Özet:
- Davalı tanıkları da, davacının işyeri kıyafetlerini giymek istemediğini beyan ederek işyeri kıyafetlerinin davacı tarafından giyilmek istenmediği hususunda tutulan işyeri tutanaklarını doğrulamışlardır.
- İşyeri tutanakları ve taraf tanıklarının beyanları birlikte gözetildiğinde, işverence giyilmesi zorunlu tutulan işyeri kıyafetlerini giymeme konusunda davacının ısrar ettiği sabittir.
- İşveren açısından da bu durumun iş düzenini bozucu etkisi bulunduğu kuşkusuzdur.
- Davacının giymek zorunda olduğu işyeri kıyafetlerini hatırlatıldığı halde giymemekte ısrar ettiği, bir başka anlatımla davacının iş görme edimi işverenin verdiği talimatlara uygun olarak devamlılık arz edecek şekilde yerine getirmemekte ısrar ettiği anlaşılmaktadır.
- Bu durumda işveren tarafından yapılan feshin haklı olduğu kabul edilerek davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddi yerine yazılı gerekçeyle kabulü isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalı işyerinde 20/04/2008 tarihinde çalışmaya başladığını, ancak 16/07/2008 tarihine kadar sigorta kayıtlarına işe girişinin bildirilmediğini, en son brüt 1.324,00 TL ile olmak üzere, ilk işe girişinde saat 07 ila 16.30 arasında, son altı ayda ise, saat 08 ila 17.30 arasında çalıştığını, müvekkilinin Ağustos 2013 celp döneminde askere alınmasının söz konusu olduğunu, askerlik nedeniyle işten ayrılma halinde kıdem tazminatına hak kazanılamayacağı halde davalı işverenin müvekkilinin askerlik sebebiyle işten ayrılması durumunda kıdem tazminatına hak kazanacağını düşündüğünden, davalı işverenin davacıya kendi isteğiyle iş akdini feshetmesi için psikolojik baskı uyguladığını, 29/04/2013 tarihinde ise, yazlık kıyafet fiilen teslim edilmediği halde yazlık kıyafetin teslim alındığına ilişkin tutanağın müvekkiline imzalatmak istendiğini, davacının kıyafeti teslim aldığında imza atacağını belirterek tutanağı imzalamadığını, bunun üzerine davalı işveren tarafından davacıya imza atılması konusunda baskı yapıldığını ve tutanak tutularak savunmasının istendiğini ve akabinde iş akdinin davalı işveren tarafından haksız olarak tutulan bu tutanağa dayanılarak 03/05/2013 tarihinde feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile fazla mesai alacağı istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının şirkette 16/07/2008 tarihinde çalışmaya başladığını, davacının iş yerinde en son asgari geçim indirimi dahil 875,00 TL ücretle çalıştığını, fazla mesai yaptığında bunun ücretine yansıtıldığını, davacının çalıştığı süre içinde işyeri kurallarına uymamakta direndiğini, davacının müvekkil şirkette şarküteri elamanı olarak işe başladığını, 06/02/2011 tarihli işyeri kıyafet taahhütnamesi ile müvekkil şirket bünyesinde çalışan elamanlara işyerinde giyecekleri kıyafetlerin teslim edildiğini, davacının işverenin istediği şekilde işyeri kıyafeti ile işe gelmemesi nedeniyle sözlü olarak uyarıldığını ancak bu uyarılara direnmesi üzerine 05/07/2011 ve 09/07/2011 tarihlerinde hakkında tutanak tutulduğunu, davacının şarküteri reyonunda giymesi gereken kıyafetleri giymemesi üzerine sözlü olarak uyarıldığını ve sonuç alınamayınca 30/08/2012 tarihinde hakkında tutanak tutularak ihtarname gönderildiğini, davacının kendisine gönderilen ihtarname üzerine 05/10/2012 tarihinde şarküteri kıyafetlerini giymeyeceğini ve bu nedenle şarküteri bölümünde çalışmayacağını, şoför, reyon görevlisi olarak çalışmak isteğini beyan eden dilekçesini müvekkil şirkete ilettiğini, bunun üzerine müvekkil şirketin davacıyı başka bir şubede reyon elamanı olarak görevlendirdiğini ancak burada da davacının 2013 yılı yazlık kıyafet uygulamasına ilişkin kurallara ısrarla riayet etmeyerek işyeri kıyafetlerini giymediğini, konuya ilişkin tutanak tutulduğu ve ihtar verildiğini, ihtar üzerine davacının “ayağıma kıyafetleri getirin giyeceğim” şeklinde aşağılayıcı beyanı sonrasında işveren vekiline “Allah’ından bul” şeklinde yüksek sesle ve elini kaldırarak tehditkar davranışlar sergilediğini, davacının konuyla ilgili savunması alınarak 03/05/2013 tarihinde haklı nedenle iş akdinin feshedildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davacı aleyhinde 29.04.2013 ve 30.04.2013 tarihlerinde iş kıyafeti giymeden sivil kıyafetle çalıştığı için tutanak tutulduğu, 30.04.2013 tarihinde konu ile ilgili ihtar düzenlenerek davacının uyarıldığı, davacının ilgili ihtarı imzadan imtina ettiği, ihtarın altına el yazısı ile davacının bağırarak ihtarı imzalamayacağını söylediği ve ...'e "sen kendi işine bak işin yok mu" diye bağırdığı yazıldığı ve ... tarafından imzalandığı, ... ve ...'ın imzadan imtina ettiğinin görüldüğünü, davalı işveren tarafından 01.05.2013 tarihinde davacının konu ile ilgili savunmasının istendiği, davacının vermiş olduğu savunmada "... şubesine başladığı gün ...'in kendisine bu şubede sorumlu olduğunu söylediğini ve iş önlüğünü çıkarmasını istediğini, yaz kıyafeti uygulamasına geçinceye kadar 5 ay boyunca sivil kıyafetle çalıştığını, ...'in 29.04.2013 tarihinden itibaren herkesin yaz dönemi kıyafetlerini giyeceğini bildirdiğine ilişkin yazıyı kendisine imzalatmak istediğini, kendisinin de bu yazıyı yaz kıyafetlerini teslim alınca imzalayacağını söylediğini, bunun üzerine hakkında tutanaklar tutulmaya başlandığını, 30.01.2014 tarihinde hakkında 2 kere tutanak tutulduğunu, ikincisinde ...'in şahit olarak yanında 2 kişi getirdiğini görünce dayanamayıp "Allah'ından bul" dediğini" beyan ettiğinin görüldüğünü, somut olayda davacının ... şubesinde görevlendirildiği, her ne kadar şoför, reyon görevlisi olarak görevlendirildiği belirtilmiş ise de, ...'in davacıya şubede sorumlu olduğunu söylemesi ve davalı tanıklarından ...'in beyanından da anlaşılacağı üzere, davacının kendisinin yerine ... atandığını beyan ettiği, zira bu tanığın görevinin müdürlük olduğu, müdür ve sorumluların önlük giymediği, yine davalı işverenin davacının iş akdini 4857 sayılı İş Kanununun 25/II-d maddesi uyarınca fesih ettiği, 4857 Sayılı İş Kanunu'nun 25/II-d maddesi "işçinin işverene veya ailesine karşı şeref ve namusuna dokunacak sözler söylemesi veya davranışlarda bulunması ya da işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnatlarda bulunması veya işçinin işverene yahut onun aile üyelerinden birine yada başka işçisine sataşması'' halinde işverene haklı nedenle fesih imkanını vermekte olup, davacının anılan madde uyarınca iş akdinin feshine sebep olacak tavır ve davranışının olmadığı, iş akdinin haksız olarak fesih edildiği ve davacının kıdem ile ihbar tazminatına hak kazandığı gerekçesine ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
İş sözleşmesinin, işveren tarafından haklı olarak feshedilip feshedilmediği noktasında taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinin (II) numaralı bendinin (h) alt bendinde, işçinin hatırlatıldığı halde görevlerini yapmamakta ısrar etmesi durumunda işverenin haklı fesih imkânının bulunduğu hükme bağlanmıştır.
İş görme edimi, işçi tarafından işverenin verdiği talimatlara uygun olarak yerine getirilmelidir. Bu noktada işverenin hatırlatmasının ardında sadece bir kez görevi yapmama yeterli sayılmamalıdır. İşçinin görevi yapmama eylemi hatırlatmanın ardından da devamlılık arz etmelidir. Devamlılık gösteren görevi yapmama haklı neden kabul edilmeli, ancak devamlılık göstermeyen görevi yapmama, işyerinde olumsuzluklara yol açmış ise, iş sözleşmesinin feshi geçerli neden sayılmalıdır. (Dairemizin 05.05.2008 gün ve 2007/32507 Esas, 2008/11105 Karar sayılı ilamı).
İşçinin iş görme edimini yerine getirmesi için iş güvenliği ve işyeri kuralları gereği verilen malzemeleri ısrarla hatırlatıldığı halde kullanmaması veya işyeri kıyafetlerini giymemesi de görevleri hatırlatıldığı halde ısrarla yapmama olarak değerlendirilmelidir.
Dosya içinde bulunan ve işveren tarafından tutulan tutanaklar incelendiğinde; davacı hakkında, 30/08/2012 tarihinde şarküteri kıyafeti giymediğinden bahisle tutanak tutulduğu, yine 30/08/2012 ve 04/10/2012 tarihinde yine şarküteri kıyafeti giymediği için ihtar verildiği, bu ihtarlar üzerine davacının 05/10/2012 tarihli dilekçesinde; “… İşletmenizde şarküteri sorumlusu olarak çalışmaktayım. Tarafıma ihtar olarak bildirilmesine rağmen şarküteri kıyafeti giymemekteyim. Neden ise, kıyafet içerisinde, kendimi rahat hissetmediğimden, müşteriye karşı kendimi iyi ifade edemediğimden işletmenizdeki şarküteri sorumluluğu görevimden kendi isteğimle istifa ediyorum. Bundan sonra şoför, reyon görevlisi olarak çalışmak istiyorum” yönünde beyanda bulunduğu, 06/10/2012 tarihinde davacının davalı işyerinin bir başka şubesinde talebi gibi şoför ve reyon görevlisi olarak görevlendirildiği, davacıya 27/04/2013 tarihinde, “… işletmemizin tüm çalışanları yazlık kıyafetlerini merkez şubeden alarak 29/04/2013 tarihinden itibaren mesai saatleri içinde giyinmiş olacaklardır. Giyinmeyenler hakkında gerekli işlemler yapılacaktır…” şeklinde tutanak imzalatılmak istendiği ancak davacının tutanağı imzalamadığı, yine 29/04/2013 ve 30/04/2013 tarihlerinde davacının logolu ve baskılı iş kıyafeti yerine sivil kıyafetle geldiğine dair tutanak tutulduğu, yine 30/04/2013 tarihinde işyeri kıyafetlerini giymesi gerektiği aksi halde disiplin işlemi yapılacağı ihtarını içeren tutanağın imzalatılmak istendiği ancak davacının bu tutanağı da imzalamaktan imtina ettiği, 01/05/2013 tarihinde ise, işyeri kıyafetlerini giymemede ısrar etmesi hususunda savunma istem yazısının tebliğ edilmek istendiği ancak davacının bu yazıyı da tebliğ almadığı ancak 02/05/2013 tarihinde savunma verdiği ve akabinde 03/05/2013 tarihinde iş akdinin işverence “… iş düzeni, çalışma barışını bozucu, işveren vekiline saygısızlık ve sataşma, işveren vekilini diğer işçilerin yanında küçük düşürücü hareket ve davranışlarda bulunulduğu…” gerekçesiyle iş akdinin işveren tarafından feshedildiği, hususlarının işveren tarafından tutanak altına alındığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık ile ilgili olarak dinlenen davacı tanığı ...; “… işyerinin vermiş olduğu iş gömleğini imza atmasına rağmen davacı giymemişti, bu nedenle işveren ile tartışma yaşamışlar buna ilişkin tutanak tutulmuştu, gittiğimizde davacının üzerinde gömlek yoktu, ancak bu tutanağı ben arkadaşım olduğu için imzalamadım, bunun sonucunda da davacının iş akdi feshedildi, işyerinde çalışan herkes iş gömleğini giymek zorunda idi, davacıya giyilmek üzere gömleğin teslim edilip edilmediğini ben bilmiyorum ancak ben gittiğimde gömlek yoktu, yani gömlek teslim edilmemişti, ertesi gün davacı işyerinde imzayı atarak gömleği teslim aldı, davacının kılık kıyafet kurallarına uyup uymadığını ve düzenli giyinip giyinmediğini, gömlek giymeme konusunda ısrarı olup olmadığını aynı bölümde çalışmadığımız için bilmiyorum” yönünde; yine davacı tanığı ...; “… işveren gün belirleyerek pazartesiden itibaren herkesin iş gömleği giymesi gerektiğini bildirdi, verilen tarihten itibaren de herkes gömleği giydi ancak davacı giymek istemedi buna ilişkin de tutanak tutuldu, dosyadaki tutanak içeriği doğrudur, altındaki imza da bana aittir, tutanak tutulduğu sürece davacı bu gömleği giymek istemedi, gömlekler ana şubeden verildi, biz oradan gidip aldık, davacı ana şubeye gidip gömleği almadı, davacı reyon görevlisi olarak çalışıyordu ancak kendisi müdür yardımcısı olduğunu iddia ediyordu, gömleği de bu nedenle giymeyeceğini belirtiyordu…” yönünde beyanda bulunmuşlardır.
Davalı tanıkları da, davacının işyeri kıyafetlerini giymek istemediğini beyan ederek işyeri kıyafetlerinin davacı tarafından giyilmek istenmediği hususunda tutulan işyeri tutanaklarını doğrulamışlardır. İşyeri tutanakları ve taraf tanıklarının beyanları birlikte gözetildiğinde, işverence giyilmesi zorunlu tutulan işyeri kıyafetlerini giymeme konusunda davacının ısrar ettiği sabittir. İşveren açısından da bu durumun iş düzenini bozucu etkisi bulunduğu kuşkusuzdur. Davacının giymek zorunda olduğu işyeri kıyafetlerini hatırlatıldığı halde giymemekte ısrar ettiği, bir başka anlatımla davacının iş görme edimi işverenin verdiği talimatlara uygun olarak devamlılık arz edecek şekilde yerine getirmemekte ısrar ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda işveren tarafından yapılan feshin haklı olduğu kabul edilerek davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddi yerine yazılı gerekçeyle kabulü isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
F) SONUÇ:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 19/06/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.