Özet:
- Dava, munzam zararın tazmini istemine ilişkindir.
- Somut olaya uygulanması gereken mülga 818 sayılı BK'nın 105. maddesi hükmü uyarınca, alacaklının düçar olduğu zarar geçmiş günler faizinden fazla olduğu surette borçlu kendisine hiç bir kusur isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi tazmin ile yükümlüdür.
- Mahkemece, davalının, asıl alacak davasını chargeback süresi dolmadan açtığı, daha sonraki yargılama sürecinin uzamasında da davalının bir kusurunun bulunmadığı, netice itibariyle davalının bir kusurunun olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
- Sahtecilik ihbarı sonrasında, Uluslar Arası Kredi Kartı Kuruluşları kurallarına göre davalı bankanın işlemle ilgili olarak davacı adına tahakkuk eden para üzerinde 2 yıllık süre ile sınırlı olarak bloke koyma hakkı olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar, davacı taraf bu süreyi beklemeden tahsil davasını erken açmış ise de anılan süre yargılama sırasında dolmuştur.
- Bu sürede ve sonrasında da davalı bloke edilen parayı iade ettiğini veya iade etme zorunda olduğunu kanıtlayamamış, süre dolmasına rağmen davacı hesabında bloke koyduğu parayı ödemekte direngenlik göstermiştir.
- Davalının, aleyhine erken tahsil davası açılmasına rağmen 2 yıllık süre dolduktan sonra davacıya kredi kartıyla yaptığı satış bedelini ödeme imkanı varken bu imkanı kullanmamış, alacağını geç almasına neden olmuştur. O halde, davalının geç ödemede kusursuz olduğunun kabulü doğru görülmemiştir.
Davacı vekili, müvekkilinin kredi kartıyla üçüncü şahsa altın sattığını, davalı bankanın satım bedelinin 10.596.90 TL'lik kısmına kredi kartının sahteliği gerekçesiyle bloke koyduğunu, müvekkilinin tahsil için açtığı davanın sonuçlanarak 2011 yılı içinde alacağını faiziyle tahsil ettiğini, 2001 yılında satım işlemi yaptığını, satış tarihindeki altın değeri ile tahsil tarihindeki altın fiyatları esas alındığında munzam zararının sabit olduğunu, BK'nın 105. maddesi uyarınca davalının oluşan munzam zarardan sorumlu bulunduğunu ileri sürerek, 40.000.00 TL'nin faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir .
Davalı vekili, davacının işyerine müvekkilinin POS cihazının takıldığını, kredi kartıyla yaptığı satışlara ilişkin itiraz gelmesi sonucu bloke konulduğunu, davalının charge back süresini beklemeden dava açtığını, görülen dava sonucu müvekkilinin icra kanalıyla davacının alacağını faiziyle ödediğini, munzam zararının oluşmadığını, salt altın fiyatlarına göre de zararın belirlenemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamına göre, davacının satış işlemini 27-28.09.2001 tarihlerinde yaptığı, davalının sahtelik itirazı üzerine hesaba bloke koyduğu, iki yıllık charge back süresi dolmadan davacının tahsil davası açtığı, davanın kabulüne ilişkin kararının bu sürenin dolmasının beklenilmesi gerekçesiyle bozulduğu, yargılama sırasında sürenin dolduğu, usul ekonomisi nedeniyle davanın kabulüne karar verildiği, ilk dava tarihi itibariyle charge back süresinin dolmadığı ve davalının temerrüdünden bahsedilemeyeceği, yargılama sürecinin uzun sürmesinde davalının kusurunun olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, munzam zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davalının, davacının işyerine POS cihazı taktığı, taraflar arasında yazılı işyeri üyelik sözleşmesi bulunmadığı, kuyumculuk işiyle uğraşan davacının kredi kartıyla satışlar yaptığı, bu kapsamda 27.09.2001 tarihinde toplam 13.942.50 TL(Yeni TL) tutarında kredi kartıyla altın sattığı, davalı banka tarafından satış bedelinin 10.596.90 TL'lik kısmına satış yapılan kredi kartlarının sahteliği gerekçesiyle bloke konulduğu, davacının, bu miktarın tahsili için 19.12.2001 tarihinde davalı aleyhine dava açtığı, yapılan yargılama sonucunda, davalının, .
2 yıllık chargeback süresi içinde bloke koyduğu parayı iade ettiğini veya iade etme zorunluluğu bulunduğunu kanıtlayamadığı, davalının temerrüdünün bloke tarihi esas alınarak chargeback süresi olan 2 yıllık sürenin dolduğu tarihten başlayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği, Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşen bu karar uyarınca davacı alacağını başlattığı takip sonrasında 01.06.2011 tarihinde temerrüt faizi ve diğer fer'ileriyle tahsil edebildiği hususları uyuşmazlık konusu değildir. Taraflar arasındaki çekişme, davacının munzam zararının mevcut olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Somut olaya uygulanması gereken mülga 818 sayılı BK'nın 105. maddesi hükmü uyarınca, alacaklının düçar olduğu zarar geçmiş günler faizinden fazla olduğu surette borçlu kendisine hiç bir kusur isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi tazmin ile yükümlüdür. Anılan hükümden anlaşılacağı üzere, böyle bir zararın varlığı halinde, davalı ancak kendisine hiçbir kusur izafe edilemeyeceğini ispat ederek kurtulabilmesi mümkündür. Mahkemece, davalının, asıl alacak davasını chargeback süresi dolmadan açtığı, daha sonraki yargılama sürecinin uzamasında da davalının bir kusurunun bulunmadığı, netice itibariyle davalının bir kusurunun olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Sahtecilik ihbarı sonrasında, Uluslar Arası Kredi Kartı Kuruluşları kurallarına göre davalı bankanın işlemle ilgili olarak davacı adına tahakkuk eden para üzerinde 2 yıllık süre ile sınırlı olarak bloke koyma hakkı olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar, davacı taraf bu süreyi beklemeden tahsil davasını erken açmış ise de anılan süre yargılama sırasında dolmuştur. Bu sürede ve sonrasında da davalı bloke edilen parayı iade ettiğini veya iade etme zorunda olduğunu kanıtlayamamış, süre dolmasına rağmen davacı hesabında bloke koyduğu parayı ödemekte direngenlik göstermiştir. Başka bir anlatımla, davalının, aleyhine erken tahsil davası açılmasına rağmen 2 yıllık süre dolduktan sonra davacıya kredi kartıyla yaptığı satış bedelini ödeme imkanı varken bu imkanı kullanmamış, alacağını geç almasına neden olmuştur. O halde, davalının geç ödemede kusursuz olduğunun kabulü doğru görülmemiştir.
Bu durum karşısında, davalının alacağın geç ödenmesinde kusurlu olduğu kabul edilip, davacının kuyumculuk işleriyle uğraştığı, munzam zarar istemini alacağını zamanında tahsil etseydi altın alacağı, buna yatırım yapacağı iddiasının hayatın olağan akışına uygun bulunduğu, munzam zarar isteminin buna göre değerlendirilmesinin gerektiği dikkate alınıp, denetime uygun bilirkişi raporu alınıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 09.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
kaynak:(www.corpus.com.tr)