Şanlıurfa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 27/11/2019 tarih ve 2019/422 esas ve 2019/924 karar sayılı kararı aleyhine davacı vekili istinaf başvurusunda bulunduğundan dosyanın yapılan incelemesi sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 21/12/2014 tarihinde sürücü Mt. T. sevk ve idaresinde bulunan 63 K 13353 plakalı Haliliye Belediye Başkanlığına ait çöp toplama aracı ile mevlana caddesi üzerinde seyir halinde iken A. A.’nın sevk ve idaresinde bulunan 17 KE 426 plakalı sayılı aracın çarpışması sonucu ölümlü, yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, olay tarihinde M. M. adına ruhsatta kayıtlı bulunan 17 KE 426 plaka sayılı aracın 26/09/2014-26/09/2015 tarihlerini kapsayan 602012 numaralı ZMMS poliçesi ile Doğa Sigorta A.Ş tarafından sigortalandığı, söz konusu sigorta poliçesinde araç başına maddi hasarlar bakımından 26.8000,00 TL’ye kadar teminat altında olduğunu, davalı sigorta şirketi tarafından davacı M. M. hakkında 26.800,00 TL asıl alacak ve 15.687,91 TL işlemiş faiz olmak üzere Şanlıurfa 3.İcra Müdürlüğünün 2018/20435 Esas sayılı icra takip dosyasıyla takibe geçildiğini, davalı sigorta şirketinden Şanlıurfa 3.İcra Müdürlüğünün 2018/20435 esas sayılı takip dosyasında borcun sebebi olarak 17 KE 426 plakalı araç ile 21/12/214 tarihli karışmış olduğu hasar rücü bedeli 26.8000,00 TL olarak belirtildiğini, davacı tarafça 17 KE 421 plaka sayılı aracın karıştığı kaza nedeniyle ilgili sigorta şirketi tarafından ödemelerin Karayolları Motorlu Araçların Zorunlu Mali Mesuliyet sigortası Genel Şartlarına göre sigortalıya rücu imkanı bulunmadığından vekil edenin Şanlıurfa 3.İcra Müdürlüğünün 2018/20435 Esas sayılı takip dosyasına konu 42.487,91 TL borç yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle ; Müvekkil şirket nezdinde 602012 numaralı sigorta poliçesi ile sigortalı, davacı M. M.in sahibi olduğu, A. A.’nın sevk ve idaresindeki 17 KE 426 plakalı vasıta ile Mt. T.sevk ve idaresinde bulunan 63 K 13353 plaka sayılı Haliliye Belediye Başkanlığı’na ait çöp toplama aracı 21/12/2014 tarihinde çarpışması sonucu ölümlü, yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini beyan etmiş ise de; kaza tarihinde düzenlenen Ölümlü, yaralamalı trafik kazası tespit tutanağı incelendiğinde araç sürücü A. A’nın %100 kusurlu olduğunu, Zorunlu Mali sorumluluk sigortası genel şartları uyarınca müvekkilinin poliçe sahibine karşı rücu hakkı bulunduğunu, davacı tarafın söz konusu borçtan sorumlu olmadığına ilişkin iddiası gerçeği yansıtmadığını, davacı taraf borcun tahsilini geciktirmek amacı ile icra takibine itiraz yoluna başvurduğunu, davacı taraf aleyhine alacak miktarının %20’sinden az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekmekte olduğunu, açılan davanın haksız olduğunu beyan ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda, 7155 sayılı yasanın 20. maddesi ile 6102 sayılı yasaya eklenen 5/A maddesinin 1. fıkrası uyarınca arabulucuya başvurulmadan açılan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; açılan davanın İİK’nun 72. Maddesi uyarınca menfi tespit davası olduğunu, menfi tespit davalarında bir miktar alacağın tahsili talebi bulunmadığından arabuluculuk dava şartına tabi olmadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Dava, davalı trafik sigortacısı tarafından zarar görenlere ödenen bedelin trafik sigortası sözleşmesine aykırılık nedeniyle davacıdan rücuan tahsili amacıyla girişilen takip nedeniyle menfi tespit istemine ilişkindir.
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda;
Davanın açıldığı mahkemenin uyuşmazlığın çözümü bakımından görevli olması HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava koşulu olup, bu husus aynı yasanın 115/1 maddesi uyarınca resen gözetilir.
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3.maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.
6502 sayılı yasanın 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.
Bir hukuki işlemin sadece 6502 Sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir.
Somut olayda; taraf beyanlarından davacı ile davalı arasında zorunlu mali mesuliyet (trafik) sigortası sözleşmesi bulunduğu anlaşılmakta ise de, dosyada poliçe örneği ve aracın trafik kaydı bulunmadığından işlemin tüketici işlemi niteliğinde olup olmadığı anlaşılamamıştır.
Bu itibarla, mahkemece sigorta poliçesinin ve aracın trafik kaydının getirtilerek akdi ilişkinin kurulduğu tarihte aracın niteliğinin (hususi araç mı, ticari araç mı olduğunun) belirlenmesinden sonra uyuşmazlığın Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kalıp kalmadığı, dolayısıyla davaya bakmaya Tüketici Mahkemesinin görevli olup olmadığının değerlendirilmesi, tüketici mahkemesinin görevli olduğu belirlendiğinde, o yerde müstakil tüketici mahkemesi varsa görevsizlik kararı verilmesi, müstakil tüketici mahkemesi yoksa Tüketici Mahkemesi sıfatıyla yargılama yapılması gerekirken, eksik araştırmayla yazılı şekilde Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla yargılama yapılıp davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Somut uyuşmazlığın TTK.’nın 5/A maddesi uyarınca zorunlu arabulucuk kapsamında olup olmadığı konusunda değerlendirme yapma ve karar verme görevi, esas uyuşmazlığa bakacak görevli mahkemeye aittir.
Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nun 353/1-a,3 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Şanlıurfa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 27/11/2019 tarih ve 2019/422 esas ve 2019/924 karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a,3 maddeleri gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın MAHALLİNE İADESİNE,
3-Davacıdan tahsil edilen istinaf karar harcının istek halinde iadesine,
4-İstinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda değerlendirilmesine,
5-Duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak oybirliğiyle karar verildi. 03/02/2020