ÖZET: Somut olaya gelince, davalı-birleşen dosya davacı vekili tarafından yemin metni hazırlanıp, asıl dosya davacısına tebliğ edildikten sonra, 07.01.2016 tarihli celsede hakim tarafından yemin metni okunduktan sonra, yemini eda edecek olan davacının iş ilişkileriyle ilgili yemin metninde yer alan bir kısım vakıalarla ilgili bilgisi olmadığından bu vakıalara ilişkin yemin eda edemeyeceğini bildirdiği, daha sonra mahkemece yemin metni aynen tekrar ettirilmeden ‘’Bana sorulan sorulara gerçeğe uygun cevap verdiğime, hiç bir şey saklamadığıma namusum şerefim ve kutsal saydığım tüm inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum.’’ şeklinde beyanı alınmak suretiyle yemin merasiminin tamamlandığı, yapılan yeminin uyuşmazlığı çözmeye elverişli olmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, öncelikle yemin teklif eden davalı tarafa kesin süre verilerek, taraflar arasındaki inançlı işlem iddiasıyla ilgili yemin metni hazırlanmasının istenmesi, hazırlanacak yemin metni mahkeme hakimince denetlenerek davacı tarafın itirazları da dikkate alınıp davacının bilgisi dahilinde olabilecek hususlar dikkate alınarak yemin metninin düzenlenmesi, karşı tarafın yemini kendisine teklif edilen yemin metni çerçevesinde eda etmesinin sağlanması, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre asıl dava ve birleşen dava hakkında bir karar verilmesi gerekir.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Müdahalenin Men'i, Ecrimisil, Tapu İptal Tescil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonucunda Mahkemece verilen asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine dair kararın davalı-birleşen dosya davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 12.03.2020 tarihli ve 2018/7232 Esas, 2020/2515 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmişti. davalı-birleşen dosya davacılar vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı-birleşen dosyada davalı vekili, davaya konu 248 ada 6 parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde davalıların müdahalelerinin önlenmesini ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 15.000 TL ecrimisilin işgal tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı-birleşen dosyada davacı vekili, davaya konu taşınmazın müvekkili Ayşegül adına kayıtlıyken, karşılıklı iş ilişkisi sebebiyle kredi çekilerek her iki tarafın nakit ihtiyacının karşılanması için davacıya devredildiğini, gerçek bir satış olmadığını, bu nedenle davacı birleşen dosyada davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davalı-birleşen dosyada davacı adına tescilini talep etmiştir.
Mahkemece, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmesi üzerine , hüküm davalı birleşen dosyada davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2013/6777 Esas, 2014/6872 Karar sayılı ilamıyla, birleşen dava dosyasında ileri sürülen iddianın içeriği itibariyle, taraflar arasındaki ilişkinin inançlı işlemden kaynaklandığı ve bu ilişkinin 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamında yazılı delille kanıtlanamadığı fakat birleşen davanın 05.05.2010 tarihinde, 1086 sayılı HUMK'un yürürlükte bulunduğu dönemde açıldığı ve dava dilekçesinin deliller kısmında davacının “diğer yasal deliller” demek suretiyle yemin deliline de dayandığı, bu nedenle iptal tescil davacısının yemin deliline başvurup vurmayacağı hususunun hatırlatılması, başvurması halinde usûli işlemlerin tamamlanması, sonucuna göre iptal tescil isteği bakımından bir hüküm kurulması, taraflar arasındaki mülkiyet uyuşmazlığı çözüldükten sonra da asıl davadaki elatmanın önlenmesi isteği konusunda bir karar verilmesi gerekirken, değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığına işaret edilerek bozma kararı verilmiştir
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda birleşen davanın reddine, asıl davanın kabulü ile elatmanın önlenmesine, 15.000 TL ecrimisilin dava tarihinden, 45.138,62 TL ecrimisilin ıslah tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline karar verilmiş, hükmün süresi içinde davalı birleşen dosyada davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 12.03.2020 tarihli ve 2018/7232 Esas, 2020/2515 Karar sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmiş, davalı birleşen dosyada davacı vekili tarafından süresi içinde karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
Asıl dava elatmanın önlenmesi ve ecrimisil, birleşen dava inanç sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Hukuk yargılamasında ispat araçlarından olan “Yemin” 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 225 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Yasa’nın 225. maddesine göre, yeminin konusunu, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalar teşkil eder. Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılır. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği vakıalar, bir işlemin geçerliliği için, kanunen iki tarafın irade açıklamalarının yeterli görülmediği hâller ve yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak konular yemin konusu olamaz (6100 sayılı HMK mad. 226).
Uyuşmazlık konusu vakıanın ispatı için yeminden başka delili olduğunu beyan etmiş olan taraf da yemin teklif edebilir. Yemin teklif olunan kimse, yemini edaya hazır olduğunu bildirdikten sonra, diğer taraf teklifinden vazgeçerek başka bir delile dayanamaz ve yeni bir delil de gösteremez. Yemin teklif edilen kimse, duruşmada bizzat hazır bulunmadığı takdirde, kendisine yemin için bir davetiye çıkarılır. Yemin davetiyesine, yemine konu hususlar hakkında sorulacak sorular ile geçerli bir özrü olmaksızın yemin için tayin olunan gün ve saatte mahkemeye bizzat gelmediği veya gelip de yemini iade etmediği yahut yemini eda etmekten kaçındığı takdirde, yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı yazılır (6100 sayılı HMK mad. 227-228). Yemin için davet edilen kimse, tayin edilen gün ve saatte mahkemede geçerli bir özrü olmaksızın bizzat hazır bulunmaz yahut hazır bulunup da yemini iade etmez ya da yemini eda etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılır. Kendisine yemin iade olunan kimse, yemin etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıa ispat edilememiş sayılır. Yeminin konusunu oluşturan vakıa, her iki tarafın değil, yalnızca kendisine yemin teklif edilen tarafın şahsından kaynaklanıyorsa yemin iade edilemez.
HMK’nin 233. maddesi uyarınca, yemin mahkeme huzurunda eda olunur. Hâkim, yeminin icrasından önce yemin edecek kimseye, hangi konuda yemin edeceğini açıklar, yeminin anlam ve önemini anlatır ve yalan yere yemin etmesi hâlinde cezalandırılacağı hususunda dikkatini çeker. Yemin edecek kimse, yemin konusunun yeterli açıklıkta olmadığını ileri sürerse; hâkim, karşı tarafın görüşünü aldıktan sonra derhâl bu konuda kararını verir. Değinilen madde gereğince yemin, "Size sorulan sorular hakkında, gerçeğe uygun cevap vereceğinize ve hiçbir şey saklamayacağınıza namusunuz, şerefiniz ve kutsal saydığınız bütün inanç ve değerler üzerine yemin eder misiniz?" şeklinde yöneltilir ve yemin teklif edilen kimse tarafından "Bana sorulan sorular hakkında gerçeğe uygun cevap vereceğime ve hiçbir şey saklamayacağıma namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum." denilmek suretiyle eda edilmiş sayılır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 237 ve müteakip maddeleri uyarınca, hâkim, eksik olan noktaları tamamlamak veya açık olmayan hususları aydınlatmak için yeminin konusu ile bağlantılı gördüğü soruları yemin eden kimseye sorabilir. Hâkim, yemin eden kimsenin beyanını dinleyip tutanağa geçirir ve yazılanları yüksek sesle huzurunda okur; beyanında ısrar edip etmediğini sorar ve verilen cevabı tutanağa kaydeder. Yemin kesin delil olup özel usul kurallarına ve merasime tabidir.
Somut olaya gelince, davalı-birleşen dosya davacı vekili tarafından yemin metni hazırlanıp, asıl dosya davacısına tebliğ edildikten sonra, 07.01.2016 tarihli celsede hakim tarafından yemin metni okunduktan sonra, yemini eda edecek olan davacının iş ilişkileriyle ilgili yemin metninde yer alan bir kısım vakıalarla ilgili bilgisi olmadığından bu vakıalara ilişkin yemin eda edemeyeceğini bildirdiği, daha sonra mahkemece yemin metni aynen tekrar ettirilmeden ‘’Bana sorulan sorulara gerçeğe uygun cevap verdiğime, hiç bir şey saklamadığıma namusum şerefim ve kutsal saydığım tüm inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum.’’ şeklinde beyanı alınmak suretiyle yemin merasiminin tamamlandığı, yapılan yeminin uyuşmazlığı çözmeye elverişli olmadığı anlaşılmaktadır.
Buna göre,yukarıda açıklanan hususlar göz önünde bulundurularak mahkemece, öncelikle yemin teklif eden davalı tarafa kesin süre verilerek, taraflar arasındaki inançlı işlem iddiasıyla ilgili yemin metni hazırlanmasının istenmesi, hazırlanacak yemin metni mahkeme hakimince denetlenerek davacı tarafın itirazları da dikkate alınıp davacının bilgisi dahilinde olabilecek hususlar dikkate alınarak yemin metninin düzenlenmesi, karşı tarafın yemini kendisine teklif edilen yemin metni çerçevesinde eda etmesinin sağlanması, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre asıl dava ve birleşen dava hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde usulüne uygun eda ettirilmeyen yemine göre birleşen davanın ispat edilemediği gerekçesiyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Mahkeme kararının, yukarıdaki gerekçeyle bozulmasına karar verilmesi gerekirken, onanmasına karar verilmesi doğru olmadığından davalı birleşen dosyada davacı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davalı birleşen dosyada davacı vekilinin karar düzeltme talebi yerinden görüldüğünden kabulüyle, Dairemizin 12.03.2020 tarihli ve 2018/7232 Esas, 2020/2515 Karar sayılı onama kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, Yerel Mahkeme hükmünün yukarıda yazılı nedenlerle 6100 sayılı HMK’nin geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 05.10.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
(www.corpus.com.tr)