MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “Kurum işleminin iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 12. İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
Davacı dava dilekçesinde; kendisine ait Çocukça Gündüz Bakımevi ve Çocuk Kulübü işyerinde 29.11.2005 tarihinde işe başlayan Şebnem Kızıl Koral ile günde 2 saat, ayda 7 gün çalışması için kısmi süreli iş sözleşmesi yaptığını, işe giriş bildirgesi üzerine sigortalının ayda 7 gün çalışacağına ilişkin not düşüldüğünü, hâlen işyerinde çalışmaya devam eden sigortalı adına düzenlenen eksik gün bildirim formlarının da süresinde Kuruma verildiğini, ancak Kurum tarafından eksik gün bildirim formlarına iş sözleşmesinin eklenmediği gerekçesiyle 17.06.2011 tarihli ve 12909310 sayılı yazı ile sigortalı için 2005 yılı 12. ayından 2010 yılı 1. ayına kadar olan dönemde her ay 23 gün üzerinden ek prim hizmet belgesi verilmesi gerektiğinin bildirildiğini, yapılan itirazın Kurumca reddedildiğini, red kararının tebliği üzerine Ankara 4. İdare Mahkemesinde hem idari para cezasının hem de bu işlemin iptali istemiyle dava açtığını, mahkemece ek prim hizmet belgesi düzenlenmesine ilişkin işlemin iptali talebi yönünden görevsizlik kararı verilmesi üzerine bu davanın açıldığını belirterek, sigortalı Şebnem Kızıl Koral için 2005 yılı 12. ayından 2010 yılı 1. ayına kadar olan dönemde her ay 23 gün üzerinden ek prim hizmet belgesi verilmesi gerektiğini bildiren Kurum işleminin iptalini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
Davalı ... (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; davacıya ait işyeri ile ilgili olarak sosyal güvenlik kontrol memurluğunca düzenlenen 23.05.2011 tarihli ve 63 sayılı rapora istinaden dava dışı sigortalının 2005 yılı 12. ayından 2010 yılı 1. ayına kadar olan sürede çalışmalarının eksik bildirilmesi nedeniyle 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 86. maddesinin (b) fıkrası uyarınca davacıya 3.794,08TL idari para cezası verildiğini, itiraz üzerine yapılan incelemede işveren ile sigortalı arasındaki sözleşmenin noterde yapılmadığı ve belgelerin süresinde verilmediği anlaşıldığından itirazın kabul edilmediğini, bu nedenle de sigortalının eksik günlerinin tamamlanması için davacıdan ek prim hizmet belgesi talep edildiğini, Kurum işleminin hukuka uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin Birinci Kararı:
Ankara 12. İş Mahkemesinin 18.06.2014 tarihli ve 2012/762 E., 2014/510 K. sayılı kararı ile; bu dava ile iptali istenen işlem üzerine davacının ek prim hizmet belgeleri ile ilgili süresinde bildirimde bulunmadığı belirtilerek 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 102. maddesi uyarınca verilen idari para cezasının iptali istemiyle Ankara 4. İdare Mahkemesinde açılan davada mahkemece 31.12.2012 tarihli ve 2012/928 E., 2012/2987 K. sayılı karar ile idari para cezasının iptaline karar verildiği, bu kararın Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Kurulunca onanarak kesinleştiği, kararın gerekçesinde de belirtildiği üzere sunulan belgelerden ve sigortalının beyanından işyerinde günde 2 saat, ayda 7 gün olmak üzere kısmi zamanlı çalıştığı, bu nedenle davacının sunduğu belgeler kabul edilmeyerek tesis edilen dava konusu işlemin iptali gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
Ankara 12. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı SGK vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
Yargıtay 10. Hukuk Dairesince 04.11.2014 tarihli ve 2014/20076 E., 2014/22122 K. sayılı kararı ile; 11.09.2014 tarihli ve 29116 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak öngörülen istisnaları haricinde aynı tarih itibariyle yürürlüğe giren İş Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması İle Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair 6552 sayılı Kanun'un 81. maddesi ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'na eklenen Geçici 60. maddenin (1), (2), (3), (9) ve (19). fıkralarındaki hükümler uyarınca dava konusu borcun yapılandırma kapsamında bulunması nedeniyle anılan hükümler çerçevesinde değerlendirme yapılması için mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemenin İkinci Kararı
Ankara 12. İş Mahkemesince bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda verilen 31.03.2015 tarihli ve 2014/1235 E., 2015/236 K. sayılı karar ile; davacı vekilinin yapılandırma başvurusu yapmadıklarını ve sürenin de geçtiğini belirttiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar
verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı
Ankara 12. İş Mahkemesinin (9). paragrafta belirtilen kararını davalı SGK vekili süresinde temyiz etmiştir.
Yargıtay 10. Hukuk Dairesince 08.10.2015 tarihli ve 2015/12243 E., 2015/16409 K. sayılı kararı ile; "...2005/12-2010/1 dönemleri arasında dava dışı Şebnem Kızıl Koral’ın davacıya ait işyerinde, her ay tam çalıştığı SGK denetmenleri tarafından tespit edilmesi üzerine, ek aylık prim bildirgesi istenilmesine ilişkin iş bu davadaki asıl uyuşmazlık, dava dışı Şebnem Kızıl Koral’ın ayda 30 gün üzerinden mi yoksa, 7 gün süre ile mi çalıştığı noktasında toplanmaktadır. Bu durumda, günlerinin eksik bildirildiği iddia edilen sigortalının da davada taraf olmasında hukuki yararının olduğu anlaşıldığından, davanın sadece Sosyal Güvenlik Kurumu hakkında yürütülüp sonuçlandırılması isabetsizdir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14.12.2011 günlü 2011/21-632 E;, 2011/784 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere dava sonucunda verilecek karar, günlerinin eksik bildirildiği iddia edilen sigortalının da hak alanını ilgilendirdiğinden, davacı tarafa harcı da yatırılmak suretiyle yöntemince söz konusu sigortalının davaya dahil edilmesi (davanın teşmil edilmesi) için süre verilmesi, anılan sigortalının gösterdiği deliller de toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, mahkemece, belirtilen eksiklik giderilmeden ve pasif ehliyet yönü halledilmeden yargılamanın sürdürülmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm sair yönler incelenmeksizin bozulmalıdır..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
Ankara 12. İş Mahkemesinin 16.02.2016 tarihli ve 2015/1391 E., 2016/54 K. sayılı kararı ile; sigortalının 21.06.2013 tarihli duruşmada tanık olarak dinlendiği, yeminli beyanında kreşte çalıştığını ve çalıştığı günlerin Kuruma bildirildiğini belirttiği, bu şekilde davadan haberdar olduğu gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
Direnme kararı süresi içinde davalı SGK vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; görülmekte olan davada uyuşmazlığın temelini sigortalının davacı işyerinde ayda 7 gün mü yoksa 30 gün mü çalıştığı konusunu oluşturduğu dikkate alındığında; sigortalının harcı yatırılarak davaya dahil edilmesinin gerekip gerekmediği; tanık olarak dinlenmesinin yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
Bir davanın birden fazla kişi tarafından veya birden fazla kişi aleyhine açılabilmesi için aynı tarafta yer alanlar arasında hukuki bir bağlantının bulunması gerekir. Hukukumuzda bu bağlantı karşılığını dava arkadaşlığı kurumunda bulmakta; zorunlu ve ihtiyari dava arkadaşlığı olmak üzere iki ana başlık altında; zorunlu dava arkadaşlığı da yine kendi içinde maddi ve şekli olmak üzere ikili ayrımla düzenlenmektedir.
Dava konusu olan hak, birden fazla kişi arasında ortak olup da bu hukuki ilişki hakkında mahkemece bütün ilgililer için aynı şekilde ve tek bir karar verilmesi gereken hâllerde dava arkadaşlığının maddi bakımdan mecburi olduğunun kabulü gerekir. Diğer bir ifadeyle, bir hakkın birden fazla kişi tarafından birlikte veya birden fazla kişiye karşı kullanılmasının zorunlu olduğu hâllerde, bu hak dava konusu edildiği zaman o hakla ilgili birden fazla kişi zorunlu dava arkadaşı durumundadır. Dava arkadaşlığının hangi hâllerde mecburi olduğu maddi hukuka göre belirlenir. Zorunlu dava arkadaşlığında; dava arkadaşları arasındaki ilişki çok sıkı olduğundan, davada birlikte hareket etmek durumundadırlar. Mahkeme ise, dava sonunda zorunlu dava arkadaşlarının hepsi hakkında aynı ve tek bir karar verecektir. Zorunlu dava arkadaşlığında dava konusu olan hak tektir ve dava arkadaşı sayısı kadar müddeabih bulunmamaktadır.
Bazı durumlarda ise, birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılmasında maddi bir zorunluluk bulunmamakla birlikte kanun gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasını, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin doğru sonuca bağlanmasını sağlamak için birden fazla kişiye karşı dava açılmasını usulen zorunlu kılmıştır ki; bu durumda şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığı söz konusudur. Böyle bir davada, dava arkadaşları hakkında tek bir karar verilmesi veya dava arkadaşlarının hep birlikte ve aynı şekilde hareket etme zorunluluğunun varlığından söz edilemez.
Açıklanan bu mecburi dava arkadaşlığı hâlleri dışında ise dava arkadaşlığı ihtiyaridir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun/HMK) “Mecburi dava arkadaşlığı” başlıklı 59. maddesine göre; “(1) Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hâllerde, mecburi dava arkadaşlığı vardır.” hükmü bulunmaktadır.
Şu durumda; maddede açıkça sayılan, dava konusu hak ve borcun ortak olması, birden fazla kişinin ortak bir işlem (örneğin sözleşme) ile borç altına girmiş olması, davanın birden fazla kişi hakkında aynı (veya benzer) sebepten doğmuş olması hâllerinde birden çok kimsenin birlikte dava açması olanaklı olduğu gibi birlikte aleyhlerine de dava açılabilir.
Öte yandan tek bir davanın söz konusu olduğu mecburi dava arkadaşlığında mahkemece bütün dava arkadaşları hakkında tek bir karar verilir. Bu nedenle bu tür davalar tek bir başvurma ve peşin harç ile sonuçlandırılır.Tek bir dava söz konusu olduğundan diğer dava arkadaşlarının taraf hâline getirilmesinde ayrıca harç alınması söz konusu olmayacak, dava dilekçesinin tebliği ile amaç hâsıl olacaktır. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 10.06.2020 tarihli ve 2016/21-908 E., 2020/387 K. sayılı kararı da aynı yöndedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacıya ait işyerinde kontrol memuru tarafından yapılan denetim sonucunda düzenlenen rapora istinaden 17.06.2011 tarihli ve 12909310 sayılı Kurum yazısı ile dava dışı sigortalı Şebnem Kızıl Koral için 2005 yılının 12. ayından 2010 yılının 1. ayına kadar olan dönemde her ay 23 gün üzerinden ek prim hizmet belgesi düzenlenerek verilmesi gerektiği bildirilmiş, davacı, sigortalının günde 2 saat, ayda 7 gün olmak üzere kısmi zamanlı iş sözleşmesi ile çalıştığını ileri sürerek Kurum işleminin iptali için bu davayı açmış olup, dava dışı sigortalının ayda 7 gün mü yoksa 30 gün mü çalıştığı, başka bir deyişle davacının sigortalının çalışmalarını eksik bildirip bildirmediği uyuşmazlığın temelini oluşturmaktadır. Davanın kabul edilmesi hâlinde, sigortalı için bildirilmesi gerektiği Kurumca tespit edilen hizmetlerin de iptali söz konusu olacaktır.
Bu durumda davada verilecek kararın sigortalının hak alanını ilgilendireceği açık olup, davada taraf olmasında hukuki menfaati bulunmaktadır. Tanık olarak dinlenilmesi ilgiliye taraf sıfatı kazandırmayacağından tanık olarak dinlenilmesi ile yetinilerek hüküm kurulması mümkün değildir.
Bu nedenle davanın davalı ... ile birlikte, anılan sigortalıya da yöneltilmesi gerekir. Sosyal Güvenlik Hukukunun özelliğinden kaynaklanan ve davanın adı geçen sigortalı ile Kuruma birlikte yöneltilmesini zorunlu kılan bu gereklilik karşısında, Kurum ile dava dışı sigortalı arasında zorunlu dava arkadaşlığının bulunduğu kabul edilmelidir.
Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 13.11.2013 tarihli ve 2013/10-394 E., 2013/1565 K.; 17.09.2019 tarihli ve 2015/10-3343 E., 2019/881 K. ile 21.10.2020 tarihli ve 2018/10-257 E., 2020/804 K. sayılı kararlarında da aynı sonuca varılmıştır.
Ancak zorunlu dava arkadaşlığının söz konusu olduğu davada, sigortalının taraf hâline getirilmesi harca tabi olmadığından Özel Daire bozma kararının davacının harç yatırması gerektiğine işaret eden bölümü yerinde görülmemiştir.
Hâl böyle olunca mahkemece davacıya süre verilerek sigortalının davada taraf hâline getirilmesi sağlandıktan sonra, göstereceği deliller toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, önceki kararda direnilmesi doğru olmamıştır.
Öyleyse direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 11.02.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.