Davacı avukatı tarafından verilen 11.11.2015 tarihli dava dilekçesinde özetle; … ilçesine yeni Toplum Sağlığı Merkezi Hizmet Binası yapımı için …… Belediyesi uhdesinde bulunan ….. ve … ada 2 no.lu parseller ile 1983/2400 hissesi Hazineye ait …. ada 3 parsel no.lu taşınmazların takas işlemleri sırasında yapılan yazışmalar neticesinde …. Belediyesi adına kayıtlı 11853 no.lu parselin 03.03.1989 yılında yapılan ifraz ve tevhit projesinde 9686 no.lu parsel ile 10795 no.lu parsellerin birleşerek 10796 no.lu parselin oluştuğunu, 12.07.2007 tarihli yoldan ihdas projesi sonucu 2.699,15-m2 olarak 11853 no.lu parselin oluştuğunu ve ……. Belediyesi adına tescil edildiğini, 11853 no.lu parselin esas dayanağının tespiti için …. Tapu Müdürlüğünde yapılan araştırma neticesinde 4221 parsel numarası verilerek mera vasfı ile sınırlandırılan taşınmazın vasfının değiştirilerek Belediye adına tescil edildiği ve daha sonra ifraz, tevhit, terk vb. işlemlere tabi tutulduğunun anlaşıldığı, yapılan araştırmada 4221 numaralı mera parsel dışında 221, 222, 223, 938, 2444, 3501, 4219, 4220, 4226,n5045, 5046, 5049, 5107, 5115, 5581, 5648, 5649, 5650, 5940, 5941, 6245 ve 6752 no.lu mera parsellerinin de benzer işlemlere tabi tutulduğunun anlaşıldığını, …. ili ….. merkez mevkiinde bulunan 33 adet mera parselinin ifrazından oluşan halen belediye adına kayıtlı olan ve belediyece satışı gerçekleştirilen taşınmazların satış işlemleri yasal olmadığından, satış işlemlerine dayalı tescillerin de yolsuz tescil hükmünde olduğunu bu sebeple tüm bu taşınmazların asıl malikine yani Hazineye geri dönmesi gerektiğini, ….. Sayılı parselin mera vasıflı iken 09.08.1966 tarihinde ….. Belediyesi adına tescil edilerek 4 kısma ifraz edildiğini, 7153 numaralı parselin 14.370 m2 olarak belediye adına tescilli iken 1980 yılında satılıp 7251 parsel ile tevhit ile 15 kısma ifraz edildiğini, bu parselin ifrazından gel 10830 parselin …… Belediyesi adına tescil edildiğini, 1999 yılında 11480 sahife ile tevhitle 11530 parselde 2929.m2 olarak …. Belediyesi ve İ. Petrol adına hisseli olarak tescil edilerek 3'e ifraz olduğunu, 11531 parselin belediye adına ve İ. petrol adına tescilli iken satılarak 11531 ve 11533 parsellerle tevhitle 11781 parselin oluştuğu taşınmazın halen M. İ. adına tapuda kayıtlı olduğunu, 4342 Sayılı Mera Kanununun 4. Maddesi 3. Fıkrasında meraların özel mülkiyete konu olamayacağını, amacı dışında kullanılamayacağı ve zamanaşımına tabi olmadığı ve sınırlarının daraltılamayacağını; 14. Maddede ise tahsis amacı değiştirilmedikçe meralardan bu kanunda gösterilenin dışında faydalanılamayacağının hükme bağlandığını, …. Belediyesince satılan davaya konu parselin kök kaydının 3501 numaralı mera parseli olduğunu belirterek ….. Merkezde bulunan 11781 parselde kayıtlı taşınmazın davalıya ait olan tapusunun iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Birleşen dosyada davacı avukatı tarafından verilen 14.12.2016 havale tarihli dava dilekçesinde özetle;…. ilçesine yeni Toplum Sağlığı Merkezi Hizmet Binası yapımı için …….. Belediyesi uhdesinde bulunan 11853 ve 248 ada 2 no.lu parseller ile 1983/2400 hissesi Hazineye ait 248 ada 3 parsel no.lu taşınmazların takas işlemleri sırasında yapılan yazışmalar neticesinde ….. Belediyesi adına kayıtlı 11853 no.lu parselin 03.03.1989 yılında yapılan ifraz ve tevhit projesinde 9686 no.lu parsel ile 10795 no.lu parsellerin birleşerek 10796 no.lu parselin oluştuğunu, 12.07.2007 tarihli yoldan ihdas projesi sonucu 2.699,15-m2 olarak 11853 no.lu parselin oluştuğunu ve ….. Belediyesi adına tescil edildiğinin anlaşıldığı, …… İli, ……. İlçesi, ……. mevkinde bulunan 33 adet mera parselinin ifrazından oluşan halen Belediye adına kayıtlı olan ve belediyece satışı gerçekleştirilen taşınmazların satış işlemleri yasal olmadığından satış işlemlerine dayalı tesciller de yolsuz tescil hükmünde olduğundan bu taşınmazların asıl malikine yani Hazine'ye geri ödenmesi gerekmekte olup dava konusu …….. İlçesi, …… mevki, 11781 parselde kayıtlı taşınmazın …… Belediyesi'ne ait tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
YANIT :
Davalı avukatı tarafından verilen 29.12.2015 tarihli yanıt dilekçesinde özetle; taşınmazın ilk tescilinin yolsuz tescil olmadığını, tescili sağlayan idari işlemler ve davacı idarenin onayı olduğunu, bu idari işlemler iptal edilmeden bu davanın açılamayacağını, tescil tarihindeki yasal düzenlemelere uygun olarak işlem yapıldığını, dava konusu taşınmazın temelinin 3501 Sayılı parsele dayandığını, Danıştay 3. Dairesinin 23.12.1966 gün ve 1965/418 E. 1965/466 K. Sayılı kararında mülkiyeti ……… Belediyesine ait olup meralık vasfını kaybeden bir belediye gayrimenkulü için bedel ödenip ödenmeyeceği ve mülkiyetinin hazineye intikal edip etmeyeceği hususunda görüş bildirildiğini, 1580 Sayılı kanunun 159. Maddesi ile belediye sınırı içinde sahipsiz arazi mahiyetindeki meraların tasarruf, idare ve nezareti, kaffei hukuk ve vecaibi ve veradatı ile belediyelere devrolunduğunu, Büyük millet Meclisinin bu maddeye ilişkin 808 Sayılı kararında bu kabil meraların belediyelerin hususi emlaki arasında olduğunun belirtildiği, mezkur Belediye Kanununun 70. Maddesi 11. Bendi hükmüne göre "menafii umuma mahsus belediye gayrimenkulleri belediye gayrimenkul emvalinin bir hizmete tahsisi, tahsis cihetinin değiştirilmesi veya akar haline getirilmesi veya akar haline ifrağı"nın belediye meclislerine tanınmış bir yetki olduğunun belirtildiğini, 1580 Sayılı Belediye Kanununun 159. Maddesi ile belediye sınırı içindeki sahipsiz arazi mahiyetindeki mera vasfını yitirmiş taşınmazların mülkiyetinin belediyeye geçtiği, Belediye Kanununun 70. Maddesi 11. Bendi hükmüne göre belediyenin mülkiyetine geçen bu mera vasfını yitirmiş taşınmazların bir hizmete tahsisi, tahsisinin değiştirilmesi, kiralanması, gelir getiren hale sokulması yetkisinin belediye meclislerine tanınmış bir yetki olduğunun, bu taşınmazların hazineye intikalinin yapılamayacağının belirtildiğini, dava konusu taşınmazın kök tapu parselinin de aralarında bulunduğu parseller hakkında mera niteliğinin olmadığının tespit edildiğini, belediye meclis kararı alındığını ve taşınmazların belediye adına tescil edildiğini, davanın …….. Belediyesine ihbarına ve davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
İhbar olunan avukatı tarafından verilen 19.12.2016 tarihli yanıt dilekçesinde özetle; Tapu kayıtları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamının incelenmesinde; 4342 Sayılı Mera Kanununun Geçici 3. Maddesinin 1. ve 3. Fıkrasında belirtildiği üzere, Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar plânları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera olarak kullanımı teknik açıdan mümkün olmayan taşınmazları belediyeler, il özel idareleri veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarından bedeli karşılığında satın alan gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri ile bunların kanuni ve akdi haleflerinden bedel istenilemeyeceği, bu taşınmazlar hakkında dava açılmayacağı, açılan davalardan vazgeçileceği, hükmünün düzenlendiği, dava konusu taşınmazın kısmen …. Merkez mevkiinde bulunan 3501 Sayılı mera parseline dayandığı, mera parselinin cins tashihi yapılarak ….. Belediyesi adına tapuya kaydedildiği ve daha sonra …. belediyesi tarafından ifraz edildiği dava konusu taşınmazın halen davalı adına tapuda kayıtlı olduğu, dava konusu taşınmazın …. Belediyesinin 20.06.1995 tarihli ve 79 Sayılı kararı ile Uygulama İmar Planı içine alındığı dolayısıyla 01.01.2003 öncesinde imar planına alındığı anlaşılmakla anılan kanunun emredici hükmü karşısında dava konusu taşınmaz hakkında açılan dava reddi gerektiği, ayrıca yapılan keşif ve keşif sonrasında alına bilirkişi raporlarından dava konusu taşınmazın mera niteliğinin bulunmadığı, taşınmazın meraya dönüşme imkan ve ihtimalinin bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddine
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 17.05.2018 tarih ve 2015/511 Esas, 2018/213 Karar sayılı kararında özetle; "...Tapu kayıtları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamının incelenmesinde; 4342 Sayılı Mera Kanununun Geçici 3. Maddesinin 1. ve 3. Fıkrasında belirtildiği üzere, Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar plânları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera olarak kullanımı teknik açıdan mümkün olmayan taşınmazları belediyeler, il özel idareleri veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarından bedeli karşılığında satın alan gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri ile bunların kanuni ve akdi haleflerinden bedel istenilemeyeceği, bu taşınmazlar hakkında dava açılmayacağı, açılan davalardan vazgeçileceği, hükmünün düzenlendiği, dava konusu taşınmazın kısmen ……… Merkez mevkiinde bulunan 3501 Sayılı mera parseline dayandığı, mera parselinin cins tashihi yapılarak …….. Belediyesi adına tapuya kaydedildiği ve daha sonra …….. belediyesi tarafından ifraz edildiği dava konusu taşınmazın halen davalı adına tapuda kayıtlı olduğu, dava konusu taşınmazın …….. Belediyesinin 20.06.1995 tarihli ve 79 Sayılı kararı ile Uygulama İmar Planı içine alındığı dolayısıyla 01.01.2003 öncesinde imar planına alındığı anlaşılmakla anılan kanunun emredici hükmü karşısında dava konusu taşınmaz hakkında açılan dava reddi gerektiği, ayrıca yapılan keşif ve keşif sonrasında alına bilirkişi raporlarından dava konusu taşınmazın mera niteliğinin bulunmadığı, taşınmazın meraya dönüşme imkan ve ihtimalinin bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddine..." şeklindeki gerekçe ile davanın reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı avukatı tarafından verilen 02.10.2018 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 26/03/1976 tarih, 1975/14-19 Esas ve 1976/1172 karar sayılı ilamı içeriği, istişari düşünce istemi üzerine Danıştay 1.Dairesi'nin 10/02/1989 gün ve 1988/328 Esas, 1989/19 Karar sayılı karar kapsamı ve benzer nitelikteki yargı kararları içeriği ile 4342 Sayılı Mera Kanunu'nun geçici 3.maddesine göre 01/01/2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları içerisinde yerleşil yeri olarak işgal edilen taşınmazlara işaret edildiğini, dosyaya sunulan fen ve ziraatçı bilirkişi raporlarına göre dava konusu taşınmazın tarla vasfında olduğu, zeminde bağ olarak kullanıldığı, 01/01/2003 tarihinden önce uygulama imar planı dışında olduğu, taşınmazın kök kaydının mera parseli olduğu, imar parseli içerisinde bulunmadığı, yerleşim yeri tanımına uymadığından 4342 Sayılı mera Kanunu'nun geçici 3.maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçeleri ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteği ile istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davalılar avukatı tarafından, 26.03.2019 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; vekalet ücretinin eksik hesaplandığını, 614.171,85 TL'nin sadece davalı M. İ.nin payına düşen kısım olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılması isteminde bulunmuştur. Davalılar vekili 22.03.2019 tarihli dilekçesiyle de kararda adı belirtilmeyen davalıların kararda belirtilmesi için tavzih isteminde bulunmuş, bu istem mahkeme tarafından 28.03.2019 tarihli karar ile reddedilmiştir.
YANIT:
Davalılar vekili 26.03.2019 tarihli istinaf dilekçesine karşı yanıt dilekçesinde özetle ; davacı vekilinin istinaf istemlerinin haksız olduğunu belirterek davacı vekilinin istinaf istemlerinin esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir .
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK.nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Dava, mera iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, öncesi mera iken niteliği değiştirilerek …… Belediyesi adına tescil olunan ve intikal sonucu davalı adına kayıtlı olan taşınmazın iptal koşullarının bulunup bulunmadığına ilişkindir.
4342 Sayılı mera Kanunu'nun 3 ve 4.maddeleri gereğince, mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkına bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz.
Meraya elatmanın önlenmesi davası, kadim yararlanma hakkı olan köy veya belediye tüzel kişiliği ya da taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle Hazine tarafından açılabilir. Aynı şekilde, bir yerin mera olduğu iddiasıyla köy veya belediye tüzel kişiliğinin ya da Hazinenin tapu iptali ve sınırlandırma istemiyle dava açmasına olanak vardır.
İmar planı içindeki meralar, planın onayıyla birlikte hukuki bakımdan mera niteliğini yitireceğinden, bu yerlerden genel hizmete ayrılanların (yol, park, yeşil saha gibi) belediye veya özel idareye bedelsiz terkini gerekir. İmar planında genel hizmetler dışında özel mülkiyete konu olabilecek konut, sanayi ve ticaret alanı olarak belirlenmiş alanlarda kalan meralar bu vasıflarını yitirmeleri halinde Hazine adına tescili gerekir. (Danıştay 1. Dairesi'nin 1988/328 E, 1989/19 K. sayılı mütalaası) Belediye adına tescili gerekmeyen yerler belediye veya gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri adına tescil edilmiş ise "yolsuz tescil" niteliğinde olacağından Hazine her zaman bu iddia ile dava açabilir. Ne var ki, başlangıçtaki tescil işlemi yolsuz tescil olsa da 4342 Sayılı Mera Kanunu'nun geçici 3. maddesi hükmü koşulların oluşması halinde tescilin belediye veya gerçek ya da özel hukuk tüzel kişileri adına devam etmesi olanağı sağladığından, artık burada 4342 Sayılı Mera Kanunu'nun geçici 3. maddesi şartları üzerinde durulması gerekir.
Anılan madde uyarıca işlem yapabilmesi için;
a-)Mera, 4342 Sayılı Kanun'un geçici 3. maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 03/05/2005 tarihi itibariyle Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde bulunmalıdır. Zira bu tarih itibariyle köy sınırları içerisinde bulunan veya bu tarihten sonra Belediye ve mücavir alan sınırları içerisine alınan meralarda bu madde hükümlerinin uygulanma olanağı yoktur.
b-)Mera, 01/01/2003 tarihinden önce kesinleşmiş imar planı içerisinde kalmalıdır. Bu tarihten sonra imar planı içerisine alınan veya imar planı bulunmayan yerlerdeki meralarda bu madde hükmü uygulanmaz. Yasa hükmünde geçen "imar planından" maksat ise, her türlü ölçekteki plan yani nazım, uygulama veya mevzi imar planıdır.
c-)Meranın, yerleşim yeri olarak işgal edilmesi, yani bu şekilde kullanılması, yerleşim ve işgal durumunun da 01/01/2003 tarihinden önce var olması gerekir. Bu tarihten sonra işgal edilerek yerleşim yeri olarak kullanılan meralarda bu madde hükmü uygulanamaz. Bu maddenin uygulanmasında "yerleşim yeri" kavramı konut, konaklama, turizm, sanayi, askeri ve benzeri amaçlar için kullanılmak üzere planlanarak yapılaşmış veya eskiden beri bu amaçlarla kullanılan şehir, kasaba ve beldelerin üzerinde yapılaşma bulunan yerleşik alanlarını ifade etmektedir.
d-)Diğer bir koşul da; meranın, mera niteliği ile kullanılmasının teknik açıdan mümkün bulunmamasıdır.
Yukarıda belirtilen şartların varlığı duraksamaksızın saptanmadan Belediye, diğer kamu kuruluşları ile gerçek kişiler adına tescil edilmiş meraların mülkiyeti belediye, diğer kamu kuruluşları ve gerçek kişilere bırakılamaz.
1580 Sayılı Belediye Kanunu'nun 159. maddesi; "Belediye sınırları içinde sahipsiz arazi mahiyetindeki seyrangah, harman yeri, koruluk ve bataklıkların ve belediye marifetiyle deniz, nehir ve gölden doldurulmuş olan yerlerin ve yıkılmış kale ve kulelerin metruk arsaları ve enkazının tasarruf, idare ve nezareti kaffei hukuk ve vecaibi ve varidatı ile beraber belediyelere devrolunur...." düzenlemelerini içermektedir.
Somut olaya gelince; mahkemece dava konusu taşınmazın tedavüllü tapu kayıtları, çaplı krokisi, taşınmazın orman ile ilgisi yönünden orman amenajman planı, hava fotoğrafları, imar planı, mera komisyon yazısı gibi kayıt ve belgeler dosya kapsamına alınarak mahallinde uzman bilirkişilerin katılımı ile keşif yapılmıştır. Mahkeme tarafından birleşen dosya hakkında hüküm kurulmadan davalı M. İ. için açılan işbu dosyadaki asıl dava yönünden davanın reddine dair hüküm kurulmuş, birleşen dosyanın davalıları yönünden (İ. İ. ve İ Petrol Ticaret ve Sanayi A.Ş) yönünden hüküm kurulmamış ve mahkeme kararında bu davalılara yer verilmemiştir. Karar davacı ve davalılar vekilleri tarafından ayrı ayrı istinaf edilmiştir. Mahkeme birleşen dosya kararına ilişkin hüküm kurmamış ve birleşen dosya davalılarını kararda belirtmemiş olmakla denetime elverişli bir hüküm söz konusu olmamakla taraf vekillerinin ayrı ayrı istinaf istemlerinin usul yönünden kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir. Mahkeme tarafından birleşen 2016/540 Esas sayılı dosya da dikkate alınarak her iki dosya için tüm davalıları ihtiva eder şekilde ve dava dosyaları ayrı ayrı değerlendirilerek hüküm kurulmalıdır.
HMK'nın 353/(1)-a-6 maddesinde ise; "Mahkemece, tarafların davanın esası ile ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması" halinde HMK 353 (1)-a-6 bendi uyarınca bölge adliye mahkemesinin, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği yönünde düzenleme getirilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemece verilen karar, usul ve yasaya uygun bulunmadığından taraf avukatlarının istinaf kanun yoluna başvurularının kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK'nın 353/(1)-a-6. maddesi uyarınca kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-)Taraf avukatlarının istinaf kanun yoluna başvurularının, esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜ ile,
2-)……… Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 17.05.2018 tarih ve 2015/511 Esas, 2018/213 Karar sayılı kararının, 6100 Sayılı HMK'nın 353/(1)-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-)Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-)Verilen kararın niteliği gereğince harç alınmasına yer olmadığına,
5-)Davacı kurum harçtan muaf olduğundan, yatırılan bir harç da bulunmadığından, bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
6-)Davacı kurum tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
7-)Davalılar tarafından yatırılan 44,40TL istinaf peşin karar harcının talep halinde yatıran davalılara geri verilmesine,
8-)Davalılar tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
9-)Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/(1)-a maddesi gereğince, kesin olmak üzere, 17.07.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.