Davacı baba tarafından açılan kişisel ilişkinin kaldırılması, aksi halde süresinin azaltılarak yatısız ve baba nezaretinde olacak şekilde yeniden kişisel ilişki kurulması davasının yapılan yargılaması sonunda; ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulü ile ortak çocuk 2012 doğumlu ... ile davalı anne arasındaki kişisel ilişkinin kaldırılması talebinin reddine, sınırlandırılması talebinin ise kabulü ile boşanma dosyasında kurulan kişisel ilişkinin kaldırılarak yerine ortak çocuk ile davalı anne arasında " Her ayın 1. ve 3. hafta sonu Cumartesi saat 09:00 ’dan saat 17:00 ’a kadar, dini bayramların 3. günü saat 09:00’dan saat 17:00’a kadar, her yıl 1 Temmuz saat 09:00’dan 7 Temmuz saat 17:00’a kadar anneye verilmek sureti ile kişisel ilişki kurulmasına " karar verilmiştir. Hükme karşı davacı baba tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş, bölge adliye mahkemesince davacı babanın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Bölge adliye mahkemesi hükmü taleplerinin reddedilen kısmı yönünden davacı baba tarafından temyiz edilmiştir.
Kişisel ilişki düzenlenirken göz önünde bulundurulması gereken temel ilke, “Çocuğun üstün yararı"dır (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m.3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi m.l; TMK m. 339/1, 343/1, 346/1; Çocuk Koruma Kanunu m.4/b). Çocuğun üstün yararı belirlenirken onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Yine, Türk Medeni Kanunu'nun 324. maddesinin ikinci fıkrasında; "Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını birinci fıkrada öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddi olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli sebepler varsa, kişisel ilişki kurma hakkı reddedilebilir veya kendilerinden alınabilir." hükmü yer almaktadır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden, tarafların Adana 4. Aile Mahkemesinin 2015/787 esas-2016/103 karar sayılı ilamı ile boşandıkları, bu kararın 18.03.2016 tarihinde kesinleştiği, davacı babanın Adana ilinde, davalı annenin ise boşandıktan sonra Aydın ilinde yaşamaya başladığı, davalı annenin ortak çocuğu kurulan kişisel ilişki nedeniyle 15.07.2016 tarihinde aldığı, 31/07/2016 tarihinde davacı babaya teslim etmesi gerekirken teslim etmeyerek sakladığı, bunun üzerine davacı babanın birçok kez ortak çocuğu teslim almak için icra memurları ile birlikte davalının yaşadığı eve gittiği ancak ortak çocuğu teslim alamadığı, sonrasında idari ve adli makamlara başvurduğu, maddi ve manevi çaba sarfettiği, son olarak dava devam ederken 01.08.2017 tarihinde yeniden birden fazla polis nezaretinde icra memurları ile birlikte davalı kadının yaşadığı mahalleye girebildikleri, ortak çocuğu komşunun evinde davalı kadının kız kardeşi tarafından gizlenmiş olarak buldukları, davalı kadının bu eylemleri nedeni ile Aydın 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2016/947 esas - 2017/283 karar sayılı dosyasında çocuğu alıkoyma suçundan cezalandırılmasına karar verildiği, verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve denetimli serbestlik kararının 27/04/2017 tarihinde kesinleştiği, davalı anne yanında alıkonulduğu bir yıllık süre zarfında o tarihte henüz beş yaşında olan ortak çocuğun terör örgütü sempatizanlığını çağrıştırır şekildeki fotoğraflarının uygunsuz ifadelerle sosyal medyaya davalı anne ve yakınları tarafından yüklenildiği, ortak çocuğun davacı baba yanına geldikten sonra ilk derece mahkemesince aldırılan sosyal inceleme raporunda da belirtildiği gibi, korkmuş olduğu, sürekli ağladığı, kapının arkasına saklandığı, bu nedenlerle davalı annenin velayetin değiştirilmesi davası açma hakkını kullanmak yerine kişisel ilişkiden kaynaklanan haklarını amacına ve yükümlülüklerine aykırı olarak kullandığı, bu durumun tanık beyanları ve ceza mahkemesi kararı ile sabit olduğu, yine davalı anne yanında bulunduğu süre zarfında ortak çocuğu gizlemek için dışarı çıkarmadıkları, tüm bu yaşananlar sonucu ortak çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin tehlikeye girdiği anlaşılmıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında, ortak çocuk ile anne arasında kişisel ilişki kurulmasının değişen koşullara göre her zaman yeniden değerlendirilebileceği de dikkate alınarak ortak çocuk ile davalı anne arasındaki kişisel ilişkinin çocuğun üstün yararı doğrultusunda şu aşamada kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeplerle temyiz edilen bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, Adana 7. Aile Mahkemesi'nin 12.02.2019 tarih 2017/382 esas, 2019/88 karar sayılı kararının BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin ise bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 01.06.2020 (Pzt.)