Davacı vekili 03/04/2018 tarihli dava dilekçesinde özetle ; İstanbul Anadolu 23.İcra Müdürlüğünün 2018/3056 Esas sayılı dosyasında borçlu olduklarını ve dosya borcunu yatırır mehil vesikası aldıklarını, yatırdıkları paranın nemalandırılmasını müdürlükten istenildiğini ancak taleplerinin red edildiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Mahkemece şikayetin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili süresinde verdiği istinaf dilekçesinde; mahkemenin ihalenin feshi davasındaki uygulamayı M.K 2-3 ve 4. Maddedeki yetkisini kullanarak uygulaması gerektiğini, paranın nemalandırılmasını yasaklayıcı bir norm bulunmadığını, davayı kazandıkları takdirde müvekkilinin maddi zarara uğrayacağını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Alacaklı tarafından borçlu aleyhine İstanbul Anadolu 23 İcra Müdürlüğünün 2018/3056 esas sayılı dosyasından; mahkeme kararına istinaden ilamlı icra takibi başlatılmıştır.
Borçlu vekili tarafından icra müdürlüğünden dayanak ilamın tehiri icra yoluyla temyiz edildiği, tehiri icra talebiyle dosyaya yatırılan 18.534,19 TL'nin kazanma ihtimalleri çok yüksek olduğundan müvekkilinin zarara uğramaması adına, en yüksek faiz oranından nemalandırılması talep edilmiş olup, icra müdürlüğünce mehil vesikası için yatırılan dosya borcu kadar teminatın nemalandırılmasına dair yasal düzenleme bulunmadığından, borçlu vekilinin talebinin reddine karar verilmiştir.
İİK 134.maddesine göre, ihale bedelinin nemaları ile birlikte hak sahiplerine ödeneceği belirtilmiştir.
İİK' da yatırılan diğer paraların nemalandırılıp nemalandırılmayacağına dair açıkça yasal bir düzenleme mevcut değildir. Ancak nemalandırılmamasını gerektirir yasal bir engel de mevcut değildir.
İcra dosyasına tehiri icra talebiyle yatırılan paranın nemalandırılması hem alacaklının hem de borçlunun menfaatinedir.
Tüm bu nedenlerle; mahkemece şikayetin reddine karar verilmesi yerinde olmadığından, davacının istinaf talebinin HMK 353/1/b/3 madde gereğince kabulüne mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına, şikayetin kabulüne, 30/03/2018 tarihli müdürlük kararının iptali ile mehil vesikası alınmak için dosyaya ibraz edilen teminatın nemalandırılmasına dairemizce oy çokluğu ile karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
KARAR VE SONUÇ : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-)İstinaf talebinin HMK 353/1/b/3 maddesi gereğince kabulüyle İstanbul Anadolu 1. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2018/303 Esas 2018/436 Karar ilamının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-)Davacının şikayetinin kabulüyle 30/03/2018 tarihli müdürlük kararının iptali ile mehil vesikası alınmak için dosyaya ibraz edilen TEMİNATIN NEMALANDIRILMASINA
3-)İstinaf harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4-)Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Dair tarafların yokluğunda dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK 362/1-a fıkrası gereğince kesin olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi.23/10/2018
2018/1749 Esas Sayılı Hükme Yönelik Karşı Oy Metnidir.
İİK'nun 9. Maddesi gereğince; İcra ve iflas dairelerine yapılacak her türlü nakdî ödeme, Adalet Bakanlığı tarafından uygun görülecek bankalarda icra ve iflas dairesi adına açılan hesaba yapılır. Haciz sırasında, borçlu veya üçüncü kişiler tarafından yapılan ödeme nedeniyle tahsil edilen paralar, en geç tahsilatın yapıldığı günü takip eden ilk iş günü çalışma saati sonuna kadar banka hesabına yatırılmak üzere icra veya mahkeme kasalarında muhafaza edilir.
İcra ve iflas dairelerince yapılması gereken her türlü nakdî ödeme, ilgilisinin gösterdiği banka hesabına aktarılmak üzere, icra müdürü tarafından resen bankaya verilecek talimat gereği yapılır. Talimat, paranın icra ve iflas dairesi hesabına yatırılmasını takip eden en geç üç iş günü sonuna kadar verilir.
İcra ve iflas daireleri aldıkları kıymetli evrak ve değerli şeyleri kasalarında, zorunlu hâllerde ise kiralanacak banka kasalarında muhafaza ederler.”
İİK'nun yönetmeliğinin 92. Maddesi gereğince: İcra ve iflâs dairelerine yapılacak her türlü nakdî ödeme, Adalet Bakanlığı tarafından uygun görülecek bankalarda icra ve iflâs dairesi adına açılan hesaba yapılır.
Haciz sırasında, borçlu veya üçüncü kişiler tarafından yapılan ödeme nedeniyle tahsil edilen paralar, en geç tahsilâtın yapıldığı günü takip eden ilk iş günü çalışma saati sonuna kadar banka hesabına yatırılmak üzere icra veya mahkeme kasalarında muhafaza edilir.
İcra ve iflâs dairelerince yapılması gereken her türlü nakdî ödeme, ilgilisinin gösterdiği banka hesabına aktarılmak üzere, icra müdürü tarafından resen bankaya verilecek talimat gereği yapılır. Talimat, paranın icra ve iflâs dairesi hesabına yatırılmasını takip eden en geç üç iş günü sonuna kadar verilir.”
İİK'nun 36. Maddesi hacizlerden ve diğer takip işlerinden tamamen bağımsız, salt icranın geri bırakılma etkisinin yaratacağı maddi kayıpları karşılamayı hedefler.Yukarıdaki düzenlemeler dikkatle incelendiğinde; yasa yapıcı, arzu etse idi 36. Madde gereği alınan teminatın nemalandırma sonucunu doğuracak bir düzenleme yapıbilirdi. Böyle bir düzenleme bulunmadığına ve dolayısıyla da icra müdürlüğüne yönelik bir direktif olmadığına göre İİK'nun 36. Madde gereği yatırılan teminatın nemalandırılması yasal olmayacaktır.
HMK 367. Madde gereği derhal infazı gereken bir hükmün infaz etkisinin geçici olarak geciktirilmesi İİK 36. Madde ile mümkün olup, borçlunun yapacağı takdir edilen teminatı yatırmaktır. Bu teminatın salt işlevi, sadece hükmün infazının ertelenmesi ile sınırlı olup, bu işlevin anlam ve kapsamını genişletmek mümkün değildir. İİK'nun 85. Madde de taraflar arasında dengenin sağlanması hususu düzenlenmiş olup, amaç alacaklı tatmin edilirken borçlunun yoksulluğa ve fakirliğe sevk edilmesini önlemeye matuftur.
İİK'nun 85. Maddenin kapsamı içine İİK'nun 36. Maddeyi alacak şekilde genişletmek aşkın bir yorumdur. Zira, İİK'nun 85. Maddenin amacı, sadece borçlunun fakirleşmesini önlemek ise de; zenginleşmesini sağlamak değildir. Hedef sadece, alacaklının alacağını teminat altına almaktır. HMK 367 dolayısıyla 36. Maddenin bariz sonucu budur.
Diğer yandan icra müdürlüğüne görevi olmayan bir rol biçmek yasa koyucunun istediği bir amaçta değildir. Zira, İİK'nun da icra müdürünün görevleri ve yetkileri sayılarak sınırlandırılmıştır. İcra müdürünün yetkilerini borçlu ya da alacaklı ile ittifak kurup, azaltıp ya da çoğaltmak HMK 26. Madde de düzenlenen ve taraflara tanınan tasarruf ilkesinin egemenlik sahasına girmez. Icra müdürlüğünün görevi usul ve yasaya uymaktır.
Sonuç olarak; İİK'nun da hüküm altına alınmayan bir hususta, müdürlükçe M.K'nun 2,3 ve 4. Maddesinde ki objektif iyi niyet kuralları baz alınarak karar verilmesi mümkün değildir. İİK'nun 134. Maddesin de bir istisna olarak özel olarak düzenlenmiş bir madde gözetilerek İİK'nun ana kuralı olan nemalandırma yasağının hükümden düşürülmesi mümkün olmadığından, İİK'nun 36. Maddenin aşkın bir yorum ile genişletilip, içine İİK'nun 85. Maddenin katılarak borçlunun yatırdığı teminatın nemalandırılması gerekeceği yönünde ki çoğunluk görüşüne yukarıdaki gerekçeler nedeniyle katılmıyorum.