Orman Kadastrosunun Kesinleştiği Tarihten İtibaren Olağanüstü Kazandırıcı Zamanaşımının Dolması Durumunda Tescil İstenebilir
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi
Esas No : 2012/12806
Karar No : 2013/5427
Karar Tarihi : 2013-05-13





MAHKEMESİ : Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Mustafa Erdoğan vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği Türkler Kasabası, Fuğla Mahallesi, Deliktaş mevkiinde bulunan yaklaşık 13 dönüm yüzölçümlü taşınmazın, tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının davacı yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre davacı adına tescilini istemiştir.

Davalı Hazine vekili ve davalı Orman Yönetimi vekili, davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.

Mahkemece, 20 yıllık zilyetlikle edinme süresinin geçtiğinin ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın REDDİNE karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.

Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 6831 sayılı Kanuna göre yapılıp 12.08.1987 – 12.02.1988 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır.

Yörede genel arazi kadastrosu işlemi 31.01.1957 tarihinde yapılmış ve 07.06.1957 – 06.07.1957 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir. Çekişmeli taşınmaz Devlet ormanı niteliğiyle tescil harici bırakılmıştır.

1) Hükme esas alınan bilirkişi raporlarında (B) ile işaretli 3765,09 m² bölüme ilişkin temyiz itirazları yönünden; İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından kesinleşmiş orman tahdit haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırmada çekişmeli taşınmazın (B) bölümünün orman tahdidi içinde kalan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı vekilinin bu bölüme ilişkin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2) Hükme esas alınan bilirkişi raporlarında (A) ile işaretli 12779,18 m² bölüme ilişkin temyiz itirazlarına gelince; mahkemece, bu bölüme ilişkin açılan davanın, taşınmazın öncesinin orman olduğu ve 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğinin yararına oluştuğu davacı tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle bu bölüme ilişkin açılan davanın da reddine karar verilmiş ise de, delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülmüştür. Şöyle ki; yörede 1957 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sonucunda düzenlenen ve bir örneği dosyasına getirtilen orijinalinden fotokopisi çıkarılmış kadastro pafta örneğinden, çekişmeli taşınmazın bulunduğu alanın, arazi kadastrosu sırasında Devlet Ormanı niteliğiyle tesbit harici bırakıldığı anlaşılmaktadır. H.G.K.’nun 24/10/2001 gün ve 2001/8-964-751 sayılı ve 13/02/2002 gün ve 2002/8 – 183 – 187, 2004/8-15-7, 2004/8-242-292 ve 20. H.D.’nin 2008/20-214-241 sayılı kararları ile kadastro (tapulama) komisyonlarınca orman sayılarak tesbit harici bırakılan yerler, orman kadastrosunun kesinleştiği güne kadar orman sayılacağından, kesinleşme tarihine kadar sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyecektir. Ancak, bu tarihten sonra sürdürülen zilyetlik ise davacı yararına hak doğurabilecektir. Genel uygulama bu yönde olmakla birlikte, kadastro veya tapulama çalışmaları sırasında, paftasında orman belirtmesi yapılacak tesbit dışı bırakılan yerlerin, resmî belge ve bilgilerden yararlanmak suretiyle yapılacak araştırma sonucu öncesi itibariyle orman sayılmayan yerlerden olduğunun belirlenmesi ve mevcut fiili durum itibariyle de orman olmadığı ve çevre ziraat arazileri ile de bütünlük arzeden yerlerden olduğunun belirlenmesi halinde, yukarıda belirtilen kuralın uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle, bu türden yerlerin 3402 sayılı Kanunun 17. maddesi kapsamında imar ihya edilmesi ve olağanüstü kazandırıcı zamanaşımı süresinin tamamlanması ile de kazanılması mümkündür. 09.06.2010 tarihli keşif sonucu alınan orman bilirkişi raporu ile, çekişmeli taşınmazın (A) harfi ile işaretli bölümünün orman tahdidinin yapıldığı 1985-1987 yılları aktüel durumunu gösterir 1986 yılı hava fotoğraflarında içinde seralar ve evler bulunan tarım arazi niteliğinde olduğu, 1989 yılı memleket haritasında beyaz renkli tarım alanında kaldığı, orman kadastro tutanaklarında taşınmazı ilgilendiren 387 ilâ 389 OS hattı belirlemesinde orman kadastro komisyonunca taşınmazın yönünün davacının babası Ahmet Erdoğan tarlası olarak gösterildiği, ziraat bilirkişi raporu ile taşınmaz üzerindeki meyve ağaçlarının yaşının 25, 30 ve 50 olarak değiştiği, seraların 25 yıl önce yapıldığı tespit edilerek zilyetliğin 35 yıldır devam ettiği belirlenmiş, bu olgular dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanları ile de doğrulanmıştır. Ayrıca, 272 ada 1 parselin tesciline esas Asliye 2. Hukuk Mahkemesinin 2000/539 Esas 2001/325 karar sayılı dosyasında da taşınmazın yönünün kişi tarlası olarak gösterildiği de nazara alındığında, orman tahdidinin kesinleştiği 12.02.1988 tarihinden davanın açıldığı 09.02.2010 tarihi arasında 20 yıllık zilyetlik süresinin davacı yararına oluştuğu anlaşıldığından (A) harfi ile işaretli 12779,18 m² bölüme ilişkin davacının davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde davanın tümden reddine karar verilmesi usûl ve kanuna aykırı olup, hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; davacı vekilinin ikinci bent dışında kalan tüm temyiz itirazlarının reddine, yukarıda açıklanan ikinci bent gereğince bilirkişi raporlarında (A) harfi ile işaretli 12779,18 m² bölüm yönünden hükmün BOZULMASINA, alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 13.05.2013 günü oy birliği ile karar verildi.