Davacı iş sözleşmesinin işverence geçerli bir sebep olmadan feshedildiğini ileri sürerek, fesih işleminin geçersizliğinin tespitine, aynı işe, aynı görev tanımı ve unvanı ile özlük haklarında herhangi bir değişiklik olmaksızın iadesine, fesihten itibaren boşta geçen süreye ilişkin 4 aylık brüt ücretinin ve sosyal haklarının davalı işverenden tahsiline, işe iade kararına uyulmadığı takdirde iade kararına aykırılıktan dolayı 12 aylık brüt ücret tutarında işe başlatmama tazminatına karar verilmesi talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince, bozmadan sonra yapılan inceleme ve araştırma sonucu feshin geçerli sebebe dayandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş ve Dairemizce 07.03.2019 tarihli ve 2018/16156 esas, 2019/5496 karar sayılı ilamla Mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına, feshin geçerli sebebe dayanmadığı gerekçesi ile feshin geçersizliğine ve davacı işçinin işe iadesine, işe başlatma tazminatının dört aylık ücret tutarı olarak ve çalıştırılmadığı süre için en çok dört aylık ücret ve diğer haklarının belirlenmesine karar verilmiştir. Davacı vekili kararın maddi hataya dayandığı gerekçesiyle ortadan kaldırılması isteğinde bulunmuştur.Maddi hatanın giderilmesi isteğini içeren dilekçe ve ekleri incelendi.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.02.1988 gün ve 1987/2-520 esas, 1988/89 sayılı kararında belirtildiği üzere Yargıtay'ca temyiz incelemesinin yapıldığı sırada dosyada bulunan bir belgenin gözden kaçırılması, maddi hata sebebi olarak açıklanmıştır. Ayrıca belirtmek gerekir ki, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.02.1959 gün ve 1957/13 esas, 1959/5 karar, ve 09.05.1960 gün ve 1960/21 esas, 1960/9 sayılı kararlarında açıklandığı üzere Yargıtay’ca maddi hata sonucu verilen bir karara mahkemece uyulmasına karar verilmesi halinde dahi usulü kazanılmış hak oluşmaz ve Yargıtay’ın hatalı bozma kararından dönülmesi mümkündür.Dosya içeriğine göre; alt işverenlik ilişkisi geçerli olduğuna göre, davacının alt işverene iadesi ile, işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücretinden asıl işverenle birlikte sorumlu tutulmasına karar verilmesi gerekirken işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süre ücreti yönünden müştereken ve müteselsilen hüküm kurulmamasının maddi hataya dayandığı anlaşılmakla, Dairemizin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararın maddi hataya dayanması sebebiyle ortadan kaldırılmasına karar verildi.Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı İsteminin Özeti:Davacı vekili, müvekkilinin ....’nin ... projesinde özel güvenlik görevlisi olarak çalışırken, asgari ücret zamları ile ilgili yeniden fiyat değerlendirilmesi yapılmak üzere ihalenin feshedilmesi sonrasında, iş sözleşmesinin yazılı fesih bildirimi olmaksızın, hiçbir sebep ve gerekçe de bildirilmeksizin “bir daha gelmeyin” denilmek suretiyle toplu çıkış yaptırılarak feshedildiğini, davacıya fesih nedeni açık ve kesin olarak bildirilmediği gibi savunmasının da alınmadığını, çalıştığı süre içerisinde iş sözleşmesinin haklı ve geçerli sebeple feshine neden olabilecek herhangi bir davranışı olmadığını, işveren usulüne uygun olmayan fesih bildirimi ile “feshin son çare olması” ilkesini ihlal ettiğini, iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini belirterek, yapılan fesih işleminin geçersizliğinin tespitine, aynı işe, aynı görev tanımı ve unvanı ile özlük haklarında herhangi bir değişiklik olmaksızın iadesine, fesihten itibaren boşta geçen süreye ilişkin 4 aylık brüt ücretinin ve sosyal haklarının davalı işverenden tahsiline, işe iade kararına uyulmadığı takdirde iade kararına aykırılıktan dolayı 12 aylık brüt ücret tutarında işe başlatmama tazminatına karar verilmesi talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:Davalı ... vekili; davacının davalı İdarenin çalışanı olmadığını, ....’nin personeli olduğunu, davacının güvenlik görevlisi olarak ihale kapsamında çalıştığını, idarenin davada hasım gösterilmesinin doğru olmadığını, davanın husumetten reddi gerektiğini, davacının iş sözleşmesinin sona ermesinde İdarenin hiçbir rolü bulunmadığını, diğer davalı şirket ile ... Genel Müdürlüğünde çalıştırılmak üzere özel güvenlik görevlisi hizmeti alımına ait sözleşmenin imzalandığını, hizmet alım sözleşmesi yönünden işletmesel bir karar alınarak ihale konusu işin idare personeli eli ile yürütülmesi yoluna gidildiğini, 31.12.2015 tarih ve 29579 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan karar ile, 01.01.2016 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere asgari ücrette artış yapıldığını, bu artış sonucu 31.08.2013 tarih ve 28751 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa göre, bu tür hizmet alımı ihalelerinde ödenecek fiyatların yeniden belirlenmesi zorunluluğu ortaya çıktığını, idarenin mevcut güvenlik personeli ile güvenlik işinin devam etmesi hususunda işletmesel bir karar alınmasına yol açtığını, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinin sonuna eklenen 12.07.2007 tarih ve 26226 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Kanun'un 18. maddesine göre, davacının idareden işe iadesini talep edemeyeceğini, ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı ... vekili; diğer davalı ... Genel Müdürlüğü ile yapılan ihale sözleşmelerinin, Genel Müdürlüğün talebi ve kurmuş olduğu baskı sonucu karşılıklı olarak feshedildiğini, bu nedenle firmanın davacıya verebilecek işi bulunmadığını, ihale yolu ile kendisine yeni bir iş verilmediğini, firmanın diğer davalı ... Genel Müdürlüğünün iş sahibi olduğu işlerde, 1700 civarında işçi çalıştırmakta iken bu işlerin tamamının feshedildiğini, firma aleyhine 1500 civarında işe iade davası açıldığını, firmanın davacıyı yeniden işe almasında fiili imkansızlık bulunduğunu, işçinin sözleşmesinin yapılacak işleri kalmadığından “18 kodu” ile feshedildiğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:Mahkemece, ... genel müdürlüğü ve birimlerinde çalıştırılmak üzere, 1192 özel güvenlik görevlisi hizmet alımı sözleşmesinin feshedilmesi nedeni ile davacının iş sözleşmesine son verildiği, iş sözleşmesinin kanunun öngördüğü şartı taşımayan bildirim ile feshedildiği, feshin İş Kanunu'nun 19. maddesinde belirtilen şartları taşımadığı, haklı nedenle yapıldığının davalı tarafça ispat edilemediği, davalılar arasında İş Kanunu 2/6 maddesi uyarınca asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğu gerekçesi ile davanın kabulüne, davalı işverence yapılan feshin geçersizliğine ve davacının davalı ....'de işe iadesine, davalıların feshin geçersizliğine bağlı tazminat ve alacaklardan müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmalarına karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, kararın davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 19.10.2017 tarihli ilamıyla fesih bildiriminin davacıya tebliğ edilip edilmediğinin araştırılması tebliğ edildiğinin ispat edilmesi halinde feshin son çare ilkesi kapsamında araştırma yapılarak sonucuna göre karar verilmesi yönünden karar bozulmuş bozma ilamına uyan Mahkemece tutanak tanıkları dinlenmiş, fesih bildiriminin davacıya bildirildiği ve feshin son çare ilkesi gözetilerek fesih yapıldığı kabulü ile davanın reddine karar verilmiştir
Temyiz Başvurusu:
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:4857 sayılı İş Kanunu’nun 19. maddesinin birinci fıkrasına göre işveren fesih bildirimini yazılı yapmak ve fesih sebebini açık ve kesin bir şekilde belirtmek zorundadır. Fesih bildirimi yazılı yapılmamışsa veya fesih sebebi açık ve kesin bir şekilde belirtilmemişse Aynı Kanununun 21.maddesi gereğince geçerli sebep gösterilmediği kabul edilir.İş Kanununun “İşverenin haklı nedenle derhal fesih hakkı” başlığını taşıyan 25.maddesinin son fıkrasına göre işverenin haklı nedene dayanarak iş sözleşmesini feshettiği durumda fesih bildiriminin yazılı yapılması koşulu aranmaz. Somut olayda, davalı tarafça, davacıya iş sözleşmesinin feshinin yazılı fesih bildirimi ile tebliğ edildiği ancak davacı tarafından fesih bildirimini tebliğ almaktan imtina edildiği savunulmuş buna dair de dosya içerisine tanık imzaları içeren tutanak sunulmuş ancak Mahkemece bu husus değerlendirilmeksizin karar verilmiştir. Dairemizin 19.10.2017 tarihli bozma ilamı ile bu hususa ilişkin tutanak tanıkları dinlendikten sonra sonucuna göre karar verilmesi yönünden karar bozulmuştur. Bozma ilamına uyan Mahkemece tanıklar dinlendikten sonra iade gelen tebligat yönünden bekleme süresinin bitiminde posta evrakının teslim edilmiş sayılacağı kabul edilmiş ise de tanık beyanlarında anlatılan tebliğ usulü dikkate alındığında açık kesin fesih sebebini içeren fesih bildirimin davacıya usulüne uygun tebliğ edildiği ispat edilmiş değildir. Öte yandan iade dönen tebligatın davacıya tebliğ edildiğinin kabulü de mümkün değildir. 4857 sayılı Kanun'un 19. maddesinde öngörülen yazılı şekil şartına uymamak feshi geçersiz kılar. Yazılı fesih bildiriminde, fesih açık ve kesin sebebinin gösterilmemesi, 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesi anlamında feshin geçersizliği sonucunu doğurur.Belirtilen nedenlerle, 4857 sayılı Kanun'un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1- Mahkemenin esas ve karar numarası yukarıda yazılı kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-İşverence yapılan FESHİN GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının ... iş yerindeki İŞE İADESİNE,
3-Davacının yasal süre içinde başvurusuna rağmen işverence süresi içinde işe başlatılmaması halinde davalılar tarafından müştereken ve müteselsilen ödenmesi gereken tazminat miktarının davacının kıdemi, fesih nedeni dikkate alınarak takdiren davacının dört aylık brüt ücreti tutarında BELİRLENMESİNE,
4-Davacının işe iade için işverene süresi içinde başvurması halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar doğmuş bulunan en çok dört aylık ücret ve diğer haklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesi gerektiğinin BELİRLENMESİNE,
5-Davacı adli yardımlı olduğundan karar tarihi itibariyle alınması gerekli olan 54,40 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 22. maddesi dikkate alınarak seri dava anlamında aynı gün duruşması yapılan dosyalar için ücretin %60'ı olan 1.635,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 174,20 TL yargılama giderinin, davacı adli yardımlı olduğundan davalıdan alınıp hazine irad kaydına, davalının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
8-Yatırılan gider avanslarından varsa kullanılmayan bakiyelerinin ilgili tarafa iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 02.07.2020 tarihinde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.