1- Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.12.1992 tarih ve 1/5 ve Ceza Genel Kurulu'nun 24.03.1998 gün ve 51/106 sayılı kararlarında açıklandığı üzere; kambiyo senetlerinde yapılan sahteciliğin resmi belgede yapılmış sayılabilmesi için, ilgili kambiyo senedinin Türk Ticaret Kanununda öngörülen bütün unsurlarını taşıması gerekir. Aksi takdirde yasal unsurları taşımayan bir kambiyo senedinde sahtecilik yapılması halinde fiil, özel belgede sahtecilik suçunu oluşturacaktır. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 688. (6102 sayılı Kanunun 776.) maddesinin 6. fıkrası uyarınca senet metninde bulunması gerekli zorunlu unsurlarının bulunmaması halinde senedin özel belge niteliğinde olacağı, dosyada mevcut suça konu bono incelendiğinde, bononun hamiline düzenlenmiş olduğu, Ticaret Hukukumuzda bononun hamiline düzenlenmesinin mümkün olmadığı ve kimin emrühavalesine düzenlendiğinin belirtilmesi gerektiğinden suça konu bononun zorunlu unsurlarının bulunmadığının anlaşılması karşısında; eylemin özel belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı gözetilmeden karar verilmesi,
2- Sanık hakkında, katılan ... adına sahte bono düzenlettirerek icra takibi başlattığının iddia ve kabul edildiği olayda, söz konusu bono için icra takibi başlatan avukat ...’in tanık olarak alınan ifadelerinde, bono aslı ile hakkında beraat kararı verilen ... tarafından kendi adına çıkarılan vekaletname aslının kargo yolu ile kendisine ... tarafından gönderildiğini beyan etmesi, ...’in ise kendisinin avukata vekalet vermediğini, vekaletname üzerinde yer alan imzanın kendisine ait olmadığını savunması, bu nedenle söz konusu vekaletnamenin de sahte olabileceği değerlendirilerek Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunun anlaşılması karşısında, söz konusu suç duyurusunun akıbeti araştırılarak kamu davası açıldığının anlaşılması halinde; her iki davanın birleştirilmesi, mümkün olmadığı takdirde ilgili dava dosyasının getirtilip incelenerek özelliklerinin duruşma tutanağına geçirilmesi ve bu davayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dosya arasına alınması, vekaletnamenin sahte olduğunun ve eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin anlaşılması halinde sanığın eylemlerinin zincirleme suç kapsamı bakımından değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden mahkumiyet hükmü kurulması,
3- 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17.12.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.