MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “mirasın hükmen reddi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda onanmış, davalı vekilinin karar düzeltme talebinde bulunması üzerine bu kez Yargıtay 14. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda onama kararı kaldırılarak karar bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı kısmen direnilmiştir.
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin 19.06.2012 tarihinde vefat eden muris ...'ın mirasçısı olduklarını, muris vefat etmeden önce hakkında başlatılmış birçok icra takibi bulunduğunu ve vefat ettiğinde terekesinin borca batık olduğunu ileri sürerek terekenin borca batık olması nedeniyle müvekkilleri yönünden Türk Medeni Kanununun 605/2. maddesi gereğince mirasın hükmen reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın süresinde açılmadığını, terekenin borca batık olma şartının gerçekleşmediğini, terekenin murisin ölüm tarihi itibariyle borca batık olup olmadığının, davacılar tarafından herhangi bir şekilde terekeye sahip çıkma olarak adlandırılabilinecek davranışlarının bulunup bulunmadığının araştırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.12.2014 tarihli ve 2013/270 E., 2014/626 K. sayılı kararı ile; murisin ölüm tarihi itibariyle terekesinin aktifindeki taşınmaz değerlerinin toplam 44.361,51TL, terekesinin pasifindeki icra takipleri nedeniyle borcunun ise 190.233,81TL olduğu, bu itibarla murisin ölüm tarihi itibariyle borçlarının malvarlığından çok olması nedeniyle terekesinin borca batık olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacıların murisi ...'ın terekesinin ölüm tarihi itibari ile borca batık olduğunun tespiti ile davacıların Ankara 24. İcra Dairesinin 2008/15227 ve 2013/6283 E. sayılı takipler yönünden muris ...'ın mirasının hükmen reddettiklerinin (takip dosyaları yönünden borçlu olmadıklarının) tespitine karar verilmiştir.
Özel Daire Onama Kararı:
Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesince 27.09.2016 tarihli ve 2015/6688 E., 2016/7598 K. sayılı kararı ile; “Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanmasına" karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili karar düzeltme isteğinde bulunmuştur.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesince 06.12.2017 tarihli ve 2017/427 E., 2017/9145 K. sayılı kararı ile; "…Mirasın hükmen reddine ilişkin olarak açılan davalarda, terekenin açıkça borca batık olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. İcra takibi sonunda aciz vesikası düzenlenmesi halinde terekenin borca batık olduğu kabul edilir. Aksi halde terekenin murisin ölüm tarihinde borca batık olup olmadığı, murisin malvarlığı bulunup bulunmadığının usulüne uygun olarak, bankalar, trafik tescil müdürlüğü, vergi daireleri, belediyeler, tapu müdürlüğü v.b. kurum ve kuruluşlardan sorulması, murisin alacak ve borçları zabıta marifetiyle de araştırılarak aktif malvarlığı ile takibe konu borç miktarı gözönünde tutularak aktif ve pasifinin tereddüde neden olmayacak şekilde belirlenmesi, mirasçının mirası kabul anlamına gelen davranışlarda bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir.
Bu nedenle mahkemece ölüm tarihinde, murisin adına tescil edilmiş araç kaydının, tüm bankalarda mevduat ve kredi kaydı bulunup bulunmadığının tespiti amacıyla ilgili emniyet müdürlüğüne ve banka şubelerine yazı yazılmalıdır. UYAP üzerinden alınan TAKBİS raporuna göre murisin 65/2133 hissesinin bulunduğu Kırıkkale İli, Merkez İlçesi, Gündoğdu Mahalllesi 1698 ada 10 parselde, Kırıkkale İli, Balışeyh İlçesi, İzzettin Köyü, 2294, 2295 ve 2296 parsellerde Kırıkkale İli, Merkez İlçesi, Gündoğdu Mahalllesi 1698 ada 8 parselde keşif yapılarak mirasın açıldığı tarihteki değerlerinin tespiti gerekmektedir.
07.2013 tarih 8519 yevmiye numarasıyla imar sebebiyle muris hissesinin terkin edildiğinin yazıldığı, murise ait hissesinin imar işlemi sonrasındaki akıbetinin araştırılarak murise ait taşınmaz kaydının bulunması halinde değeri tespit edilerek terekenin aktifine eklenmelidir.
Kabule göre de; hükmen ret koşulları gerçekleştiğinde mirasbırakanın ölüm tarihinde terekesinin borca batık olduğunun tespiti ile yetinilmelidir. Bununla birlikte davacıların davalıya borçlu olmadığının tespitine de karar verilemez.
Yine mahkemece davanın niteliği gereği davalı-alacaklıların, murisin terekesinin borca batık olduğunu bilmediği, bilmesinin mümkün olmadığı, yapılan yargılama sonrasında terekenin borca batık olup olmadığına karar verildiği göz önünde bulundurularak yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılması, maktu harçtan davalıların değil davacıların sorumlu tutulması ve davacılar lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ayrıca, dosyaya sunulan davacılara ait ikinci vekaletnamede mirasın reddini içeren özel yetki bulunmadığından davacılar vekiline özel yetkiyi içeren vekaletname sunması için süre verilmesi ve bu eksikliğin tamamlattırılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken bu hususun gözardı edilmesi de yerinde değildir.
Mahkemece, belirtilen hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Hükmün bu şekilde bozulması gerekirken maddi hata nedeniyle onandığı bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından davalı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin 27.09.2016 tarih, 2015/6688 Esas, 2016/7598 Karar sayılı onama ilamının kaldırılmasına ve hükmün yukarıda açıklanan sebeplerle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir." gerekçesiyle onama kararının kaldırılarak yerel mahkeme kararının bozulmasına oyçokluğu ile karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.06.2019 tarihli ve 2018/82 E., 2019/336 K. sayılı kararı ile; Özel Daire bozma kararındaki yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılması, maktu harçtan davalıların değil davacıların sorumlu tutulması ve davacılar lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine yönelik bozma kararına direnilmesine, diğer yöndeki (eksik inceleme, terekenin borca batık olduğunun tespit edilmesi, maktu harç) bozma kararına uyulmasına ilişkin ara karar tesis edilerek yapılan yargılama neticesinde; murisin aktiflerinin tespiti bakımından araştırma yapıldığı, yeniden alınan bilirkişi raporunda davacıların murisi ...'ın vefat tarihi itibariyle terekesinin aktif kısmının 46.995,27TL, pasif kısmının ise 190.233,81TL olarak hesaplandığı, murisin ölüm tarihi itibariyle borçlarının malvarlığından çok olması nedeniyle terekesinin borca batık olduğu anlaşıldığından davanın kabulüne, karar düzeltme aşamasında verilen bozma kararındaki, yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılması, harçtan davacıların sorumlu tutulması ve davacılar lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi yönündeki görüşe ilişkin, davanın kabulüne karar verildiğinden kanunda aksine yazılı bir hüküm de bulunmadığından aleyhine hüküm kurulan davalının Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nun 326. maddesi gereğince yargılama giderlerinden sorumlu olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilerek davacıların murisi ...'ın 19.06.2012 ölüm tarihi itibarıyla terekesinin borca batık olduğunun hükmen tespitine, davacılar vekilince harcanan 3.119,50TL yargılama gideri ile peşin alınan 44,40TL harcın toplamı olan 3.163,90TL'nin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince belirlenen 2.725,00TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mirasın hükmen reddine ilişkin eldeki davada, davanın niteliği gereğince harç ve yargılama giderlerinden davacıların sorumlu tutulmasının ve davacılar lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; mahkemece Özel Dairenin bozma kararının 11. paragrafındaki "Yine mahkemece davanın niteliği gereği davalı-alacaklıların, murisin terekesinin borca batık olduğunu bilmediği, bilmesinin mümkün olmadığı, yapılan yargılama sonrasında terekenin borca batık olup olmadığına karar verildiği göz önünde bulundurularak yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılması, maktu harçtan davalıların değil davacıların sorumlu tutulması ve davacılar lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir" şeklindeki değerlendirmeye direnilip direnilemeyeceği, mahkemece verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Özel Dairece mi yoksa Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yapılması gerektiği ön sorun olarak tartışılmıştır.
IV. GEREKÇE
Belirtilmelidir ki; bir yerel mahkeme kararını bozan Yargıtay Dairesinin, davanın gereksiz yere uzamasının önüne geçmek amacıyla; bozma nedenine ilave olarak, temyize konu karardaki diğer yanlışlıklara da işaret etmesi mümkündür ve Yargıtay Dairelerinin bu nitelikte kararları mevcuttur. Ne var ki, bu tür kararlarda, hükmün hangi nedenle bozulduğu açıkça belirtildikten sonra, kararın taşıdığı diğer hatalar, genellikle “kabule göre de” veya “kaldı ki” gibi söz dizinleriyle başlayan; dolayısıyla, gerçek bozma ile çelişmeyen, bozmanın içerik ve kapsamı konusunda yanılgılara neden olmayacak nitelikteki ifadelerle ortaya konulmaktadır.
Bozma sebebine göre inceleme sırası gelmemekle birlikte sadece mahkemenin kararındaki hatanın varlığına işaret eden, kararı o yönden eleştiren, mahkemenin aynı hataya düşmemesi için ona bir tavsiye ve yol gösterme amacına yönelik bulunan ifade ve açıklamalar ile bozma kararlarında “kabule göre de” veya “kaldı ki” gibi söz dizinleriyle başlayan ifadeler usul hukuku anlamında “bozma” niteliği taşımamaktadır.
Bozmada işaret edilen bu tür ifade ve açıklamalar ile eleştirilere karşı direnilmesi veya usulü anlamda bozma niteliği taşımayan bu hususlara uyulmasının mümkün olmadığı Yargıtayın kararlılık kazanmış uygulamasında kabul edilmektedir.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.03.2012 tarihli ve 2012/10-20 E., 2012/235 K.; 25.12.2013 tarihli ve 2013/10-485 E., 2013/1749 K. ve 17.06.2015 tarihli ve 2015/21-1096 E., 2015/1654 K. sayılı kararları da aynı yöndedir.
Yapılan açıklamalar ışığında somut olayın incelenmesine gelince; mirasın hükmen reddi isteğine ilişkin eldeki davada, mahkemece davanın kabulüne dair verilen ilk karar Özel Dairenin yukarıda yer verilen 06.12.2017 tarihli bozma kararı (10§) ile; terekenin açıkça borca batık olmadığının araştırılması, bu nedenle mahkemece ölüm tarihinde, murisin adına tescil edilmiş araç kaydının, tüm bankalarda mevduat ve kredi kaydı bulunup bulunmadığının tespiti amacıyla ilgili emniyet müdürlüğüne ve banka şubelerine yazı yazılması, murisin hissesinin bulunduğu anlaşılan Kırıkkale ili, Merkez ilçesi, Gündoğdu Mahalllesi 1698 ada 10 parselde, Kırıkkale ili, Balışeyh ilçesi, İzzettin köyü, 2294, 2295 ve 2296 parsellerde ve Kırıkkale ili, Merkez ilçesi, Gündoğdu Mahalllesi 1698 ada 8 parselde keşif yapılarak mirasın açıldığı tarihteki değerlerinin tespiti gerektiği hususlarına işaret edildikten sonra, kabule göre ile başlayan paragraf ve sonrasında hükmen ret koşulları gerçekleştiğinde mirasbırakanın ölüm tarihinde terekesinin borca batık olduğunun tespiti ile yetinilmesi, yine mahkemece davanın niteliği gereği yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılması, maktu harçtan davalıların değil davacıların sorumlu tutulması ve davacılar lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi, ayrıca, dosyaya sunulan davacılara ait ikinci vekaletnamede mirasın reddini içeren özel yetki bulunmadığından davacılar vekiline özel yetkiyi içeren vekaletname sunması için süre verilmesi hususlarına da değinildiği anlaşılmıştır. Davanın esası yönünden mahkemece eksik inceleme ve araştırma yapıldığına işaret eden bozma nedeni gözetildiğinde, davanın kabulüne karar verilip verilemeyeceği mahkemece yapılacak yeniden araştırma neticesinde ortaya çıkacağından bu aşamada Özel Daire tarafından yargılama giderlerine ilişkin nedenlerle de bozma kararı verildiğinin kabulüne usulen olanak yoktur.
Hâl böyle olunca, Özel Daire bozma kararının esas yönünden mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin eksik olduğu hususuna ilişkin olduğu, yargılama giderleri yönünden verilmiş bir bozma kararının bulunmadığı; her ne kadar, karar metninde "Yine mahkemece davanın niteliği gereği davalı-alacaklıların, murisin terekesinin borca batık olduğunu bilmediği, bilmesinin mümkün olmadığı, yapılan yargılama sonrasında terekenin borca batık olup olmadığına karar verildiği göz önünde bulundurularak yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılması, maktu harçtan davalıların değil davacıların sorumlu tutulması ve davacılar lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir" yönünde bir açıklama yapılmış ise de, bozma kararında yer verilen bu paragrafın yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde sadece ve ancak “kabule göre bozma” olarak nitelendirilebileceği kabul edilmelidir.
Böyle bir durumda ise, mahkemenin, bozma kararının esasa ilişkin bölümü dışındaki yönleri bakımından direnme kararı vermesi mümkün bulunmadığından, temyize konu kararın bir direnme kararı olarak nitelendirilmesine olanak yoktur.
Hukuk Genel Kurulunun görevi, direnme kararlarının temyizen incelenmesidir. Mahkemece, bozma kararına açıkça uyulması veya kabul biçimine göre eleştiri mahiyetindeki belirlemelerin dikkate alınması suretiyle verilen kararlar ise direnme niteliğinde olmayıp, açık biçimde yeni hüküm teşkil etmekle, bu kararların temyizen inceleme görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
O hâlde Mahkemece, Özel Daire bozma kararına eksik inceleme, terekenin borca batık olduğunun tespit edilmesi ve maktu harç yönlerinden uyma kararı verilerek ve yargılama giderleri yönünden eleştiri mahiyetindeki belirleme dikkate alınarak direnme adı altında verilen kararın açık biçimde yeni hüküm niteliğinde olduğu anlaşıldığından bu karara karşı temyiz itirazlarının incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil; Özel Daireye aittir.
Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
V. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince kararın taraflara tebliğine ilişkin işlemlerin yerine getirilmesine, karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan Özel Daireye gönderilmesine,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.02.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.