Yargı görevi yapanı etkileme suçundan sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 277/1-1, 62, 53/1-a-b-c-d-e, 53/2-3. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/5. maddesi gereğince sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, aynı maddenin 8. fıkrası uyarınca 5 yıllık denetim süresine tabi tutulmasına dair Salihli 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 10.11.2009 tarihli ve 2009/229 esas, 2009/468 karar sayılı kararının 24.12.2009 tarihinde kesinleşmesini müteakip sanığın denetim süresi içinde 20.05.2012 tarihinde 6136 sayılı Kanun’a aykırılık suçunu işlediği ve Salihli 1. Asliye Ceza Mahkemesinin bu suçtan sanığın mahkumiyetine karar verdiği, hükmün 05.05.2015 tarihinde kesinleştiği ve ihbar üzerine dosya yeniden ele alınarak önceki hükmün 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/11. maddesi gereğince açıklanmasına dair Salihli 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.09.2015 tarihli, 2015/245 esas, 2015/432 karar sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Kardeşleri Salihli 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/512 esasına kayıtlı dava dosyasında tutuklu olarak yargılanan sanık ...’ın, anılan davaya bakan hâkime hitaben bir mektup yazıp, “Efendim, devletimin adalet terazisini tartan egemen makam. Sizlere bu mektubu yazıp yazmamakta uzun süre tereddüt ettim. Fakat kendimi, ailemi sizlere anlatmak için başka çarem kalmadı... Türkiye’nin en ünlü sanatçılarının sahne aldığı bir gece kulübümüz var. Toplumda ya da devlette genel kanı bu iş sektöründe olan insanların illa ki bir karanlık tarafı olduğu ya da çete, mafya ruhlu yaşamlı insanlardan oluştuğu izlenimi var... Gelişen olayları tasvip etmek ya da normal görmek gibi bir düşüncemiz yok. Suç varsa kesinlikle bunun bir karşılığı, cezası olacaktır...” ibareleri ile başlayıp, “... sadece insani duygularla bir kavganın arasına giren bu çocuklara ‘Objektif’ bakmanızı Allah için rica ediyorum... Sonsuz itaat ve saygılarımla.” ibareleri ile sona eren ve postayla gönderilen mektubun içeriğinde; “Efendim, beni affedin, fakat sizin bizlere çete, mafya ya da kirli işlere bulaşan insanlar gibi bir ön yargı içinde olduğunuz izlenimini alıyorum.” ibarelerine yer vererek, yargı görevi yapanı hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs ettiğinin iddia ve kabul edildiği olayda;
Sanık tarafından yazılan üç sayfalık mektupta yer alan ifadelerin, kendi bağlamı ve ifade ediliş şekilleri dikkate alındığında, sanığın, görülmekte olan davanın taraflarından birinin lehine sonuç doğuracak bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da beyanda bulunması için, yargı görevi yapanı hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs etmediği ve üzerine atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, sanık hakkında CMK'nın 223/2-a madde, fıkra ve bendi gereğince beraat kararı verilmesi gerekirken, yasal ve yeterli olmayan yazılı gerekçelerle mahkumiyet hükmü kurulması,
2- Kabul ve uygulamaya göre de:
a) CMK'nın 231. maddesinin 11. fıkrası uyarınca, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanık hakkında durumunun değerlendirilerek kısmi infaz veya koşulların varlığı halinde TCK'nın 50. ve 51. maddelerinin uygulanması suretiyle yeni bir mahkumiyet hükmü kurulabileceği gözetilmeksizin, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işleyen ve kendisine yükümlülük yüklenmeyen sanık hakkında, yasal zorunluluk hali de bulunmadığı halde, önceki hükmün aynen açıklanması ile yetinilmesi yerine açıklanması geri bırakılan hükümle birlikte verilen hapis cezasının açıklanan hükümde ertelenmesi,
b) Uzun süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında, TCK'nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinde yer alan velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından hak yoksunluğunun kendi alt soyu dışında kalanlar bakımından hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi ve T.C. Anayasa Mahkemesinin TCK'nın 53. maddesine ilişkin olan 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmış olması nedeniyle iptal kararı doğrultusunda TCK'nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, aynı Kanun'un 326/son maddesi uyarınca sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 04.03.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.