Özet:
- Orman Bölge Müdürlüğü emrinde mühendis olarak görev yapan davacı tarafından, Orman Genel Müdürlüğünün açtığı görevde yükselme sınavının 23/12/2015 tarihinde yapılan sözlü aşamasında 70 puanın altında puan verilmesi nedeniyle başarısız sayılmasına ilişkin işlem ile bu işlemin dayanağı olan Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliğin 12/A maddesindeki "Sözlü sınavda yüz üzerinden en az yetmiş puan alanlar başarılı sayılır." ibaresinin iptali istenilmiştir.
- Sözlü sınavda başarısız sayılma işleminin, diğer tüm idari işlemlerin yargısal denetiminde olduğu gibi yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden yargısal denetiminin yapılması esastır.
- Davacının girdiği sözlü sınav öncesinde, sınav komisyonunca sınavda sorulacak soruların önceden hazırlanması ve tutanağa bağlanması, her adaya sorulan soruların kayda geçirilmesi ve sorulan sorulara adayların verdiği yanıtlara hangi komisyon üyesince, hangi notun takdir edildiğinin tutanakta ayrı ayrı gösterilmesi, böylece sözlü sınavın nesnel olarak yapılması ve yargısal denetimin tüm unsurlarıyla gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır.
- Bu durumda, sözlü sınavın yargısal denetiminin yapılmasını sağlayacak biçimde sınav komisyonunca, sınavda sorulacak soruların önceden hazırlanarak tutanağa bağlanıp bağlanmadığı, her adaya sorulan soruların kayda geçirilip geçirilmediği yolunda herhangi bir araştırma ve hukuki değerlendirme yapılmaksızın, dava konusu Yönetmelik'te yer verilen düzenleme çerçevesinde sözlü sınavdan 62,20 puan alan davacının başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık görülmediğinden bahisle verilen ret kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Orman Genel Müdürlüğü ….. Orman Bölge Müdürlüğü emrinde mühendis olarak görev yapan davacı tarafından, Orman Genel Müdürlüğünün açtığı görevde yükselme sınavının 23/12/2015 tarihinde yapılan sözlü aşamasında 70 puanın altında puan verilmesi nedeniyle başarısız sayılmasına ilişkin işlem ile bu işlemin dayanağı olan Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliğin 12/A maddesindeki "Sözlü sınavda yüz üzerinden en az yetmiş puan alanlar başarılı sayılır." ibaresinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay İkinci Dairesinin 15/03/2018 tarih ve E:2016/1855, K:2018/1680 sayılı kararıyla;
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 3. maddesinde, sınıflandırma, kariyer ve liyakat ilkelerinin, bu Kanun'un temel ilkeleri olarak belirlendiği; kariyer ilkesinin, Devlet memurlarına yaptıkları hizmetler için lüzumlu bilgilere ve yetişme şartlarına uygun şekilde, sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkanı sağlamak; liyakat ilkesinin ise, Devlet kamu hizmetleri görevlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve yükselmeyi, görevin sona erdirilmesini, yeterlik sistemine dayandırmak ve bu sistemin eşit imkanlarla uygulanmasında Devlet memurlarını güvenliğe sahip kılmak olarak tanımlandığı;
18/04/1999 tarih ve 23670 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliğin 1. maddesinde, Yönetmeliğin amacının, liyakat ve kariyer ilkeleri çerçevesinde, hizmet gerekleri ve personel planlaması esas alınarak, personelin görevde yükselme ve unvan değişikliklerine ilişkin usul ve esasları belirlemek olduğunun belirtildiği;
Dava konusu Yönetmeliğin 12/A maddesinde; yazılı sınavda en yüksek puan alan adaydan başlamak üzere ilan edilen kadro veya pozisyon sayısının beş katına kadar adayın sözlü sınava alınacağı; son adayla aynı puana sahip olan personelin tamamının sözlü sınava alınacağı; personelin, sınav kurulunun her bir üyesi tarafından; a) Sınav konularına ilişkin bilgi düzeyi, b) Bir konuyu kavrayıp özetleme, ifade yeteneği ve muhakeme gücü, c) Liyakati, temsil kabiliyeti, tutum ve davranışlarının göreve uygunluğu, d) Özgüveni, ikna kabiliyeti ve inandırıcılığı, e) Genel kültürü ve genel yeteneği, f) Bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığı esas alınarak yüz tam puan üzerinden değerlendirileceği; her üyenin vermiş olduğu puanların aritmetik ortalaması alınarak personelin sözlü sınav puanının tespit edileceği ve sözlü sınavda yüz üzerinden en az yetmiş puan alanların başarılı sayılacağı hükmünün yer aldığı;
Sözlü sınavın, yazılı sınavı tamamlayıcı nitelikte, bilgi ve liyakatı ölçmek, adayın mesleğe uygun yeteneğe ve kültürel birikime sahip olup olmadığını belirlemek amacıyla yapıldığı; bu çerçevede, sözlü sınavın temel amacının, yazılı sınav yapılmak suretiyle nesnel bir biçimde tespit edilenler arasından, o görev için en uygun olanların seçilmesi olduğu; bu amaçla, Yönetmelik'le belirlenen kriterler açısından yüz tam puan üzerinden yapılacak değerlendirme neticesinde belirli bir taban puanı alanların sözlü sınavdan başarılı sayılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı;
Bu sebeple, dava konusu Yönetmelik'te yer verilen "Sözlü sınavda yüz üzerinden en az yetmiş puan alanların başarılı sayılacağı" yolundaki düzenlemede ve bu düzenleme çerçevesinde sözlü sınavdan 62,20 puan alan davacının başarısız sayılmasına ilişkin işlemde mevzuata ve hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle,
davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Yönetmelik'le yazılı sınav barajının 60, sözlü sınav barajının 70 olarak belirlenmesinin, adaylar arasında objektifliği sağlayabilecek nesnel bir değerlendirme ölçütü olan yazılı sınav puanını değerlendirmede etkisiz kıldığı; yazılı sınavın tamamlayıcısı niteliğinde olması gereken sözlü sınavın, seçimin belirleyici unsuru haline getirildiği; sözlü sınavda başarısız sayılma işlemine karşı kararda herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, sadece Yönetmelik hükmünün hukuka uygun bulunduğundan bahisle başarısız sayılma işleminin de hukuka uygun olduğu yolunda verilen kararın bu yönüyle de hukuka aykırı olduğu belirtilerek, Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : Davalı idareler tarafından, Danıştay İkinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ REFİKA ALTINOK'UN DÜŞÜNCESİ : Davacının temyiz isteminin kısmen kabulü ile Daire kararının davacının sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlem yönünden verilen ret kararının bozulması, kararın Yönetmelik yönünden verilen davanın reddine ilişkin kısmının ise onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Şanlıurfa Orman Bölge Müdürlüğü emrinde mühendis olarak görev yapan davacı, Kadastro Başmühendisliği için 25/10/2015 tarihinde yapılan görevde yükselme yazılı sınavına katılarak 79,22 puan almış, 23/12/2015 tarihinde girdiği sözlü sınavda ise 62,20 puan alarak başarısız sayılmıştır.
Davacı tarafından, sözlü sınavda başarısız sayılma işlemi ile işlemin dayanağı olan Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliğin 12/A maddesindeki "Sözlü sınavda yüz üzerinden en az yetmiş puan alanlar başarılı sayılır." hükmünün iptali istemiyle temyizen incelenen dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT :
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun işlem tarihindeki haliyle 2. maddesinde;
"Bu Kanun, Devlet memurlarının hizmet şartlarını, niteliklerini, atanma ve yetiştirilmelerini, ilerleme ve yükselmelerini, ödev, hak, yüküm ve sorumluluklarını, aylıklarını ve ödeneklerini ve diğer özlük işlerini düzenler.
Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulur." hükmü,
Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliğin "Sözlü sınav" başlıklı 12/A maddesinde;
"Yazılı sınavda en yüksek puan alan adaydan başlamak üzere ilan edilen kadro veya pozisyon sayısının beş katına kadar aday sözlü sınava alınır. Son adayla aynı puana sahip olan personelin tamamı sözlü sınava alınır.
İlgili personel, sınav kurulunun her bir üyesi tarafından;
a) Sınav konularına ilişkin bilgi düzeyi,
b) Bir konuyu kavrayıp özetleme, ifade yeteneği ve muhakeme gücü,
c) Liyakati, temsil kabiliyeti, tutum ve davranışlarının göreve uygunluğu,
d) Özgüveni, ikna kabiliyeti ve inandırıcılığı,
e) Genel kültürü ve genel yeteneği,
f) Bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığı,
esas alınarak yüz tam puan üzerinden değerlendirilir. Her üyenin vermiş olduğu puanların aritmetik ortalaması alınarak personelin sözlü sınav puanı tespit edilir. Sözlü sınavda yüz üzerinden en az yetmiş puan alanlar başarılı sayılır.
" hükmü yer almaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay İkinci Dairesi kararının, Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliğin 12/A maddesindeki "Sözlü sınavda yüz üzerinden en az yetmiş puan alanlar başarılı sayılır." ibaresi yönünden davanın reddine ilişkin kısmı, aynı gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın anılan kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Daire Kararının davacının sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlem yönünden davanın reddine ilişkin kısmına gelince;
Sözlü sınavda başarısız sayılma işleminin, diğer tüm idari işlemlerin yargısal denetiminde olduğu gibi yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden yargısal denetiminin yapılması esastır. İdari işlemin yetki, şekil gibi salt usule ilişkin unsurları ile sınırlı olarak yapılacak bir yargısal denetim, hukuk devleti ilkesinin öngördüğü güvenceyi sağlamayacaktır.
Bu itibarla, davacının girdiği sözlü sınav öncesinde, sınav komisyonunca sınavda sorulacak soruların önceden hazırlanması ve tutanağa bağlanması, her adaya sorulan soruların kayda geçirilmesi ve sorulan sorulara adayların verdiği yanıtlara hangi komisyon üyesince, hangi notun takdir edildiğinin tutanakta ayrı ayrı gösterilmesi, böylece sözlü sınavın nesnel olarak yapılması ve yargısal denetimin tüm unsurlarıyla gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır.
Bu durumda, sözlü sınavın yargısal denetiminin yapılmasını sağlayacak biçimde sınav komisyonunca, sınavda sorulacak soruların önceden hazırlanarak tutanağa bağlanıp bağlanmadığı, her adaya sorulan soruların kayda geçirilip geçirilmediği yolunda herhangi bir araştırma ve hukuki değerlendirme yapılmaksızın, dava konusu Yönetmelik'te yer verilen düzenleme çerçevesinde sözlü sınavdan 62,20 puan alan davacının başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık görülmediğinden bahisle verilen ret kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacının temyiz isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine,
2.Danıştay İkinci Dairesinin temyize konu 15/03/2018 tarih ve E:2016/1855, K:2018/1680 sayılı kararının Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliğin 12/A maddesindeki "Sözlü sınavda yüz üzerinden en az yetmiş puan alanlar başarılı sayılır." ibaresi yönünden davanın reddine ilişkin kısmının ONANMASINA,
3.Davacının sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlem yönünden davanın reddine ilişkin kısmının BOZULMASINA,
4.Bozulan kısım yönünden yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,
5. Kesin olarak, 10/02/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X- 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 3. maddesinde, "Sınıflandırma", "Kariyer" ve "Liyakat" ilkeleri, bu Kanun'un temel ilkeleri olarak belirlenmiştir.
657 sayılı Kanun'la, Devlet memurluğu bir meslek olarak kabul edilmekte ve sınıflar içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkanı sağlanması, sınıflar içinde ilerleme ve yükselme işlemlerinin yeterlik sistemine dayandırılması öngörülmektedir.
Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliğin 1. maddesinde, Yönetmeliğin amacı, liyakat ve kariyer ilkeleri çerçevesinde, hizmet gerekleri ve personel planlaması esas alınarak personelin görevde yükselme ve unvan değişikliklerine ilişkin usul ve esasları belirlemek olarak belirtilmiştir. Bu iki ilkenin temelinde, objektif kurallar çerçevesinde işin ehline verilmesi ve hak etme düşüncesi yatmakta olup, kamu hizmetlerinin etkin ve verimli bir şekilde görülmesinin gereklerinden biri de hizmetin yetişmiş, ehil kamu görevlilerince yerine getirilmesidir.
Sözlü sınavın temel amacı, yazılı sınav yapılmak suretiyle nesnel bir biçimde tespit edilenler arasından en başarılı adaydan başlayarak en uygun olanların seçilmesidir.
Dava dosyasının incelenmesinden; Şanlıurfa Orman Bölge Müdürlüğü emrinde mühendis olarak görev yapan davacının, Kadastro Başmühendisliği yazılı sınavında 79,22 puan aldığı, sözlü sınavında ise 62.20 alması nedeniyle başarısız sayıldığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu Yönetmelik uyarınca, yazılı sınav barajının 60, sözlü sınav barajının 70 olarak belirlenmesinin yazılı sınava oranla sözlü sınavın değerlendirmede daha etkili olması sonucunu doğuracağı açıktır.
Sözlü sınav barajının yazılı sınav barajından yüksek olarak belirlenmesi, adaylar arasında objektifliği sağlayabilecek nesnel bir değerlendirme ölçütü olan yazılı sınav puanını, değerlendirmede etkisiz kılacak ve yazılı sınavın tamamlayıcısı niteliğinde olması gereken sözlü sınavı, seçimin belirleyici unsuru haline getirecek olup, bu durumun objektif değerlendirme yerine subjektif değerlendirmelere sebep olabileceği sonucuna varıldığından, dava konusu Yönetmeliğin 12/A maddesindeki "Sözlü sınavda yüz üzerinden en az yetmiş puan alanlar başarılı sayılır." ibaresinde ve buna dayalı olarak davacının sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.
KARŞI OY
XX-Anayasa'nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" başlıklı 141. maddesinin 3. fıkrasında, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı düzenlenmiş, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, idari işlemlerin; yetki, şekil, sebep, konu ve maksat unsurları yönünden yargısal denetime tabi tutulacağı kurala bağlanmış; 24. maddesinde ise, kararda bulunacak hususlar sıralanmış ve (e) bendinde kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesinin ve hükmün belirtileceği vurgulanmıştır.
Anayasa 36. madde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 6. maddede getirilmiş olan adil yargılanma ilkelerinden biri olarak da gerekçeli karar hakkı, gerek Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kararlarında gerekse de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında aranılmakta ve mahkeme kararlarının gerekçeli olmaması ihlal tespiti sebebi olarak görülmektedir.
Bu bağlamda, AİHM içtihatlarına göre, genel olarak her bir karar açık, konuyla ilgili herkesin, mahkemenin neden belirli bir kararı verdiğini anlamasına imkan verecek şekilde olmalıdır (AİHM, Seryavin ve diğerleri/Ukrayna p.57-61).
Mahkeme kararlarının, hüküm fıkrası ve hükmün dayandığı gerekçe ile bir bütün olduğu, gerekçesiz karar verilmesinin mümkün olmadığı açık olduğuna göre, gerekçenin hem temyiz incelemesini yapacak merci açısından, hem de kararı uygulayacak olan idare açısından yeterli açıklıkta olması gerektiğinde kuşku yoktur.
Yargılama hukukunda, yargı (hüküm), uyuşmazlığı çözmekle görevli ve yetkili yargı yerinin yargılama sürecinin sonunda ulaştığı "sonuç"tur. Gerekçe, yargıcın çözümlemek durumunda olduğu uyuşmazlığa uygulanması gereken soyut hukuk kuralının saptanmasında, yorumlanmasında ve tüm ayrıntılarıyla ortaya konulup nitelendirilen maddi olaya uygulanmasında izlemiş olduğu yöntemi gösteren ve bu özelliği sebebiyle, yargılamanın nesnelliği ile varılan yargının doğruluğu konusunda davanın taraflarına güven, üst yargı yerine de denetleme olanağı veren açıklamadır.
Bu durumda, davaya konu idari işlemin hukuka uygunluk denetimini yapmakla görevli idari yargı merciince, 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesinde sayılan unsurlar yönünden, işlemin hukuka aykırı olup olmadığına dair yargısal denetim yapılması ve bu denetim sonucunda varılan kararın gerekçeli olarak ortaya konulması gerekmektedir.
Temyizen incelenen Daire kararında, dava konusu Yönetmelik hükmü yönünden, davacının taleplerine yönelik olarak ilgili mevzuatın yorumu ve iptali istenen düzenlemenin hukuka uygunluk denetimi yapılmaksızın, yani uyuşmazlıkla ilgili herhangi bir gerekçeye yer verilmeksizin davanın reddine karar verilmiştir.
Öte yandan, davacının sözlü sınavda başarısız sayılma işlemi yönünden ise, davacının iddialarına kararda yer verilmediği gibi bu iddiaların karşılanmadığı, Yönetmelik düzenlemesinin hukuka uygun olduğundan bahisle bireysel işlemin de hukuka uygun olduğu dışında hiç bir tespitin ve hukuki değerlendirmenin bulunmadığı görülmektedir.
Uyuşmazlıkta, kabul edildiği takdirde davanın esasını değiştirebilecek nitelikte iddia olarak değerlendirilen davacı taraf iddialarının, Dairece karşılanmamasının gerekçeli karar hakkının ihlali niteliğinde olduğu görüşündeyim.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.
XXX-Anayasa'nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" başlıklı 141. maddesinin 3. fıkrasında, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı düzenlenmiş, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, idari işlemlerin; yetki, şekil, sebep, konu ve maksat unsurları yönünden yargısal denetime tabi tutulacağı kurala bağlanmış; 24. maddesinde ise, kararda bulunacak hususlar sıralanmış ve (e) bendinde kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesinin ve hükmün belirtileceği vurgulanmıştır.
Mahkeme kararlarının, hüküm fıkrası ve hükmün dayandığı gerekçe ile bir bütün olduğu, gerekçesiz karar verilmesinin mümkün olmadığı açık olduğuna göre, gerekçenin hem temyiz incelemesini yapacak merci açısından hem de kararı uygulayacak olan idare açısından yeterli açıklıkta olması gerektiğinde kuşku yoktur.
Yargılama hukukunda, yargı (hüküm), uyuşmazlığı çözmekle görevli ve yetkili yargı yerinin yargılama sürecinin sonunda ulaştığı "sonuç"tur. Gerekçe, yargıcın çözümlemek durumunda olduğu uyuşmazlığa uygulanması gereken soyut hukuk kuralının saptanmasında, yorumlanmasında ve tüm ayrıntılarıyla ortaya konulup nitelendirilen maddi olaya uygulanmasında izlemiş olduğu yöntemi gösteren ve bu özelliği sebebiyle, yargılamanın nesnelliği ile varılan yargının doğruluğu konusunda davanın taraflarına güven, üst yargı yerine de denetleme olanağı veren açıklamadır.
Bu durumda, davaya konu idari işlemin hukuka uygunluk denetimini yapmakla görevli idari yargı merciince, 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesinde sayılan unsurlar yönünden, işlemin hukuka aykırı olup olmadığına dair yargısal denetim yapılması ve bu denetim sonucunda varılan kararın gerekçeli olarak ortaya konulması gerekmekte iken, Daire kararında, dava konusu Yönetmeliğin yukarıda sayılan maddeler yönünden davacının taleplerine yönelik olarak ilgili mevzuatın yorumu ve iptali istenen düzenlemelerin hukuka uygunluk denetimi yapılmaksızın, yani uyuşmazlıkla ilgili herhangi bir gerekçeye yer verilmeksizin davanın reddine karar verilmiş olduğundan, Daire kararının, dava konusu Yönetmeliğin 12/A maddesindeki "Sözlü sınavda yüz üzerinden en az yetmiş puan alanlar başarılı sayılır." ibaresi yönünden davanın reddine ilişkin kısmında, bu nedenle hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Daire kararının bu kısım yönünden de bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.
KARŞI OY
Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay İkinci Dairesinin temyize konu 15/03/2018 tarih ve E:2016/1855, K:2018/1680 sayılı kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davacının temyiz isteminin reddi ve kararın tümüyle onanması gerektiği oyuyla, çoğunluk kararının bozmaya ilişkin kısmına katılmıyoruz.
kaynak: (www.corpus.com.tr)