Özet:
I-İSTEM:
Davacı vekili; müvekkilinin 2001199813133 sigorta sicil numarasıyla 01/04/2013-30/05/2014 tarihleri arasında ... unvanlı davalı işyerinde işçi olarak asgari ücret ile çalıştığını, müvekkilinin bu çalışmalarına ilişkin sigortalılık hizmetlerinin işveren tarafından feri müdahil Kuruma eksik bildirildiğini, müvekkili 01/04/2013 tarihinde işe başladığı halde Kuruma işe girişinin bildirilmediğini ve sigorta primlerinin yatırılmadığını, bu durum müvekkilinin maddi kayba uğramasına neden olduğu gibi emeklilik işlemlerinin de gecikmesine sebep olduğunu beyanla; müvekkilinin sigortalılık hizmetlerinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde davalı olarak müvekkilin işyerinin unvanı olan '...'ün gösterildiğini, davalının gerçek ya da tüzel kişi olmasının dava şartı olduğunu, bu sebeple dava şartı yokluğundan davanın reddi gerektiğini, müvekkilinin husumet sahibi olduğunun kabul edilmesi ihtimaline karşılık olarak hukuki bir kazaya uğramamak adına süresinde cevap dilekçesi verdiklerini, davacının, müvekkilinin işyerinde çalışmadığını, çalışmasına da imkan olmadığını, zira davacının, müvekkilinin bulunduğu mahallede çok sayıdaki çocuğu ile birlikte ikamet etmekte olduğunu, buna göre davacının bir işyerinde çalışmasının da hayatın olağan akışına uygun olmadığını, davacının çok sayıda çocuk sahibi olup bu çocuklarına bizzat kendisinin bakması karşılığında sosyal yardım almakta olduğunu, çocuklarının bakımı ile kendisi ilgilenmediği takdirde bu sosyal yardımların kesileceğini, davacının bu konuda bilgi sahibi olduğuna dair taahhütname imzalamış olduğunu, davacıya bu müşkül durumundan dolayı tüm mahalleli gibi müvekkillinin de yardım ettiğini, taraflar arasında bu yardım ilişkisinin dışında bir ilişkinin mevcut olmadığını, davacının müvekkiline bu davayı niye yönelttiğine dair bir fikirlerinin bulunmadığını, haksız davanın reddi gerektiğini beyanla; öncelikle, dava şartı yokluğundan, olmadığı takdirde esastan davanın reddini talep etmiştir.
Feri müdahil Kurum vekili, cevap dilekçesinde özetle; hizmet akdine tâbi çalışmalar nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile açılan davalarda, davanın müvekkili Kuruma resen ihbar edilmesi gerektiğini, usul hükümlerinin tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanırlığı ilkesi gereğince görülmekte olan davada müvekkili Kurumun feri müdahil sıfatını haiz olduğunu, bu doğrultuda müvekkili Kurumun taraf sıfatının düzeltilmesi gerektiğini, kurum kayıtlarının tetkikinde, davacının iddia konusu tarihler arasında çalıştığını gösterir belgelerin tespit edilemediğini, bu hususa ilişkin olarak kurum kayıtları esas olup, bunun aksinin aynı değerdeki yazılı belgelerle ispatlanabileceğini beyanla; davanın reddini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece “ davanın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının hatalı olduğunu, tanık beyanları ile iddialarının kanıtlandığını, mahkemenin red kararının kabul edilemeyeceğini beyan ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve taleplerin kabulünü istemiştir.
Feri müdahil vekili istinaf dilekçesinde özetle; kurumun hizmet tespiti davalarında önemli rol üstlendiğini, vekalet ücreti takdir edilmemesinin hatalı olduğunun beyanı ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri gibi hükmün düzeltilmesini istemiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya kapsamı, delil durumu itibariyle, Denizli 4. İş Mahkemesi 2015/140 Esas 2020/116 Karar sayılı kararında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekili ve feri müdahil vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Mahkemeleri kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine, karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili; ilk derece mahkemesi kararının hatalı olduğunu, tanık beyanları ile iddialarının kanıtlandığını, mahkemenin red kararının kabul edilemeyeceğini beyan ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve taleplerin kabulünü istemiştir.
Feri müdahil vekili; kurumun hizmet tespiti davalarında önemli rol üstlendiğini, vekalet ücreti takdir edilmemesinin hatalı olduğunun beyanı ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri gibi hükmün düzeltilmesini istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Uyuşmazlık, somut olayda fiili çalışma olgusunun ispatı konusunda, İlk Derece Mahkemesince yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dava, 506 sayılı Kanunun 79/10. (5510 sayılı Kanun’un m. 86/9.) maddesi uyarınca açılmış hizmet tespiti davasıdır. Maddeye göre, “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.” Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların hizmetlerin tespitine ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu çerçevede hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyerek, gerekli araştırmaların re'sen yapılması ve kanıtların toplanması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır.
Taraf tanıklarının sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli ve tanıklar buna göre dinlenilmeli, re’sen araştırma kapsamında sadece taraf tanıkları ile yetinilmeyip mümkün oldukça işyerinin müdür, amir, şef, ustabaşı ve postabaşı gibi görevlileri ve o işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde bu yeri bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde belirlenmelidir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 19/10/2015 tarihli denetmen raporuna istinaden dava dışı 1098893 işyeri sicil nolu işveren ... yanından” Yapı Kredi Bankası Hesap hareketleri” değerlendirilmek suretiyle 22/10/2013-10/03/2014 tarihleri arasındaki hizmetinin bilidrilmediğinin tespiti ile bu sürelerin resen tesciline dair rapor düzenlenmiş, bu rapor doğrultusunda da davacının 140 günlük çalışması hizmet çetveline işlendiği anlaşılmıştır.
Eldeki davada, yapılacak iş,
1-Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine (fiil ehliyetine) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.
Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.
Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir (Baki Kuru-Ramazan Arslan-Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 7. baskı, ... 1995, s. 231). Bu nedenle, davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani, bir davada taraf olabilmek için, ya, hakiki şahıs; ya da, hükmi şahıs olmak gerekir. Zira, taraf ehliyeti, medeni hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder (Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C. I-II, 7. Baskı, ... 2000, s.288). Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.06.2007 tarih, 2007/10-358 Esas, 2007/337 Karar sayılı kararında da benimsendiği üzere; ticari şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması gerekir. Şayet tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmış ise, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Bu durumda, tüzel kişiliğin yeniden ihyasına gidilerek taraf teşkili sağlanmak suretiyle yargılamanın devamının sağlanması gerekir. Şu halde; davanın tüzel kişiliği bulunmayan”...”e karşı açıldığının ve yargılama aşamasında davacının çalıştığını iddia ettiği işyeri asıl işverenin Davut Çetinkaya olduğunun anlaşılması karşısında husumetin Davut Çetinkaya’ya yöneltilmesi ve taraf teşkili sağlanması ve sonrasında karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2- İnceleme konusu davada;mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de karar eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır. Öncelikle, 1098893 işyeri sicil nolu işveren dava dışı ... işyerinden 19/10/2015 tarihli kurum denetmen raporu ile 22/10/2013-10/03/2014 tesciline karar verildiği anlaşılmakla, davalı iş yerinde aynı dönemde bildirimleri yapılan sigortalılar tanık sıfatıyla dinlenilmeli, gerektiğinde aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ve bunların çalıştırdığı kimseler yeniden Kurum ve Kolluk marifetiyle yöntemince belirlenerek bilgi ve görgülerine başvurulmalı, toplanan deliller ışığında, elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
3- Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de hizmet tespitinin talep ettiği dönem içerisinde kalan ve Kurum Denetmen raporu ile tesciline karar verilen 22/10/2013-10/03/2014 dönemini de kapsayacak şekilde davanın reddine karar verilmesi hatalıdır.
O hâlde, davacı vekili ile Feri Müdahil Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Dairesi kararının HMK’nın 373/1. maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, kararın bir örneğinin ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Dairesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 10/11/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.