Özet:
- Manevi tazminat davalarında, gelişmiş ülkelerde artık eski kalıplardan çıkılarak caydırıcılık unsuruna da ağırlık verilmektedir. Gelişen hukukta bu yaklaşım, kişilerin bedenine ve ruhuna karşı yöneltilen haksız eylemlerde veya taksirli davranışlarda tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranlarda manevi tazminat takdir edilmesi gereğini ortaya koymakta; kişi haklarının her şeyin önünde geldiğini önemle vurgulamaktadır.
- Bu ilkeler gözetildiğinde; aslolan insan yaşamıdır ve bunu hiçbir değerin telafi etmesi olanaklı değildir. Burada amaçlanan sadece bir nebze olsun rahatlama duygusu vermek; öte yandan da zarar veren yanı da dikkat ve özen göstermek konusunda etkileyecek bir yaptırımla, caydırıcı olabilmektir.
- Bu sebeple, çocuk parkındaki aydınlatma direğindeki kaçak sebebiyle elektrik akımına kapılarak ağır yaralanan çocuk için verilen 5 bin liralık tazminat azdır.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; çocukları ...'in, parkın yanında bulunan aydınlatma direğinde oluşan elektrik kaçağı nedeni ile akıma kapılarak yaralandığını, hayati tehlike geçirdiğini, yoğun bakımda kaldığını; olaydan dolayı acı çektiklerini ileri sürerek; küçük ... için 30.000.00.- TL, annesi ... için 10.000.00.- TL, babası .... için 10.000.00.- TL manevi tazminatın olay tarihinden itirabaren işleyecek, mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte, davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar; davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, ...için 15.000.00.- TL, ... için 5.000.00.- TL, Mehmet için 5.000.00.- TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalılar vekillerince temyiz edilmiştir.
Anılan karar Dairemizin 2014/18913 Esas - 2015/11026 Karar sayılı ve 15/06/2015 tarihli kararı ile; "... 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanununun 16/II-c bendi uyarınca Adli Tıp Kurumu Üçüncü İhtisas Kurulu “meslekte kazanma gücü kaybı” konusunda bilimsel ve teknik görüşlerini mahkemeye bildirmekle görevli kılınmıştır. Anılan bu hükme göre, davacı Abdulkadir'in meslekte kazanma gücü kaybına dair raporu ... Adli Tıp Kurumu Üçüncü İhtisas Kurulundan alınmalıdır... Mahkemece, davacıların ekonomik sosyal durumu da araştırılarak, olay nedeni ile maruz kalınan elem ve üzüntünün hafiflemesi için uygun bir miktar manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken; davacıların gelir ve giderleri ile yaşam
koşulları araştırılmaksızın manevi tazminat takdiri de doğru görülmemiştir..." gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkemece, bozma kararına uyulmuş, Adli Tıp Kurumundan meslekte kazanma gücü kaybının belirlendiği rapor alınmış, davacıların ekonomik sosyal durumları araştırılmıştır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, davacı ...Ateşgil yönünden açılan davanın kısmen kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın kazanın vuku bulduğu 22/03/2012 tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, davacı ...'in fazlaya ilişkin talebinin reddine, davacılardan ... ile ...'in açtıkları davanın reddine karar verilmiş ,hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir .
1- 09.05.1960 tarih, 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; Yargıtay bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına usulî kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için de zorunluluk doğacağı, usulî kazanılmış hakka ilişkin açık kanun hükmü olmasa da temyiz sonucu verilecek bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan amacı ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukuki alanda istikrar amacıyla kabul edilmiş bulunması bakımından usulî kazanılmış hak müessesesi usul hukukunun dayandığı ana esaslardan olup kamu düzeniyle de ilgili olduğu belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK'da da usulî kazanılmış hakka ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakta ise de bu ilkenin uygulanma gerekliliği HMK hükümleri karşısında da varlığını sürdürmektedir. Yargıtay'ın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulî müktesep hak doğmuştur.
Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usulî kazanılmış hak” ya da “usulî müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 10.02.1988 tarih, 1987/2-520 Esas, 1988/89 Karar sayılı ilâmında “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir...” şeklinde tanımlanmaktadır.
Somut olayda, davacılar ... ve Mehmet yararına manevi tazminat takdir edilmesi konusunda kazanılmış hak oluşmuştur . Mahkemece , anılan davacılar yararına oluşan kazanılmış hak ihlal edilerek manevi tazminat taleplerinin reddedilmesi kararın bozulmasını gerektirmiştir .
2- Gerek mülga BK’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene ve yakınlarına manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin manevi zarar adı ile zarar görene ve yakınlarına verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir.
Manevi tazminat davalarında, gelişmiş ülkelerde artık eski kalıplardan çıkılarak caydırıcılık unsuruna da ağırlık verilmektedir. Gelişen hukukta bu yaklaşım, kişilerin bedenine ve ruhuna karşı yöneltilen haksız eylemlerde veya taksirli davranışlarda tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranlarda manevi tazminat takdir edilmesi gereğini ortaya koymakta; kişi haklarının her şeyin önünde geldiğini önemle vurgulamaktadır.
Bu ilkeler gözetildiğinde; aslolan insan yaşamıdır ve bunu hiçbir değerin telafi etmesi olanaklı değildir. Burada amaçlanan sadece bir nebze olsun rahatlama duygusu vermek; öte yandan da zarar veren yanı da dikkat ve özen göstermek konusunda etkileyecek bir yaptırımla, caydırıcı olabilmektir.(HGK 23.6.2004, 13/291-370)
Somut olayda, ...için takdir edilen manevi tazminatın miktarı da azdır. Mahkemece, olayın özellikleri değerlendirilerek hakkaniyete uygun bir manevi tazminat miktarı belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi de isabetli değildir.
SONUÇ; Bu itibarla yukarıda 1. ve 2. bentte açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/03/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
kaynak: (www.corpus.com.tr)