I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, başvurucunun bir dernek faaliyeti kapsamında katıldığı bir etkinliğin terör örgütüne üye olma suçundan mahkumiyetinde delil olarak kullanılması nedeniyle örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/11/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bolüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. 2017/37761 numaralı bireysel başvuru dosyasının konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2017/37725 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2014/37725 numaralı dosya üzerinden yürütülmesine ve diğer başvuru dosyasının kapatılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu 1990 doğumlu olup olayların meydana geldiği tarihte Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Öğrencidir.
10. Başvurucu, DHKP/C terör örgütüne üye olma suçunu işlediği gerekçesiyle 3/6/2011 tarihinde gözaltına alınmıştır. Daha sonra tutuklanması için sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğince 6/11/20Î0 tarihinde serbest bırakılmıştır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 10/3/2011 tarihli iddianamesiyle DHKP/C terör örgütüne üye olma, terör örgütü propagandası yapma ve 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etme suçlarından başvurucu hakkında kamu davası açılmıştır.
11. (Kapatılan) İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 15/3/2013 tarihinde, başvurucunun DHKP/C terör örgütüne üye olma suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezasıyla mahkûmiyetine hükmetmiştir. Mahkeme, başvurucu hakkında terör örgütü propagandası yapma ve 2911 sayılı Kanun’a muhalefet etme suçlarından ise kovuşturmasının ertelenmesine karar vermiştir.
12. Mahkeme gerekçeli kararında, iddianame ile sanık savunmalarını ve esas hakkında mütalaayı özetlemiş; ardından etkin pişmanlıktan yararlanan bazı sanıkların savunmaları ve gizli tanık beyanları kapsamında Kocaeli Öğrenci Gençlik Derneğinin (Dernek) Halk Cephesine bağlı olarak faaliyet yürüttüğünü. Halk Cephesinin ise terör örgütü DHKP/C’ye bağlı bir yapılanma olduğunu belirtmiştir.
13. Gerekçeli kararda Mahkeme, etkin pişmanlıktan yararlanan bazı sanıkların başvurucu hakkındaki beyanlarına da yer vermiştir. Bu kapsamda;
i. Sanık D.S., bir tarihte başvurucu ile okul notlarını almak için görüştüğünü, Demeğe gitmediğini ama başvurucunun kendisiyle Dernek adına görüşmek istediğini ve T.T.nin daha önce söylediği sözlere benzer ifadeler kullandığını ancak bu ifadeleri tam olarak hatırlamadığım beyan etmiştir. Ayrıca D.S. başvurucu ve G.nin o tarihlerde Dernekte etkin bir konumda olduklarını ve yapılan her türlü eylemi takip ettiklerini, başvurucunun hukuk fakültesi öğrencisi olduğunu, bu nedenle başvurucuya bazı sorular sorduğunu, bir eyleme başvurucu ve diğer sanıklarla birlikte katıldığım İfade etmiştir.
ii. Sanık G.K. yapılan eylemler ve çalışmalar sırasında yeni elemanlar kazandıklarım, bu kapsamda başvurucu ve diğer bazı sanıkların da eylemlere katılmaya ve Demeğe gelip gitmeye başladığını beyan etmiştir.
iii. Sanık D.B. gitmiş olduğu Dev-Genç şenliğinden geldikten sonra başvurucu ile tanıştığını, başvurucunun D.S.nin arkadaşı olduğunu ve hukuk okuduğunu bildiğini, katıldığı bir kamptan sonra bir daha faaliyetlerde yer almamaya karar verdiğini ve bunun bilgisini başvurucuya da verdiğini ifade etmiştir.
iv. Sanık B.Ç. başvurucuyu tanıdığım ancak kendisiyle samimiyetlerinin olmadığını, başvurucunun hukuk fakültesinde okuduğunu bildiğini ve başvurucu ile internetteki bir haber hakkında telefonda görüştüklerini beyan etmiştir.
v. Sanık Y.E. kendisini eylemlere E.S., K. ve M. isimli şahısların yönlendirdiğini, başvurucunun yönlendirmediğini ifade etmiştir.
14. Mahkemenin başvurucu hakkındaki mahkûmiyet gerekçesi ise şu şekildedir:
"Sanıklar [E.S.K.], [T.T.], [M.A.], [R.Ç.], [Z.D], [S.K], [Y.E.], [N.A.], [G.U.], Hakan Yılmazöz, [M.B.], [B.Ç.], [M.D.] ve [A.A.nın] üzerine atılı terör örgütü üyesi olma suçunu, Kocaeli Öğrenci Gençlik Derneği adıyla yasal olarak faaliyette bulunur gözüken derneğin yukarıdaki anlatılan beyanlarla terör Örgütü DHKP-C'ye bağlı olarak faaliyette bulunan Halk Cephesi adına faaliyette bulunduğunun anlaşılması. sanıkların da hu derneğin mensubu olarak terör örgütü adına faaliyette bulunmuş olması.,,"
15. Temyiz incelemesi sonucunda başvurucu hakkında terör örgütüne üye olma suçu yönünden verilen mahkûmiyet hükmü, Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından 25/5/2017 tarihinde onanarak kesinleşmiştir.
16. Başvurucu, Yargıtay ilamından 19/10/2017 tarihinde haberdar olduğunu belirtmiştir.
17. Başvurucu 3/11/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk normları için bkz. Metin Birdal [GK], B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§28-39.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 3/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, üyesi olmadığı ancak zaman zaman uğradığı bir derneğin barışçıl bir etkinliğine katılmasının terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet hükmünde delil olarak kullanılması nedeniyle örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
21. Anayasa’nın "Dernek kurma hürriyeti" kenar başlıklı 33. maddesinin ilgili fıkraları şöyledir:
“Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir.
…
Dernek kuma hürriyeti ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir.
Dernek kurma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak sekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.
Dernekler, kanunun öngördüğü hallerde hâkim kararıyla kapatılabilir veya faaliyetten alıkonulabilir... ”
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969,18/9/2013, § 36). Bu kapsamda başvurucunun şüpheden uzak hiçbir delil bulunmamasına rağmen yetersiz gerekçeyle mahkûmiyetine hükmedilmesinin adil yargılanma, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakları İle suç ve cezaların kanuniliği ilkesini ihlal ettiği iddiaları örgütlenme özgürlüğü bağlamında incelenecektir,
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğum karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
24. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Bu doğrultuda bir ecza yargılamasında isnat edilen suçun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi. İlkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Yılmaz Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45; krş. Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428,17/7/2018, § 65).
25. Bununla birlikte eldeki başvuruya konu olayda başvurucunun bazı dernek faaliyetlerine katılmış olması onun örgüt üyeliği suçuna ilişkin yargılamasında delil olarak kullanılmıştır. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin mahkûmiyet kararlarında delil olarak kullanılması, bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükler üzerinde caydırıcı etki yaratabilir ve dolayısıyla bu da Anayasa Mahkemesinin ilgi alanındadır (Metin Birdal §§ 47,48).
26. Bu nedenle somut olayda bazı dernek faaliyetlerine katılmış olmasının terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet hükmünde delil olarak kabul edilmesiyle başvurucunun örgütlenme özgürlüğüne bir müdahalede bulunulduğu kabul edilmiştir.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
27. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 33, maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel kak ve hürriyetler. ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz ’'
28. Sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde Öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasamın 33. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
29. Müdahaleye dayanak olan 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunumun 220. ve 314, maddelerinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
30. Başvuruya konu müdahalenin Anayasa’nın 33. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı anlaşılmıştır.
iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Demokratik Toplumda Örgütlenme Özgürlüğünün Önemi
31. Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kendilerini temsil eden kolektif bir oluşum içinde bir araya gelme özgürlüğünü ifade etmekte olup bu özgürlük bireylere topluluk hâlinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkânı sağlamaktadır. Örgütlenme özgürlüğünün temeli, hiç kuşkusuz ifade özgürlüğüdür. İfade özgürlüğü düşünceyi korkmadan, engellenmeden açıklama ve yayma özgürlüğünün yanı sıra bu düşünceler çerçevesinde örgütlenme, kişi toplulukları oluşturma hakkını da kapsamaktadır. Demokrasilerde vatandaşların bir araya gelerek ortak amaçları izleyebileceği örgütlerin varlığı sağlıklı bir toplumun önemli bileşenidir {Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014 §§ 30-32; Hint Aseei Hayvanları Koruma ve Geliştirme Derneği ve Hikmet Neğuç, B. No: 2014/4711, 22/2/2017, §§ 41,42; Ahmet Parmaksız [GK], B. No: 2017/29263, 22/5/2019, §§ 70-72).
(2) Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
32. Temel hak ve özgürlüklerin koruması altında bulunan bir eylemin terör Örgütüne üye olma suçunun mahkûmiyetinde delil olarak kullanılması suretiyle temel hak ve özgürlüklere yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (zorunlu toplumsal ihtiyaç testine ilişkin açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 51, 53-55, 57; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Ferhat Üstündağ, §§ 45, 46; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §51).
(3) Terör Örgütüne Üye Olma Suçu Bağlamında Yarışan Değerler Arasında Denge Kurulması
33. Terör örgütüne üye olma suçu: Örgüt üyesi hatta örgüt, henüz bir suç işlememiş olsa dahi Örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin Birdal, §§ 60, 61).
34. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Dolayısıyla başvurucu hakkında isnat edilen terör örgütünün üyesi olma suçunun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır {Metin Birdal § 47; ayrıca bkz. Yılmaz Çelik, § 45; krş. Ferhat Üstündağ, § 65), Bundan başka bir ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas alınabileceği meselesi de esas itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışındadır (Türk ceza muhakemesi hukuku uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için bkz. Metin Birdal, §§ 67-71).
35. Bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca terör örgütüne üye olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının o kişinin terör Örgütüyle olan bağlarını ortaya koyması gerekir. Henüz ceza kanunlarında tanımlanan bir suçu İşlememiş olsa bile bir terör örgütü ile örgüt üyeliği olarak kabul edilecek kuvvette bir bağın varlığının araştırılması bireylerin sahip olduğu fikirlerin, bağlı oldukları toplumsal grupların ve ideolojilerinin, davranışlarının anlamlarının ve bunların altında yatan saiklerin de değerlendirilmesini gerektirebilir. Böyle bir değerlendirmenin örgütlere üye olmak, toplantılara katılmak veya düşünce açıklamaları yapmak gibi kişilerin anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan eylemlerini de kapsadığı durumlarda başta ifade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere temel haklar üzerinde ciddi bir baskı oluşturabilecek niteliği olduğu açıktır {Metin Birdal, §§ 63,64).
36. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet kararlarının delili olarak kullanılmasının temel haklar üzerinde yaratacağı caydırıcı etki nedeniyle -devletin toplumu terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı korumak şeklindeki pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak- insanların terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir denge kurulmalıdır {Metin Birdal, § 65).
37. Söz konusu dengenin sağlandığının kabul edilebilmesi için derece mahkemelerinin kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerini terör örgütünün üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet kararlarında delil olarak kullanılmalarının zorunlu bir ihtiyacı karşıladığım göstermeleri gerekir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurulardaki denetimi temel haklara bu şekilde yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı karşıladığının ilgili ve yeterli bir gerekçeyle gösterilip gösterilemediği ile sınırlı olacaktır {Metin Birdal, § 72).
38. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruda başvurucunun örgütlenme özgürlüğüne yapılan müdahalelerin gerçekten toplumsal bir ihtiyaca karşılık gelip gelmediği sorusuna cevap bulacaktır.
39. Anayasa Mahkemesi başvurucu tarafından sunulan bilgi ve belgeler ile derece mahkemelerince başvurucunun mahkûm edilmesi için benimsenen gerekçeleri yukarıda yer verilen ilkeler uyarınca bir bütün olarak incelemiştir.
40. Somut olayda terör örgütüne üye olma suçundan Mahkemece verilen mahkûmiyet hükmünde başvurucunun Halk Cephesi adına Dernekte faaliyette bulunmasına dayanıldığı görülmektedir. Ancak başvurucunun söz konusu Dernek kapsamındaki faaliyetlerinin ne olduğu, faaliyetleri ne zaman gerçekleştirdiği, bunların barışçıl olup olmadığı, konusu, içeriği veya terör örgütü propagandasına dönüşüp dönüşmediği gibi hususlar Mahkemece gerekçede açıklanmamıştır.
41. Bu kapsamda Mahkeme; başvurucunun terör örgütünün hiyerarşik yapısına dâhil olduğunu gösteren delilleri birlikte inceleyerek temel haklar kapsamında kalan her bir delili terör örgütünün amacı, niteliği, bilinirliği, kullandığı şiddetin türü ve yoğunluğu ile somut olayın ilgili diğer koşullarını dikkate alarak değerlendirmemiştir. Mahkeme, başvurucunun temel hakları kapsamında bulunan faaliyetlerinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyamamış; böylece Örgütlenme özgürlüğü üzerinde haksız bir caydırıcı etki oluşturmuştur. Bu bağlamda Mahkeme, başvurucunun şikâyete konu eylemlerinin mahkûmiyet hükmünde delil olarak kullanılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterememiştir.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 33. maddesinde güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
43. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin İlgili kısmı şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir...
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak İçin yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir. "
44. Başvurucu; ihlal tespiti, yargılamanın yenilenmesi ve tazminat ödenmesine karar verilmesi taleplerinde bulunmuştur.
45. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir GGK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018). Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte İhlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (AligülAlkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506. 7/11/2019).
46. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden İhlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya İşlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
47. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül A ikaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66,67).
48. Başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetinin zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık gelmediği ve dolayısıyla demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı, örgütlenme Özgürlüğünü ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu nedenle başvurucunun örgütlenme özgürlüğünün ihlalinin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
49. Bu durumda örgütlenme özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama İse 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, Öncelikle ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere (kapatılan) İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250. madde ile görevli) (E.2011/46, K.2013/54) dosyalarının devredildiği mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
50. Başvuruda Örgütlenme özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu ve bunun yeterli bir giderim sağladığı sonucuna varıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
51. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 515 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.515 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir,
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Örgütlenme özgürlüğünün İhlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 33. maddesinde güvence altına alınan örgütlenme Özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin örgütlenme özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere (Kapatılan) İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250. madde ile görevli) (E.2011/46, K.2013/54) dosyalarının devredildiği mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 515 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.515 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten Ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
3/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.