu kararın köy karar defterinde mevcut olduğunu, karar sonrası gerekli olan yatırım ve çalışmalar sonucunda ... Köy sınırlarında bulunan su kaynağından E. ... Köyüne su akıtıldığını, adı geçen köyde ikamet eden kişilerin su ihtiyaçlarını bu su kaynağından karşılamaya başladığını, ... kadastro çalışmalarının 2007 yılında yapıldığını, söz konusu su kaynağının davalıya ait 105 ada 11 parsel sayılı taşınmaz içinde kaldığını, bu kaynak suyu için müvekkili köy lehine irtifak hakkı kurulmadığını, davalının bu taşınmazı 03.09.2012 tarihinde satın aldığını, davalının taşınmazın mülkiyetini kazandıktan sonra müvekkili köyün su kaynağından yararlanması için gerekli olan araç-gereç ve şebekeyi bozduğunu, bu nedenle köy halkının sudan yararlanamadığını ileri sürerek 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 837. maddesinin son fıkrası gereğince dava konusu kaynak suyu ile tesis ve şebekesinin dâhil olduğu alanın davalıya ait olan 105 ada 11 parsel sayılı taşınmazdan ifraz edilerek ayrı bir parsel numarası ile müvekkili adına tescilini aksi hâlde TMK’nın 756/2 ve 780. maddeleri gereği söz konusu su kaynağı ile su kaynağı tesisinin kullanımı için gerekli taşınmaz alanı ile ilgili olmak üzere müvekkili lehine irtifak hakkı tesisini talep etmiştir.
II.CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının kadastro öncesi taleplerine ilişkin 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu, müvekkilinin taşınmazın üçüncü maliki olduğunu, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, dava konusu suyun müvekkiline ait olduğunu ve suyun genel su niteliğinde olmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
III.İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Kdz. Ereğli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.07.2022 tarihli ve 2018/293 Esas, 2022/138 Karar sayılı kararındaki "...davacının çıkan genel sudan 1970'li yıllarda yararlanmaya başladığı, bu yararlanmanın 2010-2012 yılları arasına kadar sürdüğü, bu kullanımın kadim olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, dava konusu taşınmazın bulunduğu yöreye davacı tarafın bulunduğu uzaklık dikkate alındığında öncelikli kullanım hakkının mevcut olmayacağı..." gerekçesiyle davacının tüm taleplerinin reddine karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 22.11.2023 tarihli ve 2022/1946 Esas, 2023/1626 Karar sayılı kararıyla, "...kadim yararlanmadan söz edilebilmesi için bu yararlanmanın başlangıcı belli olmayacak kadar eskiye dayanmasının zorunlu olduğu, süresi ne kadar uzun olursa olsun başlangıcı bilinen kullanma veya intifanın kadim sayılamayacağı, bu sebeple genel sudan yararlanmaya başlanıldığı tarihi belirlemek mümkünse kadim yararlanmadan söz edilemeyeceği, davacı köyün genel sudan yararlanmaya başladığı tarihin 1970'li yıllar olduğu, davacı köyün bu genel sudan faydalanmasını grup suyu geldikten sonra bıraktığı, bu şekilde davacı köyün yaklaşık 40 yıl kadar davaya konu bu genel sudan faydalandığı, dolayısıyla davacı köyün davaya konu bu kaynak suyunu kadimden beri kullanımının söz konusu olmadığı ve DSİ tarafından davacı köyün mevcut durumda içme suyu ihtiyacının bulunmadığının bildirildiği..." gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A.Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde;
1- Kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu,
2- Gerekçenin açıklayıcı ve ayrıntılı olmadığını,
3- Davalı tarafça kaynak suyundan yararlanmasının şebekenin bozularak engellendiğini,
4- Tanık ve mahalli bilirkişi beyanlarından bunun ortada olduğunu,
5- Kaynak suyunun müvekkili tarafından kadimden beri kullanıldığını,
6- Bilirkişi raporunda da bunun belirtildiğini,
7- Şebeke suyunun içme suyu olarak kullanılamayacağını,
8- Mahkemece su rejiminin kurulması konusunda bir değerlendirmenin yapılmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
B.Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, su kaynağına yönelik tapu iptali ve tescil, aksi hâlde su rejiminin kurulması istemine ilişkindir.
Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
TMK'nın 718. maddesi gereğince; arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer. Bu madde hükmüne paralel olarak düzenlenen TMK'nın 756. maddesi gereğince, "Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur. Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz. Arazi maliklerinin yer altı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır."
Gerek TMK'nın 718. maddesi, gerekse 756/2. maddesinde sözü edilen kaynaklar; yeraltı sularından farklıdır. Kaynak, kökeni yeraltı suyu olan, tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan, özel mülkiyete girecek nitelikte, özel bir su olup suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su kaynak niteliğini kazanmaz (Gürsoy/Eren/Cansel, Türk Eşya Hukuku, Ankara 1978, s.618). Ayrıca, kaynaktan çıkan suyun kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamaz. Yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanunu'na tabidir. Başka bir ifadeyle kaynak suyu, kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da, malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa, genel su kabul edilir ve komşular da bu sudan yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu, tapulu olmayan araziden (örneğin mera, orman vb) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir.
Somut olaya gelince; davalıya ait taşınmazdan çıkan sudan davacı köyün kadim yararlanma hakkının bulunmadığına yönelik yerel mahkeme tespitinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. TMK'nın "Mülkiyet ve irtifak hakkı" başlıklı 756. maddesi, "(f.1) Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. (f.2) Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur. (f.3.) Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz. (f.4.) Arazi maliklerinin yeraltı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır." şeklinde düzenlenmiştir. Mahkemece icra edilen keşif sonrası alınan bilirkişi raporlarından da anlaşılabileceği üzere; davalının mülkiyetinde olan su, davalının ihtiyacını aşacak nitelikte olduğundan mevcut haliyle kaynak suyunun genel su olduğunun kabulü gerekmektedir. Davacının kendi su ihtiyacını gidermeye yönelik ileri sürdüğü taşınmazın tapu iptali talebi buna yönelik bir su rejimi kurulmasını da içermektedir.
O hâlde yukarıdaki açıklamalar ve açıklanan ilkeler doğrultusunda; tarafların su ihtiyacı önceliği gözetilmek suretiyle davalının ihtiyaç fazlası su miktarı dikkate alınarak davacı köy lehine Mahkemece bir su rejimi kurulması gerekirken davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
VI.KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2.İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 09.01.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.