Özet:
- Dava, menfi tespit davasıdır. Uyuşmazlık davacı lehine tazminata hükmedilip hükmedilemeyeceğine ilişkindir.
- İlk derece mahkemesince davalı ...'nun takibinde kötü niyetli olduğu gerekçesiyle bu davalı aleyhine tazminata hükmedilmiş ise de, dosya istinaf incelemesi için dairemizde beklediği sırada İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi C.Başsavcılığı'nca dairemize gönderilen 23/01/2019 tarihli yazı ekinde İstanbul C.Başsavcılığı'nın 2018/21645 soruşturma nolu hazırlık soruşturması sonunda müştekisi ..., şüphelileri ise ..., ..., ..., ..., ... ve ... aleyhine, birlikte resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açıldığı, davalıların birlikte hareket ettiğinin iddia edildiği görülmüş olup 6098 Sayılı TBK'nun 74.maddesi uyarınca maddi vakıaların subutuna ilişkin ceza mahkemesi kararları hukuk hakimini de bağlayacağından, işbu ceza davası sonunda verilecek kararın beklenerek adı geçen davalı ...'nun takibinde kötüniyetli olup olmadığı hususunda gerek ceza mahkemesi kararı, gerekse tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
- Kabul şekli itibariyle de davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığı şeklinde hüküm oluşturulduğu halde maktu harç yerine nisbi harca hükmedilmesi de usule aykırıdır.
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/10/2019
NUMARASI: 2019/269 2019/966
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/06/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili aleyhine davalı tarafından kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin takibe konu senetten haberdar olmayıp hatırladığı kadarıyla imzanın da müvekkiline ait olmadığını, konuyla ilgili cumhuriyet savcılığına şikayette bulunduklarını belirterek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, 19/03/2015 tarihli dilekçesiyle dava açarken senedin cirantası olan ...'in taraf olarak gösterilmesinin sehven unutulduğunu, HMK'nun 124/3 maddesi uyarınca ...'in taraf olarak eklenmesini talep ettikleri görülmüştür. Davalı ... vekili, davanın haksız yere açıldığını, imzanın davacıya ait olduğunu, senedin hile ile alındığı iddiasının doğru olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere göre; davalı ...'nun icra takibinden feragat ettiği, ayrıca her iki davalının da 07/06/2017 tarihli dilekçeleriyle davacıdan olan alacak ve her türlü haklarından feragat ettiklerini, icra dosyasına konu senedi icradan alıp yırtarak imha ettiklerini beyan ettikleri, buna göre davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle konusu kalmayan dava hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına, davalı ...'nun senedi diğer davalıdan ciro yoluyla aldığını beyan etmiş ise de, senedin alınmasına yönelik olarak aralarında ne tür bir ticari ilişki olduğunu bildirir herhangi bir yazılı belge dosyaya sunamadığı, dosyaya ibraz edilen internet çıktılarındaki haberlere göre davalıların birbirlerini tanıdıkları, davalıların senet üzerindeki haktan vazgeçtikleri de dikkate alındığında, senedin sonradan doldurulduğunu ...'nun bilebilecek durumda olduğu, iyi niyet savunmasında bulunamayacağı, kötü niyetli olarak imzadan faydalanılarak senet haline dönüştürülen bonoyu icra takibine konu ettiği, takibin haksız ve kötü niyetli yapıldığı gerekçesiyle davalı ...'nun %20 oranında kötüniyet tazminatı ile sorumluluğuna karar verilmiş, kararı davalılar vekili istinaf etmiştir. Dairemizin 17/04/2019 tarihli, 2017/4630 Esas, 2019/854 Karar sayılı ilamıyla Anayasa'nın 141/3 ve HMK'nun 297 ve 298.maddelerine uygun bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, kararın kaldırılmasına, sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiş, dairemiz kararından sonra ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda, davalıların takibe konu senet üzerindeki haklarından feragat ettikleri, davanın konusuz kaldığı, davanın açılmasına davalıların sebebiyet verdiği, ...'nun iyiniyet iddiasının dinlenemeyeceği, kötüniyetli olarak senedin icra takibine konu edildiği gerekçeleriyle konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, %20 oranında kötüniyet tazminatının davalı ...'ndan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, kararı davalılar vekili istinaf etmiştir. Davalılar vekili 20/11/2019 tarihli dilekçesiyle; kararın 3.bendinde 39.594,83 TL karar ve ilam harcının müvekkillerinden alınmasına karar verildiği, oysa davanın konusuz kalmasına dair karar verildiğinden maktu harç alınması gerektiğini bildirerek maddi hatanın düzeltilmesini istemiştir. Davalılar vekili, istinaf sebebi olarak; kararın 1 nolu hüküm fıkrasına itirazlarının bulunmadığını, mahkemenin müvekkillerini haksız görmesinin yasal dayanağının bulunmadığını, senedin sonradan ve kötüniyetli doldurulduğunun subuta ermediğini, ilk ciranta ile hamilin birbirlerini tanıyor olmasının hamilin yani ...'nun senedin sonradan doldurulduğunu bildiği anlamına gelmediğini, senetteki haklardan vazgeçmenin haklılık durumuna etki etmesini anlayamadıklarını, davacının ceza soruşturmasındaki şikayetinden kendisinden vazgeçtiğini, mahkemenin bu durumu dikkate almadığını, ayrıca müvekkillerinin feragat etmesinden aylar önce davacının şikayetinden vazgeçtiğini, dolayısıyla davacının yargılama giderlerine mahkum edilmesi gerektiğini, yine dava konusuz kaldığı halde maktu harç alınması gerekirken müvekkillerinden nispi harç alınmasının doğru olmadığını bildirmiştir. İstanbul ...İcra Müdürlüğü'nün ... esas sayılı takip dosyasının örneğinin incelenmesinde; davalı ...'nun davacı aleyhine senede ve ihtiyati haciz kararına dayalı olarak toplam 772.846,19 TL üzerinden kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlattığı görülmüştür. Bu arada alacaklı vekillerinin 19/07/2016 tarihli dilekçesi ile icra takibinden feragat ettikleri yolunda beyanda bulundukları görülmüştür. Takibe konu senedin 10/04/2014 tanzim ve 10/12/2014 vadeli, 753.000,00 TL bedelli olup keşidecisinin davacı, lehtarının ise davalı ... olduğu, ...'in de cirosu ile senedi ...'na verdiği görülmüştür. Yargılama sırasında adli tıp kurumundan alınan raporda; inceleme konu senetteki imzanın davacının eli ürünü olduğu, inceleme konusu senedin makbu senetlerden olmayıp üst kenarının formel kesim olmadığı, imzada kullanılan kalem ile senedin tanziminde kullanılan kalemin farklı oldukları, imzadan faydalanılarak senet haline dönüştürülmüş olduğu yolunda kanaat bildirildiği görülmüştür. Davalı ...'nun ve ...'in ayrı ayrı vermiş oldukları dilekçeler ile davacıdan olan alacak ve her türlü haklarından feragat ettikleri, hiçbir hak ve alacakları olmadığı yolunda beyanda bulundukları, ayrıca davalı ...'nun senedi icra müdürlüğünden alıp imha ettiğini ve hiçbir şekilde takibe konulmayacağını ve ciro edilmeyeceğini, bu senetten dolayı davacı aleyhine bir takip veya talep yöneltilmesi halinde tüm sorumluluğun kendisine ait olduğu yolunda beyanda bulunduğu görülmüştür. İstanbul Cumhuriyet Savcılığının 2015/71975 soruşturma sayılı dosyasında 12/07/2016 tarihinde davalılar ... ve ... ile birlikte diğer şüpheliler hakkında bedelsiz senedi kullanmak suçundan dolayı müştekinin 01/07/2016 tarihli şikayetinden vazgeçme dilekçesi uyarınca takipsizlik kararı verildiği, daha sonra bu takipsizlik kararının kaldırıldığı, İstanbul Cumhuriyet Savcılığının 2016/131688 soruşturma sayılı dosyasında ise 28/02/2017 tarihinde aynı taraflar ve aynı suç ile ilgili daha önce iki kez soruşturma gerekçesiyle ikinci soruşturmada müştekinin şikayetinden vazgeçtiği gerekçesiyle açığa atılan imzanın kötüye kullanılması suçundan dolayı takipsizlik kararı verildiği, söz konusu karara karşı yapılan itirazın İstanbul 1.Sulh Ceza Hakimliğinin 2017/1016 sayılı D.İş sayılı kararıyla 03/04/2017 tarihinde reddedildiği görülmüştür.
Bu arada dosya istinaf aşamasındayken davacı vekilinin Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin, İstanbul 9.Sulh Ceza Hakimliğinin itirazın reddine dair 19/08/2016 tarihli 2016/3926 D.İş sayılı kararının bozulmasına karar verildiğine dair kararı sunduğu görülmüştür. Yargılama sırasında davacı vekilince 30/03/2015 tarihli dilekçe ekinde haber bültenlerinin sunulduğu, söz konusu haberde ... ve ... ailelerinin çocuklarını evlendirdikleri, düğünde ...'nun davetlileri ile tek tek ilgilendiği, davetliler arasında ...'in de bulunduğunun yazılı olduğu, yine 23 Ağustos 2011 tarihli bir haber çıktısında ...'in dostlarına iftar verdiği, bu iftara ...'nun da katıldığı belirtilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi C. Başsavcılığı'nca dairemize gönderilen 23/01/2019 tarihli yazı ekinde İstanbul C. Başsavcılığı'nın 2018/21645 soruşturma nolu hazırlık soruşturması sonunda müştekisi ..., şüphelileri ise ..., ..., ..., ..., ... ve ... aleyhinde birlikte resmi belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık suçlarından kamu davası açıldığı, iddianame içeriğinde dava konusu senetle ilgili bilgilerin yer aldığı görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, menfi tespit davasıdır. Davalılardan ...'nun davacı aleyhine senede dayalı takip yaptığı dosya içeriğiyle sabittir. Her iki davalının da mahkemeye sundukları ayrı ayrı dilekçeler ile davacıdan olan alacak ve her türlü haklarına feragat ettikleri, hiçbir hak ve alacakları olmadığı yolunda beyanda bulundukları, ayrıca davalılardan ...'nun senedi icra müdürlüğünden alarak imha ettiği, hiçbir şekilde takibe konulmayacağı ve ciro edilmeyeceği, bu senetten dolayı davacı aleyhine bir talepte bulunulması halinde tüm sorumluluğun kendisine ait olduğu yolunda beyanda bulunduğu görülmüştür. Nitekim mahkemece bu beyanlar esas alınarak davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulmuştur. Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık davacı lehine tazminata hükmedilip hükmedilmeyeceğine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davalı ...'nun takibinde kötü niyetli olduğu gerekçesiyle bu davalı aleyhine tazminata hükmedilmiş ise de, dosya istinaf incelemesi için dairemizde beklediği sırada İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi C.Başsavcılığı'nca dairemize gönderilen 23/01/2019 tarihli yazı ekinde İstanbul C.Başsavcılığı'nın 2018/21645 soruşturma nolu hazırlık soruşturması sonunda müştekisi ..., şüphelileri ise ..., ..., ..., ..., ... ve ... aleyhine, birlikte resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açıldığı, davalıların birlikte hareket ettiğinin iddia edildiği görülmüş olup 6098 Sayılı TBK'nun 74.maddesi uyarınca maddi vakıaların subutuna ilişkin ceza mahkemesi kararları hukuk hakimini de bağlayacağından, işbu ceza davası sonunda verilecek kararın beklenerek adı geçen davalı ...'nun takibinde kötüniyetli olup olmadığı hususunda gerek ceza mahkemesi kararı, gerekse tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Kabul şekli itibariyle de davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığı şeklinde hüküm oluşturulduğu halde maktu harç yerine nisbi harca hükmedilmesi de usule aykırıdır. Hal böyle olunca davalılar vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalılar vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 10/10/2019 tarih, 2019/269 esas, 2019/966 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davalılara iadesine, 5-İstinaf aşamasında davalılar tarafından yapılan yargılama gideri olan 242,60 (121,30 X 2) TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 43,40 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 286,00 TL'nin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK'nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.12/06/2020
kaynak:(www.corpus.com.tr)