Silahla Tehdit - Sanığın Kendi Odasından Mağdurun Odasına Doğru Rastgele Ateş Etmesi
Yargıtay Ceza Genel Kurulu
Esas No : 2015/364
Karar No : 2017/6
Karar Tarihi : 2017-01-17





Sanık ... hakkında silahla tehdit suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sırasında, Antalya 8. Asliye Ceza Mahkemesince 04.11.2011 gün ve 792-525 sayı ile, sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü oluşturabileceği gerekçesiyle verilen görevsizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği Antalya 4. Ağır Ceza Mahkemesince 26.12.2011 gün ve 302-60 sayı ile, sanığın eyleminin silahla tehdit suçunu oluşturduğu kabul edilerek 5237 sayılı TCK'nun 106/2-a, 43/1-2, 62, 53, 63 ve 54. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye karar verilmiştir.

Hükmün sanık müdafilerince temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 19.02.2015 gün ve 6226-832 sayı ile;

“Dosya kapsamına göre; kardeş olan sanık ve mağdurların aynı şirketin ortakları olduğu, olay günü ortaklığın tasfiyesini konuşmak için sanığın odasına gelen İbrahim'in sanığın alkollü olduğunu görerek 'ben eve gidiyorum, daha sonra görüşelim' diyerek sanığın odasından çıktığı, ...'ın ise sanığın odasına hiç gelmediği, sanık ile mağdur ...'in odasının arasında iki metrelik bir koridor bulunduğu, koridordan odaya bakan cephelerin toplam 12 mm.lik çift camlarla kapatıldığı, bir süre sonra kardeşi İbrahim'in eve gittiğini düşünen sanığın alkolün verdiği etkiyle hedef gözetmeksizin ve oturduğu koltuktan hiç kalkmadan, kardeşinin odası ile kendi odası arasındaki camlara doğru ateş ettiği, çift camların arasında bulunan jalüzilerin kapalı olması nedeni ile karşı tarafı görmesinin mümkün bulunmadığı olayda, sanığın tehdit kastını açığa çıkaran kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından unsurları yönünden oluşmayan suçtan beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi...” isabetsizliğinden bozulmasına oybirliği ile karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 12.03.2015 gün ve 98193 sayı ile;

“... İtiraza konu uyuşmazlık, sanık ...'ın kendisine ait bulunan silahla kardeşi ...'ın odasına yönelik ateş etme eyleminin silahla tehdit suçunu oluşturup oluşturmadığına ilişkindir....

TCK 106/2 maddesi, tehdit suçunun nitelikli hallerini göstermektedir. Bu durumda, failin işlediği tehdit suçunun, mağdur üzerinde nitelikli şekilde korku yarattığı ve korkutmanın, ciddi ve yoğun olduğu ve mağdur üzerinde önemli ölçüde, endişe ve kaygı verici olduğu kabul edilmektedir.

Silahla tehdit suçunun olaşabilmesi için, failin, silahın korkutucu gücünden faydalanmış olması gerekmektedir. Fail eline silah alıp mağdura doğrultarak tehditte bulunabileceği gibi, belindeki silahı göstererek herhangi bir söz sarf etmeden de silahla tehdit suçunu işleyebilir. Ayrıca silahla ateş edilmesi durumunda herhangi bir tehdit sözünün sarf edilmesine de gerek yoktur. Mağdurun iş yerinin ya da evinin silahla taranması olaylarında, mağdurun evde ya da iş yerinde varolup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır. Mağdurun yokluğunda da silahla tehdit suçu işlenebilmektedir.

Bu açıklamalar kapsamında ve tüm dosya içeriğine göre, ...sanık ve mağdurların kardeş oldukları, mağdur ...'in ....Otomotiv isimli aile şirketinin yönetim kurulu başkanı ve % 33 hisse sahibi, sanık ...'ın % 33, diğer mağdur ...'ın ise % 34 hisse sahibi bulunduğu, olay tarihinden yaklaşık 3 ay kadar önce 3 kardeşin bir araya gelerek şirketten ayrılma kararı aldıkları, her birinin hissesi için 25 milyon Lira bedel biçmek sureti ile anlaştıkları, sanık ...'ın diğer hissedar mağdurların hisselerini satın alacağını beyan ettiği, hisselerin devri konusunda görüşmelerin devam ettiği, bu görüşmelerin birinde sanık ...'un her iki mağdura hitaben 'sizi vuracağım, öldüreceğim, size burayı yar etmem, siz bana devredeceksiniz' demek sureti ile tehdit ettiği, olay günü de aşırı alkollü olan sanığın her iki mağduru arayarak saat 19.30'da şirketin devir meselesini konuşacaklarını, gelmelerini söylemesi üzerine mağdur ...'in sanığın odasına gittiği ve alkol alan sanığa, 'ne oldu neden şimdi değil de saat 19.30'da görüşelim diye ısrar ediyorsun' diye sorduğu, sanığın masasının çekmecesinden kendisine ait ruhsatlı tabancasını çıkartarak İbrahim'e doğrultmak sureti ile 'sizinle görüşeceğiz' demesi üzerine mağdur ...'in 'ağabey sen çok alkol almışsın, seninle bu şekilde görüşmenin anlamı yok, ben eve gidiyorum' demek sureti ile odadan çıkarak kendi odasına geçip odasına girdiği sırada...sanığın, hedef gözetmeksizin kardeşi İbrahim'in odası ile kendi odası arasındaki 6 mm kalınlığındaki çift camdan oluşan ve 12 mm'den toplam 24 mm kalınlığındaki camlara doğru ateş ettiği anlaşılmakla, 6 mm kalınlığındaki çift camların arasında bulunan jalüzilerin kapalı olması nedeni ile karşı tarafın görülmesinin mümkün bulunmaması, hedef gözetmeksizin ateş edilmesi, mağdur kardeşin odasının sanığın odasının tam karşısında olması, mağdur ...'in oturduğu masanın, sanığın oturduğu yere göre çaprazda bulunup, sanığın yerinden kalkmadan ve karşı tarafı görmeden hedef gözetmeksizin ateş etmiş olması karşısında, sanığın eyleminin, TCK'nun 106/2-a maddesi kapsamında silahla tehdit suçunu oluşturduğu konusunda herhangi bir kuşku bulunmamaktadır.

...sanığın hedef gözetmeksizin mağdurun odasına yönelik gelişigüzel 12 el ateş etmesi şeklindeki eylemini,...birden fazla mağdura yönelik zincirleme suç niteliğinde işlediği, sanığın TCK'nun 106/2-a ve 43. maddeleri uyarınca cezalandırılması gerektiği" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

5271 sayılı CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 30.03.2015 gün ve 1761-1862 sayı ile, itiraz nedenleri yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı silahla tehdit suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının, silahla tehdit suçunun oluştuğunun kabulü halinde ise, sanığın atılı suçu zincirleme biçimde işleyip işlemediğinin belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

03.10.2011 tarihli olay yakalama ve muhafaza altına alma tutanağına göre; olayın gerçekleştiği iş yerinin teras katında, girişe göre sağda, solda ve karşı kısımda olmak üzere üç oda bulunup odalarda birer kişinin olduğu, karşı odada bulunan mağdur ...’ın elinde bir adet tabanca olduğu, sol tarafta bulunan odada sanık ...’un bulunduğu, sağ tarafta bulunan odada ise mağdur ...’in olduğu, sanık ...’un çekmecesinde bir adet 9 mm çapında tabanca olduğu, tabancanın atım yatağında mermi bulunmadığı, şarjör kısmında ise tamamı ters bir şekilde şarjöre yerleştirilmiş 5 adet fişek bulunduğu, mağdur ...’da bir adet 9 mm çapında tabanca olduğu, tabancanın atım yatağında 1 adet, şarjörde ise 9 adet fişek bulunduğu, mağdur ...’in ise iş yerindeki güvenlik görevlisine verdiğini söylediği 9 mm çapındaki tabancanın atım yatağında fişek olmadığı, şarjörde 8 adet fişek bulunduğu, olay mahallinde çok sayıda kovana rastlandığı ve oda camlarının kırık olduğunun görüldüğü,

03.10.2011 tarihli olay yeri inceleme raporuna göre; olayın gerçekleştiği iş yerinin bodrum, zemin ve asma kattan oluştuğu, olayın asma kattaki yönetim kurulu üyesi odaları olarak kullanılan karşılıklı iki odada meydana geldiği, holden girişe göre sol tarafta bulunan sanığa ait ofis zemininde kovanların bulunduğu, sanığın ofisinin güney istikametinde bulunan pencere camının değişik yerlerinde mermi isabet izlerinin olduğu, holde mermi gömlek parçaları ile deforme olmuş mermi çekirdeğinin olduğu, sanığın ofisinin karşı tarafında bulunan ofisin pencere camlarında mermi isabet izlerinin, ofis zemininde ise mermi gömlek parçaları ile deforme olmuş mermi çekirdeklerinin olduğu, duvarlarda ve muhtelif ofis eşyasının üzerinde mermi isabet izlerinin olduğu, pencere camlarında bulunan jaluzilerin kapalı vaziyette olduğu ve karşı tarafın görünmediği,

Antalya Kriminal Polis Laboratuvarının 04.09.2011 tarihli raporunda; sanıktan elde edilen tabanca ile olay yerinden elde edilen fişeklerin 6136 sayılı Kanuna göre yasak niteliği haiz ateşli silah ve fişeklerden olduğunun, olay yerinden elde edilen 12 adet kovan ile 13 mermi çekirdeği gömlek parçasının sanıktan elde edilen tabanca ile atıldıklarının bildirildiği,

Mahkemece olay yerinde yapılan keşfe istinaden düzenlenen bilirkişi raporuna göre; keşif esnasında, olay tarihinde sanığın odasını kapatan camların ve jaluzi perdelerin kaldırılmış, mağdur ...’in odasını kapatan camların ve jaluzi perdelerin ise yenilenmiş olduğu, mağdur ...’in anlatımlarının esas alınması halinde, sanığın ateş ettiği esnada oturduğu masa ile mağdur ...’in bulunduğu yer arasındaki mesafenin 13.5 metre olduğu, sanığın kendi odasından silahla ateş ettiği sırada jaluzi perdelerin kapalı olması nedeniyle karşı tarafı görmesinin mümkün olmadığı, sanık ile mağdur ...’in odalarının 6’şar mm kalınlığında 2’şer adet camla kapatılmış olduğu ve bu camların odalara bakan iç yüzlerinde bulunan jaluzi perdelerin kapalı olduğu, odalar arasında 2 metre genişliğinde koridor bulunduğu, 12 adet mermi çekirdeğinin önce sanığın, ardından da mağdur ...’in odasını kapatan camları delerek mağdur ...’in çalışma masasına ve duvarına isabet ettiği,

Anlaşılmaktadır.

Mağdur ... kollukta; ....Otomotiv isimli aile şirketinde yönetim kurulu başkanı olarak görev yaptığını, şirkette kendisinin % 33, ağabeyi sanık ...’un % 33, kardeşi mağdur ...’ın ise % 34 oranında hissesi olduğunu, 3 ay önce şirketi tasfiye etmeye karar verdiklerini, hisselerine ayrı ayrı 25'er milyon Lira bedel tayin ettiklerini, ...'ın kendisiyle birlikte ortaklığa devam etme teklifinde bulunması üzerine ...'la birlikte sanık ...’un hisselerine talip olduklarını, sanığın ise bu teklifi kabul etmeyip ortak bulup kendilerinin hisselerini alacağını söylediğini, bu konuşmadan sonra sanıktan haber beklediklerini, süreç içerisindeki görüşmelerinde sanığın kendilerine “sizi vuracağım, yani öldüreceğim” şeklinde sözler söylediğini, kendisinin de “bu ortaklığı nasıl bitireceksek bitirelim, bu işi fazla atmayalım” dediğini, sanığın kendilerinin hisselerini alacağını söylemesine rağmen herhangi bir girişimde bulunmadığını, şirketin bulunduğu binanın ikinci katında yönetim ofislerinin olduğunu, girişe göre sağ tarafta kendisinin, sol tarafta odasının karşısında sanığın, koridorun karşısında kardeşi ...’ın odasının bulunduğunu, olay günü saat 16.00 sıralarında odasında tek başına oturduğu sırada sanığın şirketin dahili telefonundan kendisini arayıp akşam saat 19.30’da ...’la birlikte odasına gelmesini söyleyerek telefonu kapattığını, sanığın daha önceden kendisini ve kardeşi ...’ı tehdit etmesinden dolayı sanığı arayıp “şimdi görüşelim” dediğini ve sanığın odasına tek başına gittiğini, sanığın odasında tek başına içki içtiğini, sanığa “ne oldu neden şimdi değil de saat 19.30’da görüşelim diye ısrar ediyorsun” diye sorması üzerine sanığın sağ eli ile masasının çekmecesinden ruhsatlı tabancasını çıkarıp, kendisine doğru hedef göstererek “sizinle görüşeceğiz” dediğini, bunun üzerine sanığa “ağabey sen çok alkol almışsın, seninle bu şekilde görüşmenin anlamı yok” diyerek sanığın odasının kapısını kapatıp kendi odasına girdiği esnada silah patlama sesleri ve cam kırılması sesi duyunca hemen kendisini korumak için yere doğru uzandığını, 10-15 el silah sesi duyduğunu, mermilerin kendisine çok yakın olarak geçtiğini, sesler kesildikten sonra ayağa kalkarak kendisine ait tabancasını çekmeceden alıp odasının sol köşesindeki bölüme geçtiğini, bu sırada sanığın kendisine zarar verebileceği düşüncesi ile namluya mermi sürerek tabancasını atışa hazır hale getirdiğini, cep telefonu ile ilçe emniyet müdürünü arayıp durumu izah ettiğini, kısa bir süre sonra polislerin iş yerine geldiğini,

16.12.2011 tarihli feragat dilekçesinde; sanığın çağırması üzerine odasına gittiğini, sanığın alkollü olması nedeniyle sanığa bu haliyle görüşmenin uygun olmayacağını söyleyip kendi odasına geçtiğini, 3-5 dakika sonra sanığın odasının olduğu taraftan silah sesleri duyduğunu, ateş etmeye bağlı olarak koridorda bulunan camların bir kısmının kırıldığını, önce kimin neden ve nereye ateş ettiğini anlamadığını, ateş edenin sanık olduğunu da bilmediğini, silah sesleri kesilip dışarıya çıktığında sanığın ateş ettiğini anladığını, kardeşinin silahla ateş etmesinin kendisi ile doğrudan ilgili olduğunu sanmadığını, kendisini öldürmek ya da tehdit etmek istese odasına girdiği esnada bu fiilleri işleyebileceğini, sanığın alkolün etkisi ile mallarına zarar verdiğini, sanığın silahla ateş etmesinin kendisi ile doğrudan bir ilgisi olduğunu zannetmediğini,

Keşifte; sanığın odasında sanıkla konuştukları sırada sanığın masasının üzerinde bulunan tabancanın üzerine elini koyduğunu, tabancayı eline alıp havaya kaldırmadığını, kendisinin sanığa bu halde konuşamayacaklarını, eve gideceğini söyleyip sanığın odasından çıktığını ve çıkarken de sanığın kapısını kapattığını, kendi odasına geçip kapıyı kapattığı sırada aniden üst üste silah sesleri duyduğunu, silah sesleri kesildikten sonra odasına kapısı açılan dinlenme odasına geçtiğini, olay sırasında kendi odasının ve sanığın odasının jaluzi perdelerinin kapalı olduğunu,

Mahkemede ise; 16.12.2011 havale tarihli feragat dilekçesinde belirttiği hususların doğru olduğunu, sanığın odasında iken sanığın eliyle tabancasına dokunduğunu ve tabanca elinde iken “size göstereceğim” dediğini, o sırada kardeşi ...’ın seslere geldiğini, ne olduğunu sorduğunu, kendisinin de ...’a odasına gitmesini söylediğini, sanığa da “bu ifadeyle konuşulmaz ben eve gidiyorum” dediğini,

Beyan etmiştir.

Mağdur ... kollukta; yaklaşık üç ay kadar önce kardeşler olarak şirketten ayrılma kararı aldıklarını, her birinin hisselerine 25'er milyon Lira bedel biçtiklerini, ağabeyi İbrahim’le birlikte kardeşleri sanık ...’un hisselerine talip olduklarını, ancak sanığın bunu kabul etmediğini, bir ortak bulup kendilerinin hisselerini alacağını söylediğini, İbrahim’le birlikte bu teklifi kabul edip beklemeye başladıklarını, ancak sanığın kendilerindeki hisseleri alma yönünde bir çabasının olmadığını, zaman zaman bir araya gelip bu hususları konuştuklarını, bu görüşmelerin birinde sanığın kendilerine “sizi vuracağım yani öldüreceğim” dediğini, ağabeyi İbrahim’in de “bu ortaklığı nasıl bitireceksek bitirelim bu işi fazla uzatmayalım” dediğini, olay günü saat 16.00 sıralarında şirketin üst katındaki odasına geçtiği sırada, yan tarafta bulunan sanık ve mağdur ...’in odalarının bulunduğu kısımdan yüksek sesle konuşulduğunu duyunca odasının kapısını açarak dışarı baktığında, mağdur ...’in sanığın odasından çıktığını gördüğünü, İbrahim’e ne olduğunu sorduğunda; önemli bir şey olmadığını ve odasına dönmesini söylediğini, odasının kapısını kapattığı esnada peş peşe silah sesleri gelmeye başladığını, odasının kapısını açıp baktığında sanığın odasından diğer ağabeyi İbrahim’in odasına doğru silah ile ateş edildiğini ve camların kırıldığını gördüğünü, bunun üzerine odasının kapısını kapatıp kendini korumak için çekmecesinde bulunan tabancasını alıp beklemeye başladığını, bu sırada silah seslerinin devam ettiğini, 15’e yakın silah patlama sesi duyduğunu, silah sesleri kesildikten sonra dahili hattan ağabeyi İbrahim’i aradığını, İbrahim’in kendisine “bende bir şey yok” demesi üzerine şirket müdürü ...’i cep telefonundan aradığını ve polis çağırmasını söylediğini, odasında tek başına beklemeye başladığını, bir süre sonra polislerin geldiğini,

Savcılıkta; kolluktaki beyanını tekrar ettiğini, hisse devri hususunda ağabeyi İbrahim ile birlikte birkaç kez sanık ile görüştüklerinde sanığın kendilerine “sizi vururum, öldürürüm, size burayı yar etmem, siz bana devredeceksiniz” şeklinde sözler söylediğini, olay günü de sanığın kendisini telefonla arayıp iş çıkışı saat 19.30’da şirketin devrini konuşacaklarını ve kendisinin de gelmesini söylediğini, şirkete geldiğinde bu hususu ağabeyi İbrahim’e anlattığını, İbrahim’in de “tamam görüşürüz” dediğini, kendisinin odasına geçtiğini, koridordan bağırma sesleri gelince odasının kapısını açtığını, dışarıya çıktığında ağabeyi İbrahim’in sanığın odasından çıktığını, ne olduğunu sorması üzerine İbrahim’in kendisine “bir şey yok, sen odana dön” dediğini, kendisinin tekrar odasına girdiğini, 1-2 dakika sonra dışarıdan silah sesleri gelmeye başladığını, İbrahim ile sanığın odalarının karşılıklı olup kendisinin odasının dikdörtgen şeklindeki koridorda İbrahim’in odasının sol tarafında kaldığını, odalarının etrafının camla çevrili olup kapılarının ahşap olduğunu, camlarda jaluziler bulunduğunu, jaluzilerin kapalı olması nedeniyle odalardan dışarısının, dışarıdan da odaların içerisinin net olarak görünmediğini, kurşunların ağabeyi İbrahim’in odasına ve kendi odasının da köşe kısmına isabet ettiğini,

Mahkemede ise; davasından feragat ettiğini, olaydan 1-2 ay öncesinde sanıkla aralarında bir iki tartışma olduğunu, tartışma sırasında “size göstereceğim” tarzında sözler söylediğini, ancak kendilerinin ciddiye almadığını, olay tarihinde de sanığın kendisini telefonla aradığı zaman dışarıda olduğunu, sanığa da dışarıda olduğunu söylediğini, iş yerine geldiğinden sanığın haberinin olmadığını, kendi odasına da herhangi bir merminin isabet etmediğini, sanığın odasından kendi odasına direk ateş etmesinin de mümkün olmadığını, şimdiki beyanlarının doğru olduğunu,

İfade etmiştir.

Tanıklar ..., ..., ... ve ... aşamalarda; olay tarihinde çalıştıkları iş yerinin yönetim katından gelen seslerden sonra yönetim katına çıkıp kapıyı açtıklarında, mağdur ... ile sanık ...'un odalarının camlarında mermi delikleri bulunduğunu ve camların kırılmış olduğunu gördüklerini, sanık ile mağdurlar arasında bir sorun ya da tartışma olup olmadığını bilmediklerini beyan etmişler,

Tanık ... ayrıca; iş yerinde güvenlik görevlisi olduğunu, polislerle içeriye girdiklerinde kendisinin mağdur ...'in yanına gittiğini, mağdur ...'in yatak üzerinde bulunan tabancasını göstererek "silah ortalıkta durmasın bunu al beline koy" dediğini, bunun üzerine yatağın üzerinde bulunan mağdura ait tabancayı aldığını, tabancanın ağzında mermi görmesi üzerine doldur boşalt yaparak mermiyi çıkardığını, daha sonra da bu tabancayı görevli polislere teslim ettiğini söylemiştir.

Sanık kollukta susma hakkını kullanmış,

Savcılıkta ve sulh ceza mahkemesindeki sorgusunda; kardeşleriyle bir yıldır ortaklığı tasfiye çalışması yürüttüklerini, olay günü şirketteki odasında tek başına alkol aldığı sırada kardeşi olan mağdur ...’in odaya geldiğini, alkol aldığını görünce kendisine “bu kafa ile hesap görülmez ben eve gidiyorum, yarın hesap görürüz” dediğini ve odadan çıktığını, bu sırada ruhsatlı tabancasının çekmecesinde olduğunu, alkol almaya devam ettiğini, mağdur ... odadan çıktıktan yaklaşık 15-20 dakika sonra çekmecedeki tabancaya bakmak için eline aldığını, tabancanın sağına soluna bakarken alkolün de etkisi ile tabancanın bir anda ateş aldığını ve otomatik olduğu için silahın boşaldığını, tabancanın kaç el ateş aldığını bilmediğini, odasının zemine kadar çift jaluzi cam olduğunu, camların kırıldığını, kendisinin masadan hiç kalkmadığını, polisler geldiğinde masada oturduğunu, silahı da masanın üzerine koyduğunu,

Mahkemede ise; mağdurları tehdit etmediğini, şirket ortaklığını bitirmeye karar verdiklerini, olay günü de kardeşleri olan mağdurları ayrı ayrı aradığını ve konuyu görüşmeyi teklif ettiğini, mağdur ...’in kendi odasından çıkmasından sonra bir kadeh daha alkol aldığını, üzgün olması nedeniyle ruhsatlı tabancasını çıkardığını ve odasında rastgele ateş ettiğini, kardeşlerini hedef almadığını, onlara ateş etmediğini, öncesinde de kardeşlerini tehdit etmediğini, mağdur ...’ın kendisine çarşıda olduğunu, işi bitince geleceğini söylediğini, ateş ettiği sırada mağdur ...’ın iş yerinde olduğundan haberdar olmadığını, sarhoş olduğu için kendisiyle konuşamayacağını, eve gittiğini söyleyerek odasından çıkan kardeşi mağdur ...’in de iş yerinde olmadığını düşündüğünü,

Savunmuştur.

Uyuşmazlık konularının sırayla değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.

1- Sanığın üzerine atılı silahla tehdit suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığı;

Tehdit suçu, 5237 sayılı TCK’nun 106. maddesinde, “(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

(2) Tehdidin;

a) Silahla,

b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,

c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,

İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir” şeklinde düzenlenmiştir.

Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğünde "gözdağı verme" olarak tanımlanan tehdit, bir kimseye zarara ya da kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirim sözlü olabileceği gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlarla da iletilebilir.

Tehdidin, mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli bulunması yeterli olup, saldırının kişinin veya başkasının hayatına, vücut ya da cinsel dokunulmazlığına, belirli bir ağırlıkta olmak kaydıyla malvarlığına veyahut bunlar dışındaki sair bir kötülüğe yönelik olması gereklidir. Bu suçun oluşabilmesi için mağdurun iç huzurunun bozulup bozulmadığının veya korkup korkmadığının araştırılmasına gerek yoktur. Önemli olan failin tehdidi oluşturan fiili "korkutmak amacıyla" yapmış olmasıdır. (Majno, Ceza Kanunu Şerhi, Sevinç Matbaası, Ankara 1978, C. 2, s. 127; Abdullah Pulat Gözübüyük, Mukayeseli Türk Ceza Kanunu, Kazancı Yayımları, 5. Baskı, C. 2, s. 517 ve 873)

Tehdit suçuyla korunan hukuki yarar ya da menfaat, madde gerekçesinde; "tehdidin koruduğu hukukî değer, kişilerin huzur ve sükûnudur; böylece kişilerde bir güvensizlik duygusunun meydana gelmesi engellenmektedir. Bu nedenle, söz konusu madde ile insanın kendisine özgü sulh ve sükûnuna karşı işlenen saldırılar cezalandırılmış olmaktadır. Fakat tehdidin bu maddeyle korumak istediği esas değer, kişinin karar verme ve hareket etme hürriyetidir” şeklinde açıklanmaktadır.

Tehdidin silahla işlenmesi, mağdur üzerindeki korkunun etkisini artırıp eylemin icrasını kolaylaştırması, tehdidin ciddiliğini göstermesi ve faile cesaret vermesi nedenlerinden dolayı kanun koyucu tarafından nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Suçun silahla işlendiğinin kabulü için failin silahlı olması yeterli olmayıp, tehdidin gerçekleştirilmesi sırasında silahın kullanılmış olması, silahın korkutucu gücünden bir şekilde faydalanılmış olması gerekmektedir.

Kast, insanın iç dünyası ile ilgili bir kavram olduğundan, kastın açıkça ifade edilmediği durumlarda, iç dünyaya ait bu olgunun dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak belirlenmesi yoluna gidilmektedir. Kişinin eyleminin, bir suçu oluşturup oluşturmadığının, oluşturuyorsa da hangi suçu oluşturduğunun saptanması için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir.

Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanık ve mağdurların kardeş olup aynı şirketin ortakları olduğu, şirketin üst katında sanık ile mağdur ...’in, her biri toplam 12’şer mm kalınlığında çift katlı camlarla kapatılmış bölmeleri oda olarak kullandıkları, sanık ile mağdur ...’in odalarının karşılıklı olup aralarında 2 metre genişliğinde koridor bulunduğu, mağdur ...’ın odasının ise koridorun sonunda olduğu, sanık ile mağdurların ortaklığı sona erdirme kararı almalarına rağmen bu hususta gerekli adımları atmadıkları, olay tarihinde de sanığın mağdurları telefonla arayıp bu hususu görüşmek istemesi üzerine, mağdur ...’in sanığın odasına geldiği, sanığın masasında alkol aldığını gören İbrahim’in sanığa, bu halde kendisiyle konuşamayacağını söyleyerek sanığın odasından çıkıp kendi odasına geçtiği, sanığın daha sonra oturduğu yerden ruhsatlı tabancası ile kendi odasının jaluzi perdeyle kapatılmış camlarına doğru rastgele 12 el ateş ettiği, kendi odasının camlarını delen mermilerin karşıda bulunan mağdur ...’in odasının camlarını da delerek mağdur ...’in çalışma masasına ve duvarına isabet ettiği anlaşılmaktadır.

Somut olayda; sanığın kendi odasından mağdur ...'in odasına doğru rastgele ateş etmek suretiyle, hem kendi odasının camlarını hem de mağdur ...'in odasının camlarını kurşunlaması şeklindeki eyleminin, suçun mağdurunun iç huzurunu bozmaya, mağdurda korku ve endişe oluşturmaya objektif olarak elverişli olması nedeniyle sanığın tehdit kastıyla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir.

Bu nedenle, yerel mahkemece sanığın silahla tehdit suçundan cezalandırılmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

2- Sanığın atılı suçu zincirleme biçimde işleyip işlemediği;

5237 sayılı TCK’nun “Zincirleme suç” başlıklı 43. maddesinin 1. fıkrasında; "Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır" biçiminde zincirleme suç düzenlemesine yer verilmiştir.

TCK'nun 43. maddesinin 2. fıkrasında; “Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır” denilmek suretiyle, zincirleme suçtan farklı bir müessese olan aynı nev’iden fikri içtima düzenlenmiş, tek fiil ile aynı suçun birden fazla kişiye karşı işlenmesi durumunda, fail hakkında bir cezaya hükmolunacağı, ancak bu cezanın TCK’nun 43/1. maddesine göre artırılacağı öngörülmüştür.

Tehdit suçunun da tek fiille birden fazla kişiye karşı işlenmesi mümkündür. Örneğin failin karşısındaki topluluğa hitaben "hepinizi öldüreceğim" demesi halinde TCK'nun 43/2. maddesi uyarınca aynı nev'iden fikri içtima hükümleri uygulanacak, zincirleme suç hükümlerinde olduğu gibi faile tek ceza verilip bu ceza TCK'nun 43/1. maddesi uyarınca arttırılacaktır.

Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanık ile kardeşleri olan mağdurlar arasında önceye dayalı ortaklık ve şirketin tasfiyesiyle ilgili sorunlar olması, sanığın olay günü her iki mağduru da arayıp kendileriyle görüşmek istediğini söyleyerek odasına çağırması ve sanık ile mağdurların odalarının aynı koridor üzerinde bulunması göz önüne alındığında, sanığın kendi odasından mağdur ...'in odasına doğru rastgele 12 el ateş etmek suretiyle hem kendi hem de mağdur ...'in odasının camlarını kırması şeklindeki eyleminin, mağdur ... ile birlikte mağdur ...'a da yönelik olması karşısında; sanığın aynı suçu her iki mağdura karşı hukuken tek bir fiille işlemesi nedeniyle, yerel mahkemece sanık hakkında zincirleme suç hükmünün uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

Bu konuda çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; "zincirleme suç hükmünün uygulanma koşullarının bulunmadığı" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.

Öte yandan, hükümden sonra 24.11.2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK'nun 53. maddesinin iptal edilen hükümleri gözetilerek, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunmaktadır.

Bu itibarla; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, diğer yönleri usul ve kanuna uygun olan yerel mahkeme hükmünün, Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile, TCK'nun 53. maddesinin iptal edilen hükümleri gözetilerek, sanık hakkında değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması nedeniyle bozulmasına, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu hususun 1412 sayılı CMUK'nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince yürürlükte olan 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün görüldüğünden, hüküm fıkrasından hak yoksunluğuna ilişkin bendin çıkarılması ve yerine "Kasıtlı bir suçtan mahkûmiyetine karar verilen sanık hakkında Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı iptal kararı gözetilerek TCK'nun 53/1-2-3. maddesinin uygulanmasına" ibaresinin yazılması suretiyle düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 19.02.2015 gün ve 6226-832 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,

3- Diğer yönleri usul ve kanuna uygun olan Antalya 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.12.2011 gün ve 302-60 sayılı mahkûmiyet hükmünün, Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 08.10.2015 gün ve 140-85 karar sayılı kararı ile, TCK'nun 53. maddesinin iptal edilen hükümleri gözetilerek, sanık hakkında yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması nedeniyle BOZULMASINA,

Ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu hususun, 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün görüldüğünden, hüküm fıkrasından hak yoksunluğuna ilişkin bendin çıkarılması ve yerine "Kasıtlı bir suçtan mahkûmiyetine karar verilen sanık hakkında Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı iptal kararı gözetilerek TCK'nun 53/1-2-3. maddesinin uygulanmasına" ibaresinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.01.2017 tarihinde yapılan müzakerede birinci uyuşmazlık yönünden oybirliğiyle, ikinci uyuşmazlık yönünden ise oyçokluğuyla karar verildi.