Özet:
Taraflar arasındaki “menfi tespit, maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sincan 1. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 29.03.2012 gün ve 2011/417 E., 2012/400 K. Sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 14.11.2012 gün ve 2012/10655 E., 2012/16791 K. sayılı ilamı ile;
(...Davacı Fahrettin G.'ın kendi adına asaleten ve diğer davacı G... İnşaat Tic. Ltd. Şti. yönünden sorumlu müdür sıfatıyla temsilen sunduğu dava dilekçesinde, davalı yana temsilcisi olduğu davacı G... İnşaat Tic. Ltd. Şti. adına ihtiyacı olan malzemenin alımı karşılığında dava konusu 2.250,00 TL bedelli bononun düzenlenerek verildiğini, ancak davalının taahhüt ettiği malzemeyi teslim etmediğini, bedelsiz kalan bonoya dayalı olarak davacı G... İnşaat Tic. Ltd. Şti. aleyhine icra takibine girişildiğini, kendisinin de icra tehditi altında icra kefili olduğunu ileri sürerek bonoya dayalı icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespitine, bononun iptaline ve uğranılan maddi zarar ve manevi çöküntü nedeniyle 1.000,00 TL maddi ve 2.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, icra takibinin davacı G... İnşaat Tic. Ltd. Şti. hakkında başlatıldığını, davacı Fahtrettin G...'ın taraf ehliyetinin bulunmadığını, icra takibinin kesinleştiğini, taraflar arasında herhangi bir mal alım satımının bulunmadığını, davacı Fahrettin'in şahsi kira borcu nedeniyle davacı şirket adına düzenlediği bonoyu müvekkiline verdiğini, davacı Fahrettin'in kendi rızası ile icra kefili olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve toplanan deliler doğrultusunda, davacılar tarafından ileri sürülen iddiaların usulüne uygun delilerle kanıtlanamadığı, davacılar tarafından davalıya teklif olunan yeminin davalı yanca usulüne uygun eda edildiği, maddi ve manevi tazminat koşullarının bulunmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı Fahrettin G...'ın tüm, davacı G... İnşaat Tic. Ltd. Şti'nin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava konusu bonoda davacı G... İnşaat Tic. Ltd. Şti keşideci, davalı Yusuf K. lehtar olup, ihdas nedeni olarak “malen” kaydı bulunmaktadır. Davacı şirket, malen kaydı bulunan bono karşılığında mal almadığını, bononun bedelsiz olduğunu iddia etmiştir. Malen kaydı bulunan kambiyo senedi vasfındaki bononun bedelsizliğini iddia eden davacı şirket bu iddiasını kanıtlamak zorundadır. Ancak davalı taraf bonoda yazılı ihdas nedenini talil eder (değiştirir) ise ispat yükü davalı tarafa geçer. Davalı, bononun mal alış verişi karşılığı alınmadığını, kira borcuna karşılık alındığını beyan ederek bononun ihdas nedenini talil etmiştir.
Bu durumda ispat yükü kendisine geçen davalı tarafa bu iddiasını kanıtlaması için süre verilerek sonucuna göre tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, bonoya dayalı kambiyo senetlerine özgü icra takibi nedeniyle bedelsizlik iddiasına dayalı olarak borçlu olunmadığının tespiti ile kişilik haklarına saldırı iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, “…Sincan 5. İcra Müdürlüğünün 2008/1642 talimat dosyasında bulunan 14.12.2009 tarihli haciz tutanağında içeriğinde; Fahrettin G...'ın söz alarak, ‘benim dosya borcundan bilgim var, dosya borcunu avukat ile konuşup iki taksitte ödeyeceğim. G... İnşaatta bana aittir, ben dosya borcu olan 3.356,42 TL'nin tüm faiz ve ferileriyle birlikte icra kefili olmayı kabul ve taahhüt ediyorum" diyerek, zaptın altını imzaladığı, zabıttaki bu beyanın icra kefili olan davacı Fahrettin G...'ı ve temsile yetkili olduğu şirketi bağlayacağı, davacılar tarafından ileri sürülen iddiaların usulüne uygun delillerle kanıtlanamadığı, davacılar tarafından davalıya teklif olunan yeminin davalı yanca usulüne uygun eda edildiği, maddi ve manevi tazminat koşullarının bulunmadığı…” gerekçeleriyle davanın reddine dair verilen karar, davacılar vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda yazılı nedenlerle davacı Fahrettin G...'ın tüm, davacı G... İnşaat Tic. Ltd. Şti'nin sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmek suretiyle bozulmuş; yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
I- Davacı Fahrettin G... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Bilindiği üzere, hukuki yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır.
Davacı Fahrettin G...’ın temyiz istemi Özel Dairece incelenip, reddedildiğinden bu davacı yönünden hüküm kesinleşmiş ve uyuşmazlık konusu olmaktan çıkmıştır. Bu nedenle; davacı Fahrettin G... vekilinin direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmamaktadır.
O halde, davacı Fahrettin G... vekilinin direnme hükmüne yönelik temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.
II- Davacı G... İnşaat Tic. Ltd. Şti. vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
Hukuk Genel Kurulunun önüne gelen uyuşmazlık; ispat yükünün davacı tarafta mı yoksa davalı tarafta mı olduğu noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, alacağın dayanağını teşkil eden kambiyo senedinin hukuksal niteliğini irdelemekte yarar vardır:
Hukuk Genel Kurulunun 17.12.2003 gün ve E:2003/19-781, K:2003/768; 12.10.2011 gün ve E:2011/19-473, K:2011/607; 04.12.2013 gün ve E:2013/19-89, K:2013/1645;14.05.2014 gün ve E:2013/19-1155, K:2014/660; 18.02.2015 gün ve E:2013/19-1362, K:2005/826 sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere; bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra, hemen belirtmelidir ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (eTTK)’nun 691/1. maddesi).
Bonoda şekil şartları eTTK’nun 688. maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” yada “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir. Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik unsurlar da vardır.
Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir (Reha Poroy, Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 11. Baskı, s.237 vd).
Yerleşik Yargıtay kararlarında ve öğretide de kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik "bedel kaydı"dır. Yinelemek gerekirse "bedel kaydı" kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü, kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, soyut bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin, eda edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Zira bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle, bir illete bağlı olması gerekmez.
Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel def'i nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.
Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespitini içeren davada ispat yükü, kural olarak senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı "malen" kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı "nakten" kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin talili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi talil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer. Senette borcun nedeni "mal" ya da "nakit" olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstlenecektir. Buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir.
Hemen burada, menfi tespit (borçsuzluğun tespiti) konulu eldeki davada ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira, davacı borçlu senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
Somut olaya gelince; dava, kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının saptanması istemine ilişkin olduğuna göre, konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ve yukarıdaki açıklamaların ışığında ele alınması gerekir.
Dava konusu bonoda davacı G... İnşaat Tic. Ltd. Şti. keşideci, davalı Yusuf Kocadağ lehtar olup, ihdas nedeni olarak “malen” kaydı bulunmaktadır.
Görülmekte olan davada, davacı şirket vekili senetteki imzayı inkar etmemiş; davalının mal alış verişi gereğince mal teslimini yapmaması nedeniyle, davalının bedelsiz bir senedi icra takibine koyduğunu iddia ederek, borçlu olmadığının tespitini istemiştir.
Davalı, bononun mal alış verişi karşılığı alınmadığını, kira borcuna karşılık alındığını beyan ederek, bononun ihdas (düzenleme) nedenini talil etmiştir.
Davacı şirket, malen kaydı bulunan bono karşılığında mal almadığını, bononun bedelsiz olduğunu iddia ettiğine göre, kural olarak ispat yükü bunu iddia eden davacı şirkettedir. Ancak davalı taraf bonoda yazılı ihdas nedenini talil ettiğinden (değiştirdiğinden), ispat yükünün davalı tarafa geçtiğinin kabulü gerekir.
Açıklanan nedenlerle; mahkemece, ispat yükü kendisine geçen davalı tarafa bu iddiasını kanıtlayabilmesi için olanak verilip, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, ispat yükünün tayininde yanılgıya düşülerek yerinde bulunmayan gerekçeyle yazılı biçimde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Hal böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ :
A) Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenle, davacı Fahrettin G... vekilinin temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan REDDİNE,
B) Yukarıda (II) numaralı bentte açıklanan nedenle, davacı G... İnşaat Emlak Yat. San. Tic. Ltd. Şti. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile; direnme kararının Özel Daire bozma ilamında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun'un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 04.03.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.