Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacı asilin fazla çalışma yapmasına ve hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışmasına karşın ücretinin ödenmediğini ve kullandırılmadığı gibi fesih sonrasında da karşılığının ödenmediği yıllık ücretli izin alacağının da olduğunu öne sürerek fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile yıllık ücretli izin alacağının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, toplanan delillere göre ve bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hafta tatili alacağı hesabının mükerrer olmadığının anlaşılmasına göre; davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Taraflar arasında davacının ücret miktarı uyuşmazlık konusudur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 26. maddesi “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü uyarınca taleple bağlılık kuralına aykırı olarak talepten fazlasına karar verilmesi usule aykırıdır.
Somut uyuşmazlıkta; dava dilekçesinde, davacının en son net 2.300,00 TL ücret ile çalıştığı ileri sürülmesine karşın Mahkemece, bu talep miktarı aşılarak ücretin net 2.480,00 TL olarak kabul edilmesi taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğundan hatalıdır.
3- Taraflar arasında davacının fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağının bulunup bulunmadığı konusunda da uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir.
İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda ise işçinin ihtirazi kayıt ileri sürmesi beklenemeyeceğinden, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının her türlü delil ile ispatı mümkündür.
Aynı ispat kuralları hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil günleri alacakları bakımından da geçerlidir.
Somut uyuşmazlıkta; Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, 2011 yılının 5. ayından 2013 yılının 4. ayına kadar çalışan davacı tanığı ...’ın beyanı dikkate alınarak davacının tüm çalışma süresi boyunca, haftanın 6 günü 8.00-19.00 satleri arasında bir saat ara dinlenme süresi kullanarak ve ayrıca ayda 12 gün, günde 2 saat daha fazla çalışarak haftada 21 saat fazla çalışma yaptığı, dini bayramlar dışında ulusal bayram ve genel tatil günlerinde ve ayrıca ayda iki hafta tatili gününde çalıştığı kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Mahkemece bu rapora itibar edilerek hüküm kurulmuş ise de; varılan sonuç dosya içeriği ile örtüşmediği gibi yapılan hesaplamanın da hatalı olduğu görülmektedir.
Öncelikle; fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil günü alacaklarının hesabında beyanı hükme esas alınan davacı tanığı ..., davalıya ait işyerinde davacı ile birlikte 2013 yılının 4. ayına kadar çalıştığını belirtmiş olup tanığın beyanına ancak çalışma süresi ile sınırlı olarak itibar edilebileceği, 2013 yılının 4. ayından sonra ise davacının iddiasını yöntemince ispatlayamadığı gözetilmeden 08.04.2014 tarihine kadar alacak hesabı doğru olmamıştır.
Öte yandan; ara dinlenme 4857 sayılı İş Kanunu'nun 68. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hükümde ara dinlenme süresi, günlük çalışma süresine göre kademeli bir şekilde belirlenmiştir. Buna göre dört saat veya daha kısa süreli günlük çalışmalarda ara dinlenmesi en az onbeş dakika, dört saatten fazla ve yedibuçuk saatten az çalışmalar için en az yarım saat ve günlük yedibuçuk saati aşan çalışmalar bakımından ise en az bir saat ara dinlenmesi verilmelidir. Uygulamada yedibuçuk saatlik çalışma süresinin çok fazla aşıldığı günlük çalışma sürelerine de rastlanılmaktadır. 4857 sayılı Kanun'un 63. maddesi hükmüne göre, günlük çalışma süresi onbir saati aşamayacağından, 68. maddenin belirlediği yedibuçuk saati aşan çalışmalar yönünden en az bir saatlik ara dinlenmesi süresinin, günlük en çok onbir saate kadar olan çalışmalarla ilgili olduğu kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla günde onbir saate kadar olan (onbir saat dahil) çalışmalar için ara dinlenmesi en az bir saat, onbir saatten fazla çalışmalarda ise en az birbuçuk saat olarak verilmelidir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda az yukarıda açıklanan ilke gözetilmeden on bir saati aşan çalışmalardan birbuçuk saat yerine bir saat ara dinlenme düşülmesi de isabetli olmamıştır.
Belirtilen hususlar üzerinde durulmadan karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, 17.09.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.