Davacılar vekili; davalıların trafik sigortacısı ve sürücüsü olduğu aracın, davacıların murisi S.A.'ın sevk ve idaresindeki araca çarpması neticesinde S.A.'ın vefat ettiğini, kazada davalı sürücünün asli kusurlu olduğunu, davacıların vefat nedeniyle destekten yoksun kaldığını, davalı sigorta şirketinin kazadan dolayı 47.467,00 TL ödeme yaptığını ancak yapılan ödemenin yetersiz olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacı çocukları Emrullah, Selva, Abdulbari, Abdulselam, Nuran, Mehmet Emin, Hamdiye ve Simaye için ayrı ayrı 5.000,00 TL davacı eş Arabi için 15.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 55.000,00 TL manevi tazminat ile davacı Arabi ve Hamidiye lehine ayrı ayrı 200,00 TL den toplam 400,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden, aksi halde ihbar tarihinden, mümkün değilse dava tarihinden itibaren işleyecek ticari veya yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini davacı Arabi için 8.434,58 TL'ye yükseltmiştir.
Davalı Sigorta vekili; davalı sürücünün aracının müvekkili nezdinde trafik sigortası olduğunu, manevi tazminatın poliçe limiti kapsamından olmadığını, müvekkiline başvuru üzerine davacılara 08/01/2013 tarihinde 47.467,00 TL ödeme yapıldığını, davacı tarafın maluliyetinin hesaplanabilmesi için adli tıp kurumundan rapor alınması gerektiğini, davacıların SGK dan maluliyet yardımı alıp alınmadığının sorulması gerektiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Davalı M.Ö.; kazanın müteveffanın kusuru ile gerçekleştiğini, maddi tazminatın davalı sigorta şirketi tarafından karşılandığını, manevi tazminatın ise fahiş olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; maddi tazminat yönünden davacı Arabi için 8.434,38 TL maddi zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, alınarak davacıya verilmesine, davacı Hamdiye'nin açmış olduğu maddi tazminat davasının reddine, manevi tazminat yönünden, davacı Arabi için 5.000,00 TL manevi tazminatın, davacı Hamdiye için 500,00 TL manevi tazminatın,davacılar Nuran, Mehmet Emin, Abdulselam, Abdulbari, Selva, Simaye, ve Emrullah için ayrı ayrı 250,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı M.Ö.'dan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili ve davalı A. Sigorta A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
1-Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının manevi tazminata ilişkin olmasıyla yapılan incelenmesinde;
6098 sayılı TBK.'nın md. 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, davacılar için takdir olunan manevi tazminat tutarlarının bir miktar az olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
2-Davalı A. Sigorta A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının hesap raporuna ilişkin olmasıyla yapılan incelenmesinde;
Davacılar vekili, trafik kazası sonucu davacı Arabi’nin eşinin vefat etmesi nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı talep etmiş, buna göre de bilirkişi tarafından TRH 2010 yaşam tablosu dikkate alınarak davacının kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresi belirlenmiş ve hesaplama yapılmış, davalı A. Sigorta A.Ş. vekilince anılan rapora, kullanılan yaşam tablosu yönünden itiraz edilmiş, mahkemece davalının itirazları tartışılmaksızın bu rapor hükme esas alınmıştır.
Ancak karara esas alınan hesaplama, Hukuk Genel Kurulu'nun 1989/4-586 esas, 1990/199 sayılı kararı ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına uygun değildir.
Davalı vekilinin bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna açık itirazı olduğu halde ve TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamı hakim tarafından belirleneceği halde mahkemece Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınmak suretiyle ve kazanılmış haklar gözetilerek tazminat miktarının belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin temyiz itirazlarını kabulüne, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı A. Sigorta A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara ve davalı A. Sigorta AŞ.'ye geri verilmesine 16.4.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.