Özet:
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen, 5403 sayılı Kanuna göre yasal ön alım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan istinaf incelemesi sonucunda, Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili, dava dilekçesinde; müvekkilinin *** ada *** ve *** parsel sayılı taşınmazlarda pay sahibi olduğunu, davalının *** ada *** parsel sayılı taşınmazın tamamını 25.06.2020 tarihinde önceki malik Doğa Nedzö'dan 130.050,00 TL karşılığında satın aldığını, müvekkiline ait parselin sınır komşusu olan bu taşınmazın satışı ile ilgili yasal ön alım hakkını kullanabilmesi için gerekli olan noter bildirimi zorunluluğunun gerçekleştirilmediğini belirterek 5403 sayılı Kanunda düzenlenen yasal ön alım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili, cevap dilekçesinde; dava konusunun temelini oluşturan düzenlemenin 28.10.2020 tarihinde yürürlükten kaldırıldığını, eldeki davada ön alım hakkının kötüye kullanıldığını ve davacının kendi taşınmazlarında ½ pay sahibi olması sebebiyle eldeki davayı açmada hukuki yararının bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Elazığ 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.03.2021 tarihli ve 2020/283 Esas, 2021/56 Karar sayılı kararıyla; dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 13.01.2022 tarihli ve 2021/489 Esas, 2022/20 Karar sayılı kararındaki, "...davanın ilgili hükmün yürürlükte olduğu tarihte açıldığı, dosya içerisindeki tapu kaydına göre önalım hakkını kullanmak için bu davayı açan davacının sınırdaş taşınmazların her ikisinde de paydaş olduğu anlaşıldığından tek başına bu davayı açma olanağının bulunmadığı, paylı malik tarafından açılan davanın kabulü ve taşınmazın adına tescili halinde yasanın öngördüğü mirasa konu tarımsal arazilerin toplulaştırılması amacının da sağlanmış olamayacağı, mahkemece yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olmasında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı..." gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini,
2.Eksik inceleme ile hüküm tesis edildiğini,
3.5403 sayılı Kanun’un tanımış olduğu tüm şartların eldeki davada mevcut bulunduğunu,
4.Müvekkilinin dava tarihinde ön alım hakkının bulunduğunu,
5.Paylı maliklerin eldeki davayı açabileceğini, Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin 2017/2532 Esas ve 2017/5316 Karar sayılı kararına göre bunun mümkün olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 5403 sayılı Kanun’a göre yasal ön alım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 8/İ maddesinin mülga 2 nci fıkrası.
3. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 8/İ maddesinin mülga 2 nci fıkrası, “Tarımsal arazilerin satılması hâlinde sınırdaş tarımsal arazi malikleri de ön alım hakkına sahiptir. Tarımsal arazi, sınırdaş maliklerden birine satıldığı takdirde, diğer sınırdaş malikler ön alım haklarını kullanamaz. Ön alım hakkına sahip birden fazla sınırdaş tarımsal arazi malikinin bulunması hâlinde hâkim, tarımsal bütünlük arz eden sınırdaş arazi malikine ön alıma konu tarımsal arazinin mülkiyetinin devrine karar verir.” şeklindeydi. Her ne kadar söz konusu fıkra, 28.10.2020 tarihinde yürürlükten kaldırılmışsa da somut olayda, önalım hakkının ortaya çıkmasını sağlayan "ön alım olayı" başka bir deyişle, "tarım arazisinin üçüncü bir kişi tarafından satın alınması", fıkranın yürürlükten kaldırılması tarihinden önce 25.06.2020 tarihinde gerçekleşmiştir. O zaman eldeki davaya yönelik inceleme ve araştırmanın bu hükme göre yapılması gerektiğinde şüphe bulunmamaktadır.
3. 5403 sayılı Kanun’a dayalı ön alım hakkının doktrinde, sınırdaş parsel malikine tanınan ön alım hakkı şeklinde de isimlendirildiği görülmektedir. Bu hakkın kullanılabilmesi için 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’ndaki düzenlemeden farklı olarak önalım hakkı sahibinin, taşınmazın paydaşı olmasından ziyade taşınmazın maliki olması aranmaktadır (Murat Topuz, Türk Özel Hukukunda Taşınmaz Mülkiyeti, Ankara, 2020, s.377). Başka bir deyişle, "ön alım hakkını kullanmak isteyen sınırdaş malikin de, arazinin tamamına sahip olması, aksi halde örneğin arazinin paylı mülkiyette olup da sadece bir kısmının malikinin ön alım hakkını kullanmak istemesinde kanunun beklediği fayda olan toprak bütünlüğünün sağlanamayacağı" (Gökçe Canarslan, Tarım Arazilerinin Satılması Halinde Sınırdaş Maliklerin Ön alım Hakkı, Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 6, Sayı 1, 2020, s.11) ortadadır. Eldeki davada tapu kayıtları incelendiğinde, davacının *** ada *** ve *** parsel sayılı taşınmazların her ikisinde ayrı ayrı 1/2 payın sahibi olduğu yani taşınmazın tek maliki değil paydaşı olduğu görülmektedir. Yukarıda açıklanan nedenlerle, ön alım hakkı sahibinde olması gereken şartın eldeki davanın davacısında bulunmadığı sabit olduğundan İlk Derece Mahkemesinin davanın reddine dair verdiği kararı ile sonrasında Bölge Adliye Mahkemesinin davacının istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik verdiği kararın hukuka uygun olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
4. Öte yandan, davacı vekili temyiz dilekçesinde, "paylı maliklerin de eldeki davayı açabileceği" iddiasına yönelik Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin 2017/2532 Esas ve 2017/5316 Karar sayılı kararını emsal olarak ileri sürdüğü görülmüştür. UYAP içinde yapılan sorgulama sonucunda söz konusu Daire kararında yapılan incelemede, bu kararın 5403 sayılı Kanun’a dayalı değil, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na dayalı ön alım hakkına ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
5. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının hukuka uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenlerin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı görülmüştür.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.