İş Sözleşmesinin Devrine İşçinin Yazılı Rıza Göstermesi - Devreden İşverenin Sorumluluğunun Kalkması
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi
Esas No : 2024/7129
Karar No : 2024/12435
Karar Tarihi : 2024-09-25





Özet:

Davacı taraf dava dilekçesinde, 17.06.2010 tarihinde yapılan devrin iş sözleşmesinin devri olduğunu belirtmiştir. 6098 sayılı Kanun’un 429 uncu maddesinde iş sözleşmesinin devrinde, sözleşmenin işveren tarafının değiştiği noktasında bir tereddüt yoktur (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 16.02.2021 tarihli ve 2016/9(22)-2289 Esas, 2021/90 Karar sayılı kararı). Ayrıca, iş sözleşmesinin devri için işçinin yazılı rızasının bulunması şarttır. İşçinin rızası ile gerçekleşen iş sözleşmesinin devrinde tüm tarafların iradesi sözleşmenin devri yönünde birleşmekte; devreden taraf sözleşmenin tarafı olmaktan çıkmakta, devralan ise sözleşmenin tarafı hâline gelmektedir. Böylece devralan işveren, devraldığı işçinin sadece kıdeme bağlı hakları açısından değil tüm hakları açısından devreden işveren yanında geçen hizmet süresinden sorumlu olmakta iken devreden taraf, gerek devir öncesi dönem gerekse devir sonrası dönem yönünden sorumluluktan kurtulmaktadır.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 13.02.2006-16.06.2010 tarihleri arasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı iştiraki olan dava dışı ... Boğaziçi Peyzaj İnş. Müşavirlik Tek. Hizm. San. Tic. AŞ'de (... Boğaziçi Şirketi) şoför olarak çalıştığını, %45 engelli olduğunu, bu Şirkette çalışırken o güne kadar kazanılmış olan bütün hakları ile yine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının diğer bir iştiraki olan davalı Şirkete 17.06.2010 tarihinde devir protokolü ile devrinin yapıldığını, bu devir yapılırken bütün hakları saklı kalmak kaydıyla davalı Şirkete geçeceğinin ve geçmişten gelen tüm haklarının devralan davalı tarafından davacıya garanti edildiğini, kıdeminin de devreden ... Boğaziçi Şirketinde işe girdiği tarih olarak baz alınacağının söylendiğini, ... Boğaziçi Şirketinde çalıştığı sırada en son aldığı ücretin brüt 1.350,00 TL + sosyal yardım (247,00 TL) olmak üzere toplam 1.597,00 TL olduğunu ve yılda dört ikramiye aldığını, davalı Şirkete geçtikten sonra yine şoför olarak çalıştırılmasına rağmen ücretinin brüt 1.162,72 TL + sosyal yardım (235,00 TL) olmak üzere 1.397,72 TL’ye düşürüldüğünü, yıllık ikramiye sayısının düşürülmediğini, aldığı ücretle orantılı olarak miktarının düşürüldüğünü, bundan sonra da bu ücretler baz alınarak eksik artışlar yapıldığını, kendisi ile aynı işi yapan ve aynı kıdeme sahip diğer çalışanlardan daha düşük ücret aldığını, yapılan devrin iş sözleşmesinin devri olduğunu, müvekkiline devir işleminin ruhuna aykırı olarak düşük ücret ödendiğini ileri sürerek 17.06.2010 tarihinden dava tarihine kadar olması gereken ücret ve sosyal yardımların tespit edilerek fark ücret, sosyal yardım ve ikramiye alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; talep edilen alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının, müvekkili Şirketteki toplu iş sözleşmesindeki ilgili skala ve gruptaki şoför kadrosunda işe başlatıldığını, bu nedenle davacının dava konusu alacaklara hak kazanamayacağını, davacının toplu iş sözleşmesinde belirtilen 3. skala 9. grupta şoför olarak 17.06.2010 tarihinde işe başladığını ve hâlen çalışmaya devam ettiğini, davacının işe başladıktan beş yıl sonra işbu taleplerini dile getirmesinin iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının devirden önceki işyerinde bireysel iş sözleşmesi ile çalıştığı, devirden sonra sendikaya üye olduğu ve toplu iş sözleşmesinden yararlandığı, yasal düzenlemeler ve Yargıtay uygulamasına göre devir anındaki ücretin kök/taban kabul edilerek toplu iş sözleşmesi gereği artış yapılması gerekirken davacının tâbi olmadığı dönem imzalanan toplu iş sözleşmesi gereği gruplandırma yapılarak ücret, sosyal yardım ve ücrete bağlı olarak ikramiyesinin düşürüldüğü, davacı 06.07.2010 tarihinden önce sendika üyesi olmadığından tâbi olduğu toplu iş sözleşmesi bulunmadığı, dolayısıyla devirden sonra üye olduğu ve üyeliğin işverene bildirildiği 2010 yılı Temmuz ayından itibaren evvelki bireysel iş sözleşmesi gereği almakta olduğu brüt 1.350,00 TL ücretin kök/taban ücret kabul edilerek yürürlükteki toplu iş sözleşmesinin 33 üncü maddesi gereği %4 oranında zam yapılarak ücret ödenmesinin kazanılmış hak ve işçiye yararlılık ilkesinin sonucu olduğu; ancak 01.01.2011 tarihinde 11. Dönem Toplu İş Sözleşmesi'nin yürürlüğe girdiği, sözleşmenin 33 üncü maddesinde sendika üyelerinin gruplandırıldığı ve alacakları brüt ücretin tek tek sayıldığı, davacı işçinin 06.07.2010 tarihinde Demir Yol İş Sendikasına üye olduğu ve Sendikanın tüm üyelerinden aldığı yetkiyle onlar adına toplu iş hukuku çerçevesinde yeni bir toplu iş sözleşmesi imzaladığı, dolayısıyla davacının 01.01.2011 tarihinden itibaren toplu iş sözleşmeleri kapsamında yeni ücret ve koşullara yazılı onay vererek çalıştığı, bu nedenle artık sendika üyeliği ve devirden önceki bireysel iş sözleşmesi ücretinin taban kabul edilerek 01.01.2011 tarihinden sonra toplu iş sözleşmesindeki ücret de yok sayılıp zam yapılarak uygulanmasının söz konusu olamayacağı, devir ve sendika üyeliğinden sonra herhangi bir onayı bulunmayan 17.06.2010- 31.12.2010 arası dönem için ise emsal nitelikte çalışanın ücreti ile yapılan karşılaştırma neticesinde alacağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili; müvekkilinin devralan davalı Şirkette yeni işe başlamış işçi kategorisinde gösterilmesi nedeniyle sorun oluştuğunu, bu şekilde ücretinin düşürüldüğünü, sonrasında da düşürülen ücret baz alınarak eksik artışlar yapıldığını, devir hükümlerine aykırı olarak düşürülen ve müvekkiline reva görülen 1.162,72 TL ücretin toplu iş sözleşmesi artışlarına esas alındığını, müvekkilinin ücretinin 01.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren toplu iş sözleşmesi ile değil devir tarihi olan 17.06.2010 tarihinde düşürüldüğünü, müvekkilinin rızası olmadığı için bu düşürülmenin müvekkilini kesinlikle bağlamadığını, müvekkili 13.02.2006 tarihinde işe başlamasına rağmen müvekkiline haksız şekilde 01.09.2009 tarihinden sonra işe başlayan işçi muamelesi yapıldığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; yargılamada ileri sürülen iddia ve cevaplar, toplanan deliller, sigorta ve işverenlik kayıtları ile tüm dosya kapsamının istinaf başvuru nedenleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni kapsamında incelendiği, İlk Derece Mahkemesi kararında belirtilen gerekçelere göre tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dayandıkları belgeler, hukuki ilişkinin nitelendirilmesi, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ve delillerin takdiri hususlarında İlk Derece Mahkemesi kararında usul ve kanuna aykırılık bulunmadığı, davacının sendikaya üye olduktan sonra temel ücretinde azalma olsa da ücret grubu haklar yönünden toplam yararlılık ilkesine göre toplu iş sözleşmesi hükümlerinin davacı lehine olduğunun da bordrolardan anlaşıldığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeleri tekrar ederek ve resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; iş sözleşmesinin devri ile davalı Şirkete nakledilen davacının ücretinin düşürülüp düşürülmediği ve buna bağlı olarak iddia ettiği şekilde fark alacaklarının bulunup bulunmadığına ilişkindir.

İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.

4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 22 ve 32 nci maddeleri ile 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 39 uncu maddesi.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) "II. Sözleşmenin Devri" kenar başlıklı 429 uncu maddesi ise şu şekildedir:

"Hizmet sözleşmesi, ancak işçinin yazılı rızası alınmak suretiyle, sürekli olarak başka bir işverene devredilebilir.

Devir işlemiyle, devralan, bütün hak ve borçları ile birlikte, hizmet sözleşmesinin işveren tarafı olur. Bu durumda, işçinin, hizmet süresine bağlı hakları bakımından, devreden işveren yanında işe başladığı tarih esas alınır."

Değerlendirme

Somut uyuşmazlıkta, Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre davacı işçinin 13.02.2006 tarihinde dava dışı ... Boğaziçi Şirketi nezdinde çalışmaya başladığı, 16.06.2010 tarihinde bu işyerinden çıkış kaydının bulunduğu, 17.06.2010 tarihinde ise davalı Şirkete işe giriş kaydının yapıldığı görülmektedir.

Diğer taraftan dosya içeriğinde yer alan 17.06.2010 tarihli "Personel Nakil Protokolü" başlıklı belge içeriğinden; davalı Şirket ile dava dışı ... Boğaziçi Şirketi arasında davacı işçinin de imzasını içeren sözleşme yapıldığı, davacının Şirketler arası geçiş şartlarının düzenlendiği bu sözleşmede 17.06.2010 tarihine kadar ... Boğaziçi Şirketinde çalışmış olan davacının bu tarihten sonra meslek ve tecrübelerine uygun olarak tüm kıdem ve kıdemine bağlı hakları saklı kalmak kaydı ile 4857 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde çalışmak üzere davalı Şirket emrine geçeceği, geçiş yapan davacının protokoldeki hükümleri ve ekteki nakil ilmuhaberindeki bilgileri aynen kabul ettiği, davacının nakil ilmuhaberinin ... Boğaziçi Şirketi tarafından tanzim edilip protokole eklendiği, gerekli hesaplama ve işlemlerde bu bilgilerin esas alınacağının belirtildiği anlaşılmaktadır. Söz konusu protokolün ekinde yer alan nakil ilmuhaberinde ise şoför olarak çalışan davacının aylık brüt ücretinin 1.350,00 TL olduğu görülmektedir.

6098 sayılı Kanun, 4857 sayılı Kanun karşısında genel kanun niteliğindedir. Bu Kanun'da düzenlenmeyen hususlarda niteliğine uygun düştüğü ölçüde genel kanun niteliğindeki 6098 sayılı Kanun'un uygulanması gerektiğinde tereddüt bulunmamaktadır. 4857 sayılı Kanun'da iş sözleşmesinin devrine ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden bu Kanun'a tâbi işçilerin iş sözleşmelerinin devrinde, genel kanun niteliğindeki 6098 sayılı Kanun'un 429 uncu maddesinin uygulanması gerektiği açıktır. Ayrıca belirtmek gerekir ki iş sözleşmesinin devri bakımından 6098 sayılı Kanun'da açık bir kural vazedilmiş olup kuralın uygulanması iş hukukunun özel karakterine aykırı düşmez. Bu sebeple 4857 sayılı Kanun'a tâbi işçiler bakımından örtülü bir düzenleme boşluğundan da söz edilemez. Sonuç olarak 4857 sayılı Kanun'a tâbi işçiler yönünden iş sözleşmesinin devrinde 6098 sayılı Kanun'un 429 uncu maddesi uygulanmalıdır.

Davacı taraf dava dilekçesinde, 17.06.2010 tarihinde yapılan devrin iş sözleşmesinin devri olduğunu belirtmiştir. 6098 sayılı Kanun'un 429 uncu maddesinde düzenlenen iş sözleşmesinin devrinde, sözleşmenin işveren tarafının değiştiği noktasında bir tereddüt yoktur (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 16.02.2021 tarihli ve 2016/9(22)-2289 Esas, 2021/90 Karar sayılı kararı). Ayrıca, iş sözleşmesinin devri için işçinin yazılı rızasının bulunması şarttır. İşçinin rızası ile gerçekleşen iş sözleşmesinin devrinde tüm tarafların iradesi sözleşmenin devri yönünde birleşmekte; devreden taraf sözleşmenin tarafı olmaktan çıkmakta, devralan ise sözleşmenin tarafı hâline gelmektedir. Böylece devralan işveren, devraldığı işçinin sadece kıdeme bağlı hakları açısından değil tüm hakları açısından devreden işveren yanında geçen hizmet süresinden sorumlu olmakta iken devreden taraf, gerek devir öncesi dönem gerekse devir sonrası dönem yönünden sorumluluktan kurtulmaktadır (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 08.11.2022 tarihli ve 2022/4947 Esas, 2022/14521 Karar sayılı kararı, § 4.).

Yukarıdaki ilke ve esaslara göre dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacının da dava dilekçesinde belirttiği gibi davalı Şirket ile dava dışı ... Boğaziçi Şirketi arasında düzenlenen 17.06.2010 tarihli "Personel Nakil Protokolü" başlıklı belge ile iş sözleşmesi devrinin gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Buna göre davacı işçinin hizmet süresine bağlı hakları bakımından, devreden işveren ... Boğaziçi Şirketi yanında işe başladığı tarihin dikkate alınması gerekir. Bu durum iş sözleşmesinin bütün hak ve borçlarıyla birlikte devredilmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Böylece devralan davalı Şirket, devraldığı davacının sadece kıdeme bağlı hakları açısından değil tüm hakları açısından devreden ... Boğaziçi Şirketi yanında geçen hizmet süresinden sorumludur. O hâlde, 17.06.2010 tarihli "Personel Nakil Protokolü" başlıklı belge içeriği ve ekli nakil ilmuhaberi dikkate alındığında davacının davalı Şirkete nakledildiği tarihteki ücretinin aylık brüt 1.350,00 TL olduğunun kabul edilmesi ve 31.12.2010 tarihine kadar bu ücret miktarının korunması gerekir. Devralan davalı işveren tarafından, davacının 13.02.2006 tarihinde işyerinde çalışmaya başladığı gözetilmeden, 01.01.2009-31.12.2010 yürürlük süreli 10. Dönem Toplu İş Sözleşmesi'nde ilk defa işe başlayan (17.06.2010 tarihinde) işçilere uygulanan ücret skalası ve gruplarına göre 2010 yılı Temmuz ayından itibaren davacının ücretinin brüt 1.162,72 TL'ye düşürülmesi, 17.06.2010 tarihli protokol hükümlerine ve dolayısıyla 6098 sayılı Kanun'un 429 uncu maddesi hükmüne aykırıdır.

Davacı işçi iş sözleşmesinin devrinden sonra 06.07.2010 tarihinde Demir Yol İş Sendikasına üye olmuştur. 01.01.2011-31.12.2012 yürürlük süreli 11. Dönem Toplu İş Sözleşmesi'nin 33 üncü maddesinde işçilerin dâhil olduğu gruplara göre taban ücretler belirlenmiş ve ücret zammı düzenlenmiştir. Söz konusu toplu iş sözleşmesinin 33 üncü maddesinin (I) numaralı bendinin (C) alt bendinde 01.10.2009 tarihi ve sonrasında davalıya ait işyerinde işe ilk defa alınan işçilerin 01.01.2011-31.12.2011 tarihleri arasında geçerli taban ücretleri belirlenmiş, (9) numaralı grupta şoförlerin taban ücretinin aylık brüt 1.305,74 TL olduğu gösterilmiştir. Davacı işçiye de 01.01.2011 tarihinden itibaren söz konusu ücret skalası ve taban ücretin uygulandığı taraflar arasında ihtilaf konusu değildir. Yukarıda açıklandığı üzere davacının işe başladığı tarih 13.02.2006 olup işverence bu durumun göz ardı edilmesi hatalıdır.

Şu hâlde, davacının işyerinde çalışmaya başladığı tarihe göre kendisine en yakın ücret skalası anılan toplu iş sözleşmesinin 33 üncü maddesinin (I) numaralı bendinin (B) alt bendinde yer almaktadır. Başka bir deyişle davacıya, 30.09.2009 tarihi ve daha öncesinde davalıya ait işyerlerinde çalışan ve 30.09.2009 tarihinde işbaşında bulunan işçilere uygulanan ücret skalası uygulanmalıdır. Bu ücret skalasında (9) numaralı grupta şoförlerin taban ücreti aylık brüt 1.455,67 TL olarak belirlenmiş olup 01.01.2011 tarihi itibarıyla davacının ücreti de brüt 1.455,67 TL olarak kabul edilmelidir. Bu miktara toplu iş sözleşmesinde öngörülen zamlar uygulanmalı ve talep konusu dönemde fark alacakların bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir.

İlk Derece Mahkemesince, açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeden toplu iş sözleşmesinin ilgili hükümleri hatalı değerlendirilerek yazılı gerekçe ile karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.