Davacı ... vekili, evlilik birliği içinde edinilen taşınmaz nedeniyle 10.000,00 TL alacağı davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 14.01.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile talep miktarını artırarak toplam 234.057,23 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile, 233.114,26 TL değer artış payı, 903,97 TL katılma alacağı olmak üzere toplam 234.017,53 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK m. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı ve değer artış payı alacağı isteğine ilişkindir.
Değer artış payı alacağı; eşlerden birinin diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun karşılık almaksızın esaslı katkıda bulunması durumunda, tasfiye sırasında bu malda meydana gelebilecek değer artışı için katkısı oranında sahip olduğu alacak hakkıdır (4721 sayılı TMK m. 227). Denkleştirme (TMK m. 230) hariç, tasfiyeye konu malvarlığında katkı tarihine göre değer kaybı söz konusu ise, katkının başlangıçtaki değeri esas alınır (TMK m. 227/1). Böyle bir malın daha önceden elden çıkarılmış olması halinde hakim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler (TMK m. 227/2). Değer artış payı alacağı talep edebilmek için, parasal ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunulmalıdır.
Artık değere katılma alacağı ise; eklenecek değerlerden (TMK m. 229) ve denkleştirmeden (TMK m. 230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK m. 219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK m. 231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK m. 236/1). Katılma alacağı Yasa'dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.
Kişisel mallar, TMK 220. maddesinde ''1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,/ 2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,/ 3. Manevî tazminat alacakları,/ 4. Kişisel mallar yerine geçen değerler.'' olarak belirtilmiştir.
Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK'nun m. 222).
Somut olaya gelince; eşler, 31.05.2001 tarihinde evlenmiş, 08.11.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 22.06.2015 kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK m. 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM m. 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın m. 10, TMK m. 202). Tasfiyeye konu 437 ada 16 parsel 4 nolu bağımsız bölüm eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 23.05.2005 tarihinde satın alınarak, davalı eş adına tescil edildiği anlaşılmıştır. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK m. 179).
Yukarda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede;
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, mahkemece taşınmazın alınmasında davalı kadının banka hesabında bulunan paranın kişisel mal olduğu varsayılıp bu paranın kullanıldığı kabul edilerek alacağa karar verildiği anlaşılmaktadır.. Mal rejimin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan mal kanunen kişisel maldır (TMK m. 220). O halde, öncelikle mahkemece, davalı kadın adına olan birikim hesabının açıldığı tarihten itibaren hesap hareketleri getirtilerek banka hesabında bulunan paranın kişisel mal olup olmadığının tespit edilmesi gerekir (TMK m. 220, 223); daha sonra yukarda açıklanan Dairemiz'in ilkeri ve esaslara göre, tasfiyeye konu taşınmazın edinilmesinde kullanılan paranın kişisel mal ve/veya edinilmiş maldan hangisinden karşılanmak suretiyle karşılandığının belirlenerek, taşınmazın tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri uzman bilirkişi tarafından tespit edilerek alacağın hesaplanması gerekirken delillerin hatalı ve eksik değerlendirilmesi ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarda 2. bentte gösterilen sebeplerle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA; davalının diğer temyiz itirazlarının yukarda 1. bentte gösterilen sebeplerle reddine, ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine istek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine, 19.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.