Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulmakla; dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; 03/01/2017 tarihinde yapılan kontrolde davalının abonelik tesis edilmeden kayıtsız sayaçtan geçirmek suretiyle kaçak su kullandığının tespit edildiğini, bu nedenle tahakkuk ettirilen tüketim bedelinin tahsili için başlattığı takibe davalı tarafından haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek; takibe vaki itirazın iptalini talep etmiştir.
Davalı; kaçak su kullanım tutanağının düzenlendiği adreste kiracı veya mülk sahibi olmadığını, kaçak su tüketiminin kendisi tarafından gerçekleştirilmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; dava konusu uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğu, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığın mahiyeti gereği arabuluculuk dava şartına tabi bulunduğu, dava ve takipten önce arabuluculuk sürecinin işletilmediği, bu sebeple eldeki dava yönünden arabuluculuk dava şartı eksikliği olduğu gerekçesiyle, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığının 10/06/2022 tarihli yazısında; mahkemece, öncelikle tacir sayılan davacının işlemine muhatap olan davalının şantiye işlettiği gözetilerek bu işletmenin ticari işletme sınırına erişip erişmediği araştırılıp, ticari işletme olduğunun tespit edilmesi halinde uyuşmazlığın çözümünde asliye ticaret mahkemelerinin görevli olacağı gözetilerek bu yönde görevsizlik kararı verilmesi; şayet işletmenin esnaf işletmesi sınırlarında kaldığının anlaşılması halinde ise davalının herhangi bir aboneliğinin bulunmadığı dikkate alınıp bu defa uyuşmazlığın çözümünde asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu gözetilerek işin esasına girilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın usulden reddine karar verilmiş olmasının usul ve kanuna aykırı bulunduğu ileri sürülerek; hükmün, kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
Dava, kaçak su tükettiği ileri sürülen davalı hakkında, davacı idare tarafından kaçak tüketim bedelinin tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Tüketici mahkemelerinin görevleri, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (6502 sayılı Kanun) 73 üncü maddesinin birinci fıkrasında; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” denilmek suretiyle belirlenmiştir.
6502 sayılı Kanun’un “Kapsam” başlıklı 2 nci maddesinde; “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmüne yer verilmiş, aynı Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinin (d) bendinde hizmet; “Bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan ya da yapılması taahhüt edilen mal sağlama dışındaki her türlü tüketici işleminin konusunu,”,
(ı) bendinde sağlayıcı; “Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,”,
(k) bendinde tüketici; “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,”,
(l) bendinde tüketici işlemi; “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi,” ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.
Açıklanan bu hükümler ile birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davalının şantiye niteliğinde olduğu tespit edilen işletmesinde kaçak su kullandığı ileri sürüldüğüne göre, taraflar arasında abonelik sözleşmesi ve bu sözleşme bağlamında verilen bir hizmetin söz konusu olmadığı; diğer bir anlatımla davacının sağlayıcı, davalının ise tüketici sıfatına haiz olmadığı ortadadır.
Bu nedenle, mahkemece; öncelikle tacir sayılan davacı idarenin kaçak su kullandığı yönündeki iddiasına muhatap olan davalının, kaçak suyun kullanıldığı bildirilen işletmesinin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 11 inci maddesinde düzenlenen ticari işletme niteliğinde olup olmadığının araştırılması; davalının işletmesinin ticari işletme niteliğinde olduğunun ve buna bağlı olarak aynı Kanun’un 12 nci maddesi uyarınca davalının tacir olduğunun tespit edilmesi halinde (yargı çevresi içinde asliye ticaret mahkemesi bulunmaması nedeniyle) davaya ticaret mahkemesi sıfatıyla bakılması, şayet davalıya ait işletmenin esnaf işletmesi sınırlarında kaldığının anlaşılması halinde ise, davacı idare tarafından haksız fiil hükümleri uyarınca genel mahkeme niteliğindeki asliye hukuk mahkemesinde açılmış olan davanın esasının incelenmesi gerekirken, uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğu yönündeki yanılgılı değerlendirme ve buna bağlı olarak eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olduğundan, Adalet Bakanlığının bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin kabulü gerekir.
SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 363 üncü maddesinin birinci fıkrasına dayalı kanun yararına temyiz talebinin kabulü ile kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca gereği yapılmak üzere bozma kararının bir örneğinin ve dava dosyasının Adalet Bakanlığına gönderilmesine, 24/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.