Özet:
- Dava ve birleşen dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
- Olayda davalının kullanımına bir itirazlarının olmadığı, davalıya bir ihtarname keşide etmedikleri, taşınmazdan çıkması konusunda bir ikazda bulunmadıkları gözetildiğinde, bu davacıların payı bakımından taşınmazı kullanımının muvafakata dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
- Davalının uzun süredir devam eden kullanımına, dava açılana kadar ses çıkarmayan birleşen dosyanın davacılarının muvafakat ettiklerinin ve muvafakatın dava açılmakla geri alındığının kabulünde zorunluluk vardır.
- Başka bir ifade ile taraflar arasında Borçlar Kanunu'nun 299. maddesi (Türk Borçlar Kanunu'nun 379. maddesi) hükmü uyarınca sözlü olarak ariyet akdi yapıldığı ve dava açılmakla muvafakatın geri alındığı, yani aynı Yasanın 304. maddesi gereğince akdin feshedildiği kabul edilmelidir.
- Buna göre fuzuli şagilin (haksız kullananın) taşınmaz malikine tasarrufundan dolayı ödemekle yükümlü bulunduğu haksız işgal tazminatı ile sorumlu tutulmasına olanak bulunmadığı görülmektedir. Hal böyle olunca, birleşen davadaki ecrimisil isteğinin reddine karar verilmesi gerekir.
Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece, asıl ve birleşen davadaki elatmanın önlenmesi talebinin kabulüne, asıl davada ecrimisil talebinin kısmen kabulüne, birleşen davada istenen ecrimisilin tamamına hükmedilmesine ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 17.09.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat Meriç Müge Şendoğan ile temyiz edilenler vekili Avukat İhsan Özkan geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi Senem Altınbulak tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava ve birleşen dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, asıl ve birleşen davadaki elatmanın önlenmesi talebinin kabulüne, asıl davada ecrimisil talebinin kısmen kabulüne, birleşen davada istenen ecrimisilin tamamına hükmedilmiştir.
1) Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 243 ada 3 parsel sayılı tarla vasıflı taşınmazın asıl davanın davacısı Nebahat ve birleşen davanın davacıları Farah ile Ali Esat adlarına müştereken kayıtlı olup, her iki davanın davalısı Cevhan Akbalık'ın kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, davalının savunmasında sözünü ettiği hizmet akdinin gereği olarak taşınmazda oturduğu iddiası bakımından, davalının hizmet akdini dava dışı şirketlerle yaptığı, oysa dava konusu taşınmazın davacıların özel mülkü olduğu gözetildiğinde, taşınmaza haklı ve geçerli bir neden olmaksızın elattığı belirlenmek suretiyle, parsel üzerindeki kat irtifakı ya da kat mülkiyeti kurulu olmayan binanın 9 no'lu dairesine yönelik, asıl ve birleşen davadaki elatmanın önlenmesi isteğinin kabul edilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Öte yandan, asıl davanın davacısı Nebahat'in Beyoğlu 34. Noterliğinin 10.4.2008 tarihli ihtarnamesi ile, o tarihe kadar davalının taşınmazda oturmasına müsaade ettiğini, fakat muvafakatını ihtarname ile geri aldığını bildirdiği anlaşıldığından bu davacı bakımından, ihtarnameden sonraki dönem için ecrimisile hükmedilmiş olması da doğrudur. Nitekim, davacı Nebahat için belirlenen ecrimisil dönem ve miktar itibariyle, aşamalardaki beyanları ile davalının da kabulündedir. Davalının asıl davadaki ecrimisile yönelik temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Davalının, birleşen davanın davacıları Ali Esat ve Farah'ın ecrimisil isteklerine yönelik temyiz itirazlarına gelince; davacıların ortağı ve yöneticisi oldukları dava dışı şirketler ile davalı arasındaki hizmet akdinin 20.11.2007 tarihinde sona erdiği, o tarihten itibaren dava açılana kadar davacılar Farah ve Ali Esat'ın davalının kullanımına bir itirazlarının olmadığı, davalıya bir ihtarname keşide etmedikleri, taşınmazdan çıkması konusunda bir ikazda bulunmadıkları gözetildiğinde, bu davacıların payı bakımından taşınmazı kullanımının muvafakata dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Davalının uzun süredir devam eden kullanımına, dava açılana kadar ses çıkarmayan birleşen dosyanın davacılarının muvafakat ettiklerinin ve muvafakatın dava açılmakla geri alındığının kabulünde zorunluluk vardır. Başka bir ifade ile taraflar arasında Borçlar Kanunu'nun 299. maddesi (Türk Borçlar Kanunu'nun 379. maddesi) hükmü uyarınca sözlü olarak ariyet akdi yapıldığı ve dava açılmakla muvafakatın geri alındığı, yani aynı Yasanın 304. maddesi gereğince akdin feshedildiği kabul edilmelidir. Buna göre fuzuli şagilin (haksız kullananın) taşınmaz malikine tasarrufundan dolayı ödemekle yükümlü bulunduğu haksız işgal tazminatı ile sorumlu tutulmasına olanak bulunmadığı görülmektedir.
Hal böyle olunca, birleşen davadaki ecrimisil isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenlerden alınmasına, 17.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
(www.corpus.com.tr)