Prim Oranları Ve Devlet Katkısı - Husumet Yokluğu
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi
Esas No : 2017/85
Karar No : 2017/9796
Karar Tarihi : 2017-11-27





Özet:

  • Davacı, 5510 Sayılı Yasa'nın 81. maddesi gereğince % 5'lik hazine desteği niteliğindeki işveren indiriminden yararlandırılması talebinin reddine ilişkin Kurum işleminin iptaliyle 53.800.00 TL hazine desteğinin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ''prim borcunun doğumu ve prim teşvikinden kimlerin yararlanacağı konusunda şartları denetleyecek ve denetleme sonucuna göre işverenlerin beş puanlık indirimden yararlanıp yararlanmayacağına karar verecek olan primleri tahsil etmekle yükümlü olduğu, davacı şirketin % 5 puanlık teşvik indirimden yararlanıp yararlanmayacağının belirlenmesi ve bu kapsamda ödemiş olduğu primlerin iadesini isterken davalı Kuruma husumet yöneltilmesi isabetli olduğu gibi söz konusu uyuşmazlığın 5510 sayılı Kanundan kaynaklanması nedeniyle % 5 puanlık teşvik indiriminden yararlanma davasında taraf sıfatı bulunmaktadır'' kararları ile dahili davalı yönünden husumet yokluğu nedeni ile reddine, davada taraf sıfatı olduğundan işin esasına girerek bir karar verilmesi gerekir.

 

Davacı, 5510 Sayılı Yasa'nın 81. maddesi gereğince % 5'lik hazine desteği niteliğindeki işveren indiriminden yararlandırılması talebinin reddine ilişkin Kurum işleminin iptaliyle 53.800.00 TL hazine desteğinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.

Hükmün davacı ve dahili davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.

K A R A R

Dava, yersiz olarak tahsil edildiği iddia olunan işveren hissesi sigorta priminin %5 puanlık teşvikinin yasal faiziyle birlikte davalı Kurum ve davalı ... hazinesinden tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece, davalı hakkındaki davanın taraf ehliyeti yokluğundan dolayı, davalı ... Hazinesi hakkındaki davanın mahkemesinin görevsizliği nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.04.2017 tarih ve 2017/21-387 Esas - 2017/657 Karar, 05.04.2017 tarih ve 2016/21-2693 Esas - 2017/656 Karar, 05.04.2017 tarih ve 2016/21-2075 Esas 2017/655 Karar, 05.04.2017 tarih ve 2016/21-972 Esas - 2017/653 Karar sayılı ''prim borcunun doğumu ve prim teşvikinden kimlerin yararlanacağı konusunda şartları denetleyecek ve denetleme sonucuna göre işverenlerin beş puanlık indirimden yararlanıp yararlanmayacağına karar verecek olan primleri tahsil etmekle yükümlü olduğu, davacı şirketin % 5 puanlık teşvik indirimden yararlanıp yararlanmayacağının belirlenmesi ve bu kapsamda ödemiş olduğu primlerin iadesini isterken davalı Kuruma husumet yöneltilmesi isabetli olduğu gibi söz konusu uyuşmazlığın 5510 sayılı Kanundan kaynaklanması nedeniyle % 5 puanlık teşvik indiriminden yararlanma davasında taraf sıfatı bulunmaktadır'' kararları ile dahili davalı ... yönünden husumet yokluğu nedeni ile reddine, davada taraf sıfatı olduğundan işin esasına girerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

O halde davalı ... ve davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

11.2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

Dava %5'lik prim muafiyetinin tahsiline dair olup, davanın reddine ilişkin verilen karar Dairemizce “'na yöneltilen davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu” gerekçesi ile bozulmuş ve yerel mahkemece bozma ilamına uyularak pasif husumet yokluğu nedeniyle dava ret edilmiştir.

Bu defa Dairemizin sayın çoğunluğu tarafından bozmanın maddi hataya dayalı olduğundan söz edilerek mahkeme kararı tekrar bozulmuştur.

09/05/1960 gün ve 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere, mahkemenin Yargıtay dairesince verilen bozma kararına uyması ile bozma kapsamı dışında başka bir karar vermesi artık olanaksızdır. Doktrin ve yargıda oybirliği ile kabul edildiği üzere usuli müttesep hak olarak tanımlanan bu husus hukukun temel ve vazgeçilmez ana kurallarındandır. Bunun istisnaları yargılama sırasında olaya uygulanan yasa hükmünün iptal edilmesi veya yeni bir yasa çıkmalıdır. Yine doktrin ve uygulamada kamu düzenine ilişkin olduğu için görev ile ilgili konularda da usuli müktesep hak doğmayacağı belirtilmektedir. Buna karşılık, Yargıtay açıkça görev itirazını redederek hükmün başka bir sebepten bozmuş veya Yargıtay görev nedeniyle kararı bozmuş ve mahkemece bozma kararına uyulmuş ise yine karşı taraf yararına usuli müktesep hak doğmayacağı kabul edilmektedir. kararı).

Maddi hata kavramına gelince; yukarıda sözü edilen usuli müktesep hakkı ortadan kaldıracak bir maddi hatadan söz edebilmek için, Yargıtay Dairesince verilen sonucun her türlü değer yargısının dışında hiçbir surette aksi yorumlanamayacak tartışmasız ve açık yanılgı olmalıdır. Yine HGK'nun 19/09/2012 gün ve 2012/6-338,2012/586 sayılı kararında da,maddi yanılgı kavramından amacın, hukuksal değerlendirme ve denetim dışında tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta yanılgı olduğu açık ve belirgin olup, hernasılsa inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür yanlışlığın sürdürülmesinin kamu düzeni ve vicdanı yönünden savunulmasının mümkün olmadığı açık yanılgı olduğu belirtilmiştir.

Sayın çoğunluk tarafından, emsal bir dosyada H.G.K'dan farklı karar çıkması maddi hata olarak kabul edilmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, sözü edilen karar oyçokluğu ile çıkmıştır. Yani Dairemizin ilk bozmasının yerinde olduğu da savunulmuş ve oybirliği sağlanamamıştır. Diğer yandan aynı konularla ilgili HGK'dan kısa sürelerde farklı kararlar çıktığı bir gerçektir.

Bu durumda HGK'ndan çıkan bir karara atıf yapılarak maddi hata ve dolayısıyla davalı lehine doğan usuli müktesep hakkın ortadan kaldırılamayacağı çok açıktır. Aksi halde hukuk güvenliği ve müktesep hak kavramı önemli ölçüde zedelenecektir.

Öyle olunca mahkemece Dairemizin bozma kararına uyulmakla karşı tarafın lehine müktesep hak oluşmuştur. Yerel mahkeme kararının onanması gerekirken, aksi yöndeki sayın çoğunluk kararına katılamıyorum.

kaynak: (www.corpus.com.tr)