Geçersiz Tebligat Nedeniyle Kesinleşen Ceza Kararına Olağanüstü Temyiz Hakkı
Yargıtay Ceza Genel Kurulu
Esas No : 2004/95
Karar No : 2004/114
Karar Tarihi : 2004-05-11





Çek karnesini iade etmemek suçundan sanık Hasan Akandere'nin 3167 sayılı Yasanın 13/1 ve TCY'nın 119. maddeleri uyarınca 213.548.400 lira ağır para cezası ile cezalandırıl-masına ilişkin İstanbul 2.Sulh Ceza Mahkemesinden verilen ve Yargıtay'ca incelenmeksizin ke-sinleştiği kabul edilen 28.12.2001 gün ve 788-690 sayılı ceza kararnamesine yönelik olarak Ada-let Bakanı tarafından olağanüstü temyiz (yazılı emir) yasayoluna başvurulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10.Ceza Dairesince 9.3.2004 gün ve 8580/2757 sayı ile;

"3167 sayılı çek ödemelerin düzenlenmesi ve çek hamillerinin korunması hakkında Ka-nuna muhalefet suçundan sanık Hasan Akandere'nin anılan Kanunun 13/1. TCK.nun 119/5, 59. maddeleri gereğince 213.548.400 TL ağır para cezası ile cezalandırılmasına dair İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 28.12.2001 gün ve 2001/788-690 sayılı ceza kararnamesini kapsayan dosya incelendi.

Sanığa isnad edilen suçun kabul edilen niteliğine ve uygulanan kanun maddesine göre, TCK.nun 119. maddesi kapsamına girip ön ödemeye tabi bulunduğu, Cumhuriyet Savcılığınca usulüne uygun ön ödeme ihtarı yapılmadan kamu davası açılmış olunduğu cihetle, TCK.nun 119. maddesi ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Ceza Bölümü Genel Kurulunun 11.04.1983 gün ve 1983/22 sayılı kararı uyarınca mahkemece sanığa yapılan ön ödeme ihtarının, daha önce usu-lünce yapılmış bir tebliğ söz konusu olmayan adrese, 7201 sayılı Tebligat Kanununun 35. mad-desi gereğince usulsüz şekilde tebliğ edildiği, tebligatın geçersizliği karşısında mahkemece, usu-lüne uygun şekilde yeniden ön ödeme ihtarı yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gö-zetilmeden, yazılı şekilde hükümlülük kararı verilmesinde,

Kabule göre de,

3167 sayılı Kanunun 13/1. maddesinde öngörülen ağır para cezasının suç tarihi itibarıyle hesaplanan üst sınırının 78.600.000 TL olduğu, TCK.nun 119. maddesi ile yapılan artırım so-nucu bu miktarın geçilemeyeceği gözetilmeden, 213.548.600 TL ye hükmedilmek suretiyle fazla ceza tayin olunmasında, isabet görülmediğinden bahisle;

CK.nun 343. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Ba-kanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 18.11.2003 gün ve 52861 sayılı yazılı emirlerine müsteniden ihbar ve mevcut evrak Yargıtay C.Başsavcılığının 11.12.2003 gün ve YE 192866 sa-yılı tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle incelendi ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Yazılı emre dayanan ihbarnamede ileri sürülen düşünce yerinde görüldüğünden İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 28.12.2001 gün ve 2001/788 esas 2001/690 sayılı kararın CK.nun 343. maddesi uyarınca bozulmasına, TCK.nun 119 uncu maddesi gereğince, mah-kemesince yeniden ön ödeme tebligatı yapılarak sonucuna göre hukuki durumunun tayin ve tak-diri için müteakip işlemlerin mahkemesince yapılmasına," karar verilmiştir.

Yargıtay C.Başsavcılığı bu karara karşı 27.4.2004 gün ve 192866 sayı ile;

"CY.nın 343. maddesi, yazılı emirle bozma isteminin yerinde görülmesi durumunda verilen bozma kararının etkileri bakımından ilgililerin yararına olup olmamasını dikkate alarak bir ayırıma gitmiş bulunmaktadır.

a) Davanın esasını kapsayacak şekilde verilen bozma kararı, eğer hükümlülerin aleyhine ise, bu bozma kararı aleyhe etki etmeyecektir. Örneğin, hükümlüye daha ağır bir cezanın veril-mesi gerektiği ortaya çıkarsa hükümlünün hukuksal konumu ağırlaştırılamayacak, ancak aleyhe etki etmemek üzere yasa yararına bozma kararı verilebilecektir.

b) Bozma kararı, hükümlülerin yararına ise duruma göre, "cezanın çektirilmemesine", "hükmün ortadan kaldırılmasına" veya daha az ceza verilmesi yoluna gidilmesi gerekiyorsa ilk derece mahkemesi yerine geçerek uygulamayı bozma kararında gösterecektir.

Öte yandan:

TCY'nın 119 maddesinin 1. fıkrasında açıklandığı gibi, yalnız para cezasını gerektiren veya yasada öngörülen hürriyeti bağlayıcı cezasının yukarı haddi üç ayı aşmayan suçlar bakı-mından hazırlık aşamasında Cumhuriyet savcısı, doğrudan mahkemeye gelen işler bakımından ise mahkeme tarafından önödeme önerisinde bulunulması gerekir. 11.04.1983 gün ve 2/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının buyruğu doğrultusunda, hazırlık soruşturması sürecinde usulüne uygun yapılmayan önödeme önerisi mahkemece yeniden yapılır.

TCY'nın 119. maddesinin 6. fıkrasında ise şu hükme yer verilmiştir, "yukarıdaki fıkra kapsamına giren bir suçtan ötürü doğrudan doğruya mahkemeye intikal eden işin ceza kararna-mesiyle sonuçlandırılmış olması halinde itiraz üzerine duruşma yapılır ve bu halde de anılan fık-ra hükümleri uygulanır."

Bu yasal düzenlemeler bağlamında bakıldığında;

Kanımızca, TCY'nın 119/6. maddesi açık hükmü karşısında ve ceza kararnamesinin nite-liği itibarıyla (hiçbir araştırma yapılmaması ve Cumhuriyet savcısının sunduğu kanıtlara göre ka-rar verilmesi durumu) sulh ceza yargıcı ceza kararnamesiyle önödeme önerisinde bulunamaz. Ancak usulüne uygun yapılmış bir önödeme uyarısı varsa, TCY'nın 119/5. maddesi gereğince verilecek cezayı yarı oranında arttırmasına engel bir durum yoktur. Kaldı ki, ceza kararnamesiyle hüküm kurulması zorunluluğu olmadığına göre, ön ödeme önerisinde bulunulacaksa duruşmalı inceleme yapma yolu her zaman açıktır ve bu yönteme başvurulmalıdır.

Somut olay değerlendirildiğinde, ceza kararnamesiyle önödeme önerisinde bulunulama-yacağı, dolayısıyla hazırlık aşamasında geçersiz önödeme önerisinin yeniden yapılması söz-konusu olmadığından temel para cezasının yarı oranda arttırılması yerinde değildir. Bu ba-kımdan, yazılı emirle bozma isteminin birinci gerekçesinin reddine, ikinci bozma isteminin de-ğişik gerekçeyle kabulüne karar verilmesi, ayrıca Özel Dairenin bozma kararında suç tarihi iti-barıyla hesaplanan temel ağır para cezasının 60.000.000 lira olarak gösterilmesi ve bu miktarın infaz edilmesi gerektiğinin belirtilmesi gerekirdi.

Bozma kararında kabul edilen gerekçeye göre de, 26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere, davanın esasını çözen kararlarda yargılamanın yeni-den yapılması olanağı bulunmadığından, bozma kararı hükümlülerin yararına ise Özel Daire duruma göre, cezanın çektirilmemesine, hükmün ortadan kaldırılmasına işaret edecek veya daha az ceza verilmesi gerekiyorsa ilk derece mahkemesi yerine geçerek uygulamayı bozma kararında gösterecektir. Bozma hükümlü lehinedir. Bu durumda, Ceza Dairesinin önödeme önerisinde bu-lunması mümkün olmadığına göre cezanın çektirilmemesine karar verilmesi gerekirdi.

Bu nedenle, Özel Daire bozma kararının;

a) Bozma gerekçesiyle birlikte, "TCK.nun 119 ncu maddesi gereğince, mahkemesince yeniden önödeme tebligatı yapılarak sonucuna göre hukuki durumunun tayin ve takdiri için mü-teakip işlemlerin mahkemesince yapılmasına" hükmünün kaldırılarak, yazılı emirle bozma is-teminin ilk gerekçesinin reddine, ikinci bozma isteminin değişik gerekçeyle kabulü ile İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 28.12.2001 gün ve 2001/788690 sayılı ceza kararnamesinin bozul-masına, suç tarihi itibarıyla hükümlünün 60.000.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ve infazın bu miktar üzerinden yapılmasına;

b) Bozma kararının gerekçesi yerinde görüldüğü takdirde, "TCK.nun 119 ncu maddesi gereğince, mahkemesince yeniden önödeme tebligatı yapılarak sonucuna göre hukuki durumu-nun tayin ve takdiri için müteakip işlemlerin mahkemesince yapılmasına" deyiminin karardan çı-kartılarak cezanın çektirilmemesi ibaresinin eklenmesine;" karar verilmesi gerektiği görüşüyle itiraz yasayoluna başvurmuştur.

Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konu-şulup düşünüldü.

CEZA GENEL KURULU KARARI

İnceleme konusu olayda;

İlgili banka tarafından, Grup Gümrükleme Dış Ticaret Limited Şirketine ait bir çekin kar-şılıksız çıktığı, ancak yapılan ihtara rağmen anılan şirketin düzeltme hakkını kullanmadığı ve çek karnesini de iade etmediği belirtilerek suç duyurusunda bulunulması üzerine, C.Savcılığınca atılı suç nedeniyle anılan şirkete önödeme önerisi gönderilmiş, ancak bu belge şirketin adresinden ta-şınması nedeniyle tebliğ olunamayıp iade edilmiş, ardından usulünce önödeme önerisi tebliğ edilmediği halde C.Savcılığınca anılan şirketin sorumlu müdürlerinden olan sanık Hasan Akandere hakkında çek karnesini iade etmemek suçundan kamu davası açılmıştır.

Bu kez, Sulh Ceza Hakimliği tarafından sanığa önödemede bulunması hususunda öneri yazısı gönderilmiş, ancak bu belge de sanığın sorumlu müdürü olduğu şirketin taşındığı adreste Tebligat Yasasının 35. maddesine göre kapıya yapıştırılmak suretiyle tebliğ edilmiştir.

Bunun üzerine Sulh Ceza Hakimliğince ceza kararnamesi düzenlenerek sanığın çek kar-nelerini aide etmemek suçundan 3167 sayılı Yasanın 13/1 ve TCY'nın 119. maddeleri uyarınca 213.548.400 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, bu karar da Tebligat Ya-sasının 35. maddesine göre eski adreste kapıya yapıştırılmak suretiyle tebliğ edildikten sonra ke-sinleştirilerek infaza verilmiştir.

İnfaz aşamasında C.Savcısı tarafından sanığın eski adresine gönderilen ödeme emrinin tebliğ edilememesi nedeniyle ödenmeyen para cezası hapse dönüştürülmek suretiyle yakalama müzekkeresi çıkartılmış, yakalanan sanığın 28.02.2003 tarihinde Sultanahmet Vergi Dairesine başvurup 440703 nolu makbuzla para cezasını ödemesi üzerine aynı tarihte yerine getirme fişi düzenlenip ilam mahkemesine iade edilmiştir.

Sanık vekili Av. Nazmiye Ege ise 01.08.2003 havale tarihli dilekçe ile; çekteki imzanın müvekkiline ait olmadığını, tebligatların usulüne uygun biçimde yapılmadığını belirterek, usul-süz kesinleştirilen ceza kararnamesine yönelik olarak yazılı emir yasayoluna gidilmesi için Ada-let Bakanlığına başvuruda bulunmuştur.

Bu yolla durumdan haberdar olan Adalet Bakanı, davanın usulunce önödeme önerisinde bulunulmadan açıldığını, önödeme önerisine ilişkin olarak mahkemece çıkartılıp Tebligat Yasa-sının 35. maddesine göre yapılan tebligatın da geçersiz olduğunu, bu durumda mahkemece yeniden önödeme önerisi tebliğ edilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hükümlülük kararı verildiğini, kabule göre de, fazla para cezasına hükmedildiğini ileri sürerek olağanüstü temyiz (yazılı emir) yasayoluna başvurmuş, Özel Daire istemi kabul ederek, hükmün bozulma-sına, müteakip işlemlerin mahkemesince yapılmasına karar vermiştir.

Bu karara karşı Yargıtay C.Başsavcılığı, ceza kararnamesi ile sonuçlandırılan işlerde ön-ödeme önerisinde bulunulması gerekmediği için, tebligatın usulsüz yapıldığından bahisle mah-kemece yeniden önödeme önerisi tebliğ edilmesi gereğine yönelik bozma kararının kaldırılarak bu hususa ilişen yazılı emir isteminin reddi gerektiğini, Özel Dairenin hükümlüye fazla para ce-zası tayin edilmiş olduğuna ilişikin saptaması isabetli ise de; ceza kararnamesinin davanın esa-sını çözen kararlardan olması nedeniyle mahallinde yeniden yargılama yapılması olanağı bulun-madığını, bu nedenle Özel Dairenin çektirilmesi gereken cezayı da kararında göstermesi gerek-tiğini belirterek itiraz etmiştir.

CYUY'nın 343. maddesinde, hakim tarafından veya mahkemelerden verilip Yargıtay'ca incelenmeksizin kesinleşen hüküm ve kararlarda yasaya aykırılık bulunduğunu haber alan Adalet Bakanının, o karar veya hükmün bozulması bakımından Yargıtaya başvuruda bulunması için Yargıtay C.Başsavcılığına yazılı emir verebileceği öngörülmüştür. Olağanüstü bir yasayolu olan ve öğretide "olağanüstü temyiz" olarak adlandırılan bu yasayoluna başvurulabilmesi için gerekli ilk koşul hüküm veya kararın kesinleşmiş olmasıdır.

Somut olayda ceza kararnamesi, sanığın sorumlu müdürü olduğu şirketin eski adresinde Tebligat Yasasının 35. maddesine göre kapıya yapıştırılmak suretiyle tebliğ edildikten sonra ya-sal süre içinde itiraz edilmediğinden bahisle kesinleştirilmiştir.

7201 sayılı Tebligat Yasasının tebliğ tarihi itibariyle yürürlükteki biçimiyle 35. mad-desinde;

"Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde, bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır.

Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği veya yeni adresi tebliğ memurunca da tes-bit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına ve diğer nüshası da tebliği yaptıran kazai merciin divanhanesine talik edilir ve eski adresin kapısına talik tarihi, tebliğ tarihi sayılır.

Müteakip tebliğler, yalnız o kazai merciin divanhanesine talik suretiyle yapılır.

Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, taraflar arasında yapılan, imzası resmi merciler önünde ikrar olunmuş sözleşmelerde belirtilen adresler ile kamu kurum ve kuruluşları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, ticaret sicillerine ve esnaf ve sanatkarlar sicillerine verilen en son adreslerdeki değişiklikler hakkında da bu madde hükümleri uygulanır." hükmüne yer verilmiştir.

Tebliğ tarihinden sonra 19.03.2003 gün ve 4829 sayılı Yasanın 11. maddesiyle, Tebligat Yasasının 35. maddesinin 2. fıkrasında kısmi değişiklik yapılarak tebliğ edilecek belgenin bir nüshasının yargı merciinin divanhanesine asılması zorunluluğu kaldırılmış, yine 3. fıkrası değiş-tirilerek, "bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır" kuralı geti-rilmiş ise de, bu yasal düzenlemeler adres değiştirmenin bildirilmesi zorunluluğunu düzenleyen temel ilkelerde esaslı bir değişiklik niteliğinde değildir.

Metninden de anlaşılacağı üzere, Tebligat Yasasının 35. maddesine göre önceki adrese tebligat yapılabilmesi için, kendisine usulune uygun olarak tebligat yapılan kimsenin, yeni ad-resini bildirmemesi ve yeni adresin tebliğ memurunca da tespit edilememesi gerekir.

Buna göre somut olayda, sanığa önceden yargı merciince usulünce yapılmış bir tebligat bulunmadığı, yine 35. maddenin son fıkrasında belirtilen ayrıksı durumlar da gerçekleşmediği halde sanığın eski işyeri adresinde anılan madde uyarınca kapıya yapıştırılmak suretiyle yapılan tebligat geçersizdir. O halde, mehle başlangıç kabul edilen geçersiz tebliğe dayalı gerçekleştirilen kesinleştirme işlemi de hatalıdır.

Öte yandan, gerekçeli kararın sonradan sanığa başka yollarla ve tam olarak ulaşması ve bu suretle karara ıttılaı sözkonusu olmadığı gibi, vekilinin olağanüstü temyiz (yazılı emir) yasa-yoluna gidilmesi için İstanbul C.Başsavcılığı aracılığı ile Adalet Bakanlığına dilekçe ile baş-vuruda bulunmasından önce kararın kendisine tebliğ edildiğini gösterir herhangi bir belge ve bilgi de bulunmamaktadır. Bu bakımdan, sanık vekilinin dilekçe verdiği tarihin karara ıttıla tarihi olduğu, (8) günlük itiraz süresinin bu tarihten başladığı, kabule şayan bir başvuru sırasında ya-sayolunun veya başvurulacak merciin belirlenmesindeki yanılgının başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağına ilişkin CYUY'nın 293. maddesindeki kural gereği sanık vekilinin bu baş-vurusunun süresinde ve itiraz niteliğinde olduğunun kabulü gerekmektedir.

Bu itibarla, süresi içinde itiraz edilmesi nedeniyle henüz kesinleşmemiş bulunan ceza ka-rarnamesine yönelik olarak Adalet Bakanınca olağanüstü temyiz (yazılı emir) yasayoluna baş-vurulmasına ve böyle bir başvuru üzerine Özel Dairece inceleme yapılmasına olanak bulunma-dığından, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının açıklanan bu değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, Adalet Bakanının olağanüstü temyiz isteminin reddine, sa-nık vekilinin itiraz niteliğindeki başvurusunun incelenmesi için dosyanın İstanbul Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmelidir.

SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının değişik ge-rekçe ile KABULÜNE, Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 09.03.2004 gün ve 8580/2757 sayılı boz-ma kararının KALDIRILMASINA, Adalet Bakanının olağanüstü temyiz (yazılı emir) isteminin REDDİNE, sanık Hasan Akandere vekilinin İstanbul 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 28.12.2001 gün ve 788-690 sayılı ceza kararnamesine itiraz niteliğinde görülen başvurusunun incelenmesi için dosyanın İstanbul Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tev-diine, 11.05.2004 günü oybirliği ile karar verildi.