Senetteki İmzanın Sahteliği - Menfi Tespit - Ceza Davasının Bekletici Mesele Yapılmasının Gerekmediği
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
Esas No : 2018/1886
Karar No : 2021/599
Karar Tarihi : 2021-03-22





 

MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili, davalının müvekkillerinin murisi ... ve kız kardeşi ... de aralarında bulunduğu birçok yaşlı kişiyi öldürmek için çete kurmak suçundan yargılandığını, davalının ve diğer sanıkların 2008 yılından beridir tutuklu olduğunu, davalının maktül ... malvarlığını ele geçirmeye çalıştığını, bunun için 975.000 USD bedelli bonoya dayalı olarak takip başlattığını, takibin itirazsız kesinleştiğini, bonoda yer alan imzanın murise ait olmadığını, ayrıca murisin davalıya borcu bulunmadığını belirterek müvekkillerinin takibe konu senetteki imzanın murise ait olmaması nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine ve %100 oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, hazırlık soruşturması sırasında alınan raporun yeterli olmadığını, Bakırköy 1.İcra Hukuk Mahkemesine sunulan özel raporda senet fotokopisindeki imza ile protokol başlıklı belgedeki imzanın aynı şahsın eli ürünü olmalarının kuvvetle muhtemel bulunduğunun tespit edildiğini, müteveffanın bir taşınmaz satışı nedeniyle bu senedi verdiğini bildirerek davanın reddini savunduğu görülmüştür. Mahkemece, toplanan delillere ve adli tıp kurumu raporlarına göre; davalının, davacılar murisi aleyhine bonoya dayalı takip başlattığı, takibin kesinleştiği, gerek Adli Tıp Kurumundan gerekse hazırlık soruşturması sırasında Polis Kriminal Laboratuvarında alınan raporda senetteki imzanın davacılar murisinin eli ürünü olmadığı, ceza davasının derdest olup beklenmesine gerek görülmediği, davanın senette lehtar olması nedeniyle takibin kötüniyetli olduğu gerekçeleriyle davanın kabulüne, davalının takip tarihi de gözetilerek takdiren %40 oranında kötüniyet tazminatından fiilen sorumlu olduğuna karar verilmiş, kararı davalı asil istinaf etmiştir. Davalı asil istinafında; mahkemenin adil ve yansız bir tutum izlememesi nedeniyle avukatların vekillikten çekildiklerini, takibin murisin sağlığında kesinleştiğini, imza itirazı yönünden de kesinleştiğini, davacı tarafından kendisini ve kardeşlerini suçladığını, adalete inancını yitirdiklerini, mağdur olduklarını, parasını ödedikleri 2 adet konutun tapusunun verilmediğini, murisin binaya gelerek 2 konutu da sattığını, bundan böyle apartman giderlerinin davalıdan alınmasını söylediğini, ortak gider belgelerini dosyaya sunduklarını, senet ve protokolün muris tarafından imzalandığını, protokol ve senedin delil başlangıcı olduğunu, tanık dinletme hakkı bulunduğunu, eksik inceleme ile karar verildiğini, Türkiye'de azınlık sayıldıklarını, FETÖ/PYD örgütünün kendilerini kurban seçtiğini, ölenlerin kimler tarafından ve nasıl öldürüldüklerini bilmediğini, parasını verdikleri halde evlere sahip olamadıklarını, tutuklandıkları dönemde konutlara el konulduğunu, içerisindeki özel eşyaların yağmalandığını, satın alan adına ve evi boşalttıran ve onun adına hareket eden avukat ... FETÖ/PYD davasının tutuklu sanığı olduğunu, kendilerinin bu örgüt tarafından mağdur edilmişken, adeta hain muamelesi gördüklerini, imzaların murise ait olduğunu, ceza davasının hale devam ettiğini, ölüm olayı ile bağlantısının bulunmadığını, senedin sahte olmadığını, adli tıp kurumunun bir gün gibi yıldırım hızıyla inceleme yaptığını, buna göre genişletilmiş kurul yada üniversitelerin Adli Tıp Anabilim Dalından yeterli uzman olması halinde oralardan yada Polis Kriminal Laboratuvarından rapor alınması taleplerinin ve tanık dinletme taleplerinin reddedildiğini, ceza davası sonucu beklenirken rapor gelmesi üzerine bundan vazgeçerek acele karar verildiğini, kararın dürüst ve adil yargılama hakkını ihlal ederek, hakka erimişi engelleyen bir karar olduğunu bildirmiştir. Davalı tarafından davacılar murisi aleyhine 04.01.2008 tarihinde 975.000 USD bedelli senede dayalı olarak toplam 1.142.721,36 TL'nin tahsili için kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibi başlatıldığı görülmüştür. Takip dayanağı senedin 24.10.2007 tanzim 24.12.2007 vade tarihli 975.000 USD bedelli malen kaydıyla düzenlenmiş, keşidecisi davacıların murisi, lehdarı ise davalı olduğu görülmüştür. İstanbul Ağır Ceza Mahkemesine açılan iddianamede; ... maktül olarak yer aldığı, davalının şüpheli olarak gösterildiği, üzerine atılı suçların ise dava dışı bir şahsı öldürmek, nitelikli yağma ve resmi evrakta sahtecilik olduğu, resmi evrakta sahtecilik suçunun dava konusu senede ilişkin olduğu, yine nitelikli yağma suçunun da ... kardeşlere yönelik olduğu, toplam 55 sanığın cezalandırılmasını istendiği, davanın İstanbul 6.Ağır Ceza Mahkemesinde görüldüğü, dosya içerisinde bulunan belgelerden en son duruşmanın 13.03.2015 tarihinde yapıldığı görülmüştür. Dosyaya sunulan protokol başlıklı belgede satıcı olarak ... alıcı olarak davalının yer aldığı, 2 adet dairenin ...'a satışının vadedildiği, bedel olarak 1.200.000 USD'nin kararlaştırıldığı, 975.000 USD'nin Şemsittin'e ödendiği, alınan bu bedel karşılığında ... senet verdiği belirlendiği protokolün 24.10.2007 tarihli olduğu, Ayrıca ... ve ... isimli şahısların adlarının yazıldığı ve imza bulunduğu görülmüştür. Adli Tıp Kurumundan alınan 01.11.2017 tarihli raporda; dava konusu senet ile 24.10.2007 tarihli protokolün incelemesi yapıldığı, inceleme konusu belgelerde ... atfen atılan imzanın adı geçenin eli ürünü olmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davalı tarafça sunulan 12.02.2015 tarihli teknik uzman mütalaasında; senedin ön yüz fotokopisindeki ve protokol fotokopisindeki ... adına atılan imzanın ileri derecede benzerlikler itibariyle aynı bir şahsın eli ürünü olmalarının kuvvetle muhtemel olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davacılar vekilince istinaf aşamasında beklerken sunulan 19.02.2020 tarihli dilekçe ile; İstanbul 17.Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davada protokolün sahte olduğu için icra takibinin haksızlığına ve davanın reddine karar verildiğini beyan ettiği ve ekinde sunduğu İstanbul 17.AHM'nin 2017/72 E. - 2019/593 K.sayılı ilamının incelenmesinde; davacısının ..., davalıların ise .... mirasçıları olduğu, davacının protokole dayalı olarak takip başlattığı, yargılama sonunda Adli Tıp Kurumunda düzenlenen 01.11.2017 tarihli rapor ile protokoldeki imzanın...'e ait olmadığı tespit edildiği gerekçesiyle 24.12.2019 da davanın reddine karar verildiği görülmüştür. Davacılar vekilince Dairemize sunulan 26.12.2019 tarihli dilekçe ile; benzer beyanda bulunulduğu görülmüştür. Yine 01/08/2019 tarihli davacılar vekilince verilen dilekçe de; İstanbul BAM 1.CD'nin İstanbul Anadolu 6.ACM kararının bozulmasına karar verdiğini beyan ettikleri ve karardan bir örneğinin dilekçe ekinde olduğu, bu kararın incelenmesinde ise İstanbul BAM 1.Ceza Dairesi'nin 26/06/2019 tarihli bozma kararının 8.sayfasının 4 numara ile belirtilen bendinde "....sanıklar ... maktul ... bulunan iki adet dairesini satın almak üzere kendisiyle irtibata geçtikleri, birkaz kez görüştükleri, anlaşarak daireleri teslim alıp ... kardeşleri olan ... ve ... dairelere yerleştirdikleri maktule para ödemeden dairelerin devrini almak istedikleri, maktulun itirazıyla karşılaştıkları, bunun üzere maktul ... öldürüp ortadan kaldırarak fiilen el koydukları iki adet daireyi yasal olmayan yollarda Bakırköy ....İcra Müdürlüğü'nün ... esas sayılı dosyasında takibe koydukları olayda ..." şeklinde niteleme yapıldığı, kararın kesin olarak verildiği görülmüştür.

GEREKÇE: Dava, İİK'nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davalı taraf, davacıların murisi aleyhine bonoya dayalı icra takibi başlatmış, murisin ölümü üzerine mirasçıları olan davacılar tarafından ise huzurdaki menfi tespit davası açılmıştır. Yargılama sırasında adli tıp kurumundan rapor alınmış, söz konusu rapor ayrıntılı incelemeyi içerdiği gibi istinaf denetimine de elverişli nitelikte bulunduğundan mahkemece hükme esas alınmasında usule aykırı bir yön bulunmamaktadır. Öte yandan İstanbul BAM 1.Ceza Dairesi'nin kısmen özetlenen ve kesin olarak verdiği bozma kararında da senedin sahte olarak düzenlendiği tespitine yer verilmiştir. Somut olayın niteliği itibariyle ceza davasının sonucunun beklenmesine de gerek yoktur. Zira takip ve dava konusu senetteki borçlu imzası davacıların murisinin eli ürünü değildir. Her ne kadar davalı tarafça 12/02/2015 tarihli uzman görüşüne dayanılmış ise de, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de isabetle belirtildiği üzere uzman görüşü fotokopi belge üzerinde değerlendirme yapmış olup dikkate alınamaz. Açıklanan tüm bu hususlar gözetildiğinde davalı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalının istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf talebinin HMK'nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 78.059,30 TL harçtan, peşin alınan 19.515,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 58.544,30 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK'nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22.03.2021