Dava konusu istem : ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... parsel no.lu ve Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazın 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu uyarınca 04/09/2018 tarihinde gerçekleştirilecek kiralama ihalesinin iptaline ilişkin 04/09/2018 tarih ve (1) karar numaralı komisyon kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesi'nce; davacı tarafından, .... Noterliği'nin 05/09/2018 tarihli (ve ... yevmiye no.lu) ihtarnamesi ile davalı idareden ihalenin iptaline yönelik işlemin yeniden incelenmesinin talep edildiği, davalı idarenin 14/09/2018 tarihli cevabi yazısı (ile ihalenin iptaline karar verildiği, taşınmazın kiralanıp kiralanmaması hususunda bilgi verileceğinin davacıya bildirilmesi) üzerine 07/11/2018 tarihinde bakılan davanın açıldığı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 20/A maddesi ile ihalelere ilişkin özel yargılama usulü getirildiği, dava açma süresinin otuz gün olarak belirlendiği, Kanun'un 11. maddesinin uygulanmayacağının da kurala bağlandığı, dava dilekçesinden uyuşmazlığa konu ihalenin iptali kararının 04/09/2018 tarihli işlemle davacıya tebliğ edildiği anlaşıldığından, davacının bu tarihten itibaren en geç otuz gün içerisinde 04/10/2018 tarihine kadar dava açması gerekirken 07/11/2018 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesinin mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, dava açma süresi hesaplanırken 09/10/2018 tarihinde tebliğ edilen ... Kaymakamlığı'nın ihalenin iptaline ilişkin yazısının dikkate alınması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idareler tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'UN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... parsel no.lu ve Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazın 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu uyarınca 04/09/2018 tarihinde gerçekleştirilecek kiralama ihalesi, 04/09/2018 tarih ve (1) karar numaralı komisyon kararıyla iptal edilmiştir.
... Kaymakamlığı Mal Müdürlüğü'nün 04/09/2018 tarih ve 24661148-150.02.02-646 sayılı yazısı ile ihalenin iptal edildiğinin davacıya bildirilmesi üzerine, davacı tarafından anılan taşınmazın kiralama ihalesinin iptaline ilişkin işlemin iptali istenilmiştir.
Uyuşmazlığa konu ihalenin iptaline ilişkin olarak davacıya gönderilen davalı idarenin 04/09/2018 tarih ve 24661148-150.02.02-646 sayılı yazısında, davacının hangi kanun yollarına ve mercilere başvurabileceği ve dava açma süresi belirtilmemiştir.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa'nın "Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü" başlıklı 11. maddesinde, Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu; "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu; "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" başlıklı 40. maddesine, 03/10/2001 tarih ve 4709 sayılı Kanun'un 16. maddesiyle eklenen 2. fıkrasında, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu; 125. maddesinin üçüncü fıkrasında ise, idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kurala bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Anayasa'nın 40. maddesine eklenen 2. fıkranın gerekçesinde, bu değişikliğin, bireylerin yargı ya da idarî makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanması amacıyla ve son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerin belirtilmesinin hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk hâline gelmesi nedeniyle yapıldığına değinilmiştir.
Anayasal düzenlemeler ve değinilen gerekçeden; Devletin, kurumları vasıtasıyla tesis edilen her türlü işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak yargı yeri veya idarî makamlar ile başvuru süresinin gösterilmesinin bir anayasal zorunluluk hâline getirildiği anlaşılmaktadır. Anayasa'nın bağlayıcılığı karşısında, bu zorunluluğa; yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının uymakla yükümlü oldukları sonucuna ulaşılmaktadır.
Anayasal düzenlemeler, kural olarak doğrudan uygulanacak hükümlerden olmayıp, kanunlarda gerekli düzenlemeler yapılarak yaşama geçirilirler. Ancak, öğretide ve Anayasa Mahkemesi'nin kimi kararlarında, yürürlüğe konulması gereken yasal düzenlemede yer verilmesi gereken konuların Anayasa metninde açıkça kurala bağlandığı durumlarda, bir özel kanun ya da yürürlükteki kanunlarda uygun değişiklik yapılması gerekmeksizin Anayasa hükümlerinin doğrudan uygulanacağı kabul edilmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 40. maddesinin 2. fıkrasının doğrudan uygulanması gerektiğini, 08/12/2004 tarih ve E:2004/84, K:2004/124 sayılı kararında; 5225 sayılı Kanun'da, başvurulacak kanun yolu ve süresinin özel olarak düzenlenmemiş olmasının, Anayasa'nın 40. maddesine aykırılık oluşturmadığını belirterek benimsemiş ve kararında; bireyler hakkında kurulan işlemlere karşı kanun yolları, başvurulacak merciler ile sürelerin belirtilmesi yönünden Devlete verilen görevin bir zorunluluk içerdiğine, bu zorunluluk nedeniyle her kanunda özel bir düzenleme yapılması gerekmediğine değinerek, Anayasa'nın 40. maddesinin 2. fıkrasının doğrudan uygulanır nitelik taşıdığını kabul etmiştir.
Devletin, işlemlerinde, bireylerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunu düzenleyen Anayasa'nın 40. maddesinin 2. fıkrasının, ayrı bir yasal düzenlemenin varlığını gerektirmeyen, doğrudan uygulanabilir nitelik taşımasından dolayı, yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak idarî mercileri ve kanun yolları ile sürelerini belirtmeleri zorunludur.
Bu kapsamda, Anayasa'nın 125. maddesinin 3. fıkrası ile 40. maddesinin 2. fıkrasının birbirleriyle olan ilişkisine de değinmek gerekmektedir.
Anayasa'da yer alan düzenlemeler, normlar hiyerarşisinde aynı düzeyde yer aldığından bu kuralların birbirine üstünlüklerinden söz etmek mümkün olmamakla birlikte, Anayasal normlar değerlendirilirken normun kabul edildiği tarihe bakılarak yorum yapılabilmesi mümkündür. Bu kapsamda, her ne kadar Anayasa'nın 125. maddesinde, idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı belirtilmiş ise de; 40. maddeye eklenen fıkrayla, idarî işlemlerde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağının ve sürelerinin belirtilmesi zorunluluğu getirildiğinden, kişilere bildirilen idarî işlemlerde başvuru süresi ve başvuru yerinin de gösterilmesi gerekmektedir. Dava açma süresini başlatacak olan bildirim, Anayasa'nın amir hükmü gereğince başvuru mercii ve süresini de gösteren yazılı bildirimdir. Bunun dışındaki yazılı bildirimler, Anayasa'nın 40. maddesinin amir hükmüne uygun olmadığından, dava açma süresini başlatmayacaktır.
Bu itibarla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunu öngören Anayasa'nın 40. maddesinin 2. fıkrasındaki düzenlemeye rağmen, anılan ihalenin idarece iptal edilmesine ilişkin olarak davacıya gönderilen davalı idarenin 04/09/2018 tarih ve 24661148-150.02.02-646 sayılı yazısında, davacının hangi kanun yolları ve mercilere başvurabileceği ve dava açma süresi belirtilmediğinden, idarenin doğru bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve hak arama özgürlüğünün ihlâl edilmiş olması karşısında, söz konusu işlemin tebliğ edildiği tarihte dava açma süresinin işlemeye başlamadığı anlaşıldığından, davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca ... İdare Mahkemesi'nin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme'ye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 07.01.2020 tarihinde esasta oybirliği, gerekçede oyçokluğuyla karar verildi.
(X) GEREKÇEDE KARŞI OY :
Anayasa'nın 40/2. maddesi hükmü ile, bireylerin yargı ya da idarî makamlar önünde haklarını arayabilmelerine kolaylık ve olanak sağlanması amaçlanmış; idareye, işlemlerinde, ilgililerin kaç gün içinde, hangi mercilere başvurabileceklerini bildirme yükümlülüğü getirilmiştir.
2577 sayılı Kanun'un 7. maddesinde, idare mahkemelerinde idarî işlemlere karşı dava açma süresinin kural olarak "altmış gün" olduğu; 8. maddesinde, sürenin tebliğ tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı; 20/A maddesinde ise, ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin "otuz gün" olduğu kurala bağlanmıştır.
Olayda, ... Kaymakamlığı Mal Müdürlüğü'nün 04/09/2018 tarih ve 24661148-150.02.02-646 sayılı yazısı ile, ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... parsel no.lu ve Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazın 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu uyarınca 04/09/2018 tarihinde gerçekleştirilecek kiralama ihalesinin 04/09/2018 tarih ve (1) karar numaralı komisyon kararıyla iptal edildiğinin davacıya bildirilmesi üzerine, davacı tarafından, ... Noterliği'nin 05/09/2018 tarih ve ... yevmiye no.lu ihtarnamesi ile, ihalenin iptaline yönelik işlemin yeniden incelenmesinin davalı idareden talep edildiği; davalı idarenin 14/09/2018 tarihli cevabi yazısıyla ihalenin iptaline karar verildiği, taşınmazın kiralanıp kiralanmaması hususunda bilgi verileceğinin davacıya bildirilmesi üzerine ihalenin iptaline ilişkin işlemin iptali istemiyle 07/11/2018 tarihinde bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İdari işleme karşı hangi merciye başvuracağını bilmeyen davacının, 2577 sayılı Kanun'un 20/A maddesinde öngörülen ve özel bir yargılama niteliği taşıyan ivedi yargılama usulünü, bu usule tâbi işlerde geçerli olan dava açma süresini ve idarî başvuru yolu bulunup bulunmadığını bilmesi mümkün değildir.
Bu itibarla, davacının, ihalenin iptaline ilişkin alınan karara yaptığı itiraz başvurusunun reddine ilişkin işlemin tebliği üzerine, ihalenin iptaline ilişkin işlemin iptali istemiyle altmış günlük genel dava açma süresi içerisinde, 07/11/2018 tarihinde açtığı davanın süresinde olduğunun kabulü gerektiğinden, İdare Mahkemesi'nce davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen kararın bu gerekçeyle bozulması gerektiği oyuyla, gerekçe yönünden karara katılmıyorum.