İş Makinesinin Çarpması Sonucu Ölüm Nedeniyle Maddi Ve Manevi Tazminat İstemi - Avukatlık Ücreti
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi
Esas No : 2021/232
Karar No : 2021/1133
Karar Tarihi : 2021-03-11





Davacılar ... ve diğerleri vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 11/10/2013 gününde verilen dilekçe ile trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 10/07/2018 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı ... ve davalı ... vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Davacılar vekili, müvekkilleri Ali ve ...'in çocukları, diğer müvekkillerinin kardeşi olan ...'e 09.06.2008 tarihinde Hatipli Belediye Başkanlığına ait ...'nın sevk ve idaresindeki iş makinesinin çarpması neticesinde ölümüne sebebiyet verdiğini, müvekkillerinin murisin desteğinden yoksun kaldıklarını, desteğin ölümü nedeniyle müvekkillerinin acı ve ızdıraba maruz kaldığını belirterek bilirkişi raporu ile zararın belirlenecek olması (belirsiz alacak) nedeniyle fazlaya dair hak ve taleplerinin saklı kalmak kaydıyla müvekkillerinin her biri için şimdilik 1.000,00 TL olmak üzere toplam 4.000,00 TL maddi tazminatın 09.06.2008 tarihinden itibaren yasal faizi ile hastane masrafları, cenaze ve defin giderleri olarak 500,00 TL maddi giderin 09.06.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, müvekkillerinden ... için 30.000 TL, ... için 30.000 TL, ... için 15.000 TL, ... için 15.000 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 90.000 TL manevi zararın 09.06.2008 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak müvekkillerine verilmesini talep etmiştir.

Davalılar ... ve Hatipli Belediye Başkanlığı vekili, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davacıların murisi ...'in özürlü olup davacıların iddia ettiği gibi kendilerine destek olmasının muhtemel olmadığını, kaza yapan iş makinesinin fen işlerinin emrinde çalışan bir araç olduğunu, yapılan yolun da fen işleri tarafından yapılan yol olduğunu, araçta yardımcı eleman veya yol güvenliği için eleman bulundurma müvekkili Belediye Başkanının değil, birim amiri olan fen işleri müdürünün ve diğer ilgili personelin görevi olduğunu, davacıların desteği Emrah'ı kaza yerinde bırakan davacı annenin asli kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı ... davaya cevap vermemiş duruşmadaki beyanında davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davalılar ... ve Ahmet Özkan Kütük'e yönelik açılan davanın HMK'nun 114/1-d ve 115 husumet yokluğu nedeni ile reddine, davalı

Belediye Başkanlığına yönelik açılan dava yönünden yargı yolu bakımından görevli mahkemenin idari yargı mahkemeleri olduğundan HMK'nun 1141-b ve 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle davacının davasının yargı yeri yönünden usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacıların temyizi üzerine, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 16/03/2016 tarih 2016/2479 esas 2016/3376 karar sayılı ilamı ile, "davacılar vekilinin aşağıdaki açıklamalar kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar verildiği açıklanarak; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 106., 85-90., 110. maddeleri uyarınca, kamu araçlarının verdikleri zararlardan dolayı idarenin, kamu hukuku kurallarına göre değil, “işleten” sıfatıyla özel hukuk kurallarına göre sorumlu tutulabileceği; bu durumda, davalı belediyenin işleteni olduğu aracın neden olduğu zararın tazmini isteği ile açılan davanın, bu kuralları uygulamakla görevli adli yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle davalı ... yönünden yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi ve davalı sürücü Serkan’ın haksız fiili işleyen olup, gerek B.K gerekse K.T.K hükümlerine göre müteselsil sorumlu olarak aleyhinde dava açılabileceğinden yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu" ifade edilerek bozulmuştur.

Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin yapılan değerlendirmede; 2008 yılında geçirmiş olduğu kaza neticesinde ölen ...'in zihinsel ve bedensel durumuna göre 18 yaşından itibaren herhangi bir iş kolunda istihdam edilip edilemeyeceği, ailesine katkısının olup olamayacağı, basit gündelik işlerde ailesine yardımının olup olmayacağı hususunda Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulundan alınan raporda, ...'in 03.08.2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan maluliyet tespiti işlemleri yönetmeliği Ek-1 bölümü B-1 kapsamında beden çalışma gücünün en az % 60'ını kaybetmiş olduğu, Ordu Devlet Hastanesi’nin raporuna göre 07.08.2007 tarihinde malul durumda olduğu, sorulduğu üzere küçüğün 18 yaşından itibaren herhangi bir iş kolunda istihdam edilmesinin beklenmeyeceği, basit gündelik işlerde yeterince uyum kursu programı uygulanmamışsa ailesine yardımcı olamayacağı anlaşılmakla, davacıların maddi tazminat taleplerinin reddine, davacıların cenaze ve defin giderlerine ilişkin taleplerinin ise kısmen kabulü ile 326 TL masrafın 09/06/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmiştir.

Manevi tazminat yönünden ise; tüm davalılar sorumlu tutulmuş ve davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile; ... için 10.000 TL, ... için 10.000 TL, ... için 5.000 TL, ... için 5.000 TL olmak üzere toplam 30.000 TL manevi tazminatın 09/06/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine hükmedilmiştir.

Hüküm, davalılar ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davalılardan ... vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;

Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (9.5.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK).

Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (4.2.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamakla birlikte, bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.

Yargıtay’ın vermiş olduğu bozma kararına uymuş olan yerel mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Bozmaya uyulmakla bozma lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğmuş olur. Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı, bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usuli kazanılmış hakları oluşturup, korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur.

Somut olayda, Fatsa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 26/02/2015 tarih 2013/378 esas 2015/96 sayılı ilk kararında davalı ... hakkında davanın husumetten reddine hükmetmiş, davacılar vekilinin temyiz talebi üzerine yapılan incelemede bu davalıya yönelik temyiz itirazlarının reddi ile sadece davalılar ... ve ...’ya yönelik temyiz itirazları bakımından esasa girilerek inceleme yapıldığı açıklanmış, hüküm bozulmuştur. Davalı ... yönünden davanın husumetten reddine ilişkin kararın kesinleşmesi sebebiyle mahkemece bu davalı yönünden yeniden hüküm kurularak maddi ve manevi tazminattan sorumlu tutulması usul ve yasaya uygun değildir. Şu durumda, hakkında husumetten redde dair ilk karar kesinleşen ... yönünden yukarıda açıklanan nedenle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerekirken yeniden hüküm kurularak tazminattan sorumlu tutulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

Davalı ... vekili temyiz itirazlarına gelince;

a) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

b) 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesi uyarınca; avukatlık ücreti, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade etmektedir.

Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3. maddesinde “Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.” Aynı tarifenin 13.maddesinde; ‘‘– (1) Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (7 nci maddenin ikinci fıkrası, 9 uncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile 10 uncu maddenin üçüncü fıkrası ile 12 nci maddenin birinci fıkrası, 16 ncı maddenin ikinci fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. (2) Ancak, hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez.’’ şeklinde düzenleme yer almaktadır.

Davalı ... kendini vekille temsil ettirmiş, mahkemece maddi manevi tazminat talebinin kısmen reddine karar verilmiştir. Mahkemece bu husus gözetilmeksizin karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen miktar gözetilerek davalı ... yararına vekalet ücretine hükmedilmemesi hatalı olup hükmün bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ:

Temyiz olunan kararın yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenle davalı ... yararına; 2-b bendinde gösterilen nedenlerle davalı ... yararına BOZULMASINA, davalı ... Başkanlığının öteki temyiz itirazlarının (2/a) bendinde gösterilen nedenlerle reddine ve temyiz eden davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 11/03/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.