Konkordato Talebi
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi
Esas No : 2020/2258
Karar No : 2021/77
Karar Tarihi : 2021-01-21





ÖZET: Dava, hukuki niteliği itibariyle 7101 sayılı Kanun ile değişik İİK'nın 285 ve devamı maddeleri gereğince geçici mühlet ve akabinde kesin mühlet kararı verilerek konkordatonun tasdikine ilişkindir. 2004 sayılı İİK'nın 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada iflasa tabi olan borçlu için, İİK'nın 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki, iflasa tabi olmayan borçlu için yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, davacı şirketin muamele merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde açıldığı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde davacı vekilinin konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır.

 

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

TARİHİ: 26/06/2020

NUMARASI : 2019/584 Esas, 2020/214

DAVANIN KONUSU:Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))

T. 21.01.2021

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin konaklama alanında hizmet verdiğini, İstanbul Boğazında Mühsinzade Mehmet Paşa Yalısını, ... markası ile otel olarak işlettiğini, 87.800.000,00 TL sermayesinin tamamının ödendiğini, ekonomik dalgalanmalar, kurların ve faiz oranlarının yükselmesi, hammadde girdilerinin dövizle olan maliyetlerinin artmasının şirketin finansal yapısının bozulmasına neden olduğunu, müvekkili şirketin özellikle grup firmaları lehine verilen kefalet ve ayni teminatların yarattığı riskler nedeniyle likidite sıkıntısı çektiğini, konkordato tekliflerinin vade konkordatosu olup ilk 1,5 yıl ödemesiz, sonraki 3 yılda eşit taksitlerle borçların ödeneceğini belirterek konkordatonun tasdiki ile müvekkili lehine geçici mühlet ve sonrasında 1 yıllık kesin mühlet verilmesini talep ve dava etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; borçlu şirketin konkordato teklifinin başarıya ulaşmayacağı, şirketin komiser talimatlarına aykırı hareket ettiği, mevcut işleyişi itibarıyla kar hedeflerine ulaşmasının mümkün olmadığı, revize projede tek faaliyet konusu otelin satılıp tekrar kiralanarak faaliyetine devam edilmesi öngörülmüşse de, otel satışı ile ilgili somut gelişme olmadığı, şirket faaliyetinin de durduğu gerekçesiyle borçlu şirket hakkındaki kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine, şirketin borca batık olup olmadığı yönünde tahkikatın tamamlanamadığı gerekçesiyle iflas yönünden dosyanın tefrikine karar verilmiştir.

İSTİNAF NEDENLERİ Davacı vekili istinaf talebinde; İİK'nın konkordato hükümleri incelendiğinde, konkordatoya başvurmuş borçlunun ancak doğrudan iflas nedenlerinden birinin bulunması halinde iflasına karar verilebileceğinin görüldüğünü, İİK'nın 292. maddesi uyarınca borca batıklık nedeniyle iflasa karar verilebilmesinin sadece konkordato talebinden feragat halinde geçerli olduğunu, bilirkişi ve komiser heyeti raporlarının kesin mühlet talebi yönünden yeterli görülürken, borca batıklık yönünden yeterli sayılmamasının çelişkili olduğunu, iflas kararı verilemeyen müvekkili şirket hakkında kesin mühlet talebinin reddine karar verilmesinin anlaşılamadığını, borca batıklık yönünden tahkikatın tamamlanmadığı kabul edilmiş ise, kesin mühlet verilerek eksikliklerin tamamlanması gerektiğini, pandemi nedeniyle müvekkili şirketin faaliyetinin durmasının da şirket aleyhine değerlendirildiğini, bir borçtan birden fazla sorumlu olduğu takdirde birinin borcu ödediği kısım kadar diğerlerinin de borçtan kurtulacağını, sundukları uzman görüşüne göre bir borçtan sorumlu olan grup şirketlerinin konsolidasyon ile sorunu aşabileceğini, konsolidasyon durumunda şirketin borca batık olmadığını, ancak komiser heyetinin bunu yok saydığını, müvekkili şirketin grup şirketi lehine ... verdiği ipoteğin taşınmaz bedeli ile sınırlı olduğu itirazlarının dinlenmediğini belirterek kararın kaldırılmasını ve müvekkili şirket lehine kesin mühlet verilmesini talep ve istinaf etmiştir.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle 7101 sayılı Kanun ile değişik İİK'nın 285 ve devamı maddeleri gereğince geçici mühlet ve akabinde kesin mühlet kararı verilerek konkordatonun tasdikine ilişkindir. 2004 sayılı İİK'nın 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada iflasa tabi olan borçlu için, İİK'nın 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki, iflasa tabi olmayan borçlu için yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, davacı şirketin muamele merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde açıldığı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde davacı vekilinin konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır. Dosya kapsamından, davacı şirket hakkında 01/11/2019 tarihinde geçerli olmak üzere üç ay süre ile geçici mühlet kararı verildiği, sonrasında 01/02/2019 tarihinden başlamak üzere geçici mühletin iki ay daha uzatıldığı, 7226 sayılı Yasa uyarınca mühlet süresinin durması dikkate alınarak 26/06/2020 tarihli duruşmada borçlu şirketin kesin mühlet talebinin reddine karar verilerek geçici mühletin kaldırıldığı, iflas yönünden ise dosyanın tefrik edildiği anlaşılmaktadır. 06/12/2019 tarihli komiser heyeti raporunda; davacı şirketin halihazırda faal durumda bulunduğu ve faaliyetlerini kesintisiz bir şekilde sürdürdüğü; davacı şirketin konkordato ön projesinin hazırlanmasına esas aldığı 31/08/2019 tarihli kaydi ve rayiç değer bilançolarına göre mevcut ve alacaklarının borçlarını fazlasıyla karşıladığı, borca batık halinin bulunmadığı, bununla birlikte davacı şirketin bilançolarında gözükmeyen grup şirketlerine kefaletinden kaynaklanan icra takibi (tedbir, haciz, satış vb.) aşamalarındaki rehinli borçları nedeni ile borçlarını vadelerinde ödeyemediği, ayrıca rayiç değerlere göre borca batıklık durumunun beklenmekte olan bilirkişi raporu ve kefalet borçları ile ilgili cevabi yazıdan sonra değerlendirileceği; davacı şirketçe hazırlanan konkordato ön projesinin sadece vade teklifi içerdiğinin belirtilmesi karşısında mühlet içerisinde faiz işleyecek olan rehinli borçlar için işleyecek faizler dikkate alınmayarak kurgulanması ve borç tasfiye hesaplarının da bu şekli ile yapılması nedeni ile çelişkili bulunduğu, ayrıca ön proje ile birlikte sadece adi alacaklılara yönelik ayrıntılı ödeme planı sunulması karşısında rehinli alacaklara yönelik ayrıntılı ödeme planı sunulmamasının önemli bir eksiklik olarak göze çarptığı, öte yandan ön projenin İİK m.308/h maddesi ile düzenlenen rehinli alacaklılarla müzakere ve borçların yapılandırılması teklifini de içermediği, bu durumun rehinli alacak miktarının çok yüksek olması karşısında önem arz ettiği; davacı şirketçe hazırlanan konkordato ön projesinde borç tasfiyesi için yaratılacak kaynakların şirketin faaliyetinin devamı esasına bağlı olarak elde edilecek faaliyet gelirleri ve sermaye artırımı ile kefil olunan asıl borçlu şirketin ödeme taahhütlerine dayandırıldığı, ayrıca alternatif kaynak yöntemi olarak sat-geri kiralama yönteminin gösterildiği; bu kaynaklar yönünden yapılan incelemelerde, şirketin faaliyetinin devamı esasına dayanan kaynak yönünden sağlıklı bir görüş bildirebilmek açısından faaliyetlerin izlenmesi gerektiği, bununla birlikte geçmiş dönem verilerine göre hedeflenen satış tutarlarının ulaşılabilir seviyede bulunduğu, ancak sıkı bir maliyet ve gider planlaması ile tasarruf tedbiri alınmadığı sürece ön görülen maliyet ve gider tutarlarına ulaşmanın ise kolay gözükmediği, ayrıca bu kaynak kaleminin miktar yönünden toplam kaynaklar arasında önemli bir yer teşkil etmediği; sermaye artışı yolu ile elde edilmesi öngörülen kaynağın uzun vadeli oluşu ve somut kaynaklara dayanmaması nedeniyle soyut olarak nitelendirilebileceği; ödeme taahhütlerine dayanarak elde edilmesi ön görülen kaynağın halihazırda asıl borçlarını ödeyememiş olan taahhüt veren şirketlerin ilerleyen dönemlerde ödeme sıkıntısını aşıp aşmayacağının salt bu şirketlerin bilançolarına göre tespitinin ve öngörülmesinin mümkün bulunmaması ve de teminat niteliği taşıyan somut kaynağa dayanmaması nedeniyle soyut olarak nitelendirilebileceği; alternatif kaynak yöntemi olarak gösterilen sat-geri kiralama yönteminin ise ayrıntılı detay ve dayanaklarının sunulmaması nedeniyle izaha muhtaç olduğu belirtilmiştir. Komiser heyeti 11/03/2020 tarihli raporunda; davacı şirketin güncel (en son tarihli) bilançosu üzerinden görevlendirilen bilirkişiler tarafından tespit edilen değerler referans alınarak hazırlanan 31/01/2020 tarihli rayiç değer bilançosu ile davacı şirketin ön projedeki kefalet / ipotek borçları ile ilgili bilgi ve beyanları ile gelen yazı cevaplarına göre ''... A.Ş 'ne olan kefalet borcunun düzeltilmiş şekliyle" tespit edilen güncel kefalet / ipotek borçlarına göre davacı şirketin 78.308.908,46 TL borca batık durumda olduğu; mevcut durumda yani güncel mali veriler ışığında ve mahkemece alınan bilirkişi raporu içeriğine göre davacı şirketin ... firmasına herhangi bir kefalet borcunun bulunmadığı yönündeki beyan ve itirazının miktarı dışında borca batıklık haline herhangi bir etkisinin bulunmadığı, zira bu beyan ve itirazların kabulü halinde dahi şirketin 60.308.908,46 TL borca batık durumda olmaya devam edeceği; rapor içerisinde açıklanan gerekçelerle davacı şirketin bilirkişi raporlarındaki değer tespitlerine yönelik itirazları karşısında, alınan ilk bilirkişi raporlarına itiraz edilmediği de gözetilerek yeni bir bilirkişi ataması yapılmasına gerek olmadığı; rapor içerisinde açıklanan gerekçelerle davacı şirketin mahkemece alınan bilirkişi raporuna itiraz dilekçesindeki -kıymetlerinin takdiri gereken son derece değerli objeler / tablolar bulunduğu, tespit olunan bir kısım kefalet borçlarının gerçek olmadığı- yönündeki beyanlarından davacı şirket yetkililerinin 08/11/2019 tarihli ilk toplantıda kendilerine yazılı olarak verilen bilgi ve talimatlardan 8, 17 ve 19 no.lu bilgi ve talimatlara aykırı davrandığının anlaşıldığı; ayrıca davacı şirketin bu aşamada borca batıklık yönünden reddettiği kefalet borcunun ön projede kendisi tarafından beyan edilmiş olması ve bu aşamaya kadar kabul edilmiş olması nedeniyle konkordato sürecinde gerçek olmayan bir borç ikrarı olarak nitelendirilebileceği, davacı şirketin basiretli tacir gibi davranma ve özen borcuna aykırı hareket ettiği; geçmiş dönem verileri de göz önünde bulundurulduğunda mevcut işleyişte davacı şirketin ön gördüğü satış bedellerine ulaşması mümkün gözükse de kar hedeflerine ulaşmasının mümkün gözükmediği, ticari faaliyetlerine ilişkin planlanan nakit akışları sağlamasının bu haliyle zor olduğu; bu aşamada davacı şirketin kendi kaynakları ve faaliyetleri ile tüm borçlan ödemesinin mümkün olmaması, asıl borçlularca kefalet borçlarına ilişkin henüz bir ödemenin gerçekleştirilmemesi, uzun vadeli ödeme taahhütleri ile sermaye artırımına dayanak somut bir kaynağın halen gösterilmemiş olması, rehinli alacaklar için işleyen faizler nedeniyle borç yükünün sürekli artıyor olması ve davacı şirketin kendi kaynaklarındaki yetersizlik karşısında projenin başarısının mutlak olarak dış kaynaklara muhtaç olması nedenleriyle var olan veriler ışığında konkordato ön projesinin başarıya ulaşma ihtimalinin açıkça bulunmadığının anlaşıldığı belirtilmiştir. Davacı şirket bu rapordan sonra 17/03/2020 tarihli revize proje sunmuştur. Revize projenin değerlendirilmesi için alınan 25/03/2020 tarihli Komiser heyeti raporunda; davacı şirketin borca batıklık durumunun kendi bilançolarını grup şirketleri olan ... A.Ş ve ... A.Ş bilançoları ile konsolide edilmek suretiyle belirlenmesi yönündeki talebinin şirketler arasında doğrudan herhangi bir sermaye ilişkisinin (bağlı ortaklık, iştirak vb.) bulunmaması nedeniyle TFRS'ye aykırı olduğu, dolayısı ile bilançoların konsolide edilmesinin ve borca batıklığın bu şekli ile hesaplanması mümkün olmadığı; davacı şirketin borçlarının tasfiyesi için sahip olduğu tek mal varlığı olan ve faaliyet konusunu oluşturan otelin satışı/geri kiralanması üzerine kurgulamış olduğu revize projenin başarıya ulaşma ihtimalinin rapor içerisinde açıklanan gerekçelerle projede ön görülen satış bedelinin mahkemece yaptırılan değer tespitine oranla oldukça yüksek bir tutarda hesaplanmış olması karşısında kuvvetle muhtemel gözükmediği; davacı şirketin revize projesinde otel satışına alternatif olarak açıkladığı borç tasfiye planının-ipotek/kefalet borçlarının asıl borçlu ve/veya grup şirketlerince ödenmesi-kendi kaynakları ile ilgili olmaması ve üçüncü kişilerin kaynaklarına ya da konkordato projelerinin başarı ihtimallerine dayanması nedeni ile değerlendirme olanağının bulunmadığı belirtilmiştir. Komiser heyeti 25/06/2020 tarihli raporunda; davacı şirketçe alınan uzman görüşünün önceki görüşlerinde herhangi bir değişiklik yaratmadığı, davacı şirketin projesinin başarı ihtimalinin yönetim yapılan ve aynı borçlara kefalet ve ipotek yükümlülükleri gözetilerek grup şirketler ile birlikte değerlendirilmesinin rapor içerisinde açıklanan gerekçelerle mümkün bulunmadığı; davacı şirketin 31/01/2020 tarihli bilançosu ve mahkemece alınan bilirkişi raporları ile davacı şirketin ön projedeki kefalet/ipotek borçlan ile ilgili bilgi ve beyanlar ile gelen yazı cevaplarına göre tespit edilen kefalet/ipotek borçlarına göre davacı şirketin rayiç değerlerine göre 76.853.158,46 TL borca batık durumda olduğu, davacı 21.06.2020 ve 24.06.2020 tarihli beyanları esas alındığında dahî ... Ticaret Anonim Şirketi’nin borca batıklık haline bir etkisinin bulunmadığı, bu haliyle davacı şirketin kaydi değer bilançosunda borca batık olmadığı, ancak rayiç değerlerine göre -17.901.039,01 TL borca batık durumda olmaya devam edeceği; bir önceki cümlede geçen hesaplamada ... ve ... Şirketlerine olan borçlar hariç hesaplama yapıldığı, diğer taraftan ...Anonim Şirketi’nin mahkeme ve heyete gerçek borçları konusunda çelişkili beyanda bulunduğu; davacının dava dilekçesi, makul güvence raporu ve son uzman görüşü raporunda beyan ettiği borç listesinde ... AŞ’ye önce 28.748.000 TL sonra 31.219.923,01 TL borcu olduğunu beyan ettiği, son dilekçede ise bu şirkete borcunun çekişmeli olduğunu ve sadece 500,000 TL olduğunu beyan ettiği; davacının dava dilekçesi ile makul güvence raporunda ... Şirketine 18.000.000 TL kefalet borcu olduğunu beyan ettiği, son dilekçesinde ise ... Şirketine borcu olmadığını beyan ettiği, ... Anonim Şirketi’nin bu şirketten borcu olmadığına dair bir yazıyı da ibraz etmediği; ... Anonim Şirketi’nin konkordato talebinde borçların asıl sorumlusu olan ... A.Ş.’nin ödeme taahhüdü bulunduğu da dikkate alınarak asıl borçlular Belçika merkezli ..’nin ve .... AŞ’nin olası rücu durumunda ...Anonim Şirketi’nin mali durumunu etkisi üzerinde hususi olarak durulduğunu ve bu iki asıl borçlunun malvarlığı bilgilerinin dosyada da mevcut olan toplantı tutanağında kayıt altına alındığını, asıl borçluların malvarlığının ... Ticaret Anonim Şirketi borçları ile konsolide edilmesi adına yapıldığını, oysaki bu rapor tarihi itibariyle de asıl borçlularla ilgili mali belge yazılı olarak talep edilmiş olmasına rağmen mahkemeye iletilmediğini; borçtan birlikte sorumlu olan diğer şirketler bakımından ise aralarında kefalet ilişkisi olmadığından ...Ticaret Anonim Şirketi’nin herhangi bir rücu imkanı olmadığı, tek rücu imkanı olan asıl borçlular ...’nin ve ...AŞ’nin mali durumunun ise tüm taleplere rağmen açığa kavuşturulmadığı; 17/03/2020 tarihli revize projede bahsedilen hisse / otel satış ile ilgili herhangi bir somut gelişme bulunmaması, her ne kadar yaratılacak kaynak açısından önemli bir payı olmasa da şirketin faaliyetlerinin durmuş olması nedeniyle herhangi bir ilave kaynak yaratamıyor durumda olması ve davacı şirket tarafından yeni bir revize proje sunulmamış olması nedenleriyle revize projenin başarıya ulaşma ihtimalinin bulunmadığı yönündeki görüşlerinde değişiklik olmadığı belirtilmiştir. İİK 289. maddesinde, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde borçluya 1 yıllık kesin mühlet verileceği düzenlenmiştir. Borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimali "konkordatonun başarı şansı" kavramı altında ifade edilmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. (Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku -Av. Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt) İİK'nın 292/1.a ve b bentleri uyarınca konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyor veya borçlunun malvarlığının korunması için iflasın açılması gerekiyorsa, komiserin raporu üzerine mahkemece kesin mühletin kaldırılarak, konkordato talebinin reddine ve şartları varsa ve borçlu iflasa tabi ise borçlu şirketlerin iflasına karar verilmesi gerekir. Somut olayda, davacı taraf ön projesinde, borçlarının 3.853.688,00 TL, kefalet borçlarının 706.113.365,99 TL olmak üzere toplam 709.967.054,29 TL olduğunu belirtmiş, borç ödeme kaynağı olarak yaklaşık 15.750.000,00 TL ticari faaliyetlerinden elde edilecek gelir, 46.000.000,00 TL sermaye artırımı gösterilmiş, ayrıca 644.000.000,00 TL'nin ise asıl borçlular olan yurt dışında mukim ... ile yurt içinde mukim ....AŞ adlı şirketlerce ödeneceği belirtilmiştir. Görüldüğü üzere borçlu şirketin konkordato projesinde en önemli kaynak; asıl borçluların, borçlarını ödemelerine dayanmaktadır. Adı geçen şirketlerce ödeme taahhütleri sunulmuşsa da, ödemelerin herhangi bir teminata dayanmadığı gibi, komiser heyeti raporunda da belirtildiği üzere bu borçlar nedeniyle davacı şirket aleyhine takip başlatılması asıl borçluların ödeme sıkıntısı içerisinde olduğunu gösterdiği gibi, mühlet içerisinde asıl borçluların ödemesi ile ilgili herhangi bir bilgi ve belgede sunulmadığından, bahsedilen kaynağın somut verilere dayanmadığı anlaşılmaktadır. Diğer yandan sermaye artırımı yönünden de, hangi kaynaklarla nasıl sağlanacağı yönünde somut veri bulunmamaktadır. Bununla birlikte borçlu şirket revize projesinde, davacı şirketin borca batıklık durumunun borca kefil olan grup şirketleri ... A.Ş ve ... A.Ş bilançoları ile birlikte konsolide edilerek değerlendirilmesini talep etmiş, bu halde anılan şirketlerin kefalet borcunu ödeyeceğini ve müvekkili şirketin borca batık olmayacağını ileri sürmüş, ayrıca şirketin tek faaliyet konusu olan otelin satılıp tekrar kiralanarak faaliyetine devam edeceği ile hisse satışı yapılacağı öngörülmüştür. Davacı şirketin sunduğu revize projesi ve dosya kapsamına göre, borçlu şirketin konkordato teklifine dayanak borçların önemli bir kısmı, borçlu dava dışı şirketlerin borçlarına kefil olmalarından kaynaklanmaktadır. Asıl borçlu ve kefillerinin konkordato taleplerini aynı dilekçede birleştirilmesi mümkün olmakla birlikte, konkordatonun tasdiki için gerekli koşulların her bir borçlunun şahsında gerçekleşmesi gerekir. Kefil, mahkemeye sunacağı konkordato ön projesinde kefalet borcunu hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, ödemelerin yapılması için mevcut mallarını satıp satmayacağını, kefalet borcu ödemesini yapabilmek için gerekli mali kaynağı nasıl sağlayacağını açıkça belirtmelidir. (Yeni Konkordato Hukuku, Editör Selçuk Öztek, 2. Baskı, sh. 148)Buna göre konkordatonun tasdiki için gerekli koşulların her bir borçlunun şahsında gerçekleşmesi gerektiğinden, kefalet borcunun, diğer dava dışı kefil şirketlerce ödenmesine dair teklif, konkordato tasdiki için gerekli şartların her bir borçlunun şahsında gerçekleşmesi ilkesi ile bağdaşmayacaktır. Kaldı ki bu yöndeki proje, anılan şirketlerden bağımsız bir konkordato projesi olmayıp, kendine özgü konkordato tedbiri ve hedefi içermediği, tamamen anılan şirketlerin borçları ödeme ihtimaline dayandırıldığı görüldüğünden, konkordato kurumunun amacı ile de bağdaşmayacaktır. Ayrıca şirketin tek faaliyet konusu olan otelin satılıp tekrar kiralanarak faaliyetine devam edeceği öngörülmüş, buna ilişkin 908.685.000,00 TL satım bedeli öngörülen teklif sunulmuştur. Ancak belirtilen bedelin, alınan bilirkişi raporunda tespit edilen bedel (yaklaşık 595.000.000,00 TL) ile komiser heyetince alınan bilirkişi raporunda tespit edilen (yaklaşık 535.000.000,00 TL) bedelin çok üzerinde olması ve yaşanan pandemi süreci dikkate alındığında sözkonusu bedelden satılmasının olanaklı olmadığı, bilirkişi raporu ile komiser heyetince alınan bilirkişi raporunda belirtilen bedelden satılması halinde ise, şirketin borçlarını karşılamaya yetmeyeceği ve ilave kaynak gerekeceği, şirketin mevcut faaliyeti ile de ilave kaynak yaratmasının mümkün olmadığı görülmektedir. Kaldı ki belirtilen teklifin herhangi bir maddi teminatı bulunmayıp soyut olduğu ve bahsedilen satış ile ilgili herhangi bir gelişme de olmadığı gözetildiğinde, bu yönden de projenin başarı ihtimali bulunmamaktadır. Yine revize projede belirtilen hisse satışının da herhangi bir maddi teminatı bulunmayıp soyut olduğu ve bahsedilen satış ile ilgili herhangi bir gelişme de olmadığı görülmektedir. Tüm bunlardan borçlu şirketin konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip olmadığı, dava dışı diğer kefil şirketlerin borcu ödemesine yönelik projenin kendine özgü konkordato tedbiri ve hedefi içermediği, öte yandan borçlu şirketin projesinde ... ve ... olan kefalet borçlarını belirtmesine rağmen, sonradan bu borçların olmadığını ileri sürmesinin dürüstlükle bağdaşmadığı gibi komiser talimatlarına aykırılık teşkil ettiği, yine davacı şirketin menkullerle ilgili kıymet takdiri raporlarına itiraz etmemesine rağmen ve aktifler arasında da göstermediği ancak yargılama sırasında oteldeki objelerin/tabloların değerinin belirlenmediğine yönelik itirazının yerinde olmadığı gibi, komiser talimatlarına da aykırılık teşkil edeceği gözetildiğinde mahkemece geçici mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle geçici mühlet kararının kaldırılarak, konkordato talebinin reddine dair verilen karar, özellikle istinaf yoluna başvuran taraf gözetildiğinde yerinde olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 91,10 TL başvuru harcı + 162,10 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 253,20 TL harcın, Davacı tarafından peşin yatırılan 203,00 harçtan mahsubu ile bakiye 50,20 TL harcın davacı tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile 2004 sayılı İİK’nun 293/2 mad gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.21.01.2021

(www.corpus.com.tr)