Hakaret suçundan sanık ...'ın mahkûmiyetine dair, Zonguldak 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nden verilen, 06/06/2013 gün ve 2013/116 Esas, 2013/374 Karar sayılı hükümlerin sanık müdafii tarafından temyizi üzerine, Dairemizin 26/09/2017 gün ve 2015/9506 Esas, 2017/9608 Karar sayılı ilamı ile bozma yönündeki kararına karşı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, 13/11/2017 gün ve 4 - 2013/289624 sayılı itiraz yazısı ile itiraz etmesi üzerine dosya Daire'ye gönderilmekle incelendi;
I- İTİRAZ NEDENLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın ilgili itiraz yazısında özetle;
Sanığın, katılan Başbakan ... hakkında sarf ettiği "Başbakan bizim halimizi bilmez, Başbakan kim kardeşim, Başbakan kukladır kukla, onun ile bunun ile masaya oturur, pazarlık yapar bizim halimizi sormaz" şeklindeki sözlerin hakaret suçunu oluşturduğu, sanığın, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına "Kukladır, kukla" şeklinde sıfat yüklediği ve Türk Dil Kurumu Sözlüğü kapsamında "başkasının etkisinde olan, başkasının isteklerine göre davranan kimse" ya da başkalarının oyuncağı olmuş kendi kişiliğiyle hareket edemeyen anlamında kullanılmakta olan bu sözün, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici nitelikte olup eleştiri ve ifade özgürlüğü sınırlarını aşan bir boyutta bulunduğu, bu itibarla sanığın sarf ettiği sözlerin, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olan katılan ...'nın şeref ve itibarını zedeleyici nitelikte olup küçük düşürücü değer yargıları taşıdığı nedenle hakaret suçunu oluşturduğunun kabulüyle, sanığın katılan ...'a yönelik eylemindeki suçun sübutuna yönelik bozma kararının kaldırılması ve diğer bozma nedenlerinin aynen korunması talep edilmiştir.
II- İTİRAZIN KAPSAMI
İtiraz, sanığın katılan ...'a yönelik sarf ettiği sözlerin, hakaret suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkindir.
III- KARAR
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP, DÜŞÜNÜLDÜ:
Dairemizin istikrar kazanmış kararlarına göre, hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövme fiilini oluşturması gerekmektedir.
İnsanın serbestçe haber, bilgi ve başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, savunabilmesi ve yayabilmesi olarak kabul edilen, ifade özgürlüğü demokratik toplumun temelini oluşturan ana unsurlardan ve toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturmaktadır.
Anayasa'nın 26. maddesinde, "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.” hükmüne yer verilmiştir. Bunun yanında, bu hak, birçok uluslararası belgeye ve mahkeme kararına da konu olmuştur. Türkiye'nin de yargılama yetkisini kabul ettiği AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 10. maddesinin 2. paragrafı saklı tutulmak üzere, ifade özgürlüğünün sadece toplum tarafından kabul gören veya zararsız veya ilgisiz kabul edilen "bilgi" ve "fikirler" için değil, incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerli olduğunu pek çok kararında yinelemiştir. AİHM'e göre ifade özgürlüğü, yokluğu halinde "demokratik bir toplum"dan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir.
Siyasetçilere yönelik eleştirilerin izin verilen sınırlarının özel kişilere nazaran daha geniş olduğu gerek iç hukukumuzda gerekse uluslararası mahkeme kararlarında yerleşmiş bir ilkedir. Bu ilkenin gerekçesi, siyasetçilerin, özel kişilerden farklı olarak, gazetecilerin ve halkın yakın denetimine açık olan, kamuoyuna mal olmuş kişi haline gelmeyi bilerek tercih etmeleridir.
Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğünde “kukla” sözcüğünün kelime anlamına da bakıldığında; oyunlarda oynatılan gerçek manasının yanı sıra, “başkasının etkisinde olan, onun isteklerine göre davranan kimse” olarak tanımlandığı görülmüştür.
Bu açıklamalar ışığında, sanığın katılanın gıyabında sarf etmiş olduğu, "Başbakan bizim halimizi bilmez, Başbakan kim kardeşim, Başbakan kukladır kukla, onun ile bunun ile masaya oturur, pazarlık yapar bizim halimizi sormaz" şeklindeki sözlerin, rahatsız edici ve kaba hitap tarzında olduğu kabul edilmekle birlikte, bu sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi gerektiği, sözlerin açıkça, katılanın onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte olmadığı veya sövme fiilini oluşturmadığı anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, Dairemizin 26/09/2017 tarih ve 2015/9506 Esas, 2017/9608 Karar sayılı bozma kararındaki gerekçeye göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazları yerinde görülmediğinden REDDİNE, 6352 sayılı Kanunun 99/3. maddesiyle ile değişik 5271 sayılı Kanunun 308. maddesine eklenen 3. fıkra hükmüne göre, dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na GÖNDERİLMESİNE, 28/11/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.