Özet:
- Sanığa isnat olunan eylemin kurum içi araştırma ve belgelerle anlaşıldığı nazara alındığında; suç tarihi itibarıyla yürürlükte olan 765 sayılı TCK'nın 202/1. maddesinde düzenlenen basit zimmet suçunu oluşturacağı, bu suçun aynı Kanunun 102/3 ve 104/2. maddeleri gereğince 10 yıllık asli ve 15 yıllık ilaveli dava zamanaşımı sürelerine tabi olduğu, suç tarihi olan 10/03/1998 ile hüküm tarihi arasında ilaveli dava zamanaşımı süresinin gerçekleştiği anlaşıldığından, zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşmesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması kanuna aykırıdır.
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli zimmet, görevi kötüye kullanma
HÜKÜM : Basit zimmet suçundan mahkumiyet, görevi kötüye kullanma suçundan düşürülme
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;
Mağdur kavramı gibi kanunda açıkça tanımlanmamış olan "suçtan zarar görme" kavramının, gerek Ceza Genel Kurulu gerekse Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında "suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hali" olarak anlaşılıp uygulandığı, buna bağlı olarak da dolaylı veya muhtemel zararların davaya katılma hakkı vermeyeceğinin kabul edildiği, bu hususun, Ceza Genel Kurulunun 11/04/2000 tarihli ve 65–69, 22/10/2002 tarihli ve 234–366, 04/07/2006 tarihli ve 127–180, 03/05/2011 tarihli ve 155–80, 21/02/2012 tarihli ve 279–55, 15/04/2014 tarihli ve 599-190, 28/03/2017 tarihli ve 214-206 sayılı Kararlarında “dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez” şeklinde açıkça ifade edildiği ve Ceza Genel Kurulunun 25/03/2003 tarihli ve 41–54 sayılı Kararında da “tazminat ödenmesi, itibar zedelenmesi ve güven kaybı” gibi dolaylı zararlara dayanarak kamu davasına katılmanın olanaklı olmadığının kabul edilmesi karşısında; sanık hakkında görevi kötüye kullanma suçundan açılan kamu davasında katılan sıfatını alabilecek surette
doğrudan zarar görmesi söz konusu olmayan, bu nedenle hükümleri temyiz etme hakkı bulunmadığı anlaşılan Hazinenin vekili aracılığıyla görevi kötüye kullanma suçundan kurulan hükme yönelik vaki temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek 1412 sayılı CMUK'nın 317. maddesi uyarınca REDDİYLE, incelemenin basit zimmet suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik olarak katılan Hazine vekili ile sanık müdafin temyiz itirazlarıyla SINIRLI OLARAK YAPILMASINA karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Sanığa isnat olunan eylemin kurum içi araştırma ve belgelerle anlaşıldığı nazara alındığında; suç tarihi itibarıyla yürürlükte olan 765 sayılı TCK'nın 202/1. maddesinde düzenlenen basit zimmet suçunu oluşturacağı, bu suçun aynı Kanunun 102/3 ve 104/2. maddeleri gereğince 10 yıllık asli ve 15 yıllık ilaveli dava zamanaşımı sürelerine tabi olduğu, suç tarihi olan 10/03/1998 ile hüküm tarihi arasında ilaveli dava zamanaşımı süresinin gerçekleştiği anlaşıldığından, zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşmesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
Kanuna aykırı, katılan Hazine vekili ile sanık müdafin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden 5237 sayılı TCK'nın 7/2 ve 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddeleri de gözetilerek CMUK'nın 321. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Yasanın 322 ve 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddeleri uyarınca açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE 16/01/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
(www.corpus.com.tr) serbesttir.