Özet:
- Davacı, faturalara konu edilen hizmet bedelinin ödenmediğini ileri sürerek, alacağı için 30/12/2016 tarihinde Tekirdağ 1. İcra Dairesinde icra takibi başlatmıştır. İcra takibinin para alacağına ilişkin olduğu ve taraflar arasındaki akdi ilişkinin inkar edilmediği gözetildiğinde, davacı genel merkezinin bulunduğu yer olan icra dairesinde de takip yapabilecektir.
- Hal böyle olunca, mahkemece; TBK'nın 89 uncu maddesi uyarınca davacının, genel merkezinin bulunduğu (takibin başlatıldığı) yer icra dairesinin de yetkili olduğu gözetilip işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
YARGITAY KARARI
Davacı; davalının Hayrabolu Belediyesi ile imzalamış olduğu su aboneliği sözleşmesinin yasa gereği kendisine devredildiğini, 2002/4 - 2010/3 dönemlerine ait ödenmemiş tüketim bedellerinin tahsili için başlattığı takibe davalının yetki ve esas yönünden itiraz ettiğini, Tarifeler Yönetmeliği uyarınca yetkili olan icra müdürlüğünde takip başlattığını, esas yönünden ise işyerini devrettiğini savunan davalının bu yer için tesis edilmiş olan aboneliğini sonlandırmamış olması nedeniyle oluşan borçtan sorumlu olduğunu ileri sürerek; takibe vaki haksız itirazın iptali ile davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
Davalı; yetkili icra dairesi ve mahkemenin, ikamet ettiği yer olan Hayrabolu icra dairesi ve asliye hukuk mahkemesi olduğunu, ayrıca alacağın zamanaşımına uğradığını, esas yönünden ise aboneliğin kurulu bulunduğu işyerini 15 yıl kadar önce sattığını, bu nedenle hakkında dava açılmasının doğru olmadığım savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacının, gerek hizmet biriminin gerekse davalının ikametgahının bulunduğu yerde icra takibi yapması gerekirken, genel merkezinin bulunduğu yerde icra takibi yapmasının usulüne uygun olmadığı gerekçesiyle, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine kesin olarak karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 21/11/2019 tarihli ve 2019/106317 sayılı yazısıyla; davaya konu aboneliğin ticarethane tarifesi olarak tesis edildiğini, her iki tarafın ticari işletmesine ilişkin davayı görmekle görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğunu, bu nedenle mahkemece o yerde ayrı bir ticaret mahkemesi var ise görevsizlik kararı verilmesi, yok ise davaya ticaret mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davaya asliye hukuk mahkemesi olarak bakılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, ayrıca TBK’nın 89 uncu maddesi uyarınca davacının yetkili icra dairesinde takip başlattığını ileri sürerek; HMK’nın 363 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca kanun yararına temyiz isteminde bulunmuştur.
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının göreve yönelik kanun yararına temyiz isteminin incelenmesinde;
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davaya konu su aboneliğinin, 31/01/1983 tarihinde davalının Hayrabolu Küçük Sanayi Sitesinde bulunan işyeri için tesis edildiği, dolayısıyla davalının esnaf olarak faaliyet gösterdiği anlaşılmaktadır.
Şu durumda, davaya genel mahkemece bakılması usul ve yasaya uygun olduğundan, kararın görev yönünden kanun yararına bozulmasına ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının temyiz isteminin reddi gerekir.
2- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yetkiye yönelik kanun yararına temyiz isteminin incelenmesinde;
Bilindiği üzere, itirazın iptali davaları, yapılan takibe itiraz üzerine duran takibin devam etmesini sağlamak amacıyla açılan davalardandır.
Yasal dayanağını 2004 sayılı İİK’nın 67 nci maddesinden alan itirazın iptali davası, alacaklının icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile aynı kanunun 66 ncı maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada belirlenecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığıdır.
Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre, itirazın iptali davasını gören mahkeme, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyebilir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, sonuca etkili değildir. Başka bir ifadeyle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, mahkeme öncelikle tetkik merciinin (icra hukuk mahkemesinin) yerine geçerek, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır. Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığım da belirlemiş olacaktır.
Bu nedenle uyuşmazlığın çözümü açısından ilamsız icra takibindeki yetki kurallarının açıklanmasında yarar vardır.
2004 sayılı İİK’nın 50 nci maddesinin birinci fıkrasına göre; para ve teminat borçlarına ilişkin icra takiplerinde yetkili icra dairesi, HUMK’nın yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla uygulanmak suretiyle belirlenir.
HMK’nın 6 ncı maddesine göre; genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.
Aynı Yasanın “Sözleşmelerden doğan davalarda yetki” başlıklı 10 uncu maddesinde ise; sözleşmeden doğan davaların, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceği hüküm altına alınmıştır.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan TBK’nın 89 uncu maddesi uyarınca; takibin konusu sözleşmeden kaynaklı para borcu olduğunda, sözleşmede aksine bir şart konulmamış ise para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödeneceğinden, ifa yeri de alacaklının yerleşim yeri olacaktır. Böyle bir durumda alacaklı kendi yerleşim yerinde bulunan icra dairesinde de takip yapabilecektir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde; davacı, faturalara konu edilen hizmet bedelinin ödenmediğini ileri sürerek, alacağı için 30/12/2016 tarihinde Tekirdağ 1. İcra Dairesinde icra takibi başlatmıştır. İcra takibinin para alacağına ilişkin olduğu ve taraflar arasındaki akdi ilişkinin inkar edilmediği gözetildiğinde, davacı genel merkezinin bulunduğu yer olan icra dairesinde de takip yapabilecektir.
Hal böyle olunca, mahkemece; TBK'nın 89 uncu maddesi uyarınca davacının, genel merkezinin bulunduğu (takibin başlatıldığı) yer icra dairesinin de yetkili olduğu gözetilip işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının bu yöne ilişen kanun yararına temyiz isteminin kabulü gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının göreve yönelik kanun yararına temyiz isteminin reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yetkiye yönelik kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile Tekirdağ 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06/07/2018 tarihli ve 2018/229 E. 2018/265 K. sayılı kararının HMK’nın 363/2 maddesi uyarınca sonuca etkili olmamak üzere kanun yararına BOZULMASINA, gereği yapılmak üzere kararın bir örneğinin ve dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 17.02.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
kaynak:(www.corpus.com.tr)