Özet:
- Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle iş yerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir.
- Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir.
- Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir.
- İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 12. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü.
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
Davacı vekili 10.08.2012 tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı iş yerinde 06.10.2009-01.06.2012 tarihleri arasında asgari ücretle temizlik görevlisi olarak çalıştığını, yemek ve yol yardımlarından faydalandığını, haftanın altı günü için diyaliz merkezindeki çalışma saatlerinin 06.30-19.00 arasında olduğunu, ancak davalı işveren tarafından iş sözleşmesi feshedilmeden önceki son iki ay haftanın altı günü 12.00-21.00 saatleri arasında çalıştığını, pazar günü çalışmadığını, müvekkilinin fazla çalışmasına rağmen davalı işveren tarafından fazla çalışma ücretinin ödenmediğini, davalı işverence düzenlenen ödemelere ilişkin belgelerde fazla çalışma yapıldığına ilişkin şerhlerin bulunduğunu, bu şekilde davalı tarafın da fazla çalışma yapıldığını kabul ettiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları, fazla çalışma ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
Davalı vekili 19.10.2012 havale tarihli cevap dilekçesinde; davacının müvekkiline ait iş yerinde 06.10.2009-01.06.2012 tarihleri arasında asgari ücretle temizlik görevlisi olarak çalıştığını, iş yerinde iki vardiya uygulaması olduğunu ve davacının dönüşümlü olarak 07.00-16.00 ve 12.00-21.00 saatleri arasında çalışma yaptığını, müvekkiline ait iş yerinde pazartesi, çarşamba ve cuma günleri üç seans hastalara diyaliz uygulandığından 06.30 ile 20.00 saatleri arasında, salı, perşembe ve cumartesi günleri ise iki seans diyaliz uygulaması olduğundan 06.30-15.30 saatleri arasında çalışıldığını ve çalışanların mesailerini bu seanslara göre dönüşümlü olarak ayarladığını, imzalı bordrolarda görüleceği üzere fazla çalışma ücretlerinin ödendiğini, birkaç defa davacının talebi üzerine fazla çalışması karşılığında izin kullandırıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
İzmir 12. İş Mahkemesinin 17.07.2013 tarihli ve 2012/372 E., 2013/449 K. sayılı kararı ile; davalı tarafça iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğinin ispatlanamadığı, davacının fazla çalışma yaptığı sabit olduğundan takdiren 1/3 oranında indirim yapıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
İzmir 12. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesinin 06.05.2015 tarihli ve 2015/2953 E., 2015/8186 K. sayılı kararı ile; davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra, davacı vekili dava dilekçesinde, iş sözleşmesi feshedilmeden önceki son iki ayda, haftanın 6 günü 12.00-21.00 saatleri arasında çalıştığını iddia ettiği hâlde bilirkişi tarafından son 2 aylık çalışması bakımından değerlendirme yapılmadan davacının tüm çalışma süresi boyunca 06.30-19.00 saatleri arasında çalışma yaptığı kabul edilerek hesaplama yapılan bilirkişi raporuna itibarla hüküm kurulması ve davacının talebiyle bağlı kalınarak son 2 ay için haftanın 6 günü 12.00-21.00 saatleri arasında çalıştığı kabul edilerek hesaplama yapılması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı :
İzmir 12. İş Mahkemesinin 14.01.2016 tarihli ve 2015/502 E., 2016/18 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten, davacının fazla çalışma talebinin tüm çalışma süresine ilişkin olup son iki ayla sınırlı olmadığı, hastalık, rapor gibi sebeplerle 1/3 oranında indirim yapıldığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir
Direnme Kararının Temyizi:
Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II- UYUŞMAZLIK
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, fazla çalışma ücreti alacağının hesabı yönünden, davacının iş sözleşmesinin fesih tarihinden önceki son iki ay haftanın altı günü 12.00-21.00 saatleri arasında çalıştığının kabulünün dosya kapsamına uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III- GEREKÇE
4857 sayılı İş Kanunu’nda fazla çalışmanın ispatı ile ilgili olarak özel bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle fazla çalışmanın ispatında, ispat yükü genel hükümlere tabidir. Dolayısıyla fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi kural olarak, bu iddiasını ve fazla çalışma yaptığı gün ile saatleri ispat etmek zorundadır. Fiili bir olgu söz konusu olduğundan, kural olarak işçi, fazla çalışma yaptığını her türlü delille ispat edebilir; bu bağlamda tanık da dinletebilir.
İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle iş yerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesinin birinci fıkrası, ''Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.'' hükmünü içermektedir.
Mahkemece direnme gerekçesinde, davacının fazla çalışma talebinin tüm çalışma süresine ilişkin olup son iki ayla sınırlı olmadığı, hastalık, rapor gibi sebeplerle 1/3 oranında indirim yapıldığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Ne var ki, dava dilekçesinin açıklamalar kısmının üç numaralı bölümünde davacı vekili, müvekkilinin davalı işveren tarafından iş sözleşmesi feshedilmeden önceki son iki ay haftanın altı günü 12.00-21.00 saatleri arasında çalıştığını açıkça ifade etmiştir.
Hâl böyle olunca, taleple bağlılık ilkesi gereği davacının, iş sözleşmesi feshedilmesinden önceki son iki aya kadar hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirtildiği gibi haftanın altı günü 06.30-19.30 saatleri arasında, son iki ay için ise haftanın altı günü 12.00-21.00 saatleri arasında çalıştığı kabul edilmelidir.
Açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV- SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 11.02.2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.