Özet:
- Davacı işçinin %37 iş göremezlik oranı ve %40 kusuru olduğu gözetildiğinde Davacı lehine takdir edilen 40.000 TL. manevi tazminat oranı azdır.
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi ... Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ... İş Mahkemesi
K A R A R
A)Davacı İstemi;
Davacı vekili dava ve ıslah dilekçesinde özet olarak; iş kazası nedeni ile sigortalı lehine maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
B)Davalı Cevabı;
Davalı ve vekili cevap dilekçesi ile akabinde özet olarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
C)İlk Derece Mahkemesi Kararı ve Gerekçesi;
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde; 130.538,30 TL maddi tazminat ve 60.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 23/02/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin ise reddine karar verilmiştir.
D)Bölge Adliye Mahkemesi Kararı ve Gerekçesi;
... Bölge Adliye Mahkemesi 10.Hukuk Dairesince, 122805,70 TL maddi tazminat ve 40.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 23/02/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin ise reddine karar verilmiştir.
E)
Davacının Özetle Temyiz Nedenleri;
• Davacı ile beraberindekilerin asansör halatının kopması ile yaralandıkları, davacının % 37 maluliyetinin bulunduğunu,
• Ceza yargılamasında çelişkili raporların dayanak alınarak hüküm kurulduğu, ancak hükmün hukuk hakimini bağlamayacağını,
• Asansörde bulunan başka bir işçinin açtığı davanın kesinleştiği, işverenin % 90 ve işçinin % 10 oranında kusurlu olduğunun kabul edildiği, bu nedenle iş bu dosyada davacının % 40 kusurlu kabul edilmesinin hatalı olduğunu,
• İşverenin yük asansörünü güvenli şekilde çalıştırmaması, malzemenin bulunduğu bodrum katına merdiven ile ulaşılması, yük asansörüne insan binmemesi konusunda yeterli eğitimin verilmemesi sebepleri ile işverenin % 90 oranında kusurlu kabul edilmesi gerektiğini,
• Hükmedilen maddi ve manevi tazminatın hakkaniyete uygun olmadığını,
• Raporlara itiraz edilmediğine dair gerekçenin hatalı olduğu, raporlarda aleyhe olan hususların kabul edilmediğinin belirtildiği, aleyhe raporun itiraz edilmediği gerekçesi ile kesinleştiğinin kabulünün hatalı olduğunu belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.
Davalının Özetle Temyiz Nedenleri;
• Kazanın meydana geldiği asansörde “yük asansörüdür insan binemez” yazılı uyarı levhası da bulunduğu, müvekkilinin bir kusuru bulunmadığını,
• Asansörün basit nitelikte, kaldırım seviyesinden bodrum kata yük taşıma amacı ile yapıldığını,
• İşçilerin dosya taşıma konusunda talimatlandırıldığı, dosyaların yüklenerek bodrumda bulunan başka işlerde asansörden alınması gerektiği, ancak işçilerin birlikte yük asansörü ile kaldırım seviyesine çıkmaya çalıştıklarını,
• Ceza dosyasında müvekkillerinin tali % 40 kusurlu olduğunun belirlendiği ve kararın kesinleştiğini,
• Müvekkili tarafından tüm işçilere iş güvenliği eğitimi verdirildiği, risk analizleri yaptırıldığını,
• Manevi tazminatın üst hadden takdir edilmesinin adalet ve hakkaniyet ilkelerine aykırı olduğunu belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
Dosyadaki temyiz kapsam ve nedenlerine göre; davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
Dava, 23/02/2012 tarihli iş kazası sonucu iş göremezliği bulunan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 10.Hukuk Dairesince, 122805,70 TL maddi tazminat ve 40.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 23/02/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin ise reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, iş kazasının gerçekleşmesinde davacının % 40 birleşen kusurunun bulunduğu tespit edilmiştir.
Gerek mülga BK’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesinde Hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin Duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23.6.2004, 13/291-370)
Bu açıklamalar doğrultusunda davacı lehine takdir edilen manevi tazminat miktarının az olduğu, ancak davacı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulmadığının gözden kaçırılmaması gerektiği açıktır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
G) SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davalıya yükletilmesine, 20/02/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.