İÇTİHATLARI BİRLEŞTİRME KURULU KARARI
5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu uyarınca emekli aylığı almakta iken, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 8’inci maddesine göre Yükseköğretim Denetleme Kurulu üyeliğine atananlara ödenen emekli aylıklarının, yasal faizleriyle birlikte istirdat edilerek taraflarına borç çıkartılmasının hukuka uygun olup olmadığı yolunda Danıştay Onbirinci Dairesince verilen 25/05/2007 tarih ve E:2006/5172, K:2007/5558 sayılı karar ile aynı Dairenin 10/07/2008 tarih ve E:2007/14446, K:2008/7453 kararı arasında oluşan aykırılığın içtihadın birleştirilmesi yoluyla giderilmesi istemiyle Danıştay Onbirinci Dairesince başvuru yapılmasına ilişkin 19/09/2008 tarih ve E:2008/1187, K:2008/7895 sayılı karar üzerine raportör üyenin raporu, konuyla ilgili kararlar ve yasal düzenlemeler incelendikten ve Danıştay Başsavcısının görüşü dinlenildikten sonra gereği görüşüldü:
Emekli aylığı almakta iken Yükseköğretim Denetleme Kurulu üyeliğine atanan …'ya 15/01/2005 ila 30/03/2005 tarihleri arasında ödenen emekli aylıklarının, 5277 sayılı 2005 Yılı Bütçe Kanunu’nun 25’inci maddesinin (f) fıkrası uyarınca yasal faizleriyle birlikte istirdat edilerek tarafına borç çıkartılmasına ilişkin işleme karşı açılan davada, Ankara 6. İdare Mahkemesince verilen 24/11/2005 tarih ve E:2005/882, K:2005/1721 sayılı kararda, 2547 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin (b) bendinde, Yükseköğretim Denetleme Kurulu üyelerinin atanmalarının, cari usullere göre yapılacağı, Kurul üyelerinin ücretlerinin, Yükseköğretim Kurulu üyelerine ödenen ücreti geçmeyecek şekilde Bakanlar Kurulunca tespit edileceği ve emekli olarak seçilenlerin emekli maaşlarının ödenmesine devam edileceği hükmüne yer verildiği, öte yandan, 01/01/2005 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5277 sayılı Kanun’un 25’inci maddesinin (f) bendi ile 5335 sayılı Kanun’un 30’uncu maddesinde, herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanların bu aylıkları kesilmeksizin; genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il özel idareleri, belediyeler ve il özel idareleri tarafından kurulan birlik ve işletmeler, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bunların bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerinde ve sermayesinin %50'sinden fazlası kamuya ait olan diğer ortaklıklarda herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamayacakları ve görev yapamayacaklarının, diğer kanunların emeklilik veya yaşlılık aylığı almakta iken emeklilik veya yaşlılık aylıkları ve diğer tazminatları kesilmeksizin atanmaya, çalıştırılmaya veya görevlendirilmeye izin veren hükümleri ile 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun Ek 11’inci maddesine göre 01/01/2005 tarihinden önce alınmış Bakanlar Kurulu kararlarının uygulanmayacağının kurala bağlandığı, aynı maddenin istisnaları düzenleyen 4’üncü fıkrasında ise, bu maddenin ikinci ve üçüncü fıkra hükümlerinin, özel kanunlarında emeklilik veya yaşlılık aylığı kesilmeksizin çalıştırılma veya görev yapma hakkı verilenlerden Cumhurbaşkanı tarafından atananlar, Bakanlar Kurulu kararı veya müşterek kararname ile atanan veya görevlendirilenler ve Türkiye Büyük Millet Meclisince yapılan seçimler sonucunda görev verilenler hakkında uygulanmayacağı hükmüne yer verildiği, buna göre, davacının emekli aylığı kesilmeksizin Yükseköğretim Denetleme Kurulu üyeliği görevine devam edebilmesi için, 2547 sayılı Kanun’un 8’inci maddesi hükmünün tek başına yeterli olmadığı, ayrıca davacının atandığı görevin veya atanma biçiminin mevzuatla belirlenen istisnalar kapsamında bulunması gerektiği, bu itibarla, davacının atamasının Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından yapılması ve Yükseköğretim Denetleme Kurulu üyeliği görevinin istisnalar kapsamında bulunmaması karşısında, yersiz ödendiği ileri sürülen emekli aylıklarının adına borç çıkartılarak tahsili yoluna gidilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Söz konusu karar Danıştay Onbirinci Dairesinin 25/05/2007 tarih ve E:2006/5172, K:2007/5558 sayılı kararıyla onanmış, karar düzeltme istemi ise 19/09/2008 tarih ve E:2008/1187, K:2008/7895 sayılı karar ile reddedilmiştir.
Diğer taraftan, emekli aylığı almakta iken Yükseköğretim Denetleme Kurulu üyeliğine atanan …'ın 01/01/2005 ila 31/03/2005 tarihleri arasında ödenen emekli aylıklarının 5277 sayılı Yasa’nın 25’inci maddesinin (f) fıkrası uyarınca adına borç çıkartılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davada ise Ankara Onbirinci İdare Mahkemesince verilen 06/07/2006 tarih ve E:2005/759, K:2006/1910 sayılı kararda, 2547 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinde, Yükseköğretim Denetleme Kurulu üyelerine Bakanlar Kurulunca tespit edilecek ücretlerin ödenmesinin öngörülmüş olması karşısında, yapılan ödemelerin ücret olduğu, bu görevin kadrolu bir görev olmayıp, belirli sürelerle sınırlı bir görev olması nedeniyle 5335 sayılı Yasa’nın 30’uncu maddesinin istisnaların belirlendiği 4 üncü fıkrasının (e) bendi hükmü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği yolundaki gerekçeye dayanarak dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. Söz konusu karar Danıştay Onbirinci Dairesinin 25/05/2007 tarih ve E:2007/2877, K:2007/5557 sayılı kararıyla; 2547 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinde yer alan Yükseköğretim Denetleme Kurulu üyeliğine emekli olarak seçilenlerin emekli maaşlarının ödenmesine devam edileceği yolundaki hükmün, 5277 sayılı Kanun’un 25’inci maddesi (f) fıkrasının istisnaların belirlendiği 4 üncü paragrafının 7’nci alt bent ile sınırlanması ve Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından Yükseköğretim Denetleme Kurulu üyeliğine atanan davacının; atama usulünün 5277 sayılı Yasanın 25’inci maddesi (f) fıkrasının 4’üncü paragrafının 7’nci alt bendinde belirlenen atama usulüne uygun olmaması ve aynı maddenin (f) fıkrası 4 üncü paragrafı 4 üncü alt bendi kapsamına girmemesi nedeniyle emekli aylıklarının kesilerek 01/01/.2005 ila 31/03/2005 tarihleri arasında ödenen emekli aylıklarının adına borç çıkarılmasına ilişkin işlem mevzuata uygun olup, anılan işlemin iptaline karar veren İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle anılan Mahkeme kararı bozulmuş, daha sonra davacı tarafından yapılan kararın düzeltilmesi başvurusu ise Danıştay Onbirinci Dairesinin 10/07/2008 tarih ve E:2007/14446, K:2008/7453 sayılı kararı ile kabul edilerek Dairenin bozma kararı kaldırılmış ve anılan Mahkeme kararı bu kez onanmıştır.
Bu kararlar üzerine Onbirinci Dairenin 19/09/2008 tarih ve E:2008/1187, K:2008/7895 sayılı kararıyla "... emekliye ayrılmalarının ardından, aynı Kurulda aynı görevi yürütmekte olan, dolayısı ile hukuki durumları aynı olan iki kişi ile ilgili olarak, Dairemiz tarafından, birbirine aykırı iki ayrı karar verildiğinden ve bu kararlar temyiz ve karar düzeltme aşamalarından da geçerek kesinleştiklerinden, gerekçesi yukarıda belirtilen kararlar arasında 2575 sayılı Kanun’un 39’uncu ve 40’ıncı maddelerinde öngörüldüğü şekilde içtihat aykırılığı oluştuğu açıktır ... " gerekçesiyle 2575 sayılı Danıştay Kanunu uyarınca içtihatların birleştirilmesinin istenildiği görülmektedir.
2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 39’uncu maddesinde; "İçtihatları Birleştirme Kurulu, dava dairelerinin veya idari ve vergi dava daireleri kurullarının kendi kararları veya ayrı ayrı verdikleri kararlar arasında aykırılık veya uyuşmazlık görüldüğü veyahut birleştirilmiş içtihatların değiştirilmesi gerekli görüldüğü takdirde, Danıştay Başkanının havalesi üzerine, Başsavcının düşüncesi alındıktan sonra işi inceler ve lüzumlu görürse, içtihadın birleştirilmesi veya değiştirilmesi hakkında karar verir." kuralına yer verilmektedir.
Buna göre, içtihadın birleştirilmesi veya değiştirilmesi için öncelikle isteme konu kararlar arasında aykırılık veya uyuşmazlığın bulunup bulunmadığının saptanması gerekmektedir.
2575 sayılı Kanun’un yukarıda sözü edilen hükmünde, kararlar arasındaki aykırılık ve uyuşmazlığın ne olduğu açıklanmamış olmakla beraber, uygulamada kararlar arasındaki aykırılık ve uyuşmazlık, aynı veya benzer konuda açılıp farklı şekilde sonuçlanan yargı kararları olarak açıklanmış; içtihadın birleştirilmesinden amacın, kararlar arasındaki aykırılıkların giderilmesi suretiyle hukuki istikrarı sağlamak olduğu belirtilmiş, kararlar arasında aykırılıktan söz edebilmek için, aynı veya benzer konuda açılıp maddi ve hukuki durumları aynı olmasına rağmen, farklı, aykırı kararlar verilmiş olması gerektiği kabul edilmiştir.
Olayda her iki davaya konu uyuşmazlığın da hukuki dayanağını 5277 sayılı 2005 Mali Yılı Bütçe Kanunu’nun 25 inci maddesi (f) fıkrası oluşturmuş ve 2005 Mali Yılı Bütçe Kanununun dava konusu işlemlerle ilgili 25 inci maddesi (f) fıkrası ikinci ve üçüncü paragrafları; diğer yasalarla düzenlenmesi gereken konuların bütçe yasasıyla düzenlenmesinin Anayasanın 87’nci, 88’inci, 89’uncu, 161’inci ve 162’nci maddelerine aykırılık oluşturduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesinin 28/12/2005 tarih ve E:2005/146, K:2005/105 sayılı kararı ile iptal edilmiş ise de, iptal karar tarihinden önce 27/04/2005 günlü, 25798 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un yayımı tarihinde yürürlüğe giren 29’uncu maddesi (c) fıkrası ile 5277 sayılı Kanun’un 25’inci maddesinin (f) fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve aynı tarihte yürürlüğe giren 30’uncu maddesi ile aynı kural sadece üçüncü paragrafında yer alan; "5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 11'inci maddesine göre alınmış Bakanlar Kurulu kararları 2005 yılında uygulanmaz." ibaresi, ".... ek 11'inci maddesine göre 01.01.2005 tarihinden önce alınmış Bakanlar Kurulu kararları uygulanmaz." şeklinde değiştirilerek yeniden düzenlenmiş ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 105 inci maddesinde 5335 sayılı Kanun’un 30’uncu maddesinin uygulanmasına devam edilmesi öngörülmüştür. Bu haliyle 5277 sayılı Kanun’un 25’inci maddesi (f) fıkrası yürürlükte olmamakla birlikte anılan madde ile düzenlenen hukuki durumun geçerliliğini koruduğu açıktır.
Bu bağlamda her iki davada Yükseköğretim Denetleme Kurulu üyeliği görevinin, emekli aylığı kesilmeksizin çalışılabilecek istisnai görevler arasında yer almadığından bahisle emekli aylıklarının kesilerek davacılara yersiz ödendiği öne sürülen emekli aylıklarının adlarına borç çıkarılması işlemleri dava konusu edilmiş olup, 5335 sayılı Kanun’un 29’uncu maddesi (c) fıkrasının yürürlükten kaldırdığı ve Anayasa Mahkemesinin de iptal ettiği 5277 sayılı 2005 Mali Yılı Bütçe Kanunu’nun 25’inci maddesinin (f) fıkrasında yer alan kuralın, anılan düzenlemeyi yürürlükten kaldıran 5335 sayılı Kanun’un 30’uncu maddesinde yer alan kuralla aynı olduğu ve Danıştay Onbirinci Dairesi tarafından aynı içerikteki kuralın farklı yorumlanması nedeniyle içtihatların birleştirilmesi istemine konu kararlar arasında aykırılık oluştuğu görülmektedir.
Ancak aynı konuda birbirine aykırı kararlar verilmiş olmasının içtihadı birleştirme yoluna gidilebilmesi için yeterli olup olmadığının saptanabilmesi, konunun 2575 sayılı Kanun’un 39’uncu maddesinde belirtilen lüzum unsuru yönünden de irdelenmesini gerekli kılmaktadır.
İçtihadın birleştirilmesinde amacın kararlar arasında oluşan aykırılık veya uyuşmazlığın giderilmesi suretiyle hukuki istikrarın sağlanması olduğu dikkate alındığında, isteme konu aykırılığın hukuki istikrarı zedeleyecek nitelikte bir sürekliliğe sahip olup olmadığının, bir başka ifadeyle kararlar arasındaki aykırılıkların devamlılık gösterecek şekilde sürdürülüp sürdürülmediğinin de değerlendirilerek bir sonuca ulaşılması gerekmektedir.
Danıştay Onbirinci Dairesinin karar düzeltme aşamasında verdiği ve içtihatların birleştirilmesi istemine konu olan 10/07/2008 tarih ve E:2007/14446, K:2008/7453 sayılı kararıyla; 5335 sayılı Kanun’un 30’uncu maddesinin 4 üncü fıkrasının (e) bendinde; sadece toplantı veya huzur ücreti ya da hakkı ödenen görevleri yürütenler ile yönetim ve denetim kurulu üyeliği ücreti karşılığında görevlendirilenler hakkında, bu maddenin ikinci ve üçüncü fıkra hükümlerinin uygulanmayacağı hükmüne yer verildiği, buna göre 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 8’inci maddesinde Yükseköğretim Denetleme Kurulu üyelerine Bakanlar Kurulunca tespit edilecek ücretlerin ödenmesinin öngörülmüş olması karşısında yapılan ödemelerin ücret olduğu, bu görevlerin kadrolu bir görev olmayıp, belirli sürelerle sınırlı bir görev olması nedeniyle 5335 sayılı Kanun’un 30’uncu maddesinin istisnaların belirlendiği 4 üncü fıkrasının (e) bendi hükmü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılarak dava konusu işlemi iptal eden ve davacının geri alınan maaşlarının dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine hükmeden Ankara 11. İdare Mahkemesinin 06/07/2006 tarih ve E:2005/759, K:2006/1910 sayılı kararını onamıştır. Dairesinin onama kararından sonra 05/04/2012 tarihinde verdiği üç ayrı kararda; hukuki durumları içtihatların birleştirilmesi istemine konu kararlardaki kişilerle aynı olan davacıların, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu kapsamında emekli statüsünde iken yaptıkları Yükseköğretim Denetleme Kurulu üyeliği görevinin, 5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin emekli aylığı kesilmeksizin çalışılabilecek istisnai görevlerin belirlendiği 4’üncü fıkrasının (e) bendi hükmü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gerekçesi benimsenmiştir. (Danıştay Onbirinci Dairesinin 05/04/2012 tarih ve E:2007/1316, K:2012/1444 sayılı; 05/04/2012 tarih ve E:2007/4687, K:2012/1445 sayılı; 05/04/2012 tarih ve E:2011/2575, K:2012/0446 sayılı kararları)
İçtihatların birleştirilmesinden amacın, kararlar arasındaki aykırılıkların giderilmesi suretiyle hukuki istikrarı sağlamak olduğu dikkate alındığında, Danıştay Onbirinci Dairesinin verdiği kararlarla içtihadın birleştirilmesiyle sağlanmak istenilen hukuki istikrarın kendiliğinden oluştuğu görülmektedir.
Bu durumda, içtihatların birleştirilmesinden beklenen aynı ya da benzer maddi olaylara hukuk kurallarının aynı şekilde yorumlanması suretiyle uygulanması amacının yargılamanın doğal seyrinde kendiliğinden oluştuğu, bu nedenle de 2575 sayılı Kanun’un 39’uncu madddesinde aranan "lüzum" unsurunun olayda gerçekleşmediği sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle içtihatların birleştirilmesine gerek bulunmadığına 02.07.2012 tarihinde gerekçede ve esasta oyçokluğu ile karar verildi.
GEREKÇEDE KARŞI OY
X- 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 39’uncu maddesinde, "İçtihatları Birleştirme Kurulu, dava dairelerinin veya idari ve vergi dava daireleri kurullarının kendi kararları veya ayrı ayrı verdikleri kararlar arasında aykırılık veya uyuşmazlık görüldüğü veyahut birleştirilmiş içtihatların değiştirilmesi gerekli görüldüğü takdirde, Danıştay Başkanının havalesi üzerine, Başsavcının düşüncesi alındıktan sonra işi inceler ve lüzumlu görürse, içtihadın birleştirilmesi veya değiştirilmesi hakkında karar verir." kuralına yer verilmektedir.
İçtihatların birleştirilmesi yoluna gidilebilmesi için, maddi uyuşmazlığın çözümünde uygulanan kanun hükmünün yorumunda farklılık olması; başka değişle, aynı yasa hükmünün, farklı kararlarda, farklı yorumlanıp, farklı uygulanmış bulunması gereklidir. Bunun için, farklı kararlarda, farklı yorumlanan yasa hükmünün, gerçekten, maddi uyuşmazlığın çözümünde uygulanmasının zorunlu olması da gereklidir. Zira; farklı yorumlanıp, farklı uygulanan yasa hükmü, esasen uyuşmazlığı çözüme götüren yasa hükmü değilse; salt bu farklı yorum ve uygulama sebebiyle, içtihatların birleştirilmesine gidilmesine gerek de yok demektir.
Her iki davaya konu uyuşmazlık da, 2005 Mali Yılı Bütçe Kanunu’nun 25’inci maddesinin (f) fıkrasının yürürlükte olduğu tarihlerde, davacılara ödenen emekli aylıklarının borç çıkarılarak geri istenilmesinden doğmuştur. Yani; uyuşmazlıkların hukuksal kaynağı, anılan fıkra hükmüdür.
Söz konusu fıkra hükmü, 21/04/2005 tarih ve 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 29’uncu maddesinin (c) fıkrasıyla 27/04/2005 tarihinden geçerli olarak yürürlükten kaldırılmış ve yerine aynı Kanun’un 30’uncu maddesiyle yapılan benzer düzenleme yürürlüğe konulmuştur.
5335 sayılı Kanun’da, 27/04/2005 tarihinde yürürlüğe giren, yeni düzenlemenin geçmiş olaylara da uygulanacağına dair herhangi bir geçici madde yoktur. Hukuk Devleti ilkesinin olmazsa olmaz bir güvenlik ilkesi olan, “Kanunların Geriye Yürümezliği İlkesi” gereği, yürürlüğe girdiği tarihten sonra ödenecek olan emekli aylıkları ile ilgili olarak Sandık yetkili kurulunca yapılacak işlemlere dayanak alınması gereken, bu yeni düzenleme, yürürlükten kaldırılan eski düzenlemeyle her yönden aynı olsa dahi, 2005 Mali Yıl Bütçe Kanunu’nun 25’inci maddesinin (f) fıkrasının yürürlükte kaldığı zaman diliminde davacılara ödenen emekli aylığı ile ilgili olarak uygulanabilir değildir. Dolayısıyla, salt, söz konusu aylıkların yürürlükten kaldırılan Bütçe Kanunu hükmüne dayanılarak geri istenmesine ilişkin Sandık işlemlerini konu edinen idari davalarda, yeni düzenlemeye ve onun yorumuna dayanılarak hüküm kurulmasına da olanak yoktur,
Nitekim; Anayasa Mahkemesi de, Zonguldak İdare Mahkemesinin, 2005 Mali Yılı Bütçe Kanununun uyuşmazlıkların kaynaklandığı düzenlemesinin anayasaya uygunluğunun denetlenmesi için itiraz yoluyla yapmış olduğu başvuru hakkında, düzenlemenin yürürlükten kaldırıldığı 27/04/2005 tarihine kadar uygulanabileceği görüşüyle, konusuz kaldığına karar vermemiş; başvurunun esasının incelemesine geçmiştir.
Anayasa Mahkemesi, başvurunun esası hakkında, 28/12/2005 tarihinde, E:2005/146, K:2005/105 sayı ile karar vermiş bulunmaktadır. İtiraza konu düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali yolunda olan bu karar, 14/11/2006 tarih ve 26346 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Danıştay Onbirinci Dairesi, temyiz başvurularını 25/05/2007 tarihinde karara bağladığı davalardan ilki ile ilgili kararın düzeltilmesi başvurusunu, 10.07.2008; ikincisi ile ilgili kararın düzeltilmesi başvurusunu ise, 19.09.2008 tarihinde sonuçlandırmıştır. Başka deyişle; Anayasa Mahkemesi, temyiz başvurularının karara bağlandığı tarihten çok önce kararını vermiş; verilen karar da, kararın düzeltilmesi istemlerinin sonuçlandırıldıkları tarihlerden önce yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Yani; aykırı kararların verildiği tarihlerde, Anayasa Mahkemesinin iptal kararına dayanılarak hüküm kurulması olanaklı hale gelmiş bulunmaktadır.
Her ne kadar, Anayasanın 153’üncü maddesinin beşinci fıkrasında Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararlarının geriye yürümeyeceği belirtilmiş ise de; görülmekte olan davada taraflara anayasaya aykırılık itirazında bulunabilme; davaya bakan yargı yerine de, uygulamak durumunda olduğu yasa hükmünün anayasaya uygunluğunun denetimini, itiraz yoluyla, Anayasa Mahkemesinden isteme hak ve yetkilerinin tanınmış olması ve Anayasada, itirazda bulunan mahkeme için Anayasa Mahkemesinin kararını bekleme süresinin getirilmiş bulunması; Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının, iptal edilen yasa hükmünün yürürlükte olduğu dönemde usulüne uygun olarak açılıp, iptal kararının yürürlük tarihine kadar uyuşmazlık halinde gelen dava ve bu davalardaki olaylara da uygulanacağını göstermekte ve Danıştay içtihatlarında da bu görüş benimsenmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla; Anayasa Mahkemesinin 2005 Mali Yıl Bütçe Kanununun davacıların emekli aylıklarına uygulanan hükmü hakkında vermiş olduğu iptal kararının, yürürlüğe girdiği tarihte, henüz, kanun yolu süreci sona ermemiş bulunan, söz konusu uyuşmazlıklar hakkında uygulanmasının, Danıştay’ın bu içtihadı gereği olduğunu vurgulamak gerekmektedir.
Bu açıklamanın anlamı, kararın düzeltilmesi başvurularının karara bağlanması aşamasında, uyuşmazlığı çözüme götüren yorumun, 2005 Mali Yıl Bütçe Kanunu’nun 25’inci maddesinin, Anayasa Mahkemesince iptal edilen, (f) fıkrasının yorumunun olmamasının gerektiğidir. Daha açık olarak; her iki davada da, kararın düzeltilmesi başvurularının, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının yarattığı hukuki duruma; yani, borç çıkarma işlemlerinin yasal dayanağının kalmadığı gerekçesine dayanılarak karara bağlanması gerekirdi.
Uyuşmazlığın çözümünde kullanılmaması gereken yorumlar arasında aykırılık bulunması halinin ise, içtihatların birleştirilmesi nedeni olarak kabul edilmesi hukuken mümkün değildir.
Bu nedenle içtihadın birleştirilmesine yer olmadığı yolundaki karara yukarıda belirtilen gerekçenin de eklenmesi gerektiği oyuyla çoğunluk kararına gerekçe yönünden katılmıyoruz.
ESASTA KARŞI OY
XX- 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 39’uncu maddesiyle düzenlenen içtihatları birleştirme kararları, dava dairelerinin veya idari ve vergi dava daireleri kurullarının kendi kararları veya ayrı ayrı verdikleri kararlar arasında aykırılık veya uyuşmazlık görüldüğü veyahut birleştirilmiş içtihatların değiştirilmesi gerekli görüldüğü takdirde başvurulan bir yol olup, adalet dağıtma mekanizmalarının aynı nitelikteki maddi ve hukuki kuralları, durumları aynı olan davacılara eşit uygulanması açısından önemli ve gerekli olduğu tartışmasızdır.
Buna göre, bir yasa kuralından ne anlaşılması gerektiği veya bir yasa kuralının uygulanması konusunda dava daireleri ile kurul kararları arasında oluşan görüş ve yorum farklılığının çözüm yeri İçtihatları Birleştirme Kuruludur. 2575 sayılı Kanun’un 39’uncu maddesi uyarınca bu yola başvurmak için kararlar arasında aykırılık ve uyuşmazlık oluşmasının yeterli olduğu açık olup, bunun dışında Kurulun oluşacak aykırılıkların giderilmesine yönelik işlevinin yorum yoluyla daraltılması mümkün değildir.
Danıştay Onbirinci Dairesince verilen isteme konu kararlar arasında birbirine aykırılık durumunun bulunduğu ve 2575 sayılı Kanun’un bu durumu içtihadı birleştirme kararı verilebilmesi için yeterli gördüğü dikkate alındığında Dairenin sonradan verdiği kararlarda istikrarın sağlandığından bahisle içtihadın birleştirilmesi için gereken lüzum unsurunun oluşmadığı yolundaki çoğunluk kararı, yorum yoluyla Kurulun söz konusu işlevi daraltma niteliğindedir. Diğer taraftan, aykırılık durumunun sonraki bir zamanda ilgili Daire ve Kurullar arasında yeniden oluşması önünde herhangi bir engel bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle içtihadı birleştirme talebinin kabul edilerek konunun esasa ilişkin verilecek bir kararla açıklığa kavuşturulması gerektiği oyu ile çoğunluk kararına katılmıyorum.