Muris Muvazaası Hukuksal Nedenine Dayalı Tapu İptali ve Tescili Olmazsa Tenkis İstemi
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi
Esas No : 2019/4024
Karar No : 2020/4530
Karar Tarihi : 2020-09-28





Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.

Davacılar, mirasbıkaran ...’ın maliki olduğu 1803 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını davalı oğlu ...'a mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak devrettiğini ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının miras payları oranında iptali ile adlarına tesciline, olmazsa tenkise karar verilmesini istemişlerdir.

Davalı, kalp ve kanser hastası olan mirasbırakanın sağlığına kavuşması amacıyla büyük çaba gösterdiğini, tedavisi için eşinin ziynet eşyalarının harcandığını, yatalak olan mirasbırakanla birlikte yaşadıklarını dava konusu taşınmazdaki 1/2 payın bu nedenle kendisine temlik edildiğini, mal kaçırma amacı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece; “…Somut olayda, davacılar dava dilekçesinde tanık deliline dayanmış olup mahkemece 19.06.2013 tarihinde yapılan ön inceleme duruşmasında davacı vekiline delillerini sunması bakımından süre verilmemiş, 26.06.2013 tarihinde davacılar vekili tanık listesini ibraz etmiş, 02.10.2013 tarihli duruşmada davacı vekilinin tanık dinletme talebi süresinde olmadığından bahisle kabul edilmemiş, davacı taraf tanıklarını bildirdiği halde tanıkları dinlenmeden sonuca gidilmiş olup muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın iradesini tespit etmek bakımından tanık ifadelerinin önemli olduğu kuşkusuzdur. Hal böyle olunca; temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğu iddiasının ispat külfetinin davacı tarafta olduğu gözetilerek davacı tarafın bildirmiş olduğu tanıkların dinlenmesi, toplanan ve toplanacak deliller çerçevesinde mirasbırakanın gerçek iradesinin ne olduğunun kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1926 doğumlu mirasbırakan ...’ın 29.06.2012 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı kızları Güler, Ayşe, Huriye, Nurten ve davalı oğlu Recep ile dava dışı eşi Sıdıka’nın kaldığı, çekişme konusu 1803 parsel sayılı taşınmazın tamamı mirasbırakana ait iken ½ payını 18.08.2008 tarihinde davalı oğluna satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Öte yandan; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir. Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 günlü 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.

Ayrıca, HMK'nın 190. ve TMK'ın 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını kanıtlamak zorundadır.

Somut olayda, yukarıda açıklanan ilkeler ve tespit edilen olgular bir bütün halinde değerlendirildiğinde, mirasbırakanın gerçek amaç ve iradesinin mirasçılardan mal kaçırmak olmadığı, dinlenen tanık beyanlarından mirasbırakana ölünceye kadar davalının baktığının anlaşıldığı, mirasbırakanın davalı oğluna duyduğu minnet nedeniyle çekişmeli taşınmazı temlik ettiği sonuç ve kanaatine varılmaktadır.

Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

Davalı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, aşağıda yazılı 587.56 TL. bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 28/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.